hesabın var mı? giriş yap

  • insan içine çıkması bile sakıncalı olan at hırsızlarına bak sen. bu çağ dışı sistemlerin 20 yıl önce tarihe karışması gerekiyordu.

    aynı anda hem bekleyen yolcu takibi yapıyor, hem araba kullanıyor, hem para üstü veriyor, hem telefonla konuşuyor, hem de inmek isteyen varsa indirmeye çalışıyor. işine geldiği gibi süratli gidip terör estirmek veya çok yavaş gidip trafiği tıkamak da cabası.

    2022'ye geldik halen bu mafyalarla uğraşıyoruz. polise bile saldıracak kadar şımarmışlar. artık ortada nasıl bir rant varsa hiçbir şey yapılmıyor.

  • driftinde falan değilim de daha dün boğaziçi olan köprünün adının hunharca kullanılması canımı sıkıyor. yarın ülkenin adı türkiye değil, 15 temmuz şehitleri islam cumhuriyeti deseler ona da ayak uyduracaksınız. benim için hala boğaziçi köprüsü, hatta;

    (bkz: ayır bizi boğaziçi)

  • öğrencilik yıllarımda greenpeace ve wwf'de bir süre çalışmıştım. bildiğim kadarıyla birkaç şey yazmak isterim. nükleer ve ağır kimyasal atıklar hariç dünya üzerindeki tüm atıklar okyanuslara gider. direk olarak atılmasa da eninde sonunda okyanusa ulaşır. birkaç örnek vermek gerekirse;

    caribbian plastic ısland
    plastic ocean
    pacific garbage patch bigger than mexico
    great pacific garbage patch 3 times bigger than france

    bu plastiklerin hepsi aslında yolculuğuna çok uzak noktalardan başladılar. ama okyanus akıntılarından dolayı büyük çoğunluğunun birleştiği yer pasifik okyanusundaki belli lokasyonlar. artık atıklar öyle bir noktaya geldiki fransa'dan bile 3 kat daha büyük adalar oluşturdular. wwf ye göre 50 yıl içinde okyanusta bulunan plastiklerin sayısı balıkların sayısından fazla olacak.

    organik atıklarla beraber diğer tüm atıklarınız isterse yolculuğa okyanuslardan binlerce kilometre uzakta bir karada başlasın farketmez, en sonunda gideceği yer okyanustur.

    camlara gelelim. her ne kadar güzel görünsede kaliforniya'daki bu sahil, insanların on yıllar içinde oluşturdukları atıklardan meydana geliyor.
    glass beach california

    birazda boktan konuları konuşalım ve insanların organik atıklarına değinelim.
    kanalizasyon vasıtasıyla yer altındaki haznelere giden atıksular bölümlenmiş kanal havuzlarına aktarılır ve burada bir yolculuğa başlarlar. zamanla dışkılar ve çöpler dibe çöker, parçalanır ta ki ince kum taneleri haline glene kadar (çöpler için geçerli değil onlar genellikle önceden ayrıştırılır). bu bok kumları da pompalar vasıtasıyla bir bant sistemine aktarılır ve kamyonlar aracılığyla çöplüklere taşınır. ama bu önemsizdir. bokunuzu ve sidiğinizi ister çöplüğe taşıyın ister yerin 100 metre altında gömün. ya yeryüzü koşulları nedeniyle ya da yeraltı suları vasıtasıyla er geç son durağı okyanus olacaktır.

  • --- spoiler ---

    armagan: zeliha yenge, vahit amcayla sen, yani nasil basladiniz?

    (o sirada vahit alt katta oglanlarla icmektedir. orada da ayni konu konusulmaktadir)

    vahit: anasiyla babasi, yirmi yas buyuk birisiyle sozlemislerdi tanistigimizda. ben kasaba pazarina elma indirdiydim. o da elma almaya geldi.

    zeliha: baktim, bu elinde elma kasasi, arkasi da bana donuk, oyle duruyor. surdan iki kilo elma versene, dedim. o zaman bana yuzunu dondu

    vahit: donmemle, yuregim yuregine zincirlendi sanki. gozleri urkek bi ceylan, yanaklari gul yapragi gibiydi.
    sikilaraktan guldu. ben de guldum.

    zeliha: oyle bi gulusu vardi ki... yani sanki boyle daglarin tepelerinden gurleyip gurleyip gelen sular boyle akti akti akti akti taa boyle icime doldu. soyle kana kana seyredeyim istedim. ikimiz bir oylece kalakalmisiz. sonra bana dedi ki

    vahit: yolu yok! benim kadinim sen olcan, dedim!

    zeliha: ya olmaz, dedim. ben baskasina sozluyum, dedim. oyleyse seni kaciricam, dedi.

    vahit: bizi vururlar, dedi. dedim, vursunlar. biz birbirimize boyle vurulduktan sonra ne yazar

    zeliha: dedi. eger elin elimde olacaksa, bayram yerine gider gibi giderim ben olume, dedi. ee madem oyle, kacir beni diyivermisim

    vahit: kacirdim ben de. istanbul'a geldik. tam uc sene bi akrabamin yaninda, tek goz odada yasadik. o oda var ya cocuklar...

    zeliha: o odaya biz kocaman bi sevda sigdirdik. o oda bizim peri sarayimizdi. sobamiz bile yoktu ama birbirimize sarilip oyle guzel isinirdik ki... bi cocugumuz olsun istedim, olmadi...

    vahit: yoksulluk... amelelik yaptim... zelihami doktor doktor gezdirdim. ne fayda... zeliham... kisir cikti.

    zeliha: aslinda... kisir olan vahit'ti... ona hicbi zaman diyemedim. diyeydim, kendini hic bagislamazdi yoksa... amaaaan, varsin dedim beni kisir bilsin.

    vahit: bizim memlekette, kisir kadina hor gozle bakarlar. biliyorsunuz... zelihami uzmesinler diye, burda ac kaldim, yine de memlekete geri donmedim! sevda ince istir evlatlar!
    --- spoiler ---

    bir daha!

    --- spoiler ---

    sevda ince istir evlatlar!
    --- spoiler ---

  • ulan yine kimi tahrik ettin de dayak yedin acaba. şiddete karşı olsak da, insanın içi bir huzur kaplamıyor değil.

  • attila ilhan'ın hangi sol kitabında idi sanırsam, şöyle bir olay vardı:

    fransız sosyalist partisi lideri jean jaures, metro beklemektedir. biraz ötesinde de işçiler. metro geldiğinde, işçiler haliyle 3. mevkiye yol alır, jean jaures 1. mevkiye. bunu gören işçiler "oldu mu yoldaş. biz seni de buraya, aramıza, 3. mevkiye beklerdik" derler. jean jaures'in cevabı müthiştir: "bizim kavgamız, ben de 3. mevkide yolculuk edeyim diye değil, sen de burada, 1. mevkide seyahat edesin diyedir yoldaş. bunu sakın unutma!"

    olayla ilgisine gelince..tekel işçilerinin ne kadar maaş aldığını bilmiyorum. çok da ilgilenmiyorum zaten aldıkları maaş miktarıyla. olay tekel işçilerinin aldığı maaş değil çünkü. ancak illaki maaş söz konusu yapılacaksa, tekel işçisi çok maaş alıyordu diyene kadar, biz neden az maaş alıyoruz denmeli bence. bizim kavgamız herkes az maaş alsın diye değil, herkes daha çok kazansın, daha insanca yaşasın, kazanılmış hakları gasp edilmesin diyedir.

    bu da sakın unutulmasın.

  • üç arkadaşım bozcaada'da, ıssız sandıkları bir koyda denemişler bunu. tabi sonrasında tepelerde bir izdiham, insan seli, kalabalık falan derken kızlar üstlerini giyene kadar adanın o tarafı 28 cm daha denize gömülmüş.

  • çok iyi insandır. tanıdığım bir abi yıllar önce turne ve festivallerde sahnesini kuran işçilerdendi. anlattığına göre bir gün yemek saatinde kontrol etmeye gelmiş çalışmaları. (tabi tabldotunu alan işçiler ya gazete seriyor yere yerde yiyor ya da kolonun vs üzerine koyup yiyor) işçilerin yemeklerini yerde yediklerini görünce çok sinirlenmiş nasıl benim için emek veren insanlara yerlerde yemek yedirirsiniz diye çalışmaları koordine eden kişiyi paylamış baya. sonrasında konvoyuna fazladan bir tır eklenmiş masa ve sandalyeler için. hatırlıyorum o işte çalıştığı zamanda maaşı da oldukça iyiydi abinin. tarkan'ın çalışanına saygısı ve vefası vardır, sanatı bir yana sırf bu yüzden gözümde en değerli sanatçılardandır.