ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
3 yaşındaki çocuğa trafik cezası
-
polis memuru shawn currie, bir feribot iskelesinin park yasağı bulunan bölümüne motosikletini bırakan declan’a ceza kesti. neyse ki küçük declan’ı üzen ceza babasının tertiplediği bir şakadan ibaretti.
okumayı öğrenirsek, muz cumhuriyeti olmaktan kurtulabiliriz belki
sevgili edinme konusunda hiçbir şey yapmayan insan
-
sevgilileri görünce ayrılacakları günleri hayal eder. aşka inancını yitirmiştir.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"trabzonun i'si gibisun sevduğum varsın ama ispat edemiyrum."
tatil yöresi migros'u
-
içerisine bir seçim sandığı konsa akp barajı geçemez.
selamlaşmak
-
her lisanda ayrı, her kültürde farklıdır.
hindular sağ ellerini, dışı muhataplarına, ayası kendilerine dönük olacak şekilde hafifçe yüzlerine yaklaştırırken uzakdoğulu her iki elini birleştirip öne doğru eğiliyor. batıda reverans varmış eskilerde, bizde temenna...tokalaşmak, sarılmak, el öpmek hâlâ geçerli...tazim için her nabza göre şerbet var, isteyene...söze bile gerek yok çoğu zaman, vücut dili yeterli.
fakat yine de en güzeli, özlediğinin gözlerinin içine bakmak, taa içine...kuyunun sâdasını duyarmışcasına, kendi sâdanı onun kulağına fısıldarmışcasına...lisandan, hâlden, arzdan, beyandan azade "seni diledim geldin, beni diledin geldim" dercesine...
ama insan her zaman gözünün gördüğünü özlemez. ya da her özlediği gözünün gördüğü değildir. işte belki o vakit, selamlaşırken, sağ el sol göğsün üstünde olabilir. pıt pıt atan kalbe "sakin ol, sakin ol, sakin ol" demek için...
denize giderken yiyecek hazırlayan varoş kız
-
ulan 3 kuruş geliri olup da olmayanın eziklendiği bir dünyada yaşamakta bize nasip oldu keşke 100 sene önce yaşasaydım diyorum.
başlığı açan salak kardeş bak sana örnekle anlatayım antalya da tam adliye sarayının arkasında oturuyorum.
konyaaltı plajına 1.5 km mesafede evim
param olsa ekonomim parayı düşünmeyecek durumda olsa giderim bi beache locasıydı yemeğiydi içmesiydi hepsini yaparım ama ekonomi kısıtlı.
sandviç ekmeklerine sandviçler yapılıyor. termosa çay konuluyor. buzlukta su var bilmum içeçecekker var. plaj şemsiyesi sandalye hepsi var
2 çocuğumuzla gidiyoruz mekana gidip 400 tl ye yapacağımız eğlenceyi 50 tl ye çözüyoruz bu şekilde daha fazla ve sürekli olarak deniz keyfi yapabiliyoruz tavla da oynuyoruz müzik de dinliyoruz ne istersen.
temel sorun 3 kuruş parası olanın kısıtlı imkanlarla birşeyler yaratan yaşamaya çalışan insanları varoş vs diye nitelemesi
kadın erkek fark etmez ekonomik gücüne göre hayattan maksimum keyfi alan insanlar candır
berkay akbaş
-
10 aralık 2016 beşiktaş patlamasıda canını yitiren daha 19 yaşında gencecik bir çocuk. ülkeyi yönetenlerin ona layık gördüğü isimsiz bir ölü değil o. bir ismi var, bir ailesi var, bir hikayesi var. hayatının baharında kopardılar onu bu hayattan. geçen sene tıp fakültesini kazanmıştı, büyüyüp doktor olacaktı. artık olamayacak.
bu son 1 yılda patlamalarda hayatını kaybeden 2. tanıdığım oluyor. siz gerçekten de sadece tanımadığınız insanlar ölecek sanıyor olabilirsiniz, ama tanıdığınız insanlar da ölecek. alışmayın, alıştırmayın. öfkenizi azaltmayın.
caner erkin'in pullu ayakkabıları
-
camiye o ayakkabıyla gitse kimse çalmaz, o derece yani dedirtendir.
corona virüsü sayesinde fark edilen gerçekler
-
normal yaşam düzenimin insanların karantina olarak değerlendirdiği yaşam düzeni olduğunu fark ettim ben.
vazopressin
-
vazo- :damar,
pressör:büzücü baskılayacı
vazopressör: damar büzücü
vazopressin: damarları büzücü bir çeşit hormon.
antidiüretik ( diürezi; idrara çıkmayı, önleme ) etki ile sıvı reabsorbsiyonu sağlar ve bu sayede damar volümünü artırır.
tecavüz ve hırsızlıkla hesaplaşmayı reddediyoruz
-
yanlışlıkla doğru söyledi