hesabın var mı? giriş yap

  • istanbul'dan zimbabwe aranir...

    - alo mosamba orda mi?
    - kim?
    - mos.. oha ya adam turk cikti
    - ...

  • en kolayı aynı cümlenin olumsuz halini söylemek.

    must'ta "mamalı" anlamı olur, have to'da "zorunda değil" anlamı olur.

    örnek:
    you must fill this form: bu formu doldurmalısın.
    you have to fill this form: bu formu doldurmalı/doldurmak zorundasın.

    olumsuz:

    you mustn't fill this form: bu formu doldurmamalısın.
    you don't have to fill this form: bu formu doldurmak zorunda değilsin.

    görüldüğü üzere olumluda anlamlar birbirine çok yakınken olumsuzda anlam farkı ciddi boyutlara geliyor. ayrımı bence en güzel bu şekilde yapılabilir.

    20 senedir ingilizceyle haşır neşirim ve şunu söyleyrbilirim ki must ile have to arasındaki en bariz süzgeç bu.

  • 6 şubat 1958'deki kaza nedeniyle can veren manchester united takımı oyuncularına verilen ad. kazada diyemedim zira takımın incisi, bulunmaz hint kumaşı duncan edwards onbeş gün çarpışmıştı ölümle lakin galip gelen azrail olmuştu. bütün takım üyeleri aynı anda ölmemiştir, öncelikle belirtelim. ikinci bir noktaysa tanıma dair. bazıları o dönemde takımda bulunan herkesi busby'nin bebekleri olarak tanımlarken, bazılarıysa sadece ölenleri o isimle adlandırırlar. biz babadan şerbetli olduğumuzdan, ölenleri böyle adlandırırız; eklemeden başlamamalı sözlere.
    1956 ve 1957 yıllarında üst üste iki şampiyonluk kazanan çoğunluğu genç isimlerden müteşekkil bir kadrodur united'ınki. bir armada demek hatta daha doğru. bu kaza, bir manada manchester'in yükselişini geciktirmişti. çok da beklemediler hocaları matt busby sayesinde. bebeklerine adını da veren busby, yaralı kurtulmuştu o uçaktan. bir çoğumuzun da bildiği gibi, futbol tarihindeki ilk kaza da değildir bu. meşhur torino 4 mayıs 1949'da dağa çakılmış ve bir daha toparlanamamıştı. busby'si yoktu torino'nun, herhâlde ondandır diyerek lafı fazla uzatmadan bu bebekleri irdeleyelim.
    roger byrne takımın kaptanıydı. icabında hocasını bile hizaya getirdiydi lakin bu buranın konusu değil isminin altında yazdık. otuzunda bile değildi kaptan.
    tommy taylor bir gol makinasıydı. başka bir şekilde özetlemek ayıp olur kendisini. yaşasa, sayısız gole ve birtakım rekorlara imza atardı herhâlde. belki de çizmenin yolunu tutacaktı, kim bilir.
    billy whelan irlandalı'ydı. aslen dublin'in içindendi. liam da derler ona, bilesiniz. driplingi pek sağlam bir forvetti. kaybeden sadece manchester olmadı, irlanda da kaybetti.
    mark jones kaya gibi bir savunma oyuncusuydu. havadan asla geçit vermedi; tabii kazayı saymazsak...
    eddie colman sergen misali bir kerataydı. disiplin deseniz yok, kabiliyet deseniz çoktu. bekti lakin pek ses getirmişti.
    geoff bent stepnesiydi takmın. aslında müzmin yedek olmakla beraber en büyük talihsizliği byrne ile aynı mevkide oynuyor olmasıydı. şampiyon bir takımın parçası olmayı başka takımlarda forma giymeye tercih etmişti.
    david pegg biraz hasan şaş'ı anımsatmıştır bana. hasan'ın soldan içe kat etme hareketi var ya hepimizin ezberlediği, pegg bunun ustası. solak lakin ve mermi gibi şut atarmış. bir de santraforu tommy'nin kafasına adrese teslim top kesermiş ki biz bunu bizim deli adanalı'dan göremedik.
    duncan edwards ise bebelerin şüphesiz en iyisi, en önemlisi. her zaman içim acır adı aklıma gelse. bugün bile formaları satılıyor camiada. o james dean bir manada. ayrıca bazıları tarafından hakkında "yaşasaydı dünya futbolu pele'yi değil edwards'ı konuşacaktı" denilen bir yıldız. ne yazık ki o da söndü bu kazada. kazadan kurtulan bobby charlton da gözyaşlarını tutamaz edwards'dan bahsederken. timsah gözyaşları demeyin zira her ne kadar kendini beğenmiş bir adam da olsa, charlton futbolun sadece bir peygamberi olabildiğini iyi biliyor. tanrı, belki de ingiliz oğlunu 1958'de yanına aldı rahmetli babamın her zaman dediği gibi...

  • terörist ne kadar delikanlıysa ona o kadar muamele edilir. delikanlılıktan söz edenler: siz hiç delikanlı terörist gördünüz mü? hangi terörist delikanlı gibi savaşır? tv karşısında, klavye başında yazmak çok kolay tabi. dün silopi de yaşananlarda size göre faşist devletin yaptığı şeyler tabi.
    silopi de mahalle girişine hendek kazıp giriş çıkışı kapatan delikanlılara karşı yapıldı dünkü operasyon. sizin o delikanlılar varya bir polisi roketle parçaladılar. delikanlı gibi yine etek giyip yine delikanlı gibi başlarını örterek hemde...

  • 2023 netflix ve a24 ortak yapımı dramedy mini dizisi.

    her biri 40 dakikadan az süren ve 10 bölümden oluşan dizi, iki yabancının trafik atışması ile başlıyor ve ikisi de kötü bir gün geçirdiği için her şeyin büyüyüp, gerginleşip tamamen farklı bir noktaya ilerlemesi için hazırladıkları zemin akıllara durgunluk veriyor.

    contractor* olan danny ile bir işletme sahibi amy, varoluşlarının monotonluğunu kıran bu kan davasına dönüştürdükleri olayda canlılık buluyorlar ve hayatlarında ışıkları açık tutan tek şey paylaştıkları bu nefret oluyor. bu da beef'i yalnızca basit bir intikam hikayesi olmaktan çıkarıp modern çağımızın farklı sosyal sınıflarındaki iki farklı bakış açısının çatışması haline getiriyor. ayrıca dizide, son dönemlerde filmlerde de sık sık gördüğümüz, paranın hayattaki öncelikler listemizi nasıl hızla ve feci bir şekilde tırmandığına dair kapitalizmin keskin ama incelikli bir eleştirisi yapılıyor.

    performanslar olağanüstü ve yalnızca başroller steven yeun ve ali wong değil, tüm oyuncular çok inanılmaz. her bölüm karakterler daha da iyi hale geliyor ve hissettirdikleri bunaltıcı yalnızlık, hayal kırıklığı, öfke, dargınlık, hor görme ve kıskançlık tuhaf bir şekilde olsa bile empati yapmaya zorluyor. her zaman her bir karakterden nefret etmemiz için bize 5, sevmemiz için 3 neden veriliyor ki bu da bunu çekici kılan şeylerden biri oluyor.

    danny ve amy ise karmaşık sorunlar yaşayan çok karmaşık iki insan. dizi boyunca ikisi de kendilerinden kaynaklanan ve kendilerinden kaynaklanmayan korkunç durumlarla karşı karşıya kaldılar. başarı ve mutluluk duygularıyla yüzleştiler. birbirinden körü körüne nefret eden iki kişinin nasıl bu kadar çok ortak noktası olabileceğini, nasıl birbirlerine bu denli dönüşebileceklerini, kuşak travmasını ve çaresizliği çok çok iyi aktardılar. tam bir ouroborostu.

    bu iki karakter hakkında bir şeyler öğrendikçe, onları ve neden böyle olduklarını daha iyi anlamaya başladım. mutsuz hayatları için gereken tek şey birbirlerini suçlamaktı. onlar birbirlerinin yin yangydı.

    --- spoiler ---

    amy, başarılı bir kadın. sevdiği ama yanında gerçek benliği olamayacağını hisseden bir kocaya ve aile travmasına sahip. kadının içinde bir spartalı savaşçının öfkesi ve dürtüsü olmasına rağmen kocası şükran günlüğü* yazmasını öneriyor. kocası george… nasıl iyi bir koca olunacağını biliyor ama aslında amy'nin gerçek sorunlarını asla dinlemiyor. böylece amy'nin evi soğuk bir sanat galerisine dönüşüyor.

    danny ise hedefleri olan çalışkan ama istikrarsız biri. paul vurularak öldürüldüğüne danny için üzüldüm. belki de paul sevdiğim bir karakter olduğu için ya da bir kardeşi, bir aile üyesini kaybetmenin zor olduğunu düşündüğüm içindi ama bu paul'ün gerçek ölüm sebebinin danny olduğunu anlayana kadar sürdü. jordan'ın evinde olan her şey danny'nin egosu yüzündendi.

    --- spoiler ---

    connor's wedding (bkz: succession) olmasaydı, yılın şimdiye kadarki en iyi dizi bölümü the great fabricator veya figures of light olabilirdi. tüm bu öfkenin ve komedinin ardındaki her şey çok çok iyiydi çünkü bir anda ortaya çıkmamıştı.

    herkesin bahsettiği gibi müzik seçimleri de mükemmeldi.