hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye'den bilim adamı çıkmamasının sebebini, sosyal bilimlerle alakalı bölümler okuyan öğrencilere verilen üç kuruşluk paraya bağlayan bir düz adamın tespiti. bu ülkeden bilim adamı çıkmamasının sebebi, tam olarak sana bu kadar yüzeysel ve boş düşünmeyi aşılayan yetiştirme tarzı oluyor.

    ayrıca tübitak'ın düzenlediği yarışmalara baksaydın, o aşağıladığın alanlarda da proje hazırlayan öğrencilerin olduğunu görürdün. havaya dağıtılmıyor o paralar yani.

  • mike godwin tarafindan 1990'da ortaya atilmistir. online bir tartisma uzadikca, icerisinde nazi almanyasi/hitler gecen bir karsilastirma yapilmasi olasiliginin 1'e yaklasacagini ongorur. hatta cogu online grupta nazilerden bahsedildiginde tartisma genelde sona erer ve bahseden kisi tartismayi otomatik olarak kaybetmis sayilir.

  • 2002 öncesinde fen lisesi --> odtü --> savunma sanayisi yolunda ilerleyip, tek bir kişiye ağız bükmeden, kendi çabam ve doğuştan gelen yeteneklerim sayesinde ekonomik özgürlüğümü kazandım, sınıf atladım, aileme güzel bir hayat sunma imkanı edindim.

    eski türkiye bana ve benim gibi milyonlarca vatandaşına mutluluğu kovalama hakkı sunuyordu.

    yeni türkiyede mutluluğu kovalama hakkınız akp il başkanlığına, tarikatlara, cemaatlere olan yakınlığınıza göre var ya da yok. ben 2002 sonrasında doğsaydım, kaliteli bir hayat yaşayamazdım.

  • çok uzun süre reklam araştırmaları üzerine çalıştım. markalarla toplantılarımızda kulağıma pazar sabahı komşunun matkap açması gibi gelen sesi asla unutmam: "artık insanlar televizyon izlemiyormuş, hep dijitalmiş". biraz da dijital ajansların dolduruşuna geliyorlar elbette, çünkü dijital ajanslar böyledir. neyse açıklıyorum türkiye'de öyle bir durum olmadığını, türkiye'de çok büyük bir kitlenin hala mandalinasını soyup ulusal televizyon izlediğini falan. yok diyor, "benim çevremde öyle televizyon izleyen kalmadı, hep netflix". ikna edebildiklerimi çekip çıkarıyordum bu cehalet denizinden, olmayanlar tüm senelik reklam yatırımını dijitale koyuyorlardı. onların bir sonraki sene gelip "niye böyle oldu ya :(" demelerini neşeyle izliyordum.

    bunu anlatma sebebimi dikkatli ve pırıl pırıl ekşi sözlük yazarları anlayacaktır: recep ivedik. recep ivedik ve disney ortaklığı ilk duyurulduğundan beri inanılmaz cehalet dolu yorumlar okuyorum. bunlara bilgisizlik değil cehalet diyorum çünkü bilgisiz insanın öğrenmeye ilgisi olabilir, cahilin yoktur. disney kendi ayağına sıkmışlar mı istersin, disney bizi kaybettiler mi istersin, imajlarını mahvettiler mi istersin. herkes her şeyi çok fazla bildiğini düşünüyor ama gerçek hayat bilgisi sıfır. aynı o marka yöneticileri gibi işte. benzer konu türkiye'nin en ünlü oyuncularını pazarlama için kullanmalarında da geldi. aman efendim ne gereksiz işmiş. evet, topladığında türkiye'deki televizyon izleyicileri reytinginin %90'ını oluşturan oyuncuları izleyicileri çekmek için kullanmak "gereksiz" bir iş. mesela gülse birsel'in tüm yüksek gişeli çok kötü komedi filmleri kadrosunu toplayıp yaptığı yılbaşı komedi filmi çok kötü olacak ama aynı zamanda ne olacak? aynen, yüksek gişeli. burada gişe, abone kazanımı ve izlenme oluyor elbette.

    bugünlerde recep ivedik sonrası 1 milyondan fazla abone kazandığı açıklandı platformun. şimdi bunu sorgulayabilirsiniz, kaynak güvenilir mi, direkt onunla mı alakalı, retention ne olacak gibi sorularla. ama darth vader'ın ölümsüz sözlerinde olduğu gibi: search your feelings, you know it to be true. türkiye'nin sinemada en çok gişe hasılatı yapan film serisi elbette platforma önemli ölçüde üye getirecek. yutması biraz zor bir hap olacak ama hepimizin çok sevdiği gibi'nin türkiye'deki karşılığı recep ivedik'in onda biri bile değildir.

    burada çılgınlar gibi disney+ savunmuyorum gözükenin aksine, dediklerim netflix için de geçerli çünkü netflix de benzer eleştiriler alıyor. ancak netflix'in de genellikle vasat yerli yapımları en çok izlenenler listesini domine ediyor her seferinde. bunlar mubi, gain gibi niche arayan platformlar değiller, amaçları mass kitleden olabildiğince abonelik kapmak. abonelikler kapılsın, hedeflenen paralar kazanılsın ki bölgesel içerik yatırımı artsın, izlemek istediğiniz o çok kaliteli yapımlar daha fazla gelsin. türkiye'de mevzubahis hedeflenen paraları kazanmanın yolu da izlemek istemediğiniz o çok kalitesiz yapımlar maalesef. güzel yanı, bu dijital platformlar televizyon değil. bir yapım geldiğinde başka bir yapımın yerini almıyor, her şey orada üye olan herkesin erişimine açık olarak duruyor. o yüzden sevmediğimiz içerikleri atlayıp sevdiklerimizin keyfini çıkarmak bence muhteşem bir lüks, bunu kullanalım. çünkü genç ve toy ben fox kanalı türkiye'ye ilk geldiğinde çok heyecanlanmıştı 24, the x-files falan izleyeceğiz burada diye. olmadı, kiraz mevsimi izlettiler.

  • 21 nisan 1980'de boston maratonu'nun kadınlar kategorisinde 2:31:56'lık derece yapan kübalı atlet.

    bu derecesiyle boston maratonu'nun en iyi kadınlar derecesini yapmış, aynı zamanda tüm maratonlar dalında en iyi 3. derece olarak tarihe geçmiştir. buraya kadar çok ilginç bir şey yok; asıl olay bundan sonra başlıyor.

    rekorlardan sonra rosie ruiz'den şüphelenmeye başlanıyor ve yarış gözlemcileri, ruiz'in diğer yarışmacılar gibi terlemediğini ve nefes nefese kalmadığını fark ediyorlar. daha sonra yapılan stres testi sonucu da 76 çıkınca iyice şüpheler artıyor çünkü normal bir kadın sporcuda bu rakam ortalama 50.

    bunlara ek olarak ruis'in yaptığı 2.31.56'lık derece, onun 6 ay önce new york maratonu'ndaki derecesinden tam 25 dakika daha iyi bir derece. bu da kendisi üzerindeki şüpheleri iyice artırıyor.

    tüm bu şüphelerin ardından birçok görgü tanığının da ifadesi alınıyor ve sonuç olarak rosie ruiz'in finish çizgisine yarım mil kala bir metro istasyonundan çıkıp yarışı bitirdiği ortaya çıkıyor.

    bunun üzerine boston maratonu yetkilileri kendisini diskalifiye ediyorlar.

  • durmaksızın yeni yerleşim yerleri inşa ediliyorken sanki yeni insanlara yer varmış gibi görünüyor bu şehir. halbuki ne kaldıracak yolları, ne de yetecek oksijeni, hacmi var. peki bu yapılaşmayı durduracak olan kimse var mı? planlamayla sorumlu kişiler bunu biraz olsun gözetiyor mu? tabii ki hayır.

    örneğin zaten trafiğin tıklım tıkış olduğu bir yere kocaman binalar dikildiğinde kimse bu binalarda ikamet edecek yüzlerce kişinin arabalarının bu trafiğe nasıl gireceğini düşünmüyor.

    mesela manhattan'a dındırık bi inşaat şirketinin gelip eski binaları yıkıp bilmem kaç katlı ev yaptığını düşünebiliyor musunuz? adamların nüfusu zerre kadar artmıyor çünkü şehrin kapasitesi sabitlenmiş. çünkü orada devlet insanına değer veriyor. buradaysa insanlar için şehrin gitgide yaşanmaz bir hal alışı, herkesin saatlerini trafikte geçiriyor oluşu, suçun artıyor olması ve insan kalitesinin gitgide düşüyor olması kimsenin umrunda değil. tek umurlarında olan rant ve para.

  • - pardon hanfendi memalik sokak neresi aca..
    - hı?
    - pardon beyfendi.. saçlarınız.. yani.. nebileyim
    - ne beyfendisi? neler saçmalıyorsunuz?
    - hass.. pardon hanfendi.. yani, gögüsleriniz.. yok gib..
    - ne diyorsun hayvann!
    - memalik

  • üç kuruş maaş için üç kuruşluk insanların ağız kokusunu çeken genç bir kızın sonunda patlaması. insanları işlerinden nefret ettirerek çalıştırın, öfkelerine yenildikleri ilk anda da kaydedip işten attırın. yav ne kötü insanlarsınız.

  • kizim ve ben, bir yaz mevsimi sanirim 6 yasinda...

    ben- babanla bosanicaz galiba...
    kizim- hmmm tamam siz bosaninca once gidip, o begendigim ayakkabiyi alalim, sonra antalya'ya gidelim, havuzlu otele ama, hani gitmistik ya...
    ben- gideriz kizim.
    kizim- tamam annecim, pazartesine kadar bosanirsaniz, sali gunu gideriz..
    ben- gideriz kizim gideriz...

    cocuk iste...

  • zamanı gelince bebeğini -erkekse- sünnet ettirecek babanın yazdığı dilekçedir. "kul, eksiksiz ve sağlıklı yaratılmıştır" diyor da.