hesabın var mı? giriş yap

  • bana göre damacana su ve gsm bu şeylerin başını çeker.
    suyu kaynağından alıp şişeliyorsunuz, şişenin depozitini alıyorsunuz, hani diyecem birçok işlemden geçiriliyor, o da yok. birçoğunun test sonuçları vasatın altında. neredeyse ham maddesi yurtdışından gelen, şişesi depozitsiz kola fiyatına satanlar var bunu.
    hele gsmi anlamak mümkün değil. konuşsanda konuşmasanda o baz istasyonları bilgisayarlar vs hep faal zaten. belli bir aidatı anlarım ama konuşmayı ücretlendirmenin bir anlamı yok. şebekeler yetersiz kalır desen zaten kontrolsüzce her tarafı baz istasyonlarıyla donatmışsın belki yüzde 50 kapasiteyle bile çalışmıyorsun. 50-60tl fatura mı olur yani at alırız o paraya be.

  • (bkz: çünkü çaldılar)

    yazık falan değil. gemi memi derken 7 sülalesinin dünyalığını yapmıştır. bize yazık asıl. 38 yaşındayım, kirada oturuyorum ve işsizim. seçim gecesi ya tutarsa diyerek yaptığı kazandık açıklaması ve kombosu olarak aa'nın veri akışını durdurmasıyla karşı tarafa çektikleri ellerinde bütün tutanaklar var mı yoklamasıyla hatırlanacaktır. muhalefet birlik olup bütün tutanakları alamasaydı bu iş o gece bitmişti. sayesinde kazanma yöntemlerini de öğrenmiş olduk.

  • ünlü bir futbolcu olmasa eğer, haftasonları ottoman nargile cafe'de takılacak, ''sıkıntı yok karşim, adamsın, hallederiz o işi. olmadı ya merveyle, bana ne abi yoluma bakarım'' diye gezecek, muhtemelen facebook profiline takım elbiseyle çekilmiş, çatık kaşlı halinin fotografını koyup, '' acılardan öğrendik senden öğrenecek değiliz'' diye açıklama yazacak, ''osmanlı torunuyum,ecdad, 1453, '' diye gönderiler atacak, ''dririliş ertugrul'' hayranı olacak, 27 'sinde evlenip, haftasonu karısıyla yaptığı selfie'leri yine sosyal medyada paylaşıp '' allah bozmasın, çok güzelsiniz'' yorumlarına ''sağol karşim, darısı senin basına '' yazacaktı.

    ünlü futbolcu oldu. forması istenen adam oldu. ünlü kadınlarla yatıp kalktı. çevresi değişti, zengin kankaları oldu. iyi arabalara biniyor, pahalı saatler takıyor. sonunda da ''değişmedim'' diye prim yapıyor ama, o aslında dünyayı feth etti. aynada kendine bakıp ''sensin oğlum'' diyor. ''başarı diye bişey varsa o sensin. bayrampaşa'dan çıktın ama bak şimdi nerdesin, helal lan sana, helal oğlum. '' diye gazlıyor kendini.

    barış manço'dan gelsin:

    ''sapa kulba kapağa itibar etme dostum
    içi boş tencerenin bu sofrada yeri yok
    para pula ihtişama aldanıp kanma dostum
    içi boş insanların bu dünyada yeri yok''

    edit: ne zaman arda yazsam debe'ye giriyorum. hesap soracak kesin.

  • çok değil bundan 10-12 sene öncesine gidildiğinde görülecektir ki letonya'ya elendikten sonra ya ben 2002 dünya kupasında 2003 konfederasyon kupasında bu takımı üçüncü yaptım "it is the football, that is the football" diyip aradan sıyrılıp devam etmek varken "şerefiyle" istifa etmiş teknik direktördür. belki vizyonsuzdur ama şerefli bir "adamdır".

  • ''sponsorlarımızla görüştük ve yazılı onaylarını aldık. biz neredeysek onlar da orada olacaklar."

    başkanım kendinden yazılı onay almış ahaha

  • rize iyidere belediye başkanının açıklaması tamamı şu şekilde;

    "beyinkanaması geçiren ve 20 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra sağlığına kavuşan rize iyidere belediye başkanı ahmet mete, muhtarlara verdiği iftar yemeğinde, “öbür dünyaya gittim geldim; dedeleriniz 10 ağustos’ta başbakan erdoğan’a oy vermenizi istedi” dedi."

    haber

    insan evladının bambaşka bir canlı olduğuna delalettir. sen öbür tarafa gitmemişsin dostum bonzun yan etkileri hep bunlar. ufak çaplı bir badtrip diyelim...

    gerçek...

  • rezil olmaya doymuyorum.

    bugün yeni aldığım kulaklığı telefonuma takıp, 45 dakikalık otobüs yolculuğum boyunca müzik dinledim. dinlediğim şarkılarla moda girdim, kendimi klipte gibi hayal ettim, sesimi çıkarmadan mırıldanarak eşlik ettim, arada bir camdaki yansımamdan kendimi izledim, pek karizmatik buldum kendimi. ta ki ineceğim durağa yaklaşırken kulaklığın tekini kulağımdan çıkarana dek...

    kulaklığı çıkardığımda ve müziğin hala oldukça yüksek bir şekilde çalmaya devam ettiğini fark ettim. her ne kadar hala inanmak istemesem de aptal telefonum kulaklığı takmamı umursamamış ve sesi dışarı vermeye devam etmiş. bense yol boyunca bağırta bağırta birbirinden tuhaf şarkılar dinleyen, herkese dinleten, dahası bunu yaparken de kulaklığı kulağında olan ve sallana sallana şarkıya eşlik eden bir embesil tablosu çizmişim.

    ölmek istiyorum...

  • "oluşan mevcut gündem itibari ile bu durumu izah ediyor olmaktan dolayı da hicap duyuyoruz" cümlesi ile malum cenahın ne kadar utanmaz, arlanmaz olduğunu herkese göstermiştir.

  • başlığı ancak bu şekilde açabildim. istanbul'da ilk kez görülen hayvanlar desem bu sefer de osmanlı öncesini yok saymış olacaktım.

    " osmanlı döneminde istanbul ahâlîsi hangi hayvanları ilk kez ne zaman görmüştür? " sorusunu cevaplamaya çalışacağım.

    maymunlarla başlamak isterim. istanbul'un maymunlarla tanışması padişah ikinci bayezid dönemine denk gelir. şu yazımda da bu konuyu detaylıca anlatmıştım.

    osmanlı'da maymun ticareti/ passenger28

    donanmada gözcü olarak kullanılan maymunlar zamanla konaklarda uşak, haremde soytarı hâline gelirler.

    osmanlı hakimiyetindeki istanbul'a ilk kez bir filin gelişi ise bu şehri fetheden padişah fatih sultan mehmet dönemine denk gelir.
    venedikli seyyah giovan angiello, günümüzde kalıntıları kalan hipodromun yakınındaki bazı harabe kiliselerin onarılarak fatih tarafından fil evine çevrildiğini yazar.
    zaten fatih dönemi minyatürlerinde de filleri görürüz. orhan pamuk'un benim adım kırmızı adlı romanında muhteşem bir üslupta anlattığı nakkaşlar, tarihimizi aydınlatmamızda bize çok yardımcı olmaktadırlar bu şekilde. minyatürlerdeki her ayrıntı bize o dönemle ilgili bilgi vermektedir. bakın meselâ fatih'in eşlerinden mükrime hâtun'un fil üzerinde tasvir edildiği meşhur minyatür:

    mükrime hatun

    bu filler istanbul'un fethinden sonra fatih'e hediye olarak gönderilmişlerdir. kimi kaynaklarda sayılarının yüzü bulduğu söylenir. bence abartılı bir sayı.

    gelelim aslanlara. fatih sultan mehmet döneminde hiçbir kayıtta istanbul'da aslanların var olduğuna dair bir bilgiye rastlamadım. oğlu ikinci bayezid dönemi için de aynı şeyi düşünüyordum fakat yanıldığımı hatırladım.
    çünkü daha sonraki padişah yavuz sultan selim'in dönemiyle ilgili okuduğum birçok kaynakta yavuz'un istanbul'a aslan ve kaplanlar getirdiğini görmüştüm fetihlerinden dönerken. hatta sadece aslan değil, kaplan ve gergedan gibi hayvanlar da getirtmiştir.
    nitekim kendisi, çin sarayına bile tehdit manasıyla kaplan ve gergedan göndermiş bir adamdır!

    evet, ikinci bayezid dönemi. bu dönemde de istanbul'da hatta sarayda aslan olduğunu düşünmemizi sağlayan bir minyatür var;

    ikinci bayezid'in huzurunda bir gösteri:

    ikinci bayezid

    ilginçtir. hünernâme'de bir de osman gazi'nin tasvir edildiği bir minyatür vardır ve bu minyatürle hemen hemen aynıdır ama orada sığır yoktur ve aslan olarak bahsedilen hayvan siyah renkle resmedilmiştir.

    osman gazi

    belki size hayalperest bir tavır olarak gelecek ama ben bu hayvanın o dönemin anadolu'sunu da düşünürsek melanin pigmenti bozukluğu ya da fazlalılığı sebebiyle simsiyah görünen bir anadolu parsı olduğunu düşünüyorum. günümüzde kara panter diyoruz!

    timsahı ilk gören osmanlı padişahı yavuz sultan selim olmuştur. hatta şu meşhur minyatürde yavuz, timsahın kellesini gövdesinden ayırmaktadır mısır'da.

    yavuz sultan selim

    lâkin bu hayvanın istanbul'a getirilmesi padişah dördüncü murat zamanına denk gelir. özellikle ramazan aylarında ahâlî için düzenlenen gösterilerde timsahlar da kullanılmıştır. yine bu padişah döneminde bir aslanın zincirlerinden kurtulup ahaliye saldırdığı ve bir kişinin de öldüğü geçer kayıtlarda. istanbul'da bir aslan tarafından öldürülmek büyük şanssızlık olsa gerek! beni de şile'de devekuşu kovalamıştı. rahmetliyi iyi anlıyorum.

    ikinci osman döneminde meydana gelen tarihimizin en sert geçen kış mevsiminde de deniz donmuş, istanbul sokaklarında geyikler, kurtlar ve domuzlar cirit atar hâle gelmiştir. muhtemeldir ki ahâlînin çoğu bu dönemde ilk kez görmüşlerdir bu hayvanları. dışarıdaki o müthiş tipide galata'daki sıcacık evlerinin penceresinden dışarıya bakan yedi yaşındaki bir çocuk olarak bu hayvanların sokaklarda dolanıp avlandıkları anlara şahit olmak isterdim.

    istanbul'un zürafa ile tanışması ise ikinci mahmud dönemine denk gelir. habeşistan'dan bir gemiyle gönderilen bu zürafa, haftalarca istanbul ahâlîsine gösterilmiştir. hatta abdi bey adında bir kişinin bu zürafanın sırtına bindirildiği ve hayvanın beşiktaş'a doğru koşmaya başladığı söylenir 20. yüzyılda yazılan bazı kitaplarda ama bu tamamen güldürme amaçlı uydurulmuş bir hikâyedir.

    ve aklıma gelen şu güzelim hayvan: sığın!

    sığın

    alageyik değildir bu arkadaşlar. muhtemelen çoğunuz ilk defa duydunuz bu hayvanın adını bile. o devasa büyüklükteki boynuzlarıyla belgesellerde gördüğümüz ren geyikleri var ya hani! işte öylesi boynuzlara sahip geyiklerimiz de vardı bizim bir zamanlar bu topraklarda.
    en son 1850'li yıllarda görülmüştür maalesef ülkemizde.
    osmanlı kaynaklarında sıgın yahut sıgın geyik gibi isimlerle anılan bu hayvanlar, maalesef aşırı avlanma sonucu ülkemizde varlığını yitirmiştir.
    istanbul'daki kasaplarda asırlar boyunca en pahalı et bu geyiğin eti olmuştur. canlısını görmek nasip oldu mu bilmiyorum istanbul'da kimseye lâkin bahsetmek istedim bu hayvandan da.

    evet aklıma gelen hayvanlar bunlar. istanbul'da günümüzde dahi görmemizin pek mümkün olmadığı eglencelerde çeşitli yabanî hayvanlar da görülmüştür anlayacağımız üzere.
    1547'de yazdığı seyahatnâme diyebileceğimiz eserinde istanbul'dan bahseden fransız gezgin jerome maurand, günümüz isimleriyle aslanlar, mısır firavun fareleri, iran kedileri, kaplanlar, leoparlar, sibirya parsları ve filler gördüğünden bahseder.

    yine 16. yüzyıl ortalarında istanbul'da bulunan avusturya elçisi busbecq, yukarıda bahsettiğim hayvanlara vaşak ve atmaca, kartal, şahin vs. ekleyerek bu hayvanların hepsinin kedi gibi evcilleştirildiklerini ve buna çok şaşırdığını yazar.

    velhasılıkelam keşke insansız bir dünyada gününü gün etse idi şu bütün hayvanlar.

  • kimi zaman, yatağa bağımlı hastalarınızı sırtında dördüncü kattan ambulansa taşıyan insanlar hakkında,sadece halılarıniza ayakkabı ile bastılar diye yaygara yapmanız düpedüz terbiyesizliktir.

    kaldı ki farz edelim galoş taktı, yere sağlam basamadığı için hastanızla birlikte düşme ihtimalini düşündünüz mü hiç?

    yahu bir kere de bilgi sahibi olun, sonra fikir sahibi olun.

    edit:düzeltme.

  • hilmi malzemeden çalan hırsız müteahhit gibi . çük gibi bi bina yaptı sonunda yıkıldı.
    ama hasan hırsızlık nedir bilmedi. koca plazayı dikti adaya.
    sonuç: çabuk kazanmak için hırsızlık yapmayın kaybedersiniz
    debe: herkesin ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlu olsun. ulusal egemenliğimiz daim olsun.