hesabın var mı? giriş yap

  • can kaybı olmaması sevindirici. ama özellikle pilota helal olsun dediğim kazadır. national geopraphic tarafından belgeselinin en kısa sürede çekileceğini ve kaptan pilot adına marşlar yazılacağını da düşündüğüm kazadır ayrıca.

    hudson nehri akmam diyor
    airbus u yutmam diyor
    şanı büyük kaptan pilot
    uçamazsam batmam diyor...

  • her insanın hayatında en azından bir kere yaşadığı huzur.

    güzelce yüzünü yıkıyorsun. pencereyi açıp dışarı doğru geriniyorsun. kuş sesleri... güneşin yavaş yavaş doğuşu. sevdiğin kıyafetleri giyiyorsun...

    şaka lan şaka. perdeyi bile açmıyorum, güneş yüzüme vurmasın diye. pantolonu asansörde giyiyorum. sokayım böyle hayata.

  • türklerin en büyük yanılgılarından biri florida’nın yaşanılası bir eyalet olduğu düşüncesi. florida cennet falan değil, tam bir çomar yatağı. yerleşip uzun süre yaşamayı düşünüyorsanız kesinlikle bu eyaletten uzak durun.

    bunun dışında, seçeneklerinizi aşağıdakilere göre sıralayın:

    1 - son kasım seçimlerinde demokrat adayların aldığı oy oranları. topluma uyum sağlamak, ayrımcılık görmemek istiyorsanız demokratların kalesi olan yerlere yerleşin. bu konu en büyük kriteriniz olsun. demokratların oy oranlarına göre bir bölgenin kozmopolit olup olmadığını anlayabilirsiniz. silme demokratlara oy veren bir şehirde halkın büyük kısmı birinci veya ikinci nesil göçmen olacağı için kimse size yabancı gözüyle bakmaz.

    2 - iş imkanları. özellikle, iki sahile yayılmış büyük şehirler bu konuda ideal. tabi mesleğiniz belli bölgelerde yoğunlaşmışsa sizin de o bölgelere taşınmanız iş bulma ihtimalinizi arttıracaktır.

    3 - şehrin ortalama gelir ve pahalılık sıralamasındaki yeri. örneğin san francisco ortalama gelir ve iş imkanları açısından en önde gelen şehirlerden, ancak çok iyi bir işe sahip olsanız bile hayat pahalılığı yüzünden ev sahibi olmak, para biriktirmek oldukça zor.

    4 - çocuğunuz varsa, taşındığınız bölgenin devlet okullarının kalitesi. buna dikkat etmezseniz, sırf çocuğunuza iyi bir eğitim sağlayabilmek için varınızı yoğunuzu özel okullara harcamanız gerekebilir. örneğin, silicon valley’de birbirinden bir caddeyle ayrılan cupertino ve sunnyvale şehirleri arasında emlak fiyatları %50 oynayabiliyor. caddenin sunnyvale tarafında 900 bin dolara bahçeli ev bulunabilirken aynı caddenin cupertino yakasında benzer bir eve 1.4 milyon istiyorlar. nedeni de, cupertino abd’nin en iyi school district’lerinden biriyken sunnyvale’in ortalamada kalması.

    5 - herkesi ilgilendiren bir durum değil, ancak eğer ailenizde engelli bir kişi varsa eyalet ve şehirlerin sundukları imkanlar. bu konuda önümde iki örnek var. biri san francisco’da yaşarken, çocuklarına otizm teşhisi konulunca emlak fiyatları çok daha düşük olduğu için eşlerden birinin memleketi olan tennessee’ye taşınmış olan bir çift. planları eşlerden biri çalışırken diğerinin evde oturup çocukla ilgilenmesiydi. ancak taşındıktan sonra fark ettiler ki çocuğun alması gereken terapilerin ve diğer yardımların masrafı kendilerine ödettirilecek. bu da ikinci eşin de çalışmasını zorunlu kılıyor. halbuki, san francisco’da kalmış olsalar, şehir bu hizmetlerin büyük kısmını ücretsiz olarak sağlıyor olacaktı. şimdi bin pişman durumda nasıl geri dönebiliriz derdindeler. ikinci örnek ise eski bir iş arkadaşım. ingiliz olan bu şahsın konuşma yetisi olmayan otistik oğlu ingiltere’deki eğitim sisteminde üniversite okuma şansı bulamayacaktı. bunun farkına vardıklarında, eğitim sistemi zihinsel veya fiziksel farklılıkları olan öğrencilere başka yerde sunulmayan imkanları sunan california’ya taşındılar. bu sene çocuk liseyi bitiriyor, ve san francisco bay area’nın sağladığı imkanlar sayesinde seneye üniversite okumaya başlayacak.

  • evli arkadaşlarıma ''nasıl evlilik tavsiye eder misin?'' diye sorduğumda hiçbiri kötü demiyor.
    hepsi iyi diyor ama derken ki yüz ifadeleri böbreğine bıçak saplanmış bir adam gibi ''abii çok iyi ıh kesin evlen yani insan tatmad.. ıh anlamıyo''.

  • sen küçük bir kız çocuğunun 5 yaşından 35 yaşına kadar senin ürettiğin sütü içerek büyümesi, okula gitmesi, spor yapması, mezun olması, evlenmesi, anne olması üzerine reklam çekeceksin "büyüdüm büyüdüm pınar'la büyüdüm" diye, sonra aynı kız çocuğunun daha reklamın 3'te 1'ine bile denk gelmeyen kısmında, hâlâ çocukken evlendirilmesini meşrulaştıran bir kararın tek adam tarafından zart diye alınacağı, o kız çocuğunun bir daha özgürce ne spor yapabileceği ne de rüzgarın saçlarının arasından geçebileceği bir düzeni destekleyip, reddedenleri paranla tehdit edeceksin öyle mi?

    sonra da utanmadan reklamında kullandığın o özgür cumhuriyet kadınının ve onun annesinin, babasının, kardeşinin, kocasının hiçbir şey olmamış gibi senin ürünlerini market arabalarına doldurmaya devam etmesini bekleyeceksin? çok beklersin.
    çevremde izmir markasıdır, kalitelidir diye pınar kullanan ve çocuk evliliğini desteklemeyen ne kadar insan varsa, son yıllarda hiç konuşmadıklarım dahil, bu durumdan haberdar ettim, büyük firmalar için toplu alımdan sorumlu iki arkadaşımı da öyle.

    sizin yalakalık yapmanız gereken kişi henüz ev yoğurdunu, kasap sucuğunu, yerel peynirciden alınan peyniri, sek sütü keşfetmemiş olan, bu ülkenin ekonomisini ve sizin cironuzu sırtlayan insan kesimdi, evine çüküm sütü zor alıp, çocuğuna ısıl işlem görmüş gergedan sucuğunu ayda 1 zor yedirip, bir padişah gelip bizi tekrar kanırtsa hayalleri içinde deliren durgun zekalılar değil.

    biraz haysiyetiniz varsa reklamlarınızda bir daha tecavüzcüsüyle evlendirilme, şortu yüzünden tekmelenme, burkanın içinde sıkışıp kalma kaygılarından azadeymiş gibi koşup oynayan, spor yapan eski türkiye'nin kız çocuklarını kullanmayın. çok ikiyüzlü oluyor öyle. size yeni reklam önerim:
    büyüdüm büyüdüm pınar'la 14'üme kadar büyüdüm
    sonrası 24'ünde 4 çocuk annesi,
    sunumlarım, 4 duvar arası #künfeyekün

    edit: 4 senedir mado'ya adım atmadım, nimet için kötü konuşmak istemiyorum ama mideden 10 saat geri gelen dandik bir salçalı hamburgeri kemirmek için arkamdan küfreden şeriatçıların dükkanları önünde kuyruğa girecek kadar basiretsiz bir insan hiç olmadım. sahipleri içki içenler hakkında ağza alınmayacak laflar eden, müşteri tartaklayan, kazıklayan hiçbir mekana adımımı bile atmam, herkes cuma akşamı boomerang'la yapılmış rakı bardağı tokuşturma videosu çekmek için böyle yerlerin yolunu tutmuyor. gideceğim yerin kirası kimin cebine giriyor onu bile araştırıyorum. kin gütmek, öfkelenmek lazım bazen, yorucu ama lazım.
    biraz basiretli olun, malum şahsın dediği gibi artık biraz da siz kininizin davacısı olun.

  • kotun ve taytın altına ne giydiğiniz pek önemli değil. tayt varsa o kadar aşağılara bakan olmuyor kızlar.

  • ilgilileri mutfağa alalım.

    sufle kabarmış anlamına geliyor. biz de bunun anlamına uygun olarak mantığımızı yürütüyoruz. işin aslı yumurta beyazında gizli. yumurtanın beyazı suflenin en temel malzemesi. yumurta beyazını tutturuyorsak bitti bu iş.

    şimdi efendim çok kaba bir şekilde anlatacak olursam sufle olayının özeti şudur: içine hava kabarcıkları hapsedilip sertleştirilmiş yumurta beyazı içerisine damak tadımıza uygun bir şekilde hazırlanan karışımın özel bazı kapların içinde fırında pişiriyoruz. bu kadar. özel kap dediğimize bakmayın. ben nescafe fincanı kullanıyorum. buna ek olarak çırpılarak havalandırılmış ve sertleştirilmiş yumurta beyazı sufleyi kabartırken içine katılan sos veya malzemeler de suflemizi tatlandırıyor. bu kadar. abartmaya gerek yok.

    aslına bakarsan herkesin mutfağa girdiğinde yapmayı deli gibi sevdiği şeyi yapıyoruz. yumurta beyazını çırpıyoruz.

    bu kadar anlatmışken gıda mühendislerinin de gönüllerini hoş edelim bari. efendim zaten yumurtanın beyazı yumurtanın ağırlığının üçte ikisini teşkil ediyor. yumurta akı dediğimiz şey zaten %90 sudur. geriye kalan %10 ise proteindir. biz yumurta akını çırparak bu proteinleri kabarcıklar oluşturan su kürelerinin içerisine hapsediyoruz. hani diyorlar ya yumurta akı çırparken sulanmamasına dikkat edin diye, o kabarcıkları suya dönüştürme adam gibi çırp ve tadında bırak demek o. yumurtanın akındaki kabarcıklara proteinin hapsettiğimizde ne mi oluyor? elinin körü oluyor. kabarıyor işte.

    mikserimiz tencere içinde 8 çizerken yumurta beyazının içindeki sıvıları da kendisi ile beraber sürüklüyor ve bu sayede o protein yumakları açılıyor. dahası çırpma sırasında yumurta beyazı içine giren hava da proteinlerin açılmasına yardımcı oluyor. biliyorsunuz proteinler cins cins. bir tane proteinimiz yok ki. her biri ayrı alem.. efendime söyliyeyim bazı protein suyu sevdikleri için hava kürelerine hemen hemen yapışıyor, ismini verip rencide etmek istemediklerim de sudan kaçıyor. biz bu sudan kaçanları mikserle 8 çizerekten olaya dahil etmeye çalışıyoruz. çok çırptığımızda bu arkadaşlar yine başına buyruk hareket ederken bizim sadık proteinlerimizin de aklını çeliyor ve hepsi tencerenin dibine su kaçırıyor.

    konumuza dönelim. ne yapıyorduk? sufle.

    reçetemize bakalım.

    öncelikle mantığımız neydi? yumurta akını çırpıp içerisine gönlümüzü hoş edecek karışımlar eklemekti değil mi? o zaman bu karışımı hazırlayalım.

    600 ml süt (bunu ayrı tencerede kaynatıyoruz)

    6 yumurta sarısı (aklarını çöpe atma lazım olacak)
    1 yemek kaşığı nişasta
    90 gr un
    50 ml süt.

    yukarıdaki 600 ml sütü ocakta kaynatıyoruz. bu kaynarken aşağıdaki malzemeleri de mikser ile karıştırıyoruz. daha sonra kaynamış olan sütü bu karışıma ilave ederken cırpıyoruz. şimdi sen diyorsun ki kardeşim iki tane süt var. işte burada cinlerimiz tepemize çıkıyor!. orada karışıma baştan eklediğin 50 ml süt var ya hani. heh işte o 50 ml süt olmazsa kaynattığın 600 ml sütü direkt tencereye döktüğünde yumurtan pişer ve karışımın kesilir. size bunu senelerdir anlatamadığımız için artık reçetelere koyuyoruz. sinirlendim yine.

    neyse yukarıda yazanları uygulayarak karışımı elde ettiysen soğumaya bırak. bu kremalı karışım 16 kahve fincanı karşımın ana maddesi. aşağıdaki reçetede bu karışımın 200 gramını kullanacağız. geri kalanını da istediğiniz sufle karışımında kullanabilirsiniz. (şimdi yine ileri geri konuşma, aşağıdaki yumurta akından yağtığın karışımı iki katına çıkar olay huzur içinde çözülsün.)

    neli yapacaksınız?
    60 gr tahin (60 gr bitter çikolata+15 gr kakao ya da 60 gr çilek püresi vb vb )
    200 gr krema karışım

    yukarıdaki karışımın 200 gramına 60 gr tahin ekliyoruz ve kenara alıyoruz.
    bil bakalım suflemiz neli oldu? afferin sana.. tahinli oldu değil mi?

    tarife devam edelim.

    4 yumurta akı (yukarıda bahsettik, anladın sen onu)
    80 gr toz şeker

    yumurta aklarına şekeri yavaş yavaş ekleyerek çırpıyoruz. yumurta akının elimizi batırıp çekince jöle sürülmüş ergen saçı gibi havada kalması lazım. bu işlem tamamsa yumurta akımız yeterince sertleşmiş demektir.

    şimdi yumurta akımız ile tahinli kremali karışımımızı birleştiriyoruz.

    kahve fincanları ya da sufle kaplarımızın içerisini tereyağı sürüp rende beyaz çikolata ile kaplıyoruz. ( beyaz çikolatayı nereden çıkardın da ne demek? bilerek tarifin sonunda söyledim. marketten al rendele işte. çok güzel oluyor. ) fincanımıza yukarıda birleştirdiğimiz karışımı silme doldurup kenarlarını siliyoruz.

    185 derecede 8 dakika iyi.

    eğer volkan gibi kabararak taşıyorsa "benim kekim kabarmıyor" diyenlerin gözlerinin içine bakarak, "benim ki de çok kabarıyor napıcaz bilemiyorum" dersiniz.

    afiyet olsun.

  • siz türkçede nasıl diyorsunuz demek gibi olmasın ama türkçeye sanırım henüz yerleşmemiş ve youtube'da salgın haline gelmiş iki konsept var; meal prep ve capsule wardrobe.

    ilki kısaca yemek planlama. 3 gün, 5 gün ya da bir haftalık yemeği bir seferde yapıyor, buzdolabında veya dondurucuda saklıyorsunuz. malzeme ziyan olmuyor, sağlıklı yiyorsunuz ve zamandan bayaaa tasarruf.
    detaylar için #86592009

    ikincisi, giysi dolabı planlama. renk ve stil paletinizi belirleyip bunun dışında kiyafet almıyor, toplam sayıyı sınırlıyorsunuz. yine zaman ve paradan tasarruf. ayrıca tum dolap uyumlu olduğu için ne giyseniz düzgün kombin oluyor.
    #71390509

    yaşam tavsiyesidir.

  • bir askeri hakim (şimdi avukat) ankara-erzurum otobüsüne biner.sivil giyimlidir.yanına,yaşlı tipik erzurumlu sakallı biri biner. yol uzundur (16 saat) otobüs hareket eder. yaşlı adam :
    -uğurlar ola bey
    -size de
    -erzurum'a mı ?
    -evet
    -iş yapıyorsun ?
    burada bir parantez açmak gerek ( askeri hakim ,deneyimlerinden bu soruya hakim dese ,arazi davası vs.soracağını,kendisinin sırf askeri suçlara bakması sebebiyle bilemiyeceğini,bu yüzden "bilmiyorum" da diyemiyeceğini ,başka bir iş söylese o işle ilgili soru soracağını vs.bildiği için,muhatabın bir daha soru sormamasını kesin temin için)
    - ben gavatım (kavat)
    -.....?

    yaşlı adam sırtını döner ve erzuruma kadar konuşmaz.