hesabın var mı? giriş yap

  • böyle bir cortlatmaya ben de maruz kalmıştım. ne kadar "harun bunları giymez" desem de dinletemedim ailenin kadınlarına. illa o saten pijama takımıyla o deri terlikler alındı. al işte adam giymiyor pijamayı, yatakta kayıyormuş, bir yere tutunması gerekiyormuş dönerken. zaten evin içinde aborjin gibi yalınayak dolaşıyor, "deri terlik ney lan" dedi bana. terlik...isme bak. ter lik. kendime yabancılaşıyorum üst üste 5 defa terlik dersem.

  • abartılı ifadeler kullanmak istemem ama çok başarılı, hakkının yıllar sonra daha da ziyadesiyle teslim edileceğine inandığım, kendi alanında henüz daha iyisini izlemediğim bir film.

    adeta aksiyon böyle çekilir dersi veren tek plan çekimleri, genel anlamda görüntüleri, dini göndermeleri, büyük ülkelerin günümüzde uyguladığı mülteci politikalarının neredeyse aynısının ustalıkla aktarılması, senaryosu, kurduğu distopik ama gerçekçi dünya, verdiği siyasi-politik mesajlar, müzikleri ve michael caine'i ile çok özel bir yerde duran bir film children of men.

    zizek tabii daha iyi anlatacaktır, ona göre kabaca filmi bu kadar unutulmaz yapan; insanlığı kurtaran bir anti-kahraman hikayesini başarılı bir şekilde anlatması değil, ana hikaye akarken, arkaplanda aynısını bugün yaşadığımız ve dolayısıyla rahatlıkla özdeşlik kurabileceğimiz muazzam bir günümüz kapitalizmi tablosu sunmasıdır. filmde olay örgüsü ilerlerken; göç, savaş, aşırı akımlar, terör, baskı gibi neredeyse gündelik hayatımızın bir parçası haline gelen olgulara dair sahneler izleriz arkaplanda. bir distopya izlediğimizi varsayarız ama gördüklerimiz hep yaşadığımız dünyaya dairdir. işte filmi bu kadar başarılı yapan tam da bu arkaplandır.

    children of men bir aksiyon filmi değil, 2020'lerde yaşayacağımız günlerin 2006'da çekilmiş, usta işi bir habercisidir.

  • bilim öncesi insanlar, deprem gibi doğal felaketleri tanrının gazabı, cezalandırması, uyarısı olarak görürlerdi. şimdi bilim ilerledi, depremin nasıl ve niçin olduğunu biliyoruz: fay hattına ev kurarsan, evini sağlam yapmazsan önünde sonunda yıkılacağından haberdarız. artık birkaç cahil dışında kimse depremi tanrının kullarını cezalandırması olarak değerlendirmiyor.

    ancak, onca bilimsel ilerlememize karşın, depremin yerini ve zamanını tahmin edemiyoruz. bilemediğimiz için korkuyoruz, depremin tedirginliği ile yaşıyoruz.

    ve bilemediğimiz, bizi korkutan, çaresiz kaldığımız tüm doğal afetlerin izahını, binlerce yıldır yaptığımız gibi "bilinmeyen bir güç"te arıyoruz. ilkel insanın; "açıklayamadığı" depremi "tanrıların kızgınlığı"na bağladığı gibi, modern insan da açıklayamadığı depremi "abd'nin kızgınlığı"na bağlıyor.

    bir bilinmezi, yine başka bir bilinmezle, haarp ile, illuminati ile, gizli servisler ile, ufo'lar ile açıklamaya çalışıyoruz. cahil aklımız, gücümüzün yetmediği yerde, başımıza gelenleri "bizden çok daha güçlü" başka bir şeye bağlamaya o kadar bayılıyor ki...

    ne zaman nerede olacağını bilemediğimiz depremin artık tanrı tarafından gönderilen ceza olmadığına eminiz ama, depremin "görünmeyen güçlerin" verdiği bir ceza olduğu o kadar işlemiş ki genlerimize; "tanrı yapmadıysa, abd yapmıştır, illuminati yapmıştır" diyor ve buna inanıyoruz...

  • güneş sisteminin belki de en ilginç cismi titan. evet, üzerinde barındırdığı yaşam ile belki dünya çok daha ilginç ama, dünyayı devre dışı bırakalım şimdilik.

    titan, başka bir gezegenin uydusu olmasına rağmen, merkür'e eşdeğer büyüklüğü ve "şu kadarcık uyduda ne işi var" diye düşündüren; azot ve metandan oluşan atmosferi ile benzersiz. şöyle ki, güneş sisteminde yer alan gezegenlerin yüzlerce uydusu var ve bunlardan bazıları titan kadar büyük olmasına rağmen hiçbirinin içinde mevsimler yaşanan, yağmurlar yağan, rüzgarlar esen bir atmosferi yok. hatta ve hatta, "ne güzel gezegenler" dediğimiz merkür ve mars'ın söz etmeye değecek bir atmosferi bile yok.

    üstelik titan'ın atmosferi o kadar yoğun ki, yüzeydeki basınç dünyada olduğundan bile fazla. peki, kütleçekimi neredeyse ay kadar olan, bir manyetosferi bile bulunmayan ve üzerinde yaşam olmadığını düşündüğümüz bu uydunun nasıl böyle kalın bir atmosferi var. şimdiye kadar merkür ve mars'ta olduğu gibi güneş rüzgarlarının titan'ın atmosferi silip süpürmesi beklenirdi. oysa orada sapasağlam duruyor.

    bu duruma verilebilecek tek bir cevap var; titan'ın atmosferi sürekli yenileniyor. yani kaybettiği azot ve metanın yerine sürekli yenileri geliyor. başka bir deyişle titan, tıpkı dünya gibi volkanik açıdan hala aktif. yahut yüzeyinde, atmosferdeki metanı yenileyecek bazı kimyasal, belki de biyolojik tepkimeler gerçekleşiyor. böyle olunca, -180 derecelik yüzey ısısına sahip bu gezegende metana bağlı bir yaşam olup olmadığı gibi bir soru geliyor akla.

    bu arada belirtmek lazım; metan iyi bir sera gazıdır. normal şartlarda metan olmasaydı titan'ın yüzey sıcaklığının -200 santigrat derece civarında olması gerekirdi. fakat metanın yarattığı sera etkisi sonucu yüzey olması gerekende 20 derece kadar daha sıcak, çünkü atmosfer güneşten gelen ısıyı hapsediyor ve titan olması gerekenden daha sıcak bir hale geliyor. bu hapsedilen ısı da, titan'ın kendi içinde dengeli ve karmaşık meteorojik faliyetler göstermesi için yeterli oluyor.

    yine titan, uydusu olduğu satürn'e kütleçekim kilidi ile bağlı olmasına rağmen, düzenli olarak gece ve gündüzün yaşandığı bir yer. tabi günler ve geceler biraz uzun. aynı yüzü sürekli satürn'e dönük olmak zorunda olan titan'da günler ve geceler 7'şer gün civarında sürüyor. yani 7 gün gündüz, 7 gün gece. bu uzun dönüş de, yıllık mevsim değişiklikleri haricinde daha kısa dönemli fakat düzenli hava değişimlerine neden oluyor.

    bence üzerinde üs falan kurmaya değer bir yer. soğuk ve bildiğin gaz kokuyor ama yaşanır burada. biz görmeyiz ama, önümüzdeki 100 yıl içinde kurarlar zaten buraya bir üs.

  • skordan bağımsız belki de abartıyorum bilmiyorum ama bütün sporcularımız çok güzel değil mi? yani fiziksel güzellikten bahsetmiyorum, hepsinin yüzüne bakınca “ne kadar iyi bir insana benziyor” diyorum içimden istisnasız. hareketlerde, mimiklerde en ufak bir kibir, kendini beğenmişlik hissetmiyorum. birbiriyle olan iletişimlerine baktığımda o kadar samimi ki kimseyi birbirinden ayırt edemiyorum. takım olmak, aynı hedefe bütün olarak yürümek bu olsa gerek. gerçekten skordan bağımsız gurur duyuyorum. şu pazar sabahı ekstra duygulanmış bile olabilirim.

  • facebook'ta herkesin bildiği, uyguladığı, yapılması zorunlu gibi hissedilen, ancak zorunlu, yazılı ve tanımlı olmayan kurallardır.

    örneğin;

    bir arkadaşının paylaşımını paylaşacaksan, önce o kişinin paylaşımını "beğenmen" gerekir.

  • abd tarihinin en büyük nakit soygunu olması ile birlikte sözlükte başlığı açılmamış olması garibime giden olay. 1.04 milyar dolar (nisan 2022 itibari ile 1.62 milyar dolar) abd hükümeti ve ordusunun cebine gitmiştir.

    18 mart 2003'te ikinci körfez savaşı patlamadan iki gün önce saddam hüseyin'in oğlu kusay hüseyin, ırak merkez bankasına giderek saddam hüseyin'in imzası olan el ile yazılmış notu verir, notta paranın amerikan saldırganlığından korumak için gerekli olduğu yazıyordu. 5 saat süren bir operasyon ile 1 milyar doları metal kutulara doldurarak 3 tır ile kaçırdılar. operasyonda silah kullanılmamış ve 5 saat tamamen para saymak ile geçmişti, o kadar büyük bir miktar paradan söz ediyoruz, belki de en barışçıl banka soygunu olabilir bu olay. operasyon gerçekleştikten bir gün sonra koalisyon güçleri bağdat'taki başkanlık sarayına hava saldırısı düzenledi. 9 nisan'da abd bağdat'ı tamamen ele geçirdi ancak parayı bulamadılar. paraların 661 milyon doları birkaç ay sonra kusay hüseyin'in abisi ile birlikte temmuz 2003'te abd tarafından infaz edilmesinden saddam'ın sığınaklarından birisinde sonra bulundu. bu paraya abd, ırak içinde direnişi körüklemek için kullanacağı gerekçesiyle el koydu. geriye kalan 359 milyon doların abd ordusu arasında tıpkı kelly's heroes filmindeki gibi paylaştırıldığı tahmin ediliyor. abd'de şu ana dek kalan paranın sadece 18.9 milyon doları fbi tarafından bulunabilmiş ve 6 adet rütbeli amerikan askeri göz altına alınmış. ayrıca 2012 yılında pentagon bulunan 661 milyon doların 100 milyon dolarının kaybolduğunu açıklamıştı. birçok abd'li o dönemlerde soygunu 11 eylül 2001 saldırılarının intikamı olarak kabul etmişti.

    bu olay 2. körfez savaşının patlak vermesinin en önemli sebeplerinden birisi olması ile birlikte ortadoğu'da emperyalizmin yükselmesine ön ayak olmuştur.

  • --- spoiler ---

    bölümle ilgili söyleyeceğim tek şey allahtan melisandre geldi iki ateş yaktı da bütün bölüm siyah ekrana bakmadık.
    --- spoiler ---