hesabın var mı? giriş yap

  • hayatımda bu kadar kezbanca ve ezik bir şeyi ilk kez okudum. ınşallah trollsundur. ınşallah.

    bi de utanmadan profesyonelim yazmış. hahahahahaha. ben kizin yerinde olsam ve böyle bir kezban beni kovsa işe duygusal ilişkilerini karıştıran müdürüm var diye hayvan gibi mobbing davası açardım. üstüne twitter ekşi vb her yerde de şirketin bu politikasını anlatırdım. şirket de kendisini rezil eden bu yeni kezoş müdürü atardı. zaten hikaye feyk bence. hahahah. çünkü değilse, o ne dandik firmadir ki işe yeni giren müdürün pat diye adam atmasına izin veriyorlar. zaten bu kadar kezbanini kurumsal firmada yönetici yapmazlar.

    edit: bir de kadını tehdit etmiş ya. allahım hikaye gerçek galiba. kimler kimler yönetici oluyor yarabbim. tez elden atılırsın umarım işten "sayın yönetici ". özel hayati ise karıştıran kendisi, bir de utanmadan kiza "özel hayati ise karistirma" yazmış. hahahahha. şimdi anlıyorum çoğu yöneticide niye ego olduğunu. kendilerine güvenmiyorlar ve bunu böyle bastırıyorlar demek ki.

    ımza: yönetici

  • oynadığım hiçbir zaman haritayı tam anlamıyla dolduramadığım oyun. daima "aman harita dolarsa yeni alan satın alamam" korkumdan 4-5 katlı yollar, custom designed trenler yapıyordum. bir oyuncağın ortasında 2 x 3 kare alan varsa orası mutlaka ya yemek ya da tuvalet olarak kullanılıyordu. yıllar sonra yine oynadığımda bile haritaya yayılamadım, hatta bu sefer daha da sıkışık tasarladım, kısıtlı kaynaklar altında "tutumlu" bir insanım sanırım.*

    bir de oyundaki ilk amacım borcu kapatıp faiz giderinden kurtulmaktı; "iki sene dişimizi sıkalım" derdim eğer kâr ettiğini bildiğim bir roller coaster geliştirilmediyse. ilk baştaki ar-ge bütçemi rekreasyona değil de tamamen yeni oyuncaklara yönlendirir, başarımı rating ile değil de kasadaki para ile ölçerdim. yazarken o zamanlar kaç yaşımda olduğumu düşünüp yadırgıyorum ama football manager oynarken kâr hesaplayan, simcity oynarken kâr maksimizasyonu peşinde koşan bir insan olarak tutarlıymışım en azından.

    buna karşın kaynakları idareli kullanma ve kârlılık konusunda bir çocukluğumu gözden geçirmem gerektiğinin de farkına varmış durumdayım. sebeplerini irdeleyeceğim.*

  • 40 yıllık kedi izleyicisiyim, 1 milyon kedi videosu izlemişimdir bunun kadar ilgincini görmedim ahahasdohaskld

  • yıllarca takıntılı derecede beynimi işgal etmiş konulardan biri. evrendeki her şey gibi hayal gücü de, insan zihni de bileşiktir, maddedir. bu konunun yetkili abisi david hume idir.

    zihin, evrenin tasarımını aşamaz çünkü kendisi tasarımdır, adeta evrensel sabit gibi. hayal ettiği her şey izlenimlerinin bileşkesi olacaktır. beyin gördüğü ile aynıdır. (bkz: #76009932) uzaylıların hep insan suretinde hayal edilmesi buna iyi örnektir. daha iyi bir örnek ise tanrıların daima suret ve kişilik olarak insanlara benzemesi, bunun zamanla "tanrı insanı kendi suretinde yarattı"ya dönmesi ve tanrı kavramının ilk olarak baba izleniminden ortaya çıkması ve de cennet tasvirleri. bu ilham, esinlenme vb. kelimelerle dilde zaten yer bulmuştur ama fiziksel nedenleri pek düşünülmez. insanlık tarihindeki zihinsel aktarım, "şeylerin" dönüşümü görünenden çok daha sert, sığ ve basittir, bu nedenle farkettikçe acı verici olabilir.

    yaratmak eylemi ise oksimoron durumdur. baştan hatalıdır. bilinçli tanrının bir şey yaratması için önce yaratmak eylemini yaratması gerekiyor. paradoksa düşüyor. tanrı kaldıramayacağı bir taş yaratabilir mi gibi. duyuların/izlenimlerin dışında bilgi edinebilen bir beyne sahip olsaydın tüm evrenin bilgisini bir anda edinebilirdin, ama yine edineceğin bilgi bu evrenin bilgisi olduğundan farklı bir şey olmazdı. aslında acayip farklı bir şey olurdu ama maddesel özgünlük boyutunda olmazdı... bu noktada "hiçbir şey yaratılmamıştır" altında toplanan savları incelemek üzere yola çıkıyoruz.

    ayrıca bu konuyla ilişkili diğer konular:
    determinizm ve özgür irade paradoksu
    kolektif bilinçaltı
    nebuch - fikrin sahibi`

    ed: imla

  • sistematik filozofların ilki ve bugün bile adından sıkça söz ettiğimiz idealizmin kurucusu. ilk dönem diyaloglarında sorgulamaya başladığı ontolojik ve epistemolojik açılımları devlet eserinde toparlamıştır. devlette yürüttüğü argüman çok sağlam olmakla beraber neredeyse en alakasız birini bile idealist yapacak niteliktedir. mağara mitosuyla insanoğlunun aklına ve fikrine görünür dünyanın gereksizliğini sokmaya çalışmış 'ne varsa idealar(ki bu da bizim cennet-cehennem kavramlarımıza denk gelir) dünyasında var' diyerek felsefeye yeni bir perspektif katmıştır.

  • alkolün hala siyah poşetle satıldığı ülkemde iç çamaşırlarının da siyah poşete konulması gerektiğini bilmeyen kadındır.
    ama bilmez ki aslında bu yaptığına değişik anlamlar yüklemek isteyen magandaların asıl siyah poşeti hakettiklerini.