hesabın var mı? giriş yap

  • "bu teröristlerin türkiye'ye etkileri olacak ve türkiye bunun bedeli ağır ödeyecektir. terörü bir kart gibi cebininize koymanız mümkün değildir. çünkü terör akrep gibidir, cebininize koyduğunda ilk fırsatta seni ısıracaktır. "

    beşar esad - 4 ekim 2013

  • --- spoiler ---

    "do you want to see the most beautiful thing ı ever filmed? ıt was one of those days when it's a minute away from snowing. and there's this electricity in the air, you can almost hear it, right? and this bag was just... dancing with me ... like a little kid begging me to play with it. for fifteen minutes. that's the day ı realized that there was this entire life behind things, and this incredibly benevolent force that wanted me to know there was no reason to be afraid. ever. video is a poor excuse, ı know. but it helps me remember ... ı need to remember...
    sometimes there's so much beauty in the world ... ı feel like ı can't take it... and my heart is just going to cave in."

    "çektiğim en güzel şeyi görmek ister misin?
    kar yağışına dakikalar kalan günlerden biriydi. hava elektrik yüklüydü. neredeyse duyabiliyordun.
    ve bu torba oradaydı. benimle dans ediyordu; oynamam için yalvaran küçük bir çocuk gibi.
    15 dakika için.
    işte o gün fark ettim. her şeyin ardında hayat vardı. ve iyilik dolu, inanılmaz bir güç.
    korkmak için hiç bir neden olmadığına inanmamı istiyordu.
    hem de hiç.
    video, zavallı bir bahane, biliyorum.
    ama hatırlamama yardım ediyor.
    hatırlamaya ihtiyacım var.
    bazen öyle çok güzellik var ki dünyada.
    dayanamayacağımı hissediyorum.
    ve kalbimin içine kapanacağını.."
    --- spoiler ---

  • hasta ruhlu ve psikopat din adamı. ailesi padova kökenli fakat doğumundan az önce ferrara’ya yerleşmişler. padova üniversitesinde hekimlik yapan ve kutsal kitap’tan kaynaklanan çok katı fikirleri bulunan dedesinden etkileniyor ilk başlarda.

    ciddi bir öğrenim görüyor ama 1475'te birdenbire ailesi ve yaşadığı kentle bağlarını kopararak bologna’da dominikenlerin arasına katılıyor. çok katı bir gözetim altında tutulan bu manastırda, kendini vaaz ve din dersleri vermek üzere hazırlar. 1482'de floransa yolunu tutar ve buradaki san marco manastırı’nda kutsal kitap okutmanı olur. bir yolculuk dönemi dışında ölene kadar da bu manastırda yaşamış zaten.

    savonarola verdiği vaazlarla başlangıçta pek başarılı olamıyor. bununla birlikte yaşamının sonuna kadar vereceği bütün vaazların temelini oluşturan üç önerisini açıklamaya başlar:

    1. italya cezalandırılmalıdır.
    2. kilise yeniden düzenlenmelidir.
    3. bu işler pek yakında gerçekleşecektir.

    savonarola, 1490'da daha önce tanışmış olduğu yeni eflatuncu mistik felsefeci pico della mirandola’nın girişimi üstüne lorenzo de medici tarafından floransa’ya çağrılır. san marco’daki görevini yenidien üstlenir. floransa’da vaazlar vererek dindarlığın erdemleri üstüne yazılar yayımlamaya başlar.

    italyanların o dönem tartıştıkları güç koşullar** söylevlerinin temel konusunu oluşturuyor. gerçekte daha çok soyluların ve kilise’nin çürümesine, floransa skandallarına karşı saldırılarda bulunuyordu. yalnızca geleneklerdeki sapkınlıkları değil medici ailesinin katı yönetimini de kınıyordu aynı zamanda. 1491'de san marco manastırı’nın başrahibi olan savonarola aynı konularda vaazlar vermeye devam ediyor. yanlış yönetenlerin cezalandırılmalarını ve kilise’nin yeniden biçimlendirilmesi görüşlerini sürekli olarak savunur. bir yandan da daha geniş bir özgürlük kazanabilmek için toscana’da özerk bir dominiken topluluğu oluşturmaya çabalar.

    daha sonra charles vııı’in kuvvetlerinin italya’ya girmesi, savonarola’nın sözünü ettiği cezalandırmanın başladığının göstergesi oluyor. medici ailesinin kaçışı yerini töreleri düzeltmek isteyen savonarola’nın önderliğindeki bir cumhuriyete bırakır. savonarola, isa’yı floransa’nın tek hakimi olarak ilan ettikten sonra vaazlarıyla kent halkının düşüncelerinin doğrultusunu tümüyle değiştirdi. oyunları ve şenlikleri yasaklattı. ahlaka aykırı davranışlara ve tefeciliğe karşı mücadeleye başladı. bazı sanat yapıtlarını ve değerli eşyaları halka yaktırttı*. çocukları ve gençleri askeri bir düzene soktu. jurnalciliği yönetimin olağan bir aracı olarak kullanmaya başladı.

    savonarola aynı zamanda papa alexander vı’ya da saldırıyor ve fransa kralı charles vııı’ü kandırarak papayı görevden alma yetkisi olan bir piskoposlar kurulu toplattırmaya çalışıyor. charles vııı, 1495'ten başlayarak italya’dan çekilince, papa gizlenen savonarola’yı roma’ya çağırır. 1495 sonunda da hocalık ve vaizlik görevlerini askıya alır. bu arada papanın, kente giriş-çıkışı yasaklayan bir kararname çıkartacağı söylentileri üstüne floransa’da da savonarola’ya karşı bir direniş belirmeye başladı. çünkü böylesine bir yasaklama kentin ticari yaşamı üstünde korkunç sonuçlar yaratır. papa, medici ailesini floransa’ya yeniden sokma konusunda başarısız olurken, savonarola da aforoz ediliyor.

    bununla birlikte, 1498'de yeniden vaaz vermeye başlayan savonarola papalığın kendisine karşı almış olduğu karara şiddetle karşı çıkar. bir yandan da avrupa’daki hükümdarlara alexander vı’yı görevden alacak bir psikoposlar kurulu toplamaları için mektuplar yazıyor. ama kente yöneltilen yasaklama tehdidi karşısında burjuvazi halkın sevgisini de iyiden iyiye yitiren savonarola’yı kesin olarak yalnız bırakır. 1498'de savonarola tutuklandı ve işkenceye alındı. önce sözlerini geriye aldı, sonra yeniden direnmeye başlayınca iki dominiken arkadaşı ile birlikte ölüme mahkum ediliyor. 1498'de floransa’da asılıp cesedi yakılır ve külleri ise arno ırmağına atılır.

  • ıtalyan oldugu icin mancini'den bir farki olmayan teknik direktor. cunku butun italyan teknik direktorler birbirinin aynisidir.

    aynen butun almanlarin hirsli, disiplinli ve sistemli olmasi, tum hollanda'lilarin 4-3-3 oynatmasi gibi.

    siz futbol konusmayin gercekten komik oluyor.

  • üçü birleşip bedavaya bir temiz sizi dövseler nasıl olur? bence daha iyi olur.

    adam zengin, tuzu kuru. "nizamettin'den aşa kasımpaşa" diye geziyor ortalıkta tabi.

  • bazıları yararken hüzünlendirir. yeni mezun bir arkadaştan;

    "amk aylar oldu, aldığım puanla evdeki koltuğa bile yerleşemiyorum."

  • $u ana kadar ya$amak istedigi hicbir guzelligi ya$ayamami$ ama ya$amayi cok fazla isteyen insanlardir.

    ilk el tutu$malar, ilk opucuk, ilk heyecan gibi $eylerin hicbirini yapamami$ olup ve her girdigi ortamda bunlari saklama cabasi icinde olurlar.

    ili$kiler hakkinda bir konu acildiginda, hayattan soguyan, hicbir soruya cevap vermeyen veya hemen konuyu degistiren insanlardir.

    ya$in gitgide ilerlediginin farkinda olup, 'acaba' sorusu kafalarindan hic silinmeyen insanlardir.
    "acaba benim hic sevgilim olmayacak mı?"
    sonra kendi kendilerine kızar bu tipler, sen caba gostermiyorsun ki, nasıl sevgilin olsun diye kendi kendilerini yiyip bitirirler. yine kısır dongu ba$lar.

    her$eyden cekinen, haftasonlari ben neden di$ari cikmiyom, neden benimde gezecek bir arkada$im yok, sevgilim yok diye kendine i$kence ederler.

    birde di$arda gordukleri sevgilileri ozenirler, niye beni bu kadar cok seven bir insan olmadi diye, ama yine bilgisayari ile tek ba$ina kalir, yalnizligi dinler ve depresif haller ba$lar.

  • migros değil de arabistan sepeti gibi duran sepet. nerede bunun birası, şarabı?

    edit: dinsiz, alkolik diyenler olmuş. yılbaşı paketinden bahsediyoruz uhud savaşı için hazırlanan bir erzak değil bu arkadaşlar.*

  • elit olmak için para gerek şarttır ama yeter şart değildir. elit olmak için daha farklı şeylere ihtiyaç var.

    bunların başında uzun bir süre boyunca uzmanlaşmayla elde edilen gelire ihtiyaç var. bu kişilerin sizin iki üst nesliniz olması gerekiyor, hem de anne-babanız tarafının ikisinden birden.

    sadece uzmanlaşmaya açık olmaları yetmez, aynı zamanda gelişmeye açık olmaları gerekiyor. yani tüketime aç bir şekilde senelerce stabil bir kariyer döngüsü yaşamamaları gerekiyor.

    bu süreçte yetiştirecekleri çocukların, yani anne babanızın, hem yüksek standartlarda hem de bu standartların normalize olduğu alt toplum bileşenlerinde düzgün bir eğitimden geçmeleri gerekiyor.

    böylece yetişecek olan çocukların sosyal mobilite gereği yükselmesinin mümkün olması ve aynı zamanda entelektüel uğraşlara maddi beklentilerden azade bakabilmeleri sağlanmış olacak. mobilite odaklı çaba harcanan uğraşların genellikle tüketime saplanıp kalması ya da sosyal hiyerarşiyi içselleştirerek durağanlaşması ihtimali ancak üst neslin sağladığı imkanlarla mümkün olabilir.

    böylece kendi neslinize gelen miras, buradaki vurgu maddiyata değil muhteviyata, içinde hem entelektüel sermaye, hem uzmanlaşma, hem de başarıyı sindirmişliği ihtiva eder.

    tabii sadece bu yetmez. nihayetinde insan toplumla yaşayan bir canlıdır. bunların mümkün olması ancak ve ancak böyle bir alt toplum yapısının teşekkül etmesiyle mümkün olabilir. yani sizin gibi birçok üst nesil kırılımı içinden gelmiş bir alt toplum bileşeni olmak zorundadır.

    türkiye yıllarca bunun eksikliğini çekti. 1961 anayasası bu toplum yapısını devlet içinde kurumsal olarak cumhuriyet senatosu ile aşmaya çalışsa da bunu başaramadığının vesikası 12 eylül darbesi ve 1982 anayasasıdır.

    bugün gündeme gelen beyin göçü, özellikle ikinci ve kısmen birinci nesli kapsamaktadır. bir başka deyişle koca cumhuriyet tarihi boyunca zaten elekten süzülerek gelen ve üçüncü nesil olması beklenen elitler sınıfı yıllar boyunca ülkeyi terk etmekteydi.

    stabil bir refah üretimi için belki de 2000'lere kadar ikinci neslin varlığı yeterliydi. bu yüzden zaten üçüncü nesil ya üst düzey bürokrat ya da akademisyen olarak neşet etmişti. günümüzde gelinen noktada bu da kırılıyor. uzmanlaşmanın insanlığı getirdiği noktada stabil refah üretimi için gereken üst düzey gelişim tüm dünyada orta sınıfı sarsmaya başladı. türkiye bunu en derinden yaşayan ülkelerin başında geliyor.

    türkiye'de tekil elit örnekleri olsa da, bir sosyal sınıf olarak elit yok. devlet bu sınıfı yok etmek için elinden geleni yaptı, duracağa da benzemiyor. elite ihtiyaç var mı derseniz o da başka bir yazının konusu olsun.