hesabın var mı? giriş yap

  • event horizon telescope, kısaca eht, bir kara deliğin ilk görüntüsünü yakalamanın amaçlandığı uluslararası bir proje.

    teleskop sözcüğünü duydunuz diye de aklınıza öyle hemen hubble, james webb tarzı bir şey gelmesin. buradaki sistem very-long-baseline interferometry, yani astronomik bir radyo kaynağından gelen bir sinyalin dünya üzerindeki birçok radyo teleskopunda toplanması. vlbi tekniğini rusların da kullanmışlığı var. örnek olarak: (bkz: radioastron) veya diğer adı ile (bkz: spektr-r)

    görüntülenmesi hedeflenen karadelik ise sagittarius a. "daha yakında karadelik yok muydu?" derseniz vardı, ama bir karadeliğin boyutunda yalnızca uzaklığın değil kütlenin de önemi var. bu açıdan bakıldığında da sagittarius a gözlenme kolaylığında yine ön sırada.

    teknik ise, basitçe şu şekilde:

    özdeş radyo teleskopları, yıllardır dünyanın en kuytu köşelerinden bile veri alıyor. antarktika da buna dahil. burada da sözü edilen, bir uzay teleskobundan ziyade dünyanın dört bir yanındaki radyo teleskopları ile oluşturulan bir ağ. hayal edebileceğiniz gibi, bu şekilde oluşturulan sanal teleskobun çapı, dünyanın çapı kadar oluyor. peki bu neden önemli?

    çünkü bir teleskopun çözünürlüğü temelde iki etmene bağlı:

    1) gözlemlediği ışığın dalga boyu.
    2) çapı

    haliyle vlbi'in artısı, hem bu kadar büyük bir çapı ez bir eforla sağlayabilmesi, hem de bakacağı radyo dalga boylarına göre optik bir teleskoptan daha avantajlı olması.

    gözlem zevk için yapılmıyor, amaç einstein'ın genel göreliliğini bir kez daha test etmek.

    ps: büyük gün geldi, görüntü servis edildi. fakat bu görüntü m87'ye ait, sagittarius a'ya değil. belki daha sonra başka kara delikleri de görürüz.

  • inatla fiş/fatura istenmesi gereken yerlerdir. esnaf, bu durumda bir çakallık hamlesi ile çekmeceden eski fiş arayacaktır fakat özellikle yapılan işlemin/alışverişin fişi istenmeli, zorla vergi ödettirilmelidir bunlara.

  • “sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmazsınız.”

    tam bir polyannacılık örneği, adı üzerinde iş işte, tamam işimizi sevelim(ben çok seviyorum) , ne kadar sevebiliriz ama? sahilde biranla pineklemekten daha keyifli hangi iş olabilir? söyleyiniz bana.

  • temiz bir toplumun sürdürdüğü uygulama.

    ayakkabı çıkaranların nasıl oluyor da "gelişmemiş toplum" damgası yediğini çözemedik. evin içine sokaktaki boku püsürü sokmak gelişmiş toplum olmaksa umumi tuvaletler de herhalde tiyatro-müze tarzı ortamlar.

    edit: o ev ne kadar temizlense de ayakkabıyla içeri girmek -ayakkabılar da silinsin isterse- eve pislik getirir, evine ayakkabıyla girenlere bir sözümüz yok. yaşam tarzıdır.

  • halı sahadaki ben. top bana gelmesin, top bir an önce benden çıksın, benden huzurlusu yok.

    beni nerede izledi bilmiyorum ama yanlış adamı rol model aldığı kesin.

  • kişinin kendini kendinden çıkararak dış dünyadaki fenomen/ideoloji/din/mezhep gibi herhangi bir kavramı bütün yönleriyle değerlendirebilme becerisidir.

    eksikliğinin yaratacağı sonuçlardan ufak bir kesiti her gün siyaset ve futbol başlıklarında görüyoruz. ama bugün çok canlı bir şekilde mgtow başlığında gördüm.

    1) kendini kendinden çıkarmak ne demektir?

    eleştirel düşünebilmek için duygulardan sıyrılmak gerekir. hepimiz bir siyasi parti, takım, din, ideoloji gibi kavramlara ya da bazılarına yakınlık hissederiz. bu durum, düşünürken taraflı varsayımlar üzerinden hareket etmemize neden olur. günlük hayatta taraftar olmanın, taraf olunan şeyin toplum algısına karşı olmasını birey konfor alanına bir tehdit olarak algılar ve sinirlenir.

    bu tepkiselliği anlayabilmek ve buna karşı kontra argüman geliştirerek bu tepkiyi çürütebilmek için bireyin bütün bilgi birikimini yanına alıp duygusal reflekslerini, yani duygusal hafızasını, yani tecrübelerini geride bırakması gerekir.

    başka bir deyişle eleştirel düşünebilmenin ön şartı olarak tüm objektif bilgileriyle yani entelektüel birikimiyle bireyin baş başa kalması gerekir. yani tüm olarak kendinden, subjektif kendini çıkarması gerekir.

    2) her yönüyle ele alabilmek için bu çıkarma işlemi tek başına yetmez. ciddi bir entelektüel birikimi de bireyin yanına alması şarttır. entelektüelin tanımı burada önemli, çok şey bilen değildir entelektüel, bilgi üretebilendir. bilgi üretebilmek için birikim ve zeka bir arada olmalıdır. zekanın eksikliğinde birikim sadece ansiklopedik birey yaratır. buna benim vermeyi en çok sevdiğim örnek, mehmet barlas ve emre kongar'dır. bunların biri entelektüeldir diğeri ansiklopedi bilin bakalım hangisi hangisi?

    3) insan politik bir hayvandır. zaman zaman eleştirel düşünce ürünü olamayacak kadar sığ fikirlerin çok ciddi bir politik temeli olduğunu görebilmek kolay değildir. çünkü bütün değerlendirmelerimizi, başkalarının davranışlarının zihnimizdeki yansımaları üzerinden yaparız. toplumsal getirisi olan ama eleştirel düşünce ürünü olmayan türk siyasi tarihinde her zaman başarısızlık getirmemiştir ve getirmemektedir.

    4) eleştirel düşünce, progresivist bir çerçeveden de, idealist düzeyde de toplumun zamana göre türevini pozitif eksene çekebilecek olmazsa olmaz şarttır. algıları farklı olabilir, progresivizm eleştirel düşünceye ontolojik bir onay mekanizması geliştirirken, idealizm onu kendi ideallerine göre yontmak ister.

    5) eleştirel düşünce yokluğu, toplumda sürekli yeni tansiyonlar çıkartır. karşıt görüşlü öğrencilerin... şeklinde başlayan haberlerden tutun da bugünkü mgtow başlığı entry'leri arasındaki düzeysizliğe kadar onlarca örnek sıralanabilir.

    6) kimi görüşe göre entelektüel kişiliğin yalnız kalarak, eleştirel perspektif geliştirebilmesi için aşılması gereken entelektüel eşik vardır. yani birey belli bir seviyeyi geçtiğinde, bireyin kendinden kendini çıkarabileceğini savunur. bu satırların yazarına göre bu hipotez külliyen sakattır. ortalık eleştirel düşünceden bihaber yürüyen ansiklopediden geçilmiyor. burada kontra argüman olarak kişisel entelektüel eşik kavramı geliştirmekse doğru arayışından çok kazanma arayışıdır ki amacı doğruyu bulmak değil politikadır.

  • olayın kahramanı bir muhabir:
    (ne olur ne olmaz yanınıza bir bardak su alınız)

    kaza yerinin etrafını önce polis kordonu sonra da büyük bir meraklı kalabalığı çevirmişti.. gazetesine, iyi bir kaza fotoğrafı yetiştirmek isteyen uyanık foto muhabiri çemberleri aşamayınca "yol verin.. yol verin.. ben kaza kurbanının oğluyum" diye bağırmağa başladı. kenara çekilip yol verdiler.. foto muhabiri yaklaştı:

    arabanın önünde bir eşek yatıyordu!!!

  • vay arkadaş. oy kaybı baya yüksek sanırım, atatürk sevgisi ile başlayıp devam eden, o saatte anca sarhoşlar gezer diyenlerden nerelere geldik, yakında 22:00 sonrası alkol satışının da önünü açarlar bunlar.