ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
zara'da deneme kabinine kakasını yapan kadın
-
eski bir lc waikiki satış danışmanı olarak bela okuduğum kadındır. kabinlere ped yapıştıranlar, donu yırtılırcasına osuranlar, soğan gibi ter kokanlar .... insanlıktan soğuttular beni allahın belaları.
fringe
-
--- spoiler ---
2x16 kesinlikle bugüne kadar yayınlanmış en iyi bölümüydü. ayrıca bu muhteşem bölümde muhteşem bir detay çarptı gözüme.
malum 1985 yılındayız. diğer evrende gözcüler sinemadan çıkıyorlar. sinemada back to the future'ın oynadığını görüyoruz. hatta filmle ilgili yorumlar yapıyor gözcüler, teorisi sağlam falan şeklinde. fakat bir de ne görelim. başrol michael j. fox değil, eric stoltz.
bilenler bilir, back to the future'da ilk olarak marty rolü eric stoltz'a verilmiş hatta filmin büyük kısmı onunla çekilmiş, fakat eric stoltz'un marty gibi genç bir karakter için biraz yavaş, ağır düştüğü düşüncesiyle michael j. fox'da karar kılıp marty sahnelerinin hepsini m.j.fox ile tekrar çekmişler. vay anasını lan, diğer evrende eric stoltz oynamış marty'yi. detay harikaydı, özellikle benim gibi back to the future manyağı bir adamsanız bölümün sonuna kadar o sinema tabelası gözününüz önünden gitmeyecek bölüm bitene kadar. hatta bittikten sonra.
--- spoiler ---
bankadan para çekmeye komisyon gelmesi
-
parayla ne işiniz var? parayla mı maaş alıyorsunuz? para borcunuz mu var?
(bkz: müstahak)
türkiye'de kahvaltı kültürünün içler acısı olması
-
henüz kuymak yememiş insan feryadı. batı sikimi yesin benim. sabah kahvaltısında espresso içen adamdan hayır mı gelir?
sinema tarihinin en iyi yemek sahnesi
-
the good the bad and the gudubet in en başında lee van cleef'in yemek yediği sahne.
ahanda link:
[http://www.youtube.com/watch?v=wgywgepey2o http://www.youtube.com/watch?v=wgywgepey2o]
anne ile diyaloglar
-
anne : oğlum milli eğitimin bilmemne sitesindeki resmimi değiştirmem lazım.
ben : anne iş çıkarıyorsun bana ha, kim uğraşcak şimdi resim taratmakla.
anne : ama değiştirmem lazım.
ben: dünya üzerinde babamdan iyisi yok anne ne yapacaksın resmini değiştirip.
anne : ne alakası var, o kadar iyiyse ben boşayım sen evlen babanla. gelsene bi.
yanına giderim
ben : ne güzel resim işte ne diye değiştireceksin.
annem : resmin altında resmi değiştir yazıyor.
not : resim değiştirmek için olan resim değiştir butonunu bürokrasinin pençesindeki annem emir olarak algılamış.
bu da babam. tencere kapak :)
(bkz: #70267378)
basur
-
bir fakir hastaligi. zenginlerinde gorulen sekline hemoroid denir.
ttnet'teki bu hıza alış türkiye
-
ttnet'in yeni reklamında kullandığı slogan. sanırım "daha fazlasını vermeyeceğiz, bununla yetinin" gibi bir anlamı var.
diyanet işleri başkanlığı'ndan 72 liramı istiyorum
-
ben muslumanim ve bu talebi yerinde buluyorum. elektrigi kullanan, gazi yakan oduyorsa diyaneti de diyanetten yararlananlar finanse etsin.
9 aralık 2018 fb'nin istanbul'a otobüsle dönmesi
-
yolda bursa’ya da yenilecekler herhalde mk.
merve ç
-
"yabancı kızlar için para harcamak zorunda kalmıyorlar."
türk kızlarını tek cümle ile özetlemiş, tipik türk kızı.
zengin imamoğlu kazansın diye yırtınan fakir solcu
-
fakir binali yıldırım varken büyük saçmalamış solcudur.
güzel olmayıp bunun farkında olan kadın
-
gözlerim çok güzeldir.
gerçekten güzeldir. babam karaçaydı. kendi gözleri kahverengiydi ama genetik mirasını bana ve kızkardeşime devretmişti rahmetli. şimdi beyazından çok mavisi olan oyuncak bebek gözleri gibi gözlerim var. gözlerimi o kadar çok severim ki hayatta çok çok istediğim bir şey olursa şöyle derim ekseriyetle: "bunun için gözlerimin rengini bile verebilirim."
uzun ve düzgün bacaklar bunlardan biridir mesela... ya da iri göğüsler... ya da elmacık kemikleri ve çıkık bir çene... pürüzsüz bir ten... bembeyaz inci gibi dizilmiş dişler...
güzel olmadığımın farkındayım ve bu değiştirebileceğim bir şey değil. 34 yaşındayım. boyum 153 cm. 42 kiloyum. bu, kalabalıkların içinde kaynayıp gidecek varlığı istesem de geliştiremem. elbette bir kaç operasyonla elmacık kemiklerimi ve çenemi doldurtabilir, dişlerimi yaptırabilir, göğüslerimi büyütebilirim. ve size bir şey söyleyeyim mi, çok da güzel olurum o zaman... ama içime sindiremem. çünkü onca operasyonu yaptırdıktan sonra herkes güzelleşir zaten. birbirimizin kopyası androidler olarak geziniriz ortada. ayrıca her ne kadar zaman zaman canımı sıksa da sırf güzel olmak için bunca acıya katlanmayı da gururuma yediremem açıkçası...
off ne bileyim...
güzel değilim ben, 0-5 yaş dönemini saymazsanız da hiç bir zaman güzel olmadım... muhtemelen hiçbir zaman da olamayacağım. ama bunun bilincinde olmak beni "olgun" ya da "akıllı" yapmıyor. sadece daha mutsuz yapıyor. çünkü eğitimi, kültürü, sosyal statüsü ne olursa olsun, kadın dediğin güzel olduğunu düşünmek istiyor. ve bir kez güzel olmadığınızı anladığınızda artık dönüşü olmuyor. bildiğiniz bir şeyi silemiyorsunuz...
güzel olmayan ve bunun farkında olan kadın hayata biraz kırgındır... yani, ben öyleyim en azından...