hesabın var mı? giriş yap

  • reza zarrab'ın tahliye olduğu gün olması manidardır. hırsızın yatak odasına kadar girdiği söylentiler dahilinde.

    ayrıca ev demişim ama bildiğin yalı.

  • bir yil once uygulanmis ve basariya ulasmis yöntem:

    1) kredi kartını yanınızda taşımamak, eğer will save'inize güvenmiyorsanız, evdeki büyük gardrobun arkasına atmak.

    2) belli bir geliriniz varsa, bu gelirin yaşamsal ihtiyaçlarınız (kira, fatura, sigara, yemek) kısmını ayırıp, kalanı her ay kredi kartina yatırmayı dustur bellemek, ve bu miktar eger kart borcunun tamami degilse, yatirmak icin "son odeme tarihini" beklememek!, ekstre kesilir kesilmez o gun yatirmak (zira ekstre kesim ve son odeme tarihi arasinda da faiz isletilir ki az değildir bu sürede gelecek rakam)

    borcun tamamı kapanana kadar bu maddelerden odun vermemek.

    ve bu durumu korumak için 1 yıldır uygulanan ve başarıyla devam edilen yöntem.

    kredi kartınıza, internet bankacılığından, harcama miktari şu kadarı geçince cebime mesaj at talimati vermek. ve bu "şu kadar" miktarını, daha önce her ay yapabildiğiniz ödemeler ile paralel belirlemek.

    her ay elinize gecen parayı, fon'a yatırmak. ve harcamanız gerektiginde teker teker bozdurarak harcamak.

    kredi kartınızdan harcamalari ekstre kesim tarihinden sonra yapmak.

    bu yukaridaki yöntemle, senelerce size giydirelen faizleri geri kazanıyorsunuz. ve para fonda durursa, özelliklede ihbarlı fonlarda durursa, hem siz daha az harcıyorsunuz, hemde bazen harcamaya üşeniyorsunuz (bankamatik bul, fon boz, çek et)

    yine ve önemle belirtmek isterimki, eğer son odeme tarihinde tum tutar kapatılamıyorsa, kesinlikle odeme için son odeme tarihini beklememek, ilk kesildiği gun parayı yatırmak, kalanını tamamladığınız anda yatırmak.

  • bu durum jerry seinfeld tarafından şu şekilde betimlenmiştir:

    "bence tüm o havaalanı, havayolları kavramı sadece bize 9 dolara ton balıklı sandviç satmak için yapılmış kocaman bir dolap. bence sağlanan o kar, tüm havayolları sektörünü ayakta tutuyor. yani bir düşünün. terminaller, uçaklar hepsi dikkat dağıtmak için, siz de böylece ton balıklı sandviçten yediğiniz kazığı anlamıyorsunuz."

  • aga ne diyelim. allah bin tane peygamber göndermiş yine ıslah edememiş bu coğrafyayı. tartıştığımız konuya bak. oruç tutan tutmayan birbirine hayvan falan diyor. adamlar bugün galaksimizde ne oluyor deyip uzay boşluğuna kök salarken, biz bugün ne giysek, bugün hangi mezhep çatışması var, hangi örgüt ne amaçla kelle kesiyor ya da oruç tartışması yapıyoruz. biz oyuncu değil oyuncağız lan. bir tane iskandinav ülkesinde böyle kısır saçma bir tartışma döner mi, hayır. allah var diyen emirdir diyen tutar, ben tutmuyorum diyen tutmaz kime ne? vallahi kafamı duvarlara vuracağım. bu ülkede yaşamak, bu salak tartışmaların beynimi işgal etmesinden o derece sıkıldım.

  • yeni bir ''öpüşen çifti uyaran kişinin bıçaklanması''' olayı daha. adam ahlak bekçiliği yapacağım derken dört yerinden bıçaklanmış. ilginç olan ise bıçaklayan gencin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması olmuş.

    http://t24.com.tr/…isi-4-yerinden-bicaklandi,342852

    edit: çocuk serseridir değildir bilemem; maganda da olabilir, akp'ye de oy verebilir ya da kültürlü, birikimli de olabilir. bu haberi böyle yorumlamıyorum. bugün sevgilisiyle öpüştü diye tepki gösteren yobaza hiçbir tepki gelmezse yarın bir gün sevgilisiyle el ele tutuşana salça olur. yine tepki gelmezse kadınların yalnız başına dışarı çıkmalarına salça olur. bunların özelliği budur zaten. mahkemenin de yaralayan genci serbest bırakması bu açıdan emsaldir. yıllardır muhafazakar, gerici yaşamı hayatın her yerine zorla sokmaya çalışmak buna benzer sonuçlar doğurabiliyor.

  • bahsettiği kadın da iran asıllı amerikalı ve almanya doğumlu.

    aynen kardeşim baya bi kürtmüş*

    peynirli poğaçadaki peynir bile bu abladan daha kürttür.

  • nişanlıyım diye cevap verip tepkisini ölçmek istediğim jinekologdur aynı zamanda.

  • maçın bitiş düdüğüyle beraber telefonum çaldı. kesin peder arıyordur diyerekten bir hışımla aldım elime telefonu ama baktım ki rehberde kayıtlı olmayan bir numara arıyor. pek öyle yabancı birileri aramaz beni. o yüzden hanımda bir gözünü kısmış yüzüme bakıyor. kimbilir aklından neler geçiriyordu o an. açtım telefonu. bir erkek sesi. hanımın gözler normale döndü gitti mutfağa. buyrun dedim. “kardeşim” diye bir ses. ulan ses hiç yabancı gelmiyor. gözümün önünden sahneler geçiyor. saniyede bir milyon şey düşünüyorum. kimdir acep derken “ben erol” diyor.

    erol benim çocukluk arkadaşım. 80’lerin o adım atarak adam toplamalı, iki taş arası kalelerin olduğu, üç korner bir penaltılı kuşağında büyüdük beraber. hep aynı takımda olurduk. çünkü bir tek ikimiz beşiktaşlıydık arkadaş grubunda. mahalle maçlarından sonra paramız bir gazoza yeterdi. aynı şişeden beraber içerdik.

    birgün, beraber yarım kollu beyaz fanilalarımızı çıkarıp forma yapmaya karar verdik. keçeli kalemlerle forma numaraları yaptık. ben 4 numara, erol ise 8 numara. önümüze ise beko yazıp birde armaya benzetmeye çalıştığımız bir şekil çizmiştik. çıktık dışarı. havamız tavan yapmış. süt beyazı çoraplarımız diz kapaklarımıza kadar çekilmiş, bandaja sarılmış topumuzla beraber mahalle parkına gidiyoruz. o sene 90-91 sezonu. 25 yıl öncesi. ve şampiyon oluyoruz.

    erolum? diyorum. “ben rıza sen gökhandın” diyor. hanım mutfaktan elinde tepsiyle geliyor o ara ve beni ilk kez ağlarken görüyor. 1 saat kadar konuşuyoruz ve en kısa sürede buluşmak üzere birbirimize söz veriyoruz.

    beşiktaşlılık işte böye bir şey sanırım. 25 yıl sonrası, şampiyonluk düdüğünün hemen ardından çalan bir telefonla, hiç unutulmadığını bilmekti. güce güç katmak, formada ter olmak ve siyah beyaz için ölmekti.

    2015 - 2016 süper lig şampiyonu beşiktaş !

    limited edition : debe listesine 34.sıradan girmişiz. aynı zamanda yazımız ekşi şeylere de layık görülmüş. ilginiz için teşekkürler.