hesabın var mı? giriş yap

  • kenan sofuoğlu'nun ağır saçmalamasıdır. adam seni tanısa bile gerçekten sen olduğundan nasıl emin olacak. buluşacağınız yerde adama bir şey yapacak bir manyak olmadığın ne belli. zaten çalhanoğlu'na geçmişte silah çekildi,adam feleğini şaşırdı. elbette şüpheyle yaklaşacak.

  • martıdır... uçuyorsun bi kere. yüzebiliyorsun hatta dalıyorsun. e yürürsün de istesen. paso balık yiyorsun ama diğer yiyeceklere de adaptesin. sevimlisin de herkes simidini paylaşıyor.

    “maaşlı sigortalı bir iş mi; yoksa martılık mı?” deseler martı olmayı seçerim.

  • quicksilver kadar hizli kossak ne olurdu?

    tabii ki cogu mutant gucleri genetik mutasyonla aciklanacak cinsten degil, bu yuzden x-men hikayeleri bilimsel isabete onem veren "hard sci-fi" sinifina girmiyor, zaten odak noktalari da bu degil. ama hikayelerden zevk alabilmek icin girdigimiz suspension of disbeliefmodundan zamani gelince cikmazsak, bilimden zevk alabilmeyi saglayan "cocuk meraki" moduna girmek de mumkun olmaz.

    en fantastik gucler, gercege en uzak olduklari icin bence en az ilginc olanlar: mesela blink gibi gercek hayatta portal oynamak icin, yani wormwhole acmak icin karadelikleri kic kica yapistirabilmek lazim. buyuk enerji gerekir ve birbirine bu kadar yakin portallar da acilamaz. ama yapilirsa, bu wormhole'lar ayni zamanda zamanda yolculuga da izin vererek diger mutant ablanin uzmanlik alanini etkileyecek, takim icinde kiskanclik krizlerine yolacacak. sonucta uzay-zaman ayni doku.

    magnetonun tasviri uzerinde dusunmek daha ilginc. metalleri uzaktan kontrol edebiliyor ve metal dedigin sey her yerde, her insanda: magnezyum, demir, kalsiyum, hatta modern insanlarda bakir nikel aluminyum girla. agir sanayi hamlesiyiz her birimiz. atomlar uzerinde kontrolu olan biri tek bir demir molekulunu ittirerek koca bir insani ittirebilir mi mesela? yoksa o molekul bir kursun gibi vucudumuzdan cikip gider mi, geri kalan kutlemizi etkilemeden? ben ikinci secenege agirlik veriyorum; vucudumuz cok kati ve yogun olmadigindan ufak parcalar serbestce hareket edebilir ve demir parcasi derimizi kesip disari cikar. ama bir kati kupun icine bir molekul demir enjekte etsek, sanirim magneto tum kupu hareket ettirebilir.

    filmde bence sacma olan kisim, adamin ayni zamanda bilgisayar, elektronik, robotik uzmani olusu ( iron man 2'deki mickey rourke gibi bir ronesans adami degilse tabii, bkz #19005719). oyle robotun icine demiryolu dosemekle onu acip kapayamazsin, fortranla goto 10 yazabilmen lazim.

    wolverine gibi asiri hizli regenerasyon yetenegi olan bir canli, muhtemelen yaralarini aslina uygun sekilde puruzsuz bicimde kapayamaz. agresifce cogalan hucreler yuzunden her kapanmada biraz yeni deri burusuklugu yaratilacaktir. wolverine hic olmeyebilir ama iki kavgada 20 yil yaslanacaktir, kizlara duyrulur.

    ice man sorunlu bir tip. buzu yaratip saga sola uflemek kismini bosver de, sogukta yasamayi dusunelim. insanin donmasiyla ilgili en buyuk sorun, donan sivinin (buz, kristal) sividan daha fazla yer kaplamasi. bu yuzden hucreler icten patliyor. ailemizin fizikcisi michio kaku durumu suradan acikliyor ve cozumun hucreler icinde antifriz islevi gorecek cok yuksek miktarda glukozdan gectigini soyluyor. yani ice man bir seker hastasi olmali.

    fakat bu da yetmiyor: glukoz veya baska cryoprotectantlar sonucta buzlanmayi onluyorlar, ice man adindan da anlasilacagi gibi bastan asagi buz kesiyor (en azindan dis deri hucreleri o anda parcalanmis oluyorlar). ustune bir de hareket ettiginden bu dokularin kirilip dokulmesi lazim, yani hayatta kalmasi icin wolverine'e tas cikaracak gibi bir regenerasyon gerekiyor cozuldugunde. yine takim icinde kiskanclik, yine "sen benim gucumu caldin, sende niye iki guc var"cilik, hizipcilik, cehape zihniyeti. bence iceman'in yapacagi en mantikli hareket, kendini bir laba kitleyip buzlanarak cryogenics kobayi olmasi ve 50 sene sonra cozuldugunde teknolojinin kendisini hayatta tutacak kadar ilerledigini ummaktir.

    atesten adam pyro ise hic olmaz, konsept bastan yanlis. dunyadaki karbon bazli yasam asiri soguga karsi az da olsa strateji gelistirebilmis olsa da, asiri sicaga karsi yapacak birsey yok. pompei worm kaynama noktasinin altinda olan 80 dereceye kadar dayanabiliyor, o da cevresini abuk subuk bir bakteriyle kaplayip onla simbiyotik iliskiye girerek. hayat mi be!

    peki quicksilver? digerlerinde de oldugu gibi "nasil bu kadar hizli kosar"dan ziyade "bu gucle yasamak nasil olur"a odaklanirsak, soyle ki, quicksilver hemen geberir. hic sansi yok. mesela pyro gibi isiya dayanikli olmasi lazim, zira supersonik hizlarda onumuzdeki hava molekullerinin kacacak zamani olmadigindan birbirine bastirilirlar ve sicaklik artar. disardaki isiya ek olarak, o hizda saga sola donerken veya durdugunda tum vucudun o kadar kinetik enerjiyi gomecegi yer olmadigindan (eklemleri emerse patlar), bu enerji isiya donusecek ve icten yanacak. yani wolverine gibi renegere olmali. kendi dayansa da isinan hava molekulleri kiyafetlerini yakacak her seferinde, o yuzden mystique gibi derisini kiyafet sekline sokmasi lazim toplum icinde saygin bir yere ulasmak istiyorsa kerata. daha sonra surekli organ ve beyin travmasina bir cozum bulmasi lazim. eklemler soku emseler bile, beyin veya organlar serbest hareket ediyorlar, gider kafatasina carpar ve pate kivamina gelirler. bunu da engellemek icin jane gibi telekineziyle kendi beynini ve organlarini sabitlemesi lazim. herif giderek ikinci el toplama bilgisayara donusuyor. deadpool vardi boyle, sonu pek hayirli olmadi.

    ayrica etrafindakilere de buyuk zarar verecektir. isi sokuna ek olarak, her hareket ettiginde surekli sonic boom duymaktan helak olur arkadaslari (doppler etkisi ve sonic boom hakkinda basit birkac animasyon surada ). yani surekli derken, hareketi boyunca durmadan boom gelecek, oyle bir kere ses duvarini asinca boom duyuyoruz gibi birsey yok. ve dokundugu hersey, bastigi her yer buyuk deformasyona ugrar. filmdeki mutfak sahnesinde polisin yanagina parmak attigi icin polis yere dusuyordu. o sahnede halihazirda supersonik olan kursundan birkac kat hizli oldugu dusunulurse, o hareketi polisin ya suratini tereyagini bolen sicak bicak gibi bolmeye (darbe alani ufaksa), ya da boynunu kirmaya (darbenin emildigi alan daha buyukse) yetecektir.

    ses hizinin cok otelerine gecip daha da hizlanirsa ne olur diye merak edenler icin degisik hiz senaryolarini iceren su xkcd sayisini buldum, ki bu vesileyle xkcd'ye olan derin saygimi bir kez daha dile getireyim.

  • yahu fanatizm gözleri yine kör etmiş. fenerbahcenin hometownu olan kadıköyün belediyesi maç sebebiyle trafik sorununa dikkat çekmek istemiş. yok kadiköyde gsliler yaşamıyor muymuş yok oy filân yokmuş. cus artık ya.

    neyin fanatizmi yapacağına şaşırır olmuş insanlar. bi relax bi sakin. kizacaginiza oturun yoga filân yapın bi ruhunuz dinlensin

  • up&up klibini coen kardeşler film diye çekse oscar'ın favorisi ilan edilirlerdi, öyle de muhteşem bir sanat eseri olmuş işte.

  • yurt dışı çıkış yasağı koysunlar. yok öyle istifa ediyorum, görüşürüz demek. yolsuzluklara isimleri karışmış mı, temizler mi bilemiyoruz.

    edit: çıkarken araba anahtarlarını da bir zahmet odaya bıraksınlar. sonra 2'sini verip 1'ini vermeyen başkanlar gördük. tık
    edit 2: troller mesaj atıp iftira atma diyorlar. bundan böyle istifa edenin arkasına bakılacak. bir şey (ç)almış mı diye tık2

  • nöbetçi astsubay hafifçe kapınızı tıklatır. iki kolunun altında iki güzel kız, birini seçmenizi ister. ikisininde elinde birer kahvaltı tepsisi, seçtiğinizi odaya bırakır ve diğer kızla gider. mango aromalı o ferahlatıcı içeceğinizi bitirdikten sonra da hem onu tazelemek, hem de biraz daha serinlemek için havuz başına, diğer komutanların yanına geçilir. fonda da jazz havalarında ya da big band formatında yaylalar coverı dönmektedir.

    her seferinde ısrarla sormama rağmen sonrasını anlatamadan düşüncelere dalıp gittiler, bana anlatılan bu.

  • eski çalıştığım yerin genel merkezine eğitime gitmiştik. yanımdaki arkadaş tanıdık birini gördü, "dur x'e selam vereyim" dedi. onlar konuşurken ben uzakta kaldım. x'e baktım, boylu poslu, son derece hoş bir adam. ama bunlardan çok bakışları etkiledi beni. hayır bana hiç bakmadı orada, sadece başka biriyle havadan sudan iş konuşurken bile gözlerinden ne kadar iyi kalpli ve merhametli biri olduğu hissediliyordu sanki. "böyle biri bana asla bakmaz" diye düşündüm. o dönem özgüvenim sıfırın da altındaydı. eğitim bitti, geldiğimiz yere döndük, sonraki iki yılda hiç görmedim onu. aynı şirkette birbirimizi hiç tanımadan çalıştık. ben arada bok gibi bir ilişki yaşayıp ayrıldım ama o ilişkinin özgüvenime az da olsa faydası oldu. 2 yıl sonra bizim departman onun olduğu yere taşındı ve biz de nihayet tanışma şansı bulduk. şimdi ise evliyiz, hehe. ilk izlenimim doğruymuş, gerçekten dünyanın en iyi kalpli insanıyla evliyim ve çok mutluyum.

    edit: efenim o çok sevdiğim bakışları klonladım, aynından minik bir tane daha yaptım*.

    büdüt: son derece iyi kalpli iki keçim var efendim. beyim çok iyi ama keçilerle yarışır bir inadı var. neyse ki ben inatçı değilim ama çocuğu klonlarken inadını da klonlamışım. şimdi bir köprüde karşılaşmış inatçı iki keçi şarkısının canlı bir izleyicisi olarak hayatımı sürdürmekteyim. biriyle 13 öbürüyle 6 senedir birlikteyiz, halen çok sevmekteyim.