hesabın var mı? giriş yap

  • “liboş/şakirt köşe yazarlığı yasaklansın” kampanyasıyla işi büyütüyorum

    kendisini gazeteci olarak görmeyin, gerçek yüzü budur bu herifin. onun yaptığı gazeteciliği vasıfsız herhangi birisi de yapabileceği için sokak röportajı gibi gerçekten g.t isteyen bir işi kıskanmaktadır.

    bak ahmet, zaten sana ve yaptığın işe duyulan saygı sıfıra yakın, boş boş konuşup kendine laf söyletme.

  • yazıldı mı bilmiyorum da

    --- spoiler ---
    jon snow'un azor ahai olması ihtimali giderek güçleniyor.

    s6e10'un flashback'inde ned, kardeşi lyanna'nın yatağına oturmadan önce aşağıda öldürdüğü şövalye arthur dayne'in kılıcı olan the sword of the morning'i lyanna'nın baş ucuna koydu.

    arthur dayne'in kılıcı the sword of the morning rivayetlere göre gökten düşen bir yıldızın kalbinden dövülmüştür ve bu kılıcın bir diğer adı da dawn'dır (şafak). jon snow da gördüğümüz gibi bir nevi bu kılıcın durduğu yatağın altında doğarak dawn'da doğan gibi bir sıfata sahip olabilir.

    ikinci detay: azor ahai 'the one who was promised' olarak da biliniyor, eddard da kardeşi lyanna'ya bir şey hakkında söz verdi, 'ı promise' diyerek.

    ikisi de jon snow'un azor ahai olabileceği yönünde güçlü belirtiler.
    --- spoiler ---

    not: iki detayı da çeşitli forumları okuyarak buldum, bana ait değildirler.

  • filmlerdeki zengin taifesinin evlatlarına özel bir trip. onlar içün üretilmiş. normal insanda sakil durur, yakışmaz. babayı da daha bi' sinirlendirir hem. adrenalinin sınırları yeniden çizilir o vakit. aksiyona değdirilip kaçılır.

    filmlerin gerçek olmadığını henüz bilmediğim yaşlarda sikimsonik sebeplerden yer sofrasını -fakirdik- terk edip mutfağa -kendi odam yoktu aybalam- kaçmışlığım vardır 1-2 defa. beklediğim neticeleri doğurmadı, orası ayrı. ama tadına baktım o tribin. tuzlu biraz -gözyaşlarımın katkısı da olabilir bunda-. tavsiye etmem. zira filmde;

    + hayır dedim küçük bey, bu akşam partiye gidemezsin, ders çalışman gerekiyor!
    - lanet olsun!
    * john hemen masaya dön, john sana söylüyorum! gitti.. (masada figürandan öteye geçemeyen samimiyetsiz, ağlak anne tribi).

    şeklinde cereyan eden diyalog her nedense bizim evde;

    + ne maçı lan bu saatte? otur dersini çalış eşşoleşşek, ilk dönem getirdiğin zayıfları düzelt! ama sen duurr, onlar bi düzelmesin ben o zaman yapıcam senle maçı.
    - lanet olsun!
    + aha lanet olsun dedi, gel buraya lan! nasıl konuşuyon babanla sen it?
    * vurma dur! ay kulağını ısırıyo çocuğun, dur dedim bey! komşular adam öldürüyolar yetişin, ay komşulaaar! küçük tüple vurma bari bebeye zalım! (fedakar ama çaresiz anne tribi)

    tarzında yaşanıyordu. sülalem sikildi yediğim dayaklardan. tek kulağım 17 öbürü 11 santim. burnum desen ege haritası gibi. eciş bücüş.

    hep bu masa terk etme sevdasından işte. yapmayın o yüzden :((

  • "@mutewwit: osmanlı zamanında, metrobüs duraklarındaki iade makineleri akbil basılınca ötmezmş. öyle ki fakirler mahcup hissetmesin. inceliğe bakar mısn?"

  • sayısı ile ters orantılıdır eğer 2 yaprak nane varsa tabaklar kare ve küçüktür hesabı iyi giyimli garson getirir ve sağlam girer.

    15-20 yaprak varsa köy kahvaltısı yapıyorsunuzdur 10-15 lira hesap gelir.

    ama yok 1 avuç nane varsa kesin köy evindesiniz para vermessiniz hatta çıkışta elinize poşetle meyve sebze süt tutuştururlar.

  • izmir'de askerlik yapanlar genelde tepeciği görüp geldiği için dikkate almadığım önermedir. neden tepecik diye soracak olursanız, izmirliler anlamıştır asker-tepecik ilişkisini.

  • yanlış bir düşüncedir. bunu düşünen kişi ya gerçekten yabancı dil bilmiyordur ya da gerçekten yabancı dil bilmiyordur. yani ya yabancı dilde düşünemediğinden dolayı onların markaları kendisine mükemmel bir kelime gibi geliyordur ya da "ben yabancı dil biliyorum yeah!" kompleksinden dolayı türkçeyi (ki eğer ana diliyse) aşağılıyordur. bunu diyen insan "ya ama bu türkçeye çevirince güzel durmuyor, komik duruyor." diyen insandır, ki aslında yabancı dilde de o kelimenin birebir anlamını karşıladığından bihaberdir (yani az anlıyor ya, o kelimeye kendince başka anlam katıyor.).

    bu düşüncenin yanlış olduğunu fark etmek için çok okumak gerek. ve gerçekten yabancı bir dil öğrenmek (ki bunun için de çok okumak gereklidir.).

    bauhaus'u beğenen insan evyap'ı beğenmiyorsa, işte tam da yukarıda bahsettiğim durumdan muzdariptir.

  • bir sürü romantik insanı ortaya çıkarmış durum.

    he ya, vallahi harikadır kitapçıda çalışmak, müşteri olmadığı zaman hemen köşedeki tchibo'dan cheesecake alıp kahveyle birlikte oturup chuck palahniuk'un son kitabını okuyabiliyorsunuz, öyle süper bir meslek.

    ciddi ciddi rahat olduğuna inanlar var, yavrucuğum akşama kadar ayaktasın bir kere, müşterilerle ilgilenmen gerekiyor, alacağınız maaş da asgari ücret, "fırsatını bulsam şu işi bırakır kitapçıda çalışırım" gibi samimiyetsiz istekleriniz de bayıyor, he, bırakırsınız fırsatını bulsanız, yayınevi sahibi ya da kitapçının kendisi değilseniz akşama kadar ayaklarınıza kara sular iner, ay sonu asgari ücretinizi alır evinize dönersiniz artık nasırlaşmış ayaklarınızla, lan azıcık samimi olun, azıcık gerçekçi olun ya.

  • bakımı hakkında şu hususlara dikkat edilmesi gereken hayvan türü;
    - tavşanlar kokarlar diye bilinirler. aslında tavşanlar kokmaz. tavşanın boku kokar. en temiz insanın bile boku kokmaz mı zaten? bazılarımız pembe sıçıyor olabilir. onlar müstesna. bu yüzden kaldıkları kafes, oda...artık her nerede yatıyorlarsa...günlük olarak temizlenmelidir. aksi takdirde hayvan huzursuz olacaktır.
    - tavşanınızı asla ve asla yıkamaya kalkmayın. yoksa hasta olur, ölür yavrucak. tavşanlar kendilerini zaten yalayarak temizleyebilen hayvanlardır. (bkz: #23952421)
    - gürültülü ortamlardan uzak tutmaya çalışın. çok sesli bir yerde tavşan, strese girip ölebilir.
    - altı aylık olmadan önce yaş sebze vermeyin. sindirim sistemleri o zamana kadar oturmadığı için ishal olup ölme tehlikesi var. kuru yemler tavsiye ediyorum. bu yemleri herhangi bir pet shop'tan edinebilirsiniz. ha ben onlara para vermeyeyim diyorsanız eğer, evde kendi imkanlarınızla hayvanınıza yem hazırlayabilirsiniz. bulgur, pirinç gibi şeyleri önüne koyduğunuzda tavşan biraz gönülsüz de olsa onları yiyecektir.
    - tavşanlar ihtiyaçları olan suyu, yedikleri şeylerden elde ederler diye biliriz, fakat bunun aslı astarı yoktur. mutlaka su vermeniz gerekmektedir. tavşan suluğu ise şöyle bir şeydir. tavşanın suyuna asla katkı maddesi karıştırmayın. (tuz, şeker..vb)
    - evin içerisinde, sizin gözetiminizde, her gün birkaç saat olmak üzere gezinmesine izin verin. aksi takdirde tavşanınız mutsuz olacaktır ve mutsuz bir tavşan da çok uzun yaşamaz.
    - evinizdeki eşyaları tavşanınıza göre yerleştirmeniz gerekebilir. bu, şu demektir; artık eskisi gibi kablolar her yerde olmayacak. evde tavşanınızın ulaşabileceği kabloları mutlaka gizleyin. kabloyu halının altından geçirmek gibi..
    - tavşanlar tuvalet alışkanlığı kazanabilen hayvanlardır. siz kazandırmasanız bile kakasını her zaman aynı yere yapmaya meyillidir. eğer sizin istemediğiniz bir yere kaka yapıyorsa, orayı iyice temizleyip, kokusunu geçirmelisiniz. aksi takdirde yine oraya yapacaktır hınzır şey.
    - bir tavşana tuvalet alışkanlığı kazandırmak için tavşanın çişini ve dolayısıyla çişinin kokusunu içeren (içeren olmadı buraya) bir bezi, çişini yapmasını istediğiniz yere koyun. burnu sürekli aktif halde olan tavşan onun kokusunu alıp oraya yapmaya başlayacaktır. fakat arada kaçaklar olabilir. yani başka yerlere de yapabilir. bu süreçte hayvana kızmamak gerekir. eğer ona bağırırsanız, korkacak ve olduğu yere yine yapacaktır. biraz sabırlı olmak gerek.
    - ev ortamında büyüyen bir tavşanın, dışarıdaki akranlarına göre tırnakları çok çabuk uzayacaktır. tavşanınızın tırnağını iki ayda bir kesmelisiniz. bunun için özel tırnak makasları bulunmaktadır. eğer onlardan edinemiyorsanız, insan için olanından da faydalanabilirsiniz. fakat tavşan, kendini size çok kolay teslim etmeyecektir tırnak kesimi esnasında. bu yüzden tavşanı tutması için birinden yardım istemelisiniz. tavşanın parmağının nereden bitip tırnağının nereden başladığını sadece bakarak anlayabilirsiniz. çünkü ikisi de sert bir dokudan oluşmaktadır. parmak kırmızı, tırnak ise beyazdır. çok fazla derine indiğiniz takdirde parmağını kesme olasılığı bulunmaktadır. bu işlemi yapabileceğinize inanmıyorsanız veterinerler bu işi beş liraya hallediyor.

    hımps, şimdilik aklıma gelen bunlar. sorusu olan varsa sorsun. yoksa haftaya görüşürüz. finalde de buradan itibaren sorumlusunuz. notları ben aşağıya bırakc...lan?