hesabın var mı? giriş yap

  • 1948 yılında irlanda sorununun merkezînde yer alan belfast şehrinde ayrılıkçı cumhuriyetçi fikirlere sahip bir babanın çocuğu olarak doğan ingiliz parlamenter gerry adams, aynı zamanda terör örgütü ıra’nın siyasî kanadı olarak bilinen ve kuzey irlanda’da en büyük ikinci partisi durumundaki sinn féin’in de başkanıdır.

    1983’ten 1992’ye ve 1997’den 2011’e belfast west’i temsilen westminster milletvekilliği yapan adams, kuzey irlanda sorununda önce dönemin sosyal demokrat ve işçi partisi lideri john hume ile ardından da irlanda ve ingiltere hükümetleriyle diyaloğu yürüten ve tarihe “good friday agreement (hayırlı cuma antlaşması)” olarak geçen barış anlaşmasını imzalayan kişidir.

    ingiltere ve ıra arasındaki silahlı mücadelenin sorunları çözmeyeceğine inanan gerry adams, barışı tesis etmek amacıyla ilk olarak katolik millîyetçilerin lideri john hume ile daha sonra 1990’da ingiltere hükümeti ile görüşmelere başlamıştır. ingiltere ve irlanda hükümetleri arasında uzun süren inişli çıkışlı görüşmeler sonunda 1993’ün aralık ayında britanya hükümeti, kuzey irlanda’nın özerklik hakkının kabul edildiği ve sinnféin’le siyasî diyaloğa girilmesinin yanı sıra irlanda nüfusuyla yapılacak bir anlaşma olanağı sağlama taahhüdünün verildiği downing street bildirisi’ni yayınladı. bu anlaşma ingiltere’nin kuzey irlanda üzerindeki egemenlik hakkından vazgeçmesini ve kuzey irlanda’ya “selfie determinasyon” hakkı tanımasını sağlamıştır. sivil, politik, sosyal ve kültürel hakların sağlanmasını güvence altına alan bu çerçeve anlaşma, kuzey irlanda’nın geleceğiyle ilgili alınacak her kararda bölge halkının çoğunluğunun onayının olması gibi yaptırımlar da getirmiştir.

    anlaşma metni birleşik bir irlanda’nın ancak barışçıl yollarla sağlanabileceğini ve barışın mutlaka şiddet eylemlerine son vermeyi ve şiddeti bitirmeye destek olmayı içermesi gerektiğini de kayıt altına almıştır. antlaşma 1994’te ıra’nın 2006’nın şubat ayına kadar sürecek olan bir ateşkes ilan etmesini sağlamıştır.
    kaynak : kamu düzeni ve güvenliği müsteşarlığı, güvenlik terimleri sözlüğü.
    edit: imla

  • ziraat bankası uzman yardımcılığı;

    -stagflasyon nedir?
    +durgunluk ve enflasyonun bir arada görülmesidir..
    -bu kadar mı?
    +şimdilik böyle. bu kadar yani. stagflasyon.

    son cümlemi ellerimi açarak ve gözlerimi belerterek vermiştim. onlar da bana belertti sonra. belerdim.

  • olaydaki haklı haksız konusuna girmeden bir konuya değinmek istiyorum; neden her konuşmamız "bir kadına karşı böyle konuşulmaz, bir kadın toplumda böyle yapmaz, bir erkek bunu yapmalı" gibi konudan bağımsız, anlamsız yerlere çekiliyor?

    arkadaşlar doğrusu şudur, insanla konuşmanın bir adabı vardır ve bu adap cinsiyetler üstünde bir adaptır.

    kadına bu şekilde davranılır, kadın toplumda bunları yapar, erkek böyle olmalıdır gibi anlamsız muhabbetler insanları konunun dışına iter, dahası bu şekildeki tüm önermeler gereksizdir, toplumdaki "toplumsal cinsiyet" anlayışını, buna göre cinsiyetlere atfedilen saçma rolleri zirveye çıkartır.

  • ortada bonservis ve yabancı sınırı yokken tartışmanın anlamsız olduğu futbolcu. galatasaray seneye belki 50-60 maç yapacak. birinin son vuruşu, diğerinin top kontrolü olmayan iki tane forvetle koca sezon geçirdik. golcüye hayır diyecek noktada değiliz.

    gignac gelsin, bir tane de parasıyla alırız. her yer forvet olsun. elimizde sneijder var tek forvet umut bulut'la maça çıkıyoruz. 16 gb ram'i celeron 400 bilgisayarda harcıyoruz amk.

  • halkı sınıflandırıp ayrıştırmadıkları için sağ görüşlü olmadıkları kesin. sol görüşlü olmalarını bekleyen de yok onlardan. atatürk'ün ilke ve inkılaplarını kılavuzları olarak gördükleri sürece bizim açımızdan sıkıntı yok.

    düzeltme: imla.

  • inanılmaz olan fantastik hadise kadar, iki eltinin de isminin hamide duman olması olan hadise. resmen a glitch in the matrix, elon musk bunu incelesin.

    ek: programı izlediğini iddia eden birinin aktardığı kadarıyla üçüncü bir hamide duman varmış hikayede, yufkacının bir akrabasının karısıymış. olamaz lan böyle bir şey.

  • bu tu$lar $u i$levlere sahiptir:

    ilk olarak "m" harfi : memory'nin kısaltmasıdır.
    " m + ": ekrana girilen sayının genel hafızaya "+" olarak kaydedilmesi içindir.
    " m - ": ekrana girilen sayının genel hafızaya " - "olarak kaydedilmesi içindir.
    " mr ": hafızaya + ve - olarak kaydedilen değerlerin son halini gösterir.
    " mc ": hafızaya alınan değeri tamamen siler. bunun için öncelikle "mr" tu$unu kullanıp hafızaya kaydedilen değeri görmek gerekir. yoksa tu$ i$levini yerine getiremez.

    bir örnekle konuyu anlatacak olursak :

    3 farklı arkada$ınıza olan borçlarınızla cebinizde bulunan ve borç ödemeye ayırdığınız paranızı kar$ıla$tırıp geriye kalan borcunuzu görmek isterseniz eğer:

    ali'ye olan borçlar : 10 + 15 + 5 ytl = 30 ytl
    veli'ye olan borçlar : 8 + 5 +12 ytl = 25 ytl
    ahmet'e olan borçlar: 7 + 4 + 9 ytl = 20 ytl olsun.

    cebinizdeki para : 40 ytl olsun.

    $imdi bunu hesap makinesindeki artık esrarengiz olmayan m'li tu$ları kullanarak hesaplayalım:

    ilk olarak :10+15+5=30 sonucunu elde ederiz ve akabinde "m+" tu$una basarız. "c / ce" tu$larından biriyle ekranı sıfırlarız ve ekranın sağında veya solunda "m" harfi belirir. bu aslında "m+" dır ama zaten pozitif bir sayıyı i$aret ettiğinden + i$aretine gerek kalmaz.

    ikinci olarak: 8+5+12=25 sonucunu elde ederiz ve akabinde "m+" tu$una yine basarız. yine ekranı sıfırlarız.

    üçüncü olarak: 7+4+9=20 sonucunu elde ederiz ve akabinde "m+" tu$una yine basarız. ve yine ekranı sıfırlarız.

    dördüncü olarak: "mr" tu$una basarız ve ekranda 75 sayısını görürüz. ( bu sayı, 30, 25, 20 sonuçlarının her seferinde "m+" tu$u marifetiyle hafızaya "+" olarak yani eklenerek kaydedildiğinden dolayı 30+25+20=75' dir.)

    böylece tüm borçarımızı hesaplamı$ olduk.
    son adım olarak: cebimizdeki parayı bu sayıdan çıkartırız. yani:

    40 yazıp "m-" tu$una basarız. bu da hafızadaki toplam tutardan 40 ytl yi çıkartmak demektir. "mr" tu$una basılınca ekrana gelecek sayı 35 olacaktır.....(ikinci yöntem olarak $u i$lemi de yapabilirsiniz:ekrana gelen sayı 75 olacak ve direkt olarak bu sayıdan 40 sayısını çıkartırız. sonuç 75-40=35 ytl olur ve bizim ödeyeceğimiz borç 35 ytl olarak hesaplanır.)

    bu konuyla ilgili hesaplamalar bittiğinden dolayı son i$lem olarak "mc" tu$una basılır ve hafızadaki kayıtlı tüm bilgiler silinmi$ olur.

  • kuranın türkçe olarak okunmasından öyle çok korkuyor ki..

    fussilet suresi 44. ayet:
    "velev ce’alnâhu kur-ânen a’cemiyyen lekâlû levlâ fussilet âyâtuh(u)(s) e-a’cemiyyun ve ’arabiy(yun)(k) kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâ/(un)(s) vellezîne lâ yu/minûne fî âzânihim vakrun ve huve ‘aleyhim ‘amâ(en)(c) ulâ-ike yunâdevne min mekânin ba’îd(in)"

    nasıl? anlamadınız değil mi.. muhtemelen arapça biliyor olsaydık hükmünü anlardık.
    şimdi aynı surenin türkçe mealine bakalım:
    "biz o kur’an’ı yabancı bir dilde indirseydik, onlar elbette: “onun âyetleri anlayacağımız bir dille iyice açıklanmalı değil miydi? arap olmayana yabancı dilde bir kitap olur mu?” diyeceklerdi. de ki: “o, iman edenlere doğru yolu gösteren bir rehber ve eşsiz bir şifa kaynağıdır.” inanmayanlara gelince onların kulaklarında bir ağırlık vardır; kur’an kendilerine kapalı ve karanlık gelir. onlara sanki çok uzak bir yerden sesleniliyor da söyleneni duymuyorlar!"

    bugün, cumhuriyetin ilanından neredeyse 100yıl sonra, laik ülkemize bir mikrop gibi çökmeye çalışan tekke ve zaviyedeki insanlara gidip "ben kuran okuyorum" derseniz karşınızda böbürlenerek ağızlarında sakız gibi uzatarak "siz anlamazsınııııızzzz" derler.

    neden biliyor musunuz? çünkü öyle istiyorlar. onlara göre sadece kendileri anlayabilir. onun hikmetini sadece kendileri çözmüştür.

    o kadar korkuyorlar ki,
    insanların kuranı türkçe okumasını ve öylece anlamasını istemiyorlar. böylece din konusunda kendilerine ihtiyaç duyulmayacağını biliyorlar.
    biz biliyoruz ki kuran türkçe okunduğunda diyanet denilen cemaatin kuklası olmuş kuruma da gerek kalmayacak.

    düşünün o kadar korkuyorlar ki,
    sizinle allah arasına girip kuranı türkçe okursanız "o kuran olmaz" diyorlar. bu sözlerine haşa derler. bu arapça kökenli kelimenin anlamını en iyi onlar bilir ama daha nerede kullanılacağını bilmiyorlar ki allah olup neyin kuran neyin kuran olmayacağına karar veriyorlar.

    düşünün o kadar korkuyorlar ki,
    bu cemaat zırvaları ülkenin kurumlarını, mevkilerini sözcü olarak kullanmaya başlamış, basına demeç verdiriyorlar.

    kuranda şifre mifre yok. sayılar kombinasyonlar da yok.
    sol elle yemek yeme diye söz de yok. kızına hallenen babalar da yok.
    eğer türkçe okursanız ilmini anlarsınız, kandırılmazsınız.
    ama ne var; kul hakkı yeme, öldürme, yalan söyleme, çalma, sapkınlık yapma gibi kuranı arapça okuma sevdalısı insanların alışkanlık haline getirdikleri günahlardan sakın var.

    artık o kadar korkuyorlar ki, kuranı değiştirseler işlerine geldiği gibi düzenleseler yüzleri kızarmayacak. haşa!!!

  • görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla park yerleri numaralı ve her bir daireye özel olarak ayrılmış. dolayısıyla bu kişi de iki dairelik aidat ödediğine göre sonuna kadar haklı. park yerlerini istediği gibi kullanma hakkına sahip.

    muhtemelen bir evde birden fazla arabası olup da park yeri ihtiyacı olan kişi ya da kişilerin işine gelmediği için kargaşa çıkarılıyor. yapılabilecek tek şey bu kişiyle iyi anlaşıp, park yerini kullanma konusunda el sıkışmak. çözüm emekli albay gibi silecek kaldırmak değil.

  • esenkent'te parkın içinde yürüyordum, bir anda beni yere düşürdü, çam ağacını da kökünden devirdi, düşüp yuvarlanmasam tam üstüme yıkılacaktı ağaç. toprağa ve çimenlere düştüm de pek hasar oluşmadı bende.
    aksiyon filmi gibiydi, bir ara eve hiç varamayacağım sandım.
    eve varınca farkettim, atletimi de ya ters giymişim ya da fırtınada döndü.