hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • dört titanın (tom hanks, anthony hopkins, joe pesci, al pacino) arasından sıyrılıp altın küre'de en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü almasıyla birlikte yeniden oscar'ın kapısına dayandı. bence bu isimlerin arasından uzanıp bir bardak su almak bile yeterince tatmin ediciyken herhangi bir ödül kazanmanın duygusunu tahmin edemiyorum. gelmiş geçmiş en zor altın küre'yi kazandı belki de. ancak yine de oscar alamayabilir. altın küre kazananlar genelde oscar'ı da kazanıyor olsa da istisnalar yaşanabiliyor. özellikle yardımcı erkek oyuncu dalında daha sık yaşanıyor. zaten bu istisnalardan birini de kendisi yaşamıştı. twelve monkeys'deki performansı ile altın küre kazandıktan sonra, oscar'ı, usual suspects'teki rolüyle kevin spacey almıştı.

    yakın tarihlerde de yaşandı benzer örnekler. 2015'te altın küre'yi sylvester stallone(creed'), oscar'ı ise mark rylance (bridge of spies) kazanmıştı. 2016'da da altın küre'yi aaron johnson (nocturnal animals) kazanırken, oscar'ı ise mahershala ali (moonlight) almıştı. once upon a time in hollywood'daki performansı filme dair sevdiğim az sayıdaki hususlardan biriydi ve normal şartlarda ödüllük bir performans olabilir. ama joe pesci ve al pacino kadar iyi olmadığını düşünüyorum. bu yüzden de oscar'a dair hâlâ soru işaretlerim var. başka bir istisnanın başrolü olma ihtimalini yok sayamıyorum.

    alırsa da güzel olur elbette. çünkü hak ettiğini düşünüyorum. akademi ödülleri'nde bazı oyunculara karşı inat etme durumu var. brad pitt de onlardan biri. akıllara genelde leonardo dicaprio geliyor ama jack nicholson ve al pacino dahi yaşamış bunu. jack nicholson dört kez (easy rider, five east piece, the last detail, chinatown) aday olduktan sonra nihayet one flew over the cuckoo's nest ile alıyor. al pacino ise daha beter. altı adaylığın ardından (the godfather, serpico, the godfather part ii, dog day afternoon, ...and justice for all , dick tracy) bakıyor ki ödül vermiyorlar, aynı yıl scent of a woman ile en iyi erkek oyuncu dalında, glengarry glen ross ile de en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında aday olup en iyi erkek oyuncu oscar'ını alıyor.

    brad pitt'in üç adaylığı da (twelve monkeys, moneyball ve the curious case of benjamin button) bunlar kadar güçlü değil kuşkusuz. yine de the curious case of benjamin button ile kazanması gerekirdi. o sene ödülü sean penn'e verip politik doğruculuğun temellerini atmışlar da biz fark edememişiz. ayrıca adaylıkları dışında bir de aday olamadıkları var. mesela fight club'da ne edward norton ne kendisi aday olamadı. ben olsam burn after reading'deki ruh hastasına da oscar verirdim ama aday dahi yapılmadı. yine ben olsam, snatch'deki çingeneyi alır, oscar heykelciği dolu bir kamyonun yanına yanaştırır ve üzerine kürekle oscar atardım. benim gibi sinema cahilinin kişisel beğenileri hiçbir şey ifade etmiyor elbette, ama argo ve the hurt locker'ın en iyi film seçildiği şu kainatta, bu adaylıkların hangisine saçma denebilir?

    aslında sadece brad pitt'in muhtemelen ilk oscar'ına kavuşacağını, ancak kazanamama ihtimalinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini yazacaktım. aklımda jack nicholson ve al pacino övmek veya argo'ya giydirmek yoktu. bari bu isimleri anmışken son bir beklenti daha ekleyeyim. ödülü bir türlü kazanamayan oyuncuların kazandıkları açıklandığında, salonda bir ''nihayet'' alkışı ve hareketliliği oluyor. brad pitt de kazanırsa böyle bir sahne izleyeceğiz muhtemelen.

    jack nicholson'ın kazandığı ilk oscar
    al pacino
    leonardo dicaprio

  • dün sabah farkettiğimiz ve farkettiğimiz andan itibaren canımızı sıkan olaylar silsilesi.

    4 mayıs 2024 tarihinde aşağıdaki görselde de görebileceğiniz gibi akbank kredi kartımdan tam 4 kere üst üste para balıkesir merkezli bir gıda toptancısı firma üzerine çekim yapılmış.

    görsel

    çekilen tutarların toplam miktarı neredeyse 170 bin tl.
    işin asıl üzücü ve sinir bozucu kısmı ise bu işlemler yapılırken bana ne sms ne de bir 3d secure kodu gelmesi. yani durumu tesadüfen ekstreye bakınca öğreniyorum.

    olayı fark etmem ile birlikte bankayı arayıp olayı anlatıp kredi kartını kullanıma kapattırdım. ardından olayla ilgili dilekçe doldurup bankaya gönderdim.

    bununla beraber dün paranın çekildiği firmanın muhasebe departmanından olduğunu söyleyen biri beni aradı ve olayın dolandırıcılık olduğunu ve paranın iadesinin gerçekleştiğini söyledi. bu işin kimin yaptığını bildiklerini isim ve tc kimlik numarasına kadar benle paylaşacaklarını söylediler. ben bu numarayı 2 gün farklı numaradan aradım ve bana 2 gün de farklı isim ve tc söylediler. yani işin bu tarafında bir sıkıntı olduğu belliydi.

    ben de teyit amaçlı firmayı geri aradım ve böyle bir şahsın firmada çalışmadığından bahsettiler. sizi vazgeçirmek için böyle bir oyun içerisindeler diye söylediler. olayı firmaya da anlattım. bu ödemenin karşılığında mal çıkışı yapmayıp bu ücreti karta iade edebileceklerini söyledim.(başka türlü neye istinaden para ya da mal ellerine geçebilir bilmiyorum) onlar da beni şirketin avukatına bağladı. avukat bu olay için işlemlerin başlatılacağını ve çok uzun süreceğini söyledi. (avukata da artık ulaşılamıyor)

    bütün detayları geçiyorum. benim kredi kartımdan en basit bir işlem için bile 3d secure istenirken böyle büyük bir bedel nasıl oluyor da bilgi dahil gelmeden çekim yapılabiliyor.

    bununla birlikte banka bana ekstre gününe kadar olay çözülmezse bu miktarı benim ödemem gerektiğini söylüyor.

    böyle saçma sapan bir güvenlik açığı yüzünden bu olay çözümlenene kadar benim 170 bin tl ödemem gerekiyor.

    sonuç olarak böyle bir mağduriyet karşısında bu işlemi hızlandırmak için daha başka nasıl bir yol izlemem gerektiğini bilmiyorum ve bu parayı ben ödemek istemiyorum.

    edit: tüm yazar arkadaşlara destekleri için teşekkürler. sayısız mesaj aldım. aynı konuyla ilgili bir çok arkadaşımız da mağdur olmuş. gerekli tüm işlem ve başvuruları yaptık. bugün savcılığa da dilekçemizi veriyoruz. umarım en kısa zamanda çözülür.

    debe editi: arkadaşlar tekrardan tüm destekleyenlere teşekkür ederim. bu vesile ile kredi kartlarımızı mail order ödemelerine kapatalım. buradan bunu öğrenmiş olduk. bu boşlukla ilgili de umarım bankalar tarafından bir adım atılır ve daha fazla kimse mağdur olmaz.

    edit2: bankaya harcama itiraz dilekçemizi gönderdik. bankadan bununla ilgili tespit işlemlerinin başladığını bildiren email aldık. edevlet üzerinden bddk şikayetini de oluşturduk. ayrıca savcılığa dilekçemizi verdik. sonuçlarını paylaşacağım.

  • 20. yüzyılın başlarında yaşadığı tahmin edilen fransız simyacı ve yazarın takma adıdır. gerçek adı bilinmemekle beraber 1922 yılında yazdığı le mystère des cathédrales* isimli kitapla dünya çapında pek çok kimyagerin dikkatini çekmiştir. kendisinin öğrencisi olan eugène canseliet'nin bu kitaptan faydalanarak ustasından almış olduğu felsefe taşını kullanıp 100 gram kurşunu altına çevirmeyi başardığı iddia edilmiştir.

    fulcanelli, 1926 yılında yaşadığı paris'ten ayrılmış ve 1936 yılına kadar onu gören kimse olmamıştır.
    ikinci dünya savaşı sırasında alman gestapo ajanları tarafından tüm fransa'da didik didik aransa da izine ulaşılamamıştır.

    "taş önce ağaç'a ve akabinde yıldız'a nasıl dönüşür?" bilmecesiyle başlayan magnum opusu "katedrallerin gizemi" isimli kitabında simyanın yanı sıra atomu parçalamaktan ve nükleer enerjiden de bahsetmiştir.

    1945 yılında amerikan g-2*generali, savaştan önce nükleer enerjinin tehlikeleri üzerine fulcanelli ile görüştüğü tahmin edilen sovyet asıllı fransız kimyacı jacques bergier* ile konuşmuş ancak fulcanelli'nin yeri ile ilgili tatmin edici bir cevap alamamıştır.

    1953'te fulcanelli'nin öğrencisi canseliet, ispanya'da eski ustası ile görüştüğünü iddia etmiş ve 1926'daki son görüşmelerinde 80'li yaşlarında olan fulcanelli'nin en fazla 50 yaşında göstermekte olduğunu vurgulamıştır. fulcanelli'nin kimya konusunda eğitim aldığı ustasının kim olduğu bilinmemekle birlikte; canseliet, en azından teorik eğitimini 15. yüzyılda yaşamış alman kimyacı basil valentine'dan* almış olabileceğini iddia etmiştir. bir diğer iddia da kendisi gibi kimyacı olan eşiyle birlikte çalışmış olabileceğidir.

    1937 yılında paris'te bergier ile görüşen fulcanelli, nükleer enerjinin çok dikkatli kullanılması gerektiği konusunda bergier'nin asistanlığını yapmakta olduğu atom mühendisi andré helbronner'i uyarmasını istemiş ve nükleer silahlanmanın gezegene verebileceği hasarlardan da bahsetmiştir. bergier'in felsefe taşıyla ilgili sorusunu da "asıl hedef metallerin yapısını değiştirmektir lakin deneyi yapan kişinin de yapısı değişir. bu, zaman içerisinde birkaç kişi tarafından tekrar tekrar keşfedilebilen kadim bir sırdır. ne yazık ki sadece bir avuç insan bunda başarılı olabildi." şeklinde yanıtlamıştır.

    brezilya'lı şarkı sözü yazarı paulo coelho'nun 1986'da yazdığı ve eleştirmenler tarafından "bir fenomen" olarak nitelendirilen simyacı* isimli kitabı, fulcanelli'nin öğretilerini baz almaktadır.

    fulcanelli'yi canlı olarak gören son insanlardan jacques bergier 1978'de paris'te, eugène canseliet de 1982'de savignies'de hayatını kaybetmiştir.
    fulcanelli'yi 1953'ten sonra gördüğünü iddia eden kimse olmamış ve fulcanelli, gerçek ismi de dahil olmak üzere pek çok sırla birlikte ortadan kaybolmuştur.

    canseliet'in öğrencilerinden biri olan patrick rivière'e göre ise fulcanelli, 1923'te ölen fransız kimyager ve mucit jules violle'ün takma adıdır.

    aralarında fulcanelli'nin öğrencilerinden eugène canseliet, jean-julien champagne ve jules boucher gibilerinin de bulunduğu heliopolis kardeşliği* isimli, fulcanelli'nin öğretilerini merkez alan bir gizli örgütün vril topluluğu'nun* bir kolu olarak çalışmalarına devam ettiği söylenmektedir.

    biraz daha ayrıntılı bir bilgi için: http://en.wikipedia.org/wiki/fulcanelli

    edit: imla

    edit 2: fulcanelli ve simya efsanelerini konu alan kurgusal bir roman da bulunmaktadır.

  • google’ın ceo’su sundar pichai, hamam böceği teorisi’ni şöyle anlatıyor; bir gün, sıradan bir restoranda oturuyor ve kahvemi yudumluyordum. orada oturduğum esnada uçan bir hamam böceği aniden ortaya çıktı ve bir kadının üzerine kondu.

    kadın, böceğini görür görmez büyük bir panikle çığlık atarak zıplamaya başladı. bir yandan panik içerisinde zıplarken bir yandan da elleriyle hamam böceğini üzerinden atmaya çabalıyordu. doğal olarak onun bu halini gören arkadaş grubu da onunla birlikte paniğe kapıldı ve onlarda sağa sola sallanmaya başladılar.

    bu esnada kadın, hamam böceğinden kurtuldu ve böceği üzerinden savurdu. fakat hamam böceği şimdi de gruptaki diğer kadınlardan birinin üzerine konmuştu! şimdi de gruptaki diğer kadın için büyük bir panik ve hengame başlamıştı. ta ki garson ufukta gözükene dek. hamam böceği diğer kadının da üstünden uçtu ve yardıma gelen garsonun üzerine zıpladı. ancak garson diğerlerinden farklıydı. sakince üzerindeki hamam böceğinin davranışlarını takip etmeye başladı.

    sonunda hiçbir heyecan emaresi göstermeden hamam böceğini parmaklarıyla tutarak restoranın kapısından dışarı atmayı başardı. kahvemi içerken izlediğim bu garip olay aklımda tilkilerin dolaşmasına yol açtı ve başladım düşünmeye. yaşanan tüm olayın ardından, acaba ufacık ve bilinçsiz bir canlı olan hamam böceği tüm bu çılgınlığın sorumlusu olarak gösterilebilir miydi?

    eğer bu doğruysa garson neden diğerleri gibi rahatsız olmamış, sakinliğini korumuştu?

    diğer herkes paniğe kapılıp olayı çözemezken, garson sakinliğini hiçbir şekilde bozmadan olaya sakince yaklaşmıştı. hayır, problem hamam böceğinde değildi. problem, insanların hamam böceğinden duydukları rahatsızlığı yönetmekteki başarısızlığındaydı. problem insanlardaydı. o zaman bunun sadece bu ilginç ve basit olayla sınırlı olmadığını, hayatın her alanında benzer durumların yaşandığını fark ettim.

    babamın, patronumun ya da karımın davranışları değil, bu davranışlardan duyduğum rahatsızlıkları kontrol altında tutamıyor olmamın beni rahatsız ettiğini anladım. trafik sıkışıklığından yaşanan rahatsızlık da aynıydı. trafik sıkışıklığı aslında beni rahatsız etmek için tek başına yeterli değildi. ben trafik sıkışıklığının yarattığı rahatsızlık hissiyle baş edemediğim için bu olay canımı sıkıyordu. aynı trafikte sıkışmış olmalarına rağmen “mutsuz” olmayan insanları başka ne açıklayabilirdi ki?

    problemin kendisinden ziyade benim probleme olan yaklaşımım, problemin hayatımda yarattığı kaosun gerçek sebebiydi. başımdan geçen bu hikayeden anladım ki hayatta önüme çıkan olaylarda tepki vermeden önce durumu anlamaya çalışmalı, ardından tepki değil, anlamlı bir yanıt verebilmeliyim.

    o gruptaki kadınlar sadece tepki gösterdi, garson ise anladı ve bir “yanıt” verdi.

  • ameliyatlı çene bağlıyken elbette sadece missüt alabilmek için bakkala girilip eldeki kağıda "çilekli missüt" yazılmasına cevaben bakkalin kağıda "çilekli yok muzlu var" yazması.

  • eşinin doğumuyla ilgili şöyle ufak bir haber dikkatimi çekti..

    "hastane masrafları hediyemiz olsun

    maslak acıbadem hastanesi yönetimi, ahu yağtu-cem yılmaz çiftine jest yaptı, “bizim doğum hediyemiz” diyerek doğum ve tedavi karşılığında hiçbir ücret almadı. doğuma giren prof. dr. cihat ünlü’nün de çiftten para almadığı öğrenildi."

    yahu cem yılmaz'dan almıycan kimden alcan bu hastane masrafını merak ediyorum.. tamam belki reklam için, belki adama olan saygınızdan böle davranıyosunuz, ama inşallah sıradan insanlara da arada bi böle jestler yapıyosunuzdur..

  • aylık maaşı 1 milyon tl olanları da vardır.

    yılda 5 maçta, turnuvaların yüzde 90'ına katılamayan milli takıma hocalık yapar.

  • iki gün sonra çakmak çakıp bir yerleri uçuran, onu geçtim karısını kızını o pompanın önüne yatırıp yakan psikopatların haberlerini okursunuz ya şu batıda her gördüğünüz şeyi bu ülkeye uyarlama çabanızdan vazgeçin.

  • emanet oy vardır.

    hdp seçmeni 30 küsür başlıkta tüm samimiyetleriyle chp seçmenlerine ve kemal kılıçdaroğlu'na teşekkürlerini iletmiştir. ankara milletvekili sırrı süreyya önder ve eşbaşkan selahattin demirtaş konu ile defalarca açıklama yapmıştır.

    bu ülkede barışı tesis edecek insanlar sosyal demokrat chpliler ve sosyalist hdplilerdir.

    biz zamanında uyanamadık, sizin faşistliğinizle bu halkları bölmenizi engelleyemedik,
    bu bize ders olsun,
    ama biz de barışa olan umudumuzu kaybetmedik, el ele verip bu halkları tekrar birleştireceğiz,
    ve de size bundan sonra hiçbir zaman hiçbir halkı ezdirmeyeceğiz.

    bu da size dert olsun!

    not : takvim gazetesinden kovulan aktrollere inanmayınız.