hesabın var mı? giriş yap

  • evet teknik olarak anlamamız mümkün değil ama bizim de hissettiğimiz bazı şeyler var. kendi adıma konuşuyorum çünkü her erkeğin başına gelmez böyle bişey. (ulan sanki regl olmuş gibi konuştum) eski sevgilimde kansızlık vardı ve kan oranı normal bir insanda olması gereken kan miktarından çok çok düşüktü. hatta doktorlar sen nasıl yaşıyorsun bu kanla demişti ama genetik olduğu için çok da bir şey yapılamıyordu. kan iğneleri ilaçları da fayda etmemişti.

    tahmin edeceğiniz üzre bu durumdan dolayı o günler inanılmaz sancılı geçiyordu onun için. tabi o can çekişirken ben de aynı sancıyı çekmişcesine üzülüyordum. hatta bazen serum almak zorunda kalıyordu. damarlarım çekiliyor diye ağladığını çok kez hatırlıyorum. kadınlar bilir onun nasıl bir sancı olduğunu. üstelik olamıyor da metabolizma tamamen dağılıyordu o günlerde. bembeyaz surat, feri gitmiş gözler, buz gibi bir türlü ısınmayan eller. o elleri ısıtırken benim ellerim üşürdü. işte o zamanlar çok kez dedim keşke o acıyı onun yerine ben çeksem de o karşımda kıvranırken çaresizce beklemesem diye. evet acıyı vücudumda hissetmiyordum ama her ay o acıyı onunla birlikte çekip üzülüyordum. gerçekten insanın hayat standardının içine eden günler. kadın olmak sırf bu yüzden bile zor.

  • direksiyon başında sakın yanınızdaki eşiniz olur kız / erkek arkadaşınız olur kavga etmeyin sözlü münakaşaya girmeyin. sağdan sille atayım derken bir bakmışsınız direksiyonu kırmış şarampole uçmuşsunuz. sağa çekin öyle dövün.

  • düşman işgalinde bile herifler o hastaneyi 300 metre sağ tarafa yapar pistlere dokunmazdı. hem havaalanımız hem de hastanemiz olurdu.

  • aslında x8 hızda konuşmasa mantıklı şeyler de söylüyor ama hızdan dolayı mevzu sadece komik kısımlarıyla kalıyor. örnek:

    "şimdi istanbul'dan beni çağırıyorlar. filmden falan çağırıyorlar. o zaman da gidince ne oluyor, sanatçı mı olacağım ben şimdi? ilkokul 3'ten terk sanatçı mı olacak? sanatçı neye denir? bir beste, bir türkü, bir müzik, bir resim, bir heykel yapana sanatçı denir. sinema filminde oynayana sanatçı denmez bana göre. çünkü kameralar çekiyor, alttan biri konuşuyor, o konuşuyor, biri söylüyor, o yapıyor, kötü yerleri kesiyorlar. g*tü yiyen tiyatroda oynasın."

    :]

    son cümle hariç edebiyat dergisine koy sırıtmaz. gerçi son cümleyle de sırıtmaz.

  • sabah metrodan cikarken yapilan anonslarda, kazanin gerceklestigi metro hattina giden trenlerin gecici olarak durduruldugunu belirtiyorlardi. cok ciddiye almadim. "herhalde yine bir yenileme calismasi vardir" diye gecirdim icimden.

    ofise gelince ogrendim uzucu olayi.

    yanilmiyorsam bu zamana kadar hic bir kaza olmamis moskova metrosunda. senelerdir kullaniyorum, ben de karsilasmadim, duymadim.

    haberlerde yazilanlara gore tren raydan cikmis, bunun nedeni de makinistin ani yaptigi frenmis.

    bazi afedersiniz oc. makinistler bunu yapiyor. insanin odunu patlatiyorlar. hele ki sabah ve aksam vagonlarin en yogun oldugu donemde bu harekete maruz kalinca insanlar savruluyorlar bir yandan bir yana.

    olenlerin yakinlarina sabir ve bassagligi dilemekten baska bir seyimiz yok su an.

    yalniz madem herkes turkiye'yle karsilastirmis, hemen bastan belirteyim, ne cikip putin "bu gibi olaylar metronun fitratinda var" der, ne de bu olay uzerinden show yapar.
    metro ruslarin gururudur. evet, biraz abarti gibi geliyor ama gercekten de gurur duyulacak bir metro hattina sahiptir moskova. oyle kicikirik tek hatli istanbul metrosuna benzemez.
    o yuzdendir ki, bu olayin sorumlulari ortaya cikar, cezalari verilir, buyuk ihtimal bir daha gun yuzu goremezler. yaralilar su an hastanelere yerlestirilmis zaten, bedava, en iyi hizmeti alirlar.
    olenlerin ailelerine de ellerinden gelen yardimi yaparlar. yakinlarini yere yatirip tekmelemezler!

    edit: son bilgilere gore makinist de hayatini kaybetmistir. olu sayisi ise 20'ye yukselmistir.

  • mısırda bulunan giza'daki 3 büyük piramidin biraz doğusunda, vadiyi bekleyen, doğuya bakan yarı aslan yarı insan olan heykeldir. ejiptologlar yapının, i.ö 2500 dolaylarında firavun khafre tarafından yaptırıldığını düşünseler bile bugüne kadar bulunan hiç bir anıtta ya da yazıda bunu destekleyen bir ifadeye rastlanmamıştır. bu sebeple sfenks'in yapıldığı kesin tarih bilinmemektedir.

    devam bilgileri, kaynağı: eski mısır ve gizemler

    1991 yılında amerikalı araştırmacı john anthony west ve jeolog dr robert schoch, bu görkemli anıt üzerinde bir dizi araştırma yaptılar. vardıkları sonuçlar, oldukça şaşırtıcıydı: heykelin üzerindeki aşınma izleri, arkeologların inandığı gibi rüzgar ve kumdan değil, uzun ve etkili yağmurlardan ileri geliyordu ve düpedüz "su aşınması"ydılar! mısır'ın bu bölgesi, bundan 5000 yıl önce de çöldü ve yağmur düşmüyordu. söz konusu aşınmayı yaratacak düzeyde bir yağmurun en son düştüğü dönem ise, en az i.ö 5000 yılına, hatta çok daha eskilere dayanıyordu, belki i.ö 7000'e. west ve schoch, ayrıca ekiplerinde sismik ölçümler yapan cihazlarla çalışan uzmanlara da sahiptiler. bu ekip, daha şaşırtıcı bir bulguya da ulaştı: araçlar, sfenks'in pençelerinin yaklaşık 8-9 metre altında büyük bir "oda"nın ve ona açılan dehlizlerin varolduğunu gösteriyordu! mısırlı yetkililer, başta eski eserler müfettişi dr.zahi hawass, bu bulgulara erişildiği günlerde west ve ekibinin iznini iptal ettiler ve sfenks üzerinde araştırma yapılmasını yasakladılar. ama haber basına çoktan ulaşmış, west ve schoch da elde ettikleri bulguları aynı anda filme aldıklarından, nbc'de yayımlanan bir belgeselle ortalığı iyice karıştırmışlardı.

    bütün bunlara "orion gizemi"nin yazarı robert bauval ile "tanrıların parmak izleri"nin yazarı graham hancock'un astronomi temelli bir tezleri de tuz biber ekti: sfenks, tam doğuya bakıyordu, yani ekinoks (23 mart ya da 21 eylül) anındaki gün doğumu noktasına. mısırlıların yıldız kültürlerinde, güneş doğmak üzereyken, ufuk henüz tam aydınlanmamışken son olarak görülen yıldız ya da takımyıldızın ayrı bir önemi vardır. bu durumdaki yıldıza "heliak yükselişte" denir ve mısır'ın hem takvimini hem de dinini etkileyen çarpıcı bir olgudur. sözgelimi, mısır kültüründe tanrıça isis'i simgeleyen sirius yıldızı, yaz gündönümünde (21 haziran) şafak öncesi görünmeye başlar ve bu tarih aynı zamanda nil'in yıllık taşma dönemlerinin de başlangıcıdır. bu nedenle mısırlılar, yaz gündönümünü "yılbaşı" kabul ederlerdi. bu yaklaşım, ejiptologlarca sfenks'in yapılmış olduğu tarih olarak varsayılan i.ö 2500'de, ilkbahar ekinoksunda "heliak yükselişe" başlayan takımyıldızın incelenmesini ilginç hale getiriyor. bauval ve hancock, bilgisayar simulasyonuyla o tarihte boğa takımyıldızının yükselişte olduğunu gördüler. oysa mısırlılar şekil ve simgelere çok önem verirlerdi ve yaptıkları anıtlarda buna çok dikkat ederlerdi. yani, bu durumda sfenks'in aslan değil de boğa biçiminde yapılmış olması gerekmez miydi? iki araştırmacı, bu kez ilkbahar ekinoksunda aslan burcunun heliak yükselişe geçtiği tarihi araştırdılar ve karşılarına "orion gizemi"ndeki o garip yıl çıktı yine: i.ö 10.500! bütün bulgular, her ne kadar ejiptologlar ve ortodoks akademisyenler bunları dikkate almak istemeseler de, aynı "başlangıç tarihi"ne yönlendiriyor bizi. mısır uygarlığının i.ö 3100 yılında başladığı yolundaki yaygın görüş dikkate alındığında, eski mısırlıların bir "şifre" gibi bize bıraktıkları "anıt bilmecesi" acaba bilinenden en az 7000 yıl daha eskiye dayanan bir yitik uygarlığın izleri mi?

  • üşenmedim tek tek saydım. böyle deyince, evlilik tekliflerini saydım gibi oldu. iyiymiş. zirvede bırakayım hazır havalı olmuşken.

    onu değil tabii, yıllar. üşenmedim, saydım tek tek. 2013 yılındayız. gerçi takvime bakabilirdim de, emek insanıyım. milat öncesi var onları sayamam, o sırada yoktum. sayılarla kafayı bozacaksak, dünya dört buçuk milyar yaşında. altmış yıl yaşayıp gideceğiz, o da şanslıysak. acizliğe bak. minnacıksın. kışın buzullarda kırılmaya yüz tutmuş dallar şimdilerde çiçeklenir mesela ve her mart. kimse durduramaz. oysa ki, bizler, siz, elli seneye kadar yüksek oranda gitmişiz. ben hava alamazsam yaşayamam, mezar bence çok tuhaf. şunu sen yaptın, bunu ben yaptım, önce davrandım ben terk ettim, önce sen elimi tuttun ben çektim, sen evlenme teklifi ettin ben reddettim meseleleri önemli mi, bunları hatırlamışken düşünün derim.

    düşündüm ben. yaşanır bunla deyip yaptım bile bunu. hayat müşerref gibi bir şey tam hatırlamıyorum, bilirsiniz. paylaşım mühim. bana da ''eğlencelisin yaşanır senle.''dendi mesela. bu bir teklif olabilir, öyle sayıyorum. da. şeye takılıyorum ben öyle sürprizli, masraflı yapılıyor ya, ona. hiç kullanılmadığı halde süper eşyalarla doldurulan süslü ev salonları gibi; salt göstermelik. ben en güzel şeyleri sadece bir kişiye göstermek isterim. en sevdiğim şeyleri, sadece bir kişiyle paylaşasım gelir. mesela kendimi.

    ama bu başlık altında, kendimi örnek veremem. kuzenim. sevgilisi geçen buna dedi ki balkona çık. bizim alt katta oturuyorlar ben de onlardayım, kalabalık ev. çıktı bu, adam vinçle gelmiş. pankart açmış kocaman bina kadar. ''benimle evlenirmisin meleğim'' ben ne yaptım? tabii ki o ''misin'' ayrı olacak bir kere diye söylendim, hiç affetmem. sonra tünel. ucunda ışık.. yok, çekecek çilem varmış daha, ölmedim. havaifişekler. vinç yanaştı, adam bir buket gül ve tek taşı tutuşturdu eline. o anda, ağlayanlar, birbirine sarılanlar, ne çocuklarım, ne karım, toprak, güneş, ben. bahtiyarım. herkes camlarda, ev zaten kalabalık. nasıl sevindik, nasıl sevindik.

    haset değilim ama öyle kıskandım, bunu kamufle etmek için öyle sevindim ki kemaraya almışlar, ben kuzenimden daha çok sevinmişim.

  • sabah sabah tüm sinir sistemini çökerten çocuk. orada gevrek gevrek gülen gerizekalı kıza muhtemelen şirin gözükmek için girilen aptal saptal bir iddianın sonucunu 7 senedir çektiği eziyet olarak kazanmıştır.

    delikanlının gözyaşlarına ayrı içim yandı, o anneciğin gözyaşlarına ayrı.

    umarım bir hayırsever duyar sesini de en kısa sürede sağlığına kavuşur. en azından "anne" diyebilir.