hesabın var mı? giriş yap

  • kemal kılıçdaroğlu'nun açıkladığı olay.. şimdi iktidar zamları geri alsa bir dert, almasa bir dert.

    halk için zaten bir dert de, iktidar için de zor bir durum. zamları geri alsa, "kılıçdaroğlu bastırdı ve zammı geri aldırdı" diyecekler. zamları geri almasa bu sefer de zamlardan dolayı bunalan halk iktidardan daha da bir soğuyacak. birkaç puan oyları birden düşecek...

    iktidarı fena sıkıştırdı..

    edit: faturayı ödemediği takdirde kılıçdaroğlu'nun elektriğinin kesilmesi hususunda da olabileceklere dair tahminlerimi de şurada yazdım.
    (bkz: kemal kılıçdaroğlu'nun ev elektriğinin kesilmesi)

  • - messi, allah'ın bir lütfu sayın seyirciler. 4 kardeşi var ve 3'ü kur'an kursuna gidiyor. babası arjantin'de müezzin.

    ...

  • (bkz: faber castell grip)

    amk 18 lira diyorlar kalem için, uçlu kalem hem de, ucu ayrı para.
    sen yorulunca bırakıyorsun, kendi yazıyor herhalde.
    ya da bu kadar para ettiğine göre; yanlışları fark edip yazmıyor da olabilir.
    lan yoksa????

    edit: uyaranlar oldu. bu kalem çeşit çeşitmiş pahalı olana antrasit deniyormuş.
    ben sadece 2 liralık simli çiçekli kalemler aldığım için bilemedim.

  • hakkında düşünmesi de çok eğlenceli bir gülümsemedir. işin aslı dayanışmacı, korumacı, kardeşçe bir tavırdır bence. gülümserim ve gülümseyenleri severim. alışverişte, sırada veya başka bir kamusal alanda bulunurken insanların birbirlerine olan davranışları ülkedeki uygarlığın göstergesidir. bu yüzden bu tavır içindeki kızlarımızın aydınlanmış, kibar insanlar olduklarını düşünebiliriz.

    bunun barda yaşanan versiyonunda dayanışmada bir level üste çıkılır. ben bir keresinde. eheh. ya ben biraz tecrübesizken, 19-20 yaşlarında falan. tamam 20 tamam. evet. yirmi yaşındayken bir adama aşık olup sevgilisi olduğunu öğrendiğimde biraz üzülmüştüm. beraber nevizade'de bir yerlerin terasında içerken ağlamış da olabilirim. alkolün tesiriyle. tamam içip ağlamıştım adam da şakayla karışık beni teselli, evet şakalar falan yapabiliyordu, ya çok küçüktüm ve antidepresana yeni başlamıştım. neyse. ehm. adam beni ağlattıktan sonra tuvalete gittim işte. çok da ağlayarak gitmedim, ağlamam geçtikten sonra normal bir şekilde gittim aslında. içerideki iki kızla her zamanki tebessüm ritüelimizi gerçekleştirdikten sonra yanıma geldiler böyle "aa sen yukarıda ağlıyodun ben seni gördüm" filan diye konuya girip "ya sen ondan daha iyisini bulabilirsin ben zaten ikinize bakınca anlamadım, niye onunlasın ki" gibi cümlelerle devam edip teselli etmişlerdi beni. eheh. ben adamın yanında kendimi minik, tecrübesiz ve istenmeyen hissederken kızlar resmen "bi kendine bi ona bak yane, bok yesin" demeye getirdiler. kendilerini şimdi görsem simalarını hatırlamam bile zor ama güzel yer etmişlerdi bende. okuyorlarsa öpüyorum hehe.

    aah old times. good old times.

  • cemal süreya , çok iyi anlaştığı için kız kardeşiyle evlendirmek ister ahmed arif'i. ahmed arif kabul eder durumu. der ki cemal süreya " evlen kız, türkiye nin en iyi şairi". ertesi gün için randevulaşılır. ankara'da zafer çarşısının önünde buluşacaklar. cemal süreya ile kız kardeşi ayten beklerler ama ahmed arif gelmez bir türlü. sonradan öğrenirler ki temiz bir gömleği olmadığı için gelememiş.