hesabın var mı? giriş yap

  • bunun jeneriğini izlerken "hadi oğlum, önce banyoya, sonra doğru yatağa, kapat artık televizyonu, yarın okulun var" çığrışlarını duyar gibi oldum. hey gidi günler, pazartesi sendromunun verdiği ardinalle daha da artardı bu kulübün yayınladığı filmleri izlemenin zevki.

    şimdi star sinema kulübü, batman'i yayınlarsa, alacam anne ve babamı karşıma, gidin banyonuzu yapın yatın, ben sabaha kadar batman'i izleyecem diyeceğim.

  • fenerliyim. entrylerime girip bakilabilir. fakat daha da galatasarayi agzina alan fenerlinin amina koyayim ben. baskalariyla sidik yaristiracaginiza bi uyanin akillanin da su takim duzelsin artik

  • iki üç kez farklı bölümlerine denk geldim, beş dakikalığına izledim, bana mı hep denk geldi bilmiyorum ama, diyaloglar şunlardan ibaretti:

    -devlet söz konusuysa, abisini bile tanımaz.
    -o zaman bizi de tanımaz?
    -devlet söz konusuysa, tanımasın zaten.
    -devletin menfaatleri uyarınca...
    -devlet.
    -devlet?
    -devlet tabi ya.
    -devletimisss.
    -devlet demiş miydim?

  • cristiano ronaldo - messi rekabetinin heyecanını iyice kaybetmesiyle beraber futbol dünyasında yeni rekabet arayışları özellikle son yıllarda arttı. tabi ronaldo’nun madrid’den ayrılışı akabinde şampiyonlar ligi’nde eski başarıların gelmemesi ve messi’nin de barcelona’dan ayrılışı ile beraber bu durum iyice perçinleşti

    mbappe ve haaland gibi rekabet arayışlarının yanına salah ve mane gibi uyumların veya lewa ile benzema gibi büyük yükselişlerin de eklenmesiyle beraber ikili rekabet kavramı futbolcularda kalmadı. hatta bana sorarsanız dünyanın spor alanındaki şu an en büyük ikili rekabeti guardiola ile klopp arasındadır ki bu sene de tüm kulvarlarda bu rekabeti yansıtıyorlar

    ancak bir adam var ki başarılmamışı başarmak üzere ve bence gavur deyişiyle underrated kaldığını düşündüğüm bir isim. carlo ancelotti.

    bu adam kim ?

    babası peynirci ve çocukluğu peynir çiftliğinde çalışarak geçiyor carlo’nun. futbolu’da ırgat yaşam tarzını değiştirmek adına bir kurtuluş olarak gördü.. aile fertleri kendisini carletto olarak çağırıyor ve covid olana kadar sıkı bir sigara tiryakisi olduğu biliniyor. gençken bir vespa ile geçirdiği kaza neticesinde de sol kaşı kemerli kalıyor carlo’nun

    hem oyuncu hem de müthş bir antrenör

    şampiyonlar ligini 3 kez kazanan 3 teknik direktörden biri. 2 şampiyonluk milan diğeri ise real madrid ile.

    diğer iki abimiz ise bob paisley ve zidane. ancak carlo’nun bir başka özelliği de var.

    futbolculuğundan ziyade teknik adam kariyerine bakalım

    36 yaşında reggiana takımını serie b’den serie a’ya çıkartıyor

    37 yaşında buffon’lu cannavaro’lu parma’nın başına geçiyor ligi ikinci bitirip şampiyonlar ligi’ne gidiyor. buffon 18 yaşında, hernan crespo 21 yaşında, lilian thuram ise 24 yaşında o zamanki kadroda. ileriki yıllarda yazacağı kitabında fenerbahçe’ye söz vermesine rağmen parma’ya gittiğini ve bu yüzden fenerbahçe’yi çalıştırmak için borcu olduğunu ifade eder. hatta kısaca tek borçlu hissettiği kulübün fenerbahçe olduğunu belirtir

    40 yaşında juventus’u çalıştırıyor ve parma ile ik sezonunda olduğu gibi şampiyonluğu kıl payı kaçırıyor. intertoto kupası’nı kazanıyor

    42 yaşında fatih terim’den devraldığı milan’ı 50 yaşına kadar çalıştırıyor. 44 yaşında şampiyonlar ligi’ni kazanıyor. serie a’da şampiyon oluyor . 23 kasım 2005 yılında fenerbahçe ile oynanacak şampiyonlar ligi maçının öncesinde olaylı türkiye-isviçre maçının yankılarına o da katkı veriyor ve istanbul’a miğfer takıp gideceğiz diyorhatta terim’in ahı mı dersiniz artık bilmem ama milan ile ikinci şampiyonlar ligi şampiyonluğunu istanbul’da kaçırıyor ama abimiz 47 yaşında milan ile ikinci şampiyonlar ligi’ni kazanıyor

    bakın 2 şampiyonlar ligi ve 1 serie a üzerinde durmak istedim aslında burada. 40 yaşında juventus ile beraber başlayan büyük italya macerası 50 yaşında çok daha küresel bir hale geliyor . bu arada 25 yıllık eşinden boşanıyor. ve kendi otobiyografisini yazıyor. onun için kendini gerçekleştirmek adına bir kavşak niteliği taşıyor bu dönem. yazdığı kitaptan elde ettiği gelirler de als hastalarına yardım amaçlı kullanıldığını belirtmek gerek

    bekar carlo chelsea’nin başına geçiyor, 2010’da premier lig şampiyonu oluyor. ingiltere ligi’nde ilk yılınızda ferguson’lu bir ligden bahsediyoruz. ancak aynı senenin eylül ayında 87 yaşındaki babasını kaybediyor. özellikle diyabet sorunu olan babasıyla sık sık italya’ya bu dönem ziyarete giden ancelotti, aynı sene bu başarıyı sağlıyor.

    bir sene sonra paris’e geçiyor ve 3 sene içerisinde ligue-1 şampiyonu da oluyor ki bana sorarsanı diğer başarılarının yanında biraz daha arkada kalan bir başarı. 54 yaşında avrupa’nın 5 büyük liginin 3ünde şampiyonluk. avrupa’daki başarılarından az bahsetim yerel başarılarını hiç konuşmuyorum bile

    paris’ten sonra hemen madrid’e geliyor abimiz ve 4 kupa kazanıyor burada. 1’i yine şampiyonlar ligi ancak diğer üçünden biri lig değil. bu sıralarda kanada’lı bir iş kadını olan mariann barrena mcclay ile evleniyor

    terim yerine milan’a, hiddink yerine chelsea’ye, mourinho yerine real madrid’e geliyor. şimdi de guardiola yerine bayern’e gelen carlo 56 yaşında 5. farklı büyük lig içerisinde (ispanya fransa italya ingiltere ile beraber) 4. şampiyonluğunu yaşamaya geliyor

    sonra başarısızmış gibi daha alt kulüplerden teklif alan carlo ne napoli’de ne de everton’da eski günlerindeki kadar başarılı olamıyor.

    ancak carlo madrid’in başına tekrar geçiriliyor. hem de oğlunu yardımcı hocayapıyor ki bir ara bunu münih ve everton maceralarında da gördük. kendisi takımdan ziyade oyunculara ve oyuncuların özelliklerine göre inşa edilen bir taktiğe inandığını söyler. sanırım benzema’nın başarısının ardında yatan en büyük birkaç özellikten biri de bu. ancak bu sözü tabi altın kadro milan’ın da o dönemki takım ruhuyla ne kadar örtüşüyor bu da ayrı sorulması gereken bir soru. bu hususta ılgaz çınar ile serkan akkoyun’un yorumlarına bakmanızı öneririm.

    messi’nin de ayrılışı ile beraber bitti denilen la liga’da (xavi’nin ligde unai emery’nin şampiyonlar liginde döktürdüğü bir sene bu arada) benzema’nın tarih geçen performansı ile şampiyonlar liginde yarı finalde ve ispanya’da da şampiyonluğunu ilan etmek üzere

    evet carlo avrupa’nın 5 büyük farklı ligi’nde şampiyon olan ilk teknik direktör olmak üzere. ben olsam portekiz ve hollanda ile de aynı başarıları yakalamaya çalışıp yerimi perçinledikten sonra tamamen avrupa kupalarına adardım kendimi. borçlu hissettiği fenerbahçe ise emekli olmadan şampiyon yapacağı çok güzel bir son olabilir tabi kim bilir…

    debe editi : imlalar düzeltildi , mesaj ile yorum yapan herkese çok teşekkürler bu kadarını beklemiyordum , ek olarak uyarınız üzerine de ekleyeyim parmadan sonra aslında istanbul'a gelmiş ancelotti fenerbahçe ile görüşmek için ancak sorasında juve ile gördük kendisini..

  • umarim bu basliga bakarak karar veren yoktur. basliga yazanlarin yuzde 90'ni daha universite ogrencisi cok belli. hani maas nedir bilmeyen ellerine bin lira para gecse kac sise bira alabilecegini hesaplayan tipler. neyse belki ciddi ciddi okuyan varsa o civarda paraya fiat punto linea tarzi arabalar uygundur. hem servis hem parca hem yakit konusunda kafaniz rahat eder. audi bmw hatta golf al diyen ergen salaklara bakmayin onlarin arabaya bakis acilari gaza basinca ne kadar hizli gittigine bakmaktan ibaret.

    edit : imla yazim yanlisi vs.

  • sikicem şimdi süpermen kıyafetini de sarığını da sakalını da. ya bu herif her defasında şutlanıp aynı fotoğraf farklı takma adlarla dönüyor. yetti

    ekleme: alnında aktroll yazıyor, neye cevap veriyorsunuz hâlâ? ben yazdıklarını okumadım bile. başlığın açılma şekli ve profil resmi yetmiyor mu?

  • 1940-60'lı yıllar boyunca üretilmeye çalışılmış, bunda da büyük yol alınmış araba türü.

    o günlerde tasarımcılar arabaları olabildiğince sağlam yapmak için çaba gösteriyordu. çelik takviyeli sağlam şeseler, kalın dayanıklı kaportalar ve tamponlar almış başını yürümüştü. otomobille kaza yapıyordunuz, kafa kafaya çarpışıyordunuz ve araba bu çarpışmadan çoğunlukla sağlam çıkıyordu.

    ama bu duvara bindirse sağlam kalan arabaların içindekiler ölüyordu. çünkü araçlar çarpışmanın enerjisini sağlam kaldıkları için ememiyor, içerideki yolcu da eylemsizlik gereği 10-15 g kuvvetine maruz kalıp valhalla'nın yolunu tutuyordu.

    bunun üzerine otomobil üreticileri hasar görmeyen araba üretme çabalarını bırakıp, kaza anında ezilip enerjiyi emecek ama kabinde yaşam alanı da bırakacak otomobiller üretmeye başladılar. bugün, otomobillerin ön şase ve kaportası yüksek darbelerde akordeon misali ezilecek biçimde tasarlanır. bu sayede kaza anında oluşan enerji kaporta tarafından emilerek sürücünün daha az g kuvvetine maruz kalması amaçlanır. emniyet kemeri ve hava yastığı takviyesi ile de insanın alacağı hasar minimum düzeye indirilmeye çalışılır.

    bu yönüyle, günümüz otomobilleri geçmişin taş gibi sağlam otomobillerinden çok daha güvenlidir. sapasağlam arabanın içinde ölmek yerine, hurdaya dönmüş arabadan sağ çıkarsınız...

  • bu sabah anneme gittim kahvaltıya. ali ismail'den bahsetmeye başladı. "son görüntüleri gördün mü? ali'yi dovdukleri." başladı hüngür hüngür ağlamaya. sesi titreyerek "bunlar nasıl insanlar? kafasına nasıl vurdular? " dedi zar zor. bir ara durdu "ali'nin annesi.." dedi, tekrar ağlamaya başladı. banyodan mutfak bezini alıp etrafın tozunu almaya başladı. "yine başlayacak eylemler anne" dedim. "oğlum bunların ne yapacağı belli değil, gitme sen." dedi. "ama, ne olacak bunca ölen çocuk, ne olacak bu devletin pislikleri?" deyince ben, 12 eylül'de vurulan dedemi hatırlattı, "babam, karanlık sokaklardan kuytu köşelerden sakın, asla yalnız mücadele etme, derdi." dedi. "merak etme anne" dedim, "ya hep birlikte ya hiçbirimiz! "

    annelerin gozbebeklerini onlardan ayirdiniz ya, dünyanın en haklı direnisine dünyanın en çirkin en sert mudahelesini yaptınız, tek bir özür dilemediginiz gibi yaptıklarınızı saklayip, aşağılık argümanlarla kendinizi savundunuz, halkı medyanizla kandirdiniz, alay ettiniz ve en önemlisi anneleri aglattiniz ya, bunların hiçbiri yanınıza kalmayacak. ant içeriz.