hesabın var mı? giriş yap

  • ne yapsın amazon? döviz kuru dalgalanmasından kendini mi sorumlu tutsun? ücret iadesi yapıyor, uğraştırmadan hatalı ürünün bedelini size iade ediyor. tüketici hakem heyetinden aynı karar çıkar zaten. ürün varsa değişim, yoksa para iadesi. amazon zaten uğraştırmadan bu çözümü sunmuş size. hala diyorsunuz ki bana aynı fiyata daha iyi ürün versin. oldu, terliklerinizi de getirsin mi?

    olmayan rezalettir. amazon rezaleti değil tüketici kurnazlığı içeren bir başlık olmuş. adettendir rezalet puanım 10 üzerinden 1 bile değil.

    edit: konuya cevap verilen ilk entrylerden biri olması sebebiyle bir sürü mesaj aldım. bu mesajlara son vermek adına buradan yazayım. öncelikle amazon fanı değilim. beni amazon fanı olmakla suçlayanlar, aptal bir tüketici olduğumu söyleyenler, hakkım olan kanunları bilmediğim için koyun gibi güdüleceğimi söyleyenlere cevap olması için yazıyorum.

    o çok bildiğiniz kanun öyle işlemiyor. misli ile değişim denilen tanım yanlış anlaşılmış anladığım kadarıyla. misli ile değişim birebir değerde değişimdir, acer marka ürününüz bozulduysa size sony ürün vermezler. haa amazon size kıyak geçer böyle bir şey yaparsa o firmanın insiyatifidir. sizin kanunen kazandığınız bir hak değildir. misli denildiğinde daha iyisi, iki katı değerde bir ürün demek değildir. çoğunluk bunu anlamış. yok öyle bir şey.

    mağduriyet yaşayan arkadaş tüketici hakem heyetine gitti diyelim, lehine karar çıktı. dava sonucu çıkan kararda size seçimlik haklar sunulur. siz birini seçersiniz. mağdur misli ile değişim seçti. firmada ürün yok. ne olacak şimdi? ya da amazon size gel kardeşim ben değişimi yapıyorum dedi. acer marka ürünün muadili youngstar diye no name bir markayı verdi. kabul eder misiniz? etmezsiniz. dosya aylar boyunca yuvarlanır durur. haliyle bu mahkeme para iadesi ile sonuca bağlanır. bana mesaj atıp kanunu çok iyi bildiğini söyleyen arkadaşlar iyi kötü bir tüketici olarak bizde emsal davalara şahit olduk. hiçbirinin sonucu sizin anlattığınız gibi olmadı. amazon ürün yok kardeşim dediği an kitlenir kalırsınız. ben bu nedenle baştan para iadesini teklif eden amazon’u takdir ediyorum. gönül ister tabi hepimiz 300 liraya monitör alalım bozulunca amazon samsung, sony versin bize. sonraki sayfalarda bir hukukçu arkadaş benimle benzer şeyler yazmış. bu işlerde tecrübeli olduğunu, işin sonunda para iadesi olacağını, boşuna uğraşılmaması gerektiğinden bahsetmiş. ben de aynısını yazıyorum ama tüketici olduğum için bilinçsiz olduğum sanılıyor demek. diyecek bir şey yok. umarım mağdur arkadaşı zorlamadan tatlıya bağlanır olay.

  • baslik: kafesini nadiren açabiliyorum yemin ederim ailemizi perişan etti

    bir tanidiğimin hediye ettiği jago cins papağanimi satiyorum.o tanidiğimla da bütün ilişiğimi kestim.alana daha önce kerpeten (papağanin ismi) tarafindan parmaği koparilan kardeşimin kullandiği ilkyardim setini bedava vereceğim.zamaninda bir petshopa sattiğimda adam bana parami iade etti ve 3. fotoğrafi bana yolladi.diğer kuşlarla da fazla anlaşamamiş.

    gerekli gördüğüm bazi önemli notlar;
    asla kafesini açmayiniz.
    açarsaniz elinizden haydari eksik etmeyiniz.
    kerpetene asla agresif tavirlar göstermeyiniz.
    olur da yem vermek için kafesine yanaşirsaniz 3 kişiden az olmayiniz.
    yem olarak herşeyi verebilirsiniz yemek seçmez.(bamya, kurufasülye, kabak)

    kopan uzvunuzu buzla dolu bir tencere veya benzeri bir kap ile en yakin devlet hastanesine giderseniz çok geç kalmiş sayilmazsiniz.
    alan arkadaşa hayirli olsun.

    http://www.sahibinden.com/…110291wqqpxqqdisplayitem

  • ztn kotu gidn iliskimzde bnmle ilgilenmen gerekirken bir de uzaya gidiyorsun scma span bi is icin!!grcktn cok yiprandm bn ve artk dyanamiyorm.aramizda buyuk bir ucurm var ve sen bunn farknda diilsin.asagi indgnde bir sevglin olmayck felix!iyi atlayislar sana...

  • fm 2011'de denizlispor ile bank asya'da lider giderken bir anda youla'nın sakatlanmasıyla tepetaklak 9. sıraya kadar gerilemiştik ve böyle bir takım nasıl olur da iyi yönetilemez diye kendime kızıp takımın geleceği adına sezonun ikinci yarısının başlarında istifa ettim ve takım sezonu orta sıralarda tamamladı.

    bu sırada gerçek dünyada denizlispor ligde liderdi ve doludizgin gidiyordu. oha dedirten kısmına bakarsak doludizgin giden takımda oyundaki gibi youla sakatlandı takım bir anda düşüşe geçti ve teknik direktör hamza hamzaoğlu istifa etti ve takım sezonu orta sıralarda tamamladı.

  • 2002 de kiraladığım evin sayacıyla (bkz: röntgen filmi)oynanmıştı.daha yeni evliyim. haberimiz yok 30 40 neyse ödüyoruz. yılbaşı akşamı hatunla alışveriş yaptık, eve geldik. kesilmiş, bir baktık sayaç yok. neyse, ispat falan edemedik 80 gün hapis (ertelendi),geriye dönük ödeme 2000 tl. civarı girdi. yani batıda efe olanlar, doğuda kuzu amk. gücünüz dürüst adama yetiyor.

  • - oğlum sende kazım koyuncu'nun hacettepe var mı?
    - var. gönderiyim mi?
    - göndersene bi zahmet.
    sending... volkan konak - cerrahpaşa.

  • platon'un devlet'inde, thomas more'un utopia'sında, tommaso campanella'nın civitas solis'inde, francis bacon'un nova atlantis'inde, lois lowry'nin the giver'inde dinmğsel, ekonomik ve felsefi açıdan "mükemmel düzen" betimlenir. insanlığın gerçek algısı bu şekilde değildir. günümüz dünyası distopya'nın olduğunu ve olmaya devam edeceğini gösteriyor.

    h. g. wells- the time machine (1895)

    "insanlığın başına neler gelmişti? ya zulüm ortak bir tutku olmuşsa? ya bu arada ırk gelişip insanlığını kaybetmiş ve insanlık dışı, merhametsiz ve karşı konulamaz derecede güçlü bir yaratık haline gelmişse?"

    jack london - the iron heel(1904)

    "lanet olsun sana demir ökçe! çiğneyip geçtiğin insanlık çok yakın bir zamanda silkinip seni sırtından atacak. işaret verildiğinde, tüm dünyadaki emekçiler ayaklanacak. emekçiler tam bir dayanışma içinde ve tarihte ilk defa tüm ulusları içine alan, tüm dünyaya yayılan bir devrim gerçekleştirilecektir."

    yevgeni zamyatin - we (1921)

    "-tatlım sen matematikçisin. hatta daha da fazlası, sen bir matematik filozofusun. şimdi bana en son sayıyı söyle bakalım.
    -yani? ben... ben neyin sonuncusu olduğunu anlamıyorum.
    -bilirsin işte, sonuncu, en üst, en büyük.
    -ama ı, bu çok saçma. bir kere, sayıların sayısı sonsuzdur, sen hangi sonuncuyu istiyorsun?
    -peki sen hangi son devrimi istiyorsun? sonuncu diye bir şey yok, devrimler sonsuzdur."

    franz kafka - der prozess(1925)

    "kadın eli her şeye sessizce çeki düzen verir."

    "oysa geleceğe, olgunlaşmaya ve ilerlemeye yönelik bir umut olmadan anlamlı bir yaşamdan söz edilemez."

    aldous huxley - brave new world (1932)

    "takip edilen bir adam gibiydi, düşmanları, düşündüğünden daha düşmanca davranmadıkça, ya da kendisi daha suçlu ve daha da iflah olmaz bir biçimde yalnız hissetmek zorunda bırakılmadıkça görmek istemeyeceği düşmanlar tarafından kovalanan bir adam gibiydi."

    george orwell - nineteen eighty-four (1984) (1949)

    "en iyi kitaplar; bize bilmediklerimizi söyleyenlerdir."

    "bilinçleninceye kadar asla başkaldıramayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler."

    ray bradbury - fahrenheit 451 (1953)

    "diğerlerine benzemiyorsunuz. birkaçını görmüştüm, biliyorum. konuştuğum zaman bana bakıyorsunuz. ay hakkında bir şey söylediğim zaman aya bakıyordunuz dün akşam. diğerleri hiç böyle yapmazlar. diğerleri beni bırakıp giderler, konuşmamdan sıkılırlar. ya da beni tehdit ederler. artık kimsenin başkası için ayıracak zamanı olmuyor. beni olduğum gibi kabul edenlerden biri de sizsiniz. bu sebeple itfaiyeci olmanızı garip karşılıyorum. her nasılsa bu iş size hiç uymuyor."

    "kitaplar bize ne tür eşekler ve aptallar olduğumuzu hatırlatmak içindir."

    william golding - lord of the flies (1954)

    "birinden korkunca ondan nefret edersiniz ama boyuna da düşünüp durursunuz onu. kendi kendinizi aldatırsınız; aslında kötü değildir dersiniz. ama onu görünce, tıpkı nefes darlığına tutulmuş gibi olursunuz, soluk alamazsınız."

    "yapabileceğimiz en doğru şey, bizi kurtarmalarını sağlamak."

    anthony burgess - a clockwork orange (1962)

    "koltuk altında kitaplar taşıdığını görüyorum kardeşim. bugünlerde hâlâ kitap okuyan birine rastlamak gerçekten nadide bir zevk kardeşim."

    "yetişkinlerin savaştığı, bombalar attığı, birbirini kesip doğradığı, acımasızlığın kol gezdiği bir dünyada gençlerin yurtsever, dine bağlı, uslu terbiyeli olmaları söz konusu değildir."

    ursula k. le guin - the dispossessed (1974)

    "parfümler, saatler, lambalar, heykeller, makyaj malzemeleri, mumlar, resimler, fotoğraf makineleri, oyunlar, vazolar, yataklar, çaydanlıklar, bilmeceler, yastıklar, taşbebekler, süzgeçler, minderler, mücevherler, halılar, kürdanlar, takvimler, kristal saplı, platinden yapılmış bir bebek çıngırağı, elmastan rakamları olan bir kol saati, küçük heykelcikler, elektrikli bir kalem açacağı, hediyeler, çerezler, andaçlar, cicili bicili biblolar ve antikalar, hepsi zaten ya kullanışsız ya da kullanılışını gizleyecek kadar süslü; metrelerce lüks, metrelerce dışkı..."

    stephen king - the running man (1982)

    "yoksullar her zaman yanında olacak!
    kendi kendine, doğru, dedi. ben bile ölüm makinesi için bir kurbanın dünyaya gelmesine neden oldum.
    yoksullar er geç yaşama ayak uyduracaklar. değişecekler. on bin ya da elli bin yıl sonra akciğerleri kendi
    filtrelerini oluşturacak. o zaman ayaklanacak ve suni filtreleri çekip çıkaracaklar. onların oksijenin pek
    önemsiz bir rol oynadığı havada sarsılıp tepinerek boğulduklarım görecekler. benim için gelecek nedir ki?
    sadece bir yakınma.
    bir süre acı çekeceğim. bunu tahmin edecek ve gerekli önlemleri alacaklar. belki bazen öfkelenecek, isyan
    edeceğim. acaba havaya bilerek zehir yaydıklarını gizlice açıklamaya çalışacak mıyım? belki. ama onlar bu
    sorunu halledecekler. beni de temizleyecekler, ileride bir gün benim onları temizleyeceğimi
    bildikleri için. sezgilerim bana bu işi başarabileceğimi söylüyor. hatta belki bu bakımdan bazı dâhice
    yeteneklerim bile var. onlar bana yardım edecekler. beni iyileştirecekler. dlaçlar ve doktorlar. ben de o
    zaman fikrimi değiştireceğim.
    sonra... huzur.
    kavgacılığım yaban otları gibi sökülüp atılacak. "

    alan moore ve david lloyd - v for vendetta (1982-1988)

    "size hep hayrandım. ama uzaktan. çocukken, aşağıdaki sokaklardan size bakardım. babama sormuştum ''bu hanımefendi kim?'' diye. o da ''adalet hanım!'' demişti. ben de ''ne güzel değil mi?'' demiştim. "

    margaret atwood - the handmaid's tale (1985)

    "bir şey sadece kıt ve ulaşılması güçse değerlidir."

    "insanoğlu her şeye alışır, derdi annem. yerini dolduracak birkaç şey bulduğu sürece, insanların nelere alışabildikleri gerçekten şaşırtıcı."

    paul auster - in the country of last things (1987)

    "açlık duygusu olmasa, yaşamayı sürdüremezdim. insan olabildiğince az şeyle yetinmeye alışmak zorunda. ne kadar az şey istersen o kadar azla yetinebilirsin. gereksinimlerin ne kadar sınırlıysa o kadar iyi. kent insanı bu duruma getiriyor. düşüncelerini tersyüz ediyor. yaşama isteği yaratıyor, aynı zamanda da yaşamını elinden almaya çalışıyor. bundan kurtuluş yok. ya becerirsin ya beceremezsin. becerirsen gelecek defaya gene becerebileceğine güvenemezsin. beceremezsen bir daha asla beceremeyeceksindir."

    jose saramago - ensaio sobre a cegueira (1995)

    "zorunluluklar insana mucizeler yarattırır."

    "yapacağımız her hareketten önce ciddi olarak düşünmeye başlasak, vereceği sonuçları önceden kestirmeye çalışsak, önce kesin sonuçları, sonra olası sonuçları, sonra raslantısal sonuçları, daha sonra da ortaya çıkması düşünülebilecek sonuçları düşünmeye kalksak, aklımıza bir şey geldiğinde, bulunduğumuz yerde çakılır, hangi yöne olursa olsun bir adım bile atamazdık.""

  • edit: güzide bir yazarımızın başlığı başıma kalmış!

    bi defa olur anlarım. var çevremizde böyle bir iki istisna. ama yazdığın gibi "birkaç" defa başına geldiyse demek ki sen erkeklerin sana ilgi duymasına aç, arkadaşlarınla arandaki mesafeyi belirleyemeyen bir ilgi şeysisin (sansürlü). hoşuna gidiyor erkekleri kuyruğunda gezdirmek.

    "onun yerinde olsa ilişki için arkadaşlığı çöpe atmazmışmış "(yazarın direk cümlesinden alıntı). bayılıyorum bu evrenin merkezindeyim sanrısında olanlara. adam sevmiş alooo adam arkadaş başlamış ama sonra sevmiş ya." çok samimiydik, hep birlikteydik,herkes sevgili sanıyodu bizi" diyerek belli etmişin kendini. çocuk sana yürümüş sen de hayvan gibi anlamışsın durumu hoşuna gitmiş ses etmemişsin. çekip de bi kenara kardeş bak bende böyle bi durum yok ona göre dememişsin. napsın açıldıktan sonra hala peşinde gezip egona hava mı bassın?
    bir de böyle tipler var mk ya. reddeder. günlük ilgi istihkakını alamaz rahatsız olur. "hayırdır küs müyüz?". ya neyiz, ilgi arsızı dallama. kanka mı olalım? adam nasıl nefret ettiyse senden artık nerdeyse okulu bırakacakmış... başlık sahibi uyuz olduğum kız tipi. bak bak daha ben reddettim de ondan oldu diyor.

    fav sonrası edit: umut kardeşimize umut olalım!(bkz: #66869149)

  • işiniz vardır, daha gün ağarmadan hazırlanır, evden çıkarsınız. sokaklar bomboş, tek bir insan, tek bir araba yoktur. ama o ıssız, sokak lambasının aydınlattığı ve cızırtısının tek ses olduğu sokakta biri size doğru yaklaşıyordur. dikkatli baktığınızda gördüğünüz şeyin 6-7 yaşlarında ufak bir kız çocuğu olduğunu farkedersiniz. tek başına ip atlayan bir kız. üzerinde en şık ve temiz kıyafetleri, yüzündeki gülümsemesiyle yakınlaşıyor, yakınlaşıyor, yakınlaşıyor...

  • başıma bir iş gelmeyecekse; damada özel şov yapılan yerin doğru seçim olmadığını düşünüyorum.

    sıçtık editi : lan tamam favlayıp durmayın. harbi başımıza bir iş gelecek amk.

    dönüşü yok editi : ben ilk edit yaptığımda 83 fav vardı.
    görsel

    derdiniz başıma iş gelmesi artık emin oldum. buz gibi bira eşliğinde sağlığınıza kadeh kaldırıyorum. favlamayanın başına iş gelsin amk!