hesabın var mı? giriş yap

  • olay yerimiz kilyos ve civar sahilleri. halkın olması gereken ve öyle taahhüt edilen sahillerimiz; ekrem beyden başlayıp, sarıyer belediye başkanına, oradan kaymakam ve jandarmaya olan bir birliktelik oluşturuyor.

    cumartesi günü kilyos civarı hafif dalgalı olduğu icin, lisanslı dalga sörfçüsü olmam dolayısı ile antrenman yapmaya gittim. dalga dediğim de 50-60 cm yani dalga denemez ve yönü sahile doğru olan bir rüzgar.

    neyse efendim. kilyos merkeze aracımı park ettim. halk tarafından plaja girmek istedim. belediye ve kaymakamlık demirlerle kapamış. özel bir beach club masa koymuş. 70 tl sadece giriş icin istiyor. arkadaş kıyı kanunu ve halkın plajı diye tartıştım, 5-6 dövmeli serseri basıma toplandı. jandarmayı aradım orası onların kira veriyor dedi. kanundan bahsettim kanunda öyle demez mi.

    bakın kilyos'tan başlayıp, gümüşdere boyunca kilometrelerce sahile girmeniz imkansız. iğne deliğini bile kapamışlar. otopark ücreti mecburi, bir de giriş, en az 90 tl sadece sahile girmek.

    delirdim jandarmaya gittim. çavuşla konuşabildim. adam elimizde değil dedi. neler dönüyor bi bilsen diyebildi.

    neyde dedim hemen bir kaç km ötede ki halk plajı olan kısırkaya plajına geçtim. bir baktım ki binlerce kişiyi denizden kovalarcasına çıkaran jandarma. başlarının yanına gittim, düzgün bir üslupla konuşmaya başladım. hemen az ötede paralı bölgede denize girmek serbest. ki kilyos daha tehlikeli dalga olduğunda. ama parası olmayan denize girmesin öyle mi dedim. etrafımda da halk toplandı ve nasıl sinirliler. bu arada onlarca can kurtaran ve deniz sınırı da çizilmiş olmasına rağmen halki sokmuyorlar. bilin bakalım neden, park ücreti ve girişi ücreti ödenen bir yer yok!!

    bilin bakalım ailesi ile kırk yılda bir sahile gelmiş, çocukları denize sokamayan aileler nereye gitmek zorunda. yallah paralı bölgeye.

    sesli bir şekilde jandarmalara aynen söyle dedim. "ranta hizmet ettiriliyorsunuz. güvendiğimiz bir iki kurum kaldı. göz göre göre güvenimizi kaybediyorsunuz. " o sıcakta bana kızabilirlerdi ama yapmadılar, mahcup mahcup haklısınız ama emir yüksek yerden dediler.

    buna başta bu şehrin baskani olmak üzere göz yumanlar belli. isin içinde rant olunca partiler, hükumet falan nasıl da işbirliği yapıyorlar.

    not olarak yaklaşık 10 km sahile hic bir yerden giremiyorsunuz. bildiğiniz otluk bir yer ve yapı yok. zorladığınız da da mafyalari korumaya jandarma geliyor.

    kiralayan ve şartları belirleyen belediye. yasağı koyduran kaymakamlık. rantı bölüştüren mafyatik işletmeler. hepsini kollayan jandarma.

    not olarak dursun editi; hayatımın hiç bir aşamasında siyaset olmadı. çünkü siyasetin yekûnu pis. sevmem siyaset de konuşmam. su an ki belediye başkanı, istanbul'un yönetici kim. ayrıca senelerdir gittiğim bir yer de son girişi de kapanmışsa yani yeni gelen baskan ister uzayli olsun düzeleceğine sistem ranta daha da hizmet etmişse onu da konu bahse alırım. dikkat ettiyseniz devlet görevlileri belediyeler hepsi bir arada bu ısın içinde dedim.

    ayrica burası istanbul yaz turistinin ağırlandığı bir belde degil. cebinde sadece otobus parası olan gençler ve sevgililerin , ya da sadece piknik sepeti yapabilecek kadar bütçesi olan düzgün ailelerin , ömründe deniz görmemiş çocukların, garibanların da yaşadığı bir şehir. mavi bayraklı tüm hizmetleri belediyenin halka ücretsiz sunduğu plajlar gibi burayı ücretsiz yapabilirler. en azından bir kısmını. mis gibi tertemiz de kalır ve halk da mutlu olur. bazılarınıza kalsa insan olmanın şartı paran olması. yazık.

    ben durumu iyi olan bir birey olmama rağmen hak aradım arıyorum da. inanın dün tecrübe ettiğim şey çok üzücüydü. aile parası yok denize giremiyor. o çocukların yaşadığı hayal kırıklığını düşünemiyorum bile.

  • (bkz: boş küme)

    valla en son bi kızdan hoşlandığımda whatsapp yoktu.
    hatta akıllı telefon yoktu, salak salak telefonlar vardı.
    rte henüz bir kul kabul ediliyordu.
    fışkiye kırılmamıştı.
    küçük ibo hala küçüktü.
    nihat doğan daha seda sayanla çıkmamıştı.
    ibrahim tatlıses yıldız tilbe'yi pezevenklerin elinden kurtarmamıştı.
    düşünün euro daha yoktu ya.

  • insanlık eşitlik ve özgürlük mücadelesinde mevzi kaybedip geriye düştükçe yeni duyduğum bu "sendromlarla" daha çok karşılaşacaktır.

    toplumlar uygarlık aşamasına ulaştıkları zamandan itibaren ve bundan yaklaşık 15yy öncesine kadar köleler ve efendiler biçiminde örgütleniyorlardı, tabii tüccarlar da vardı. uzak asya'da 2000 yıl önce feodal devrim başlamıştı ve avrupa'nın yüksek köle kültürüne sahip köleci devletlerinin yıkılması sonucunda geri avrupa feodal döneme çok daha geç girmiştir. bu tarihler her toplum için değişiyor ve bir bıçak hamlesiyle kesilip başlamıyordu elbette...

    insanlık tarihinin en yoğun ve şiddetli sömürü döneminde kölelerin emeğine el koyan ilkel devletlerin sahibi hükümdarlar, surların içine hapsedilmiş insanların gözünde tanrı katındaydı.

    devletler gelişti ancak kölelik devam ettiği müddetçe tanrı-hükümdarlar varlığını sürdürdü. firavun, hammurabi, 2. pakal, tengri kağan vb boyunduruğundaki insanlar için her şeye kadirdi.

    doğa tapınıcılığı, önceki dönemlerin dilden dile aktarılan iyi ya da kötü özelliklerinin liderler (tanrı-hükümdarlar, kabile şefleri) şahsında efsaneleşmesi (mitoloji) tek tanrılı dinlerin egemen hale gelmesine kadar sürdü.

    feodal devrim, toprağa bağlı köylülerce tarım yapılmasının köle emeği sömürüsünden daha nitelikli hale gelmesiyle, bilimsel gelişmeler ve elbette sınıf mücadeleleriyle gerçekleşti.

    altyapısal bu değişim sonucunda hükümdar-tanrılar yıkıldı ve yerlerini tanrının yer yüzündeki elçileri aldı. ortaçağ'ın tek tanrılı din devletlerinde imparatorlar, şahlar ve padişahlar tanrının gölgesi, kılıcı veya allah'ın elçisiydi, tanrının buyrukları ile hükmediyorlardı.

    demokratik devrim mücadeleleri ile insanlık toprağa bağlılıktan, imparatora tebaa, aşirete mensup, tarikata ve beylere kul olmaktan kurtuldu. feodal devrimi geç yapan avrupa bu kez -diyalektiğe uygun biçimde- kapitalist devrime öncülük etti.

    sonuçta tanrı-hükümdarların ve tanrıdan yetki alan egemenlerin yerini zamanla temelde bizden farklı olmadığını bildiğimiz yöneticiler aldı.

    demokratik devrimini tamamlamış toplumlarda yöneticiler toplumdaki bireylerle eşit kabul edilmekte fakat bu devrimlerin gerisine adım adım düşen bizim gibi toplumlarda yukarıda yer alan sıralamaya uygun biçimde yöneticiler giderek kutsallaşıp, tanrılaşma merdivenlerini tırmanmaya başlarlar.

  • türkiye’nin çeşitli bölgelerinde meydana gelen yangın, sel vb. doğal afetler için açtığımız ve sol frame’e sabitlediğimiz bu başlıkta; afetlerde maddi manevi zarar gören ve yardıma ihtiyacı olan afetzedelerle, afetzedelere destekte bulunmak isteyenleri bir araya getirmek istiyoruz.

    bu başlık altında; doğal afetlerde evlerini kaybedenlerin kalacak yer, yeme içme, giyecek vb. taleplerini karşılayabilir ve afet bölgelerine yardıma giden gönüllü ekiplere destek olabilirsiniz.

    hepimize geçmiş olsun diyoruz.

  • 2 sene boyunca her gun okul cikisi, uskudar iskelesindeki bufelerden 2 liraya tavuk doner-ayran yedim.