hesabın var mı? giriş yap

  • kuruluş yıllarından bakarsak batması imkansız görünen ya da en azından biz hayattayken batmayacağını düşündüğüm firmalar;

    (bkz: nisiyama onsen keiunkan)
    japonya'nın yamanashi şehrinde yer alan 52 kuşaktık aynı ailenin yönettiği otel.
    kuruluş yılı : 705

    (bkz: stiftskeller)
    avusturya'nın salzburg şehrinde bulunan dünyanın yaşayan en eski restorantı.
    kuruluş yılı : 803

    (bkz: sean's bar)
    irlanda'nın athlone şehrinde hizmet veren dünyanın yaşayan en eski pub'ı.
    kuruluş yılı : 900

    (bkz: weihenstephan brewery)
    almanya'nın bavyera bölgesinde freising kentinde kurulan bira işletmesi (bkz: brewery)
    kuruluş yılı : 1040

    (bkz: frapin)
    fransa'nın segonzac bölgesinde kurulan dünyanın hala faaliyet gösteren ilk konyak damıtım firması.
    kuruluş yılı : 1270

    (bkz: the shore porters society)
    iskoçya'nın aberdeen kentinde kurulan şimdilerde taşımacılık yapan firma.
    kuruluş yılı : 1498

    (bkz: beretta)
    italya'nın gardone kentinde kurulan ve 400 yıldan fazladır aynı aile tarafından yönetilen silah firması.
    kuruluş yılı : 1526

    (bkz: cambridge university press)
    ingiltere'nin cambridge şehrinde üniversite basım evi olarak kurulan ve newton'dan chomsky'e bilim adamlarının eserlerini basmış olan yayın evi.
    kuruluş yılı : 1534

    (bkz: whitechapel bell foundry)
    ingiltere'nin başkenti londra'da kurulan dünyanın halen üretime devam eden en eski çan üreticisi.
    kuruluş yılı : 1570

    (bkz: bushmills)
    kuzey irlanda'nın county antrim bölgesinde kurulan dünyanın hala viski üreten en eski viski damıtım şirketi.
    kuruluş yılı : 1608

    (bkz: zildjian)
    şimdilerde amerika'nın en eski şirketlerinden biri olarak geçen, osmanlı imparatorluğu zamanında istanbul'da kurulan ve üretime devam eden dünyanın en eski zil üreticisi.
    kuruluş yılı : 1623

    (bkz: gekkeikan)
    japonya'nın kyoto şehrinde kurulan ve japon'ların milli içkisi sake üretecisi.
    kuruluş yılı : 1637

    (bkz: shirley plantation)
    amerika'nın virginia eyaletinde charles city'de kurulan ve 11 kuşaktır aynı aile tarafından işletilen çiftlik.
    kuruluş yılı : 1638

    (bkz: royal delft)
    hollanda'nın delft şehrinde kurulan seramik üreticisi.
    kuruluş yılı : 1653

    (bkz: twinings tea)
    ingiltere'nin başkenti londra'dan bu listede yer alan ikinci firma. çay üreticisi olan firmanın merkezi kurulduğu yıldan beri aynı lokasyonda yer alıyor. ayrıca kurulduğu yıldan beri aynı logoyu kullanıyor. bu alanda da dünyanın en eskilerinden biri.
    kuruluş yılı : 1706

    (bkz: sotheby's)
    londra'dan listedeki üçüncü firma bir sahaf.
    kuruluş yılı : 1744

  • cumhurbaskanina hakaret etse yarın sabah gözünü nezarette açardı. ulkenin kurucusuna kufrediyor birde ustune utanmadan mahkemeye gidip entry sildiriyor pezevenk.

  • bu da yeni moda cıktı.
    toksik insanlari, negatif insanlari hayatinizdan çıkarın mottosuyla, insanlarin tahamullsuzlugunu normallestirmeden baska bir sey degil.

    sevdiğimiz insanlar zor günlerden geciyor, bunu paylasmiyor ve negatif enerji saçıyor olabilir.
    ya da yakınızdaki insanlar cok farkli sorunlarla boğuşuyor olabilir.
    ınsanları hayatinizdan çıkarıp kaybetmek yerine onlari kazananın.
    herkes her an cok mutlu olmak, olmuyorsa bile mutlu gözükmek zorunda degil.
    gercek hayat sizin tozpembeye bürünmüş instagram sayfanız değil.
    gerçekci olun ve insanlara bu zor dönemde daha yapıcı davranin.

  • bizim burada bi tantunici var, adam rica etti direkt bizi ara, yemeksepetinden söyleme diye, 2-3 kez öyle yaptım, hep çok sipariş var diyor, geciktiriyor, tekrar yemeksepetine döndük, 10 dakikaya getiriyor ibne. size komisyon bence %50 olmalı, ibne çakallar.

  • birkaç ay kahve içmeyin, alkol almayın falan tamam ama en önemlisi büyük markete alışverişe gitmeyin derim ben. sigara içseydim şu kadar para harcamış olcaktım diye diye saçma sapan şeylere acımadan para veriyor insan.

    -güney dakota mantarı... hmm.. şekli de ne değişikmiş. köftenin yanına koysam... oha kilosu 60 lira yuh!
    (iç ses: 200 gr alsan iki paket sigara parası eder. sigaraya olunca acımadan veriyodun ama?)

    -bu neymiş pekin inciri.. hmm. hiç yemedim. tadı nası acaba... tanesi 7 lira aherey delimiskiyo be!
    (iç ses: bi paket sigara parası hepi topu. sigarayı bıraktığıma göre...)

    uzatmayayım sonuçta karfurun normalde yanından geçmeyeceğin yok avrupa mutfağı, yok uzak doğu bişeysi raflarında ne kadar pahalı değişik abur cubur varsa, sebze meyve reyonunda ne kadar abidik gubidik ekvator meyvesi varsa, sigara paketi açısından ederini hesaplayıp "e sigarayı bıraktım nasolsa" diyerek alıp dolduruyorsun, bilincin yerine geldiğinde de için yanıyor o verdiğin paralara. bu yüzden ilk birkaç ay şekilli büyük markete sakın girmeyin, mümkün mertebe bakkala, mini markete gidin derim ben, domates, kabak, tat salçadan başka bir şey görmeyin rafta.

  • polonya'dan almanya'ya geçtiğim sırada pasaport göstermek için bir ton sıra bekledikten sonra ilgili memura zorla pasaport göstermeye çalışmam, ikna olmayıp havalimanı polis şefliğine çıkmam ve avrupa ülkeleri arasında geçiş yaparken buna gerek olmadığını öğrendiğim sırada yaşadığım şeydir muhtemelen.
    bu kadar mı serbest dolaşmak avrupa'da ya, sanki suriye'den türkiye'ye geçiyorum.

  • kardeşim ve ben çocukluğumuzdan beri şener şen hayranıydık, kardeşimin arkadaşından aldığı vcd player ile bir gün 5 defa şalvar davasını izlediğimizi hatırlarım, çiçek abbas ve davaro, üst üste o vcd playerda izlediğimiz filmlerdendir.

    şener şen'in bizim evimizdeki yeri farklıydı, tam muhabbetin ortasında kardeşim can salonun ortasında şener şen'in davaroda karısının düğününde oynama sahnesini veya kibar feyzo'nun sonundaki takla atarak ölme sahnesini taklit ederdi, hiç olmadı mekan elverişsizse filmlerindeki diyalogları kurup kahkahalar atarak kendimizden geçerdik. evet kendimizden geçerdik, biz bu adamla oturup kalkıyorduk. uzunca bir süre gerçekten böyle geçti.

    bir gün kardeşim çok hastalandı, hastaneye yattı, hastaneden çıktı, sonra yine yatmak zorunda kaldı ki, artık çıkıp çıkamayacağından emin olamıyorduk, doktorlar çıkamayacağını biliyordu da, biz ailesi yakıştıramıyorduk, konduramıyorduk, yaşayanlar bilir.
    kardeşim artık yatağından kalkamıyordu, bu çocuğu var olan durum içinde nasıl mutlu ederiz diye düşünürken 'şener şen sevgisi' bize ışık oldu.

    şener şen'e ulaştık, o'na durumu izah ettik. 21 yaşında bir delikanlının ölümle buluşmasına az kala onu mutlu etmek için ziyaretine gelebilir misiniz? dedik.

    kabul etti. ricası 'basına haber vermeyin.' oldu.

    nedir ne değildir bilmiyorum, bunu anlatacak, tarif edecek bir cümle bulamıyorum, kardeşimin şener şen'in geleceğinden haberi olmamasına karşın (görüşme iptal olur da üzülür diye söylememiştik) o sabah, 'anne bana sakal traşı yap, top sakal istiyorum, üstümü de değiştir' demesi, sanki bu buluşma kalbine doğmuş gibi hazırlık yapması çok enteresan.

    şener şen geldi ve kardeşim mutluluktan ağladı, hemen o an defalarca fotoğraflandı, sohpet ettiler kardeşim en sevdiği filmlerden bahsetti.

    bu buluşmadan 2 yada 3 hafta sonra kardeşim hayatını kaybetti. tarih 15.04.2005 i gösteriyordu,doğum gününü kutladığımız 11 nisandan 4 gün sonra..

    şener şen ölüm döşeğindeki gencecik bir insanı mutluluktan ağlatmış insandir.