hesabın var mı? giriş yap

  • 147 tl köprüye değil ki.
    50 tl filan köprüye gidiyor.
    50 tl veysi, süleyman, hadi gibi gazetecilere, 47 tl’si sosyal medya köpeklerine gidiyor. vizyon budur

  • yavuz bingöl'ün yüzyılın trollü olma ihtimalini aklıma getirmiştir. adam belki de tayyibin güvenini kazanmak için numara yapıyordu bir iki haftadır, şimdi de trollüyor olabilir mi acep?

    fuatavni de yiğit bulut çıksa bir christopher nolan filmi içinde yaşadığımı düşünmeye başlayacağım.

  • cok ciddi bir toplantıda "zorlayacağım şartları" diyecekken "şorlayacağım zartları" diyerek toplantının ciddi olma ozelligini sabote etmek.

  • havalimanı durağında jazz yapan siyahi bir aile oluyor sabahları, eğer denk gelirseniz bir dakikanızı ayırıp dinlemenizi tavsiye ederim. tüm gününüzün iyi geçeceğini garanti edebilirim.

    yozgat barlar sokağında bulunan durak özellikle cuma akşamları aşırı yoğun oluyor. über'i tercih etmenizi öneririm.

  • asıl dikkat çekmesi gereken yanı yüz estetiği değil, bu yaşta onca süre sahnede gülerek dans edip şarkı söyleyebilmesi olan kişinin imrendiren halidir.

    estetiklerine laf söyleyen gençlerin birçoğu iki saat bile ayakta duramaz.

  • yorgun parmaklarıyla çay bardağını kavradı; küçük bir yudumdan sonra gözlerime bakıp, hiç değişmemişsin dedi.

    sen de dedim.

    sesimdeki tereddüdü farketti, "hadi canım 22 sene geçti, 3 çocuk doğurdum, kilo aldım, kibar olma" dedi.

    - 3 çocuk mu, 1 tane demiştin telefonda?
    - üniversiteye hazırlanandan bahsetmiştim, bir de ikizler var. ya sende?
    - 1 tane, kız.
    - ne güzel, benimkiler de 2 kız 1 oğlan. ama oğlan çok üzüyor beni.
    - niye?
    - işte, boşandıktan sonra başedemiyorum, çok huysuz.
    - o çocukla mı evlendiydiniz?

    suratını ekşiterek hııı dedikten sonra, garsona baktı, bi çay daha verir misin.
    gözlerini masadaki boş bardağa dikti. ne aptalmışım dedi.

    - bilemezdin ki.
    - annem söylemişti. ondan koca olmaz dediydi. ama seni çok severdi. çok efendi çocuk, kibar çocuk derdi.

    sıkıldım bir an; konuyu değiştirmek istedim. annen nasıl? öldü, geçen sene . ne diyeceğimi bilemedim; başın sağolsun.

    gözleri buğulandı ama gülümsemeye çalıştı; sağol seninkiler? - aynı, emekliler işte.

    yumuşacık kahverengi gözlerine baktım..gülümsediği zaman düzgün dişleri yine ışıl ışıldı.

    - niye boşandınız?
    - çok kabaydı, sürekli hakaret, sürekli kavga, aşağılama..niye çekeyim dedim.
    - o kadar seneden sonra, 3 çocuk?
    - çekilmezdi, cehennem gibiydi hayat onunla. dayanamadım.
    - seviyordun.
    - aptalmışım dedim ya.

    22 yıl önce en son görüştüğümüz günü hatırladım; kusura bakma demişti, ben onu seviyorum, ne yaparsa yapsın. evet!
    peki demiştim. nasıl istersen.. şaşırmıştım, gururum kırılmıştı, ölecek gibiydim, çok seviyordum. hoşçakal o zaman deyip yürüyüp gitmiştim. o gencecik halimde kendime gelmem 2 yıl sürmüştü. içine kapanık, kırılgan birisiydim zaten. o yaz tanışmıştık. 2 yıldır beraber olduğu o çocuktan kavga edip ayrıldığı bir dönem olduğunu bilmiyordum tabi. ortak o kadar çok zevkimiz vardı ki..kitaplar, müzik, sinema.. o da benden etkilenmişti ama ben deli gibi aşık olmuştum.

    1 yıl sonra geldiği gibi o çocuğa dönmüştü. bir anda, kusura bakma ben onu seviyorum diyerek. kusura bakma? ne kadar kolay bir özür. klasik cümleleri de sıralamayı ihmal etmemişti: sen çok iyisin, daha iyilerine layıksın vs. eve gidip hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. sevgilimi kaybettiğim için mi? yoksa bir başkası için terk edildiğim için mi? ikisi için de..20 yaşında bir erkek için ağırdı be.

    - acıktım, bir şeyler yiyelim mi?
    tabi dedim garsona işaret ettim. tatlı isterim dedi. sütlaç.
    eskiden de çok severdi, tunalı'da el ele gezerken flamingo pastanesinde hep sütlaç yerdik. burnumun direği sızladı.

    - bana kızgınsın di mi?
    - yooo, nereden çıkarıyorsun. çocuktuk. nereden bilebilirdik ki? çok üzdün beni diyemedim, gülümsedim.
    - çok yorgunum, çok yalnızım; nafaka da vermiyor.

    gözleri yine doldu; ağlamaya başladı. neredeyse boş pastanedeki bir kaç kişi bize baktı. garsonlar bizim masaya kaçamak bakışlar atıp birşeyler fısıldaştılar.

    seni çok üzdüm di mi dedi. biliyorum hata ettim şimdi olsa..sustu. neyse dedim en azından çocukların var.

    - doğru. gözünün önüne düşen kumral telleri parmağıyla kenara attı. bu hareketini çok severdim, kumral saçlarını da.

    işe dönmem lazım dedim. telaşlandı, tabi dedi. evine bırakayım deyince gözleri parladı. gerçekten mi? elbette dedim; bu yağmurda yürü git mi diycem sandın? halâ çok kibarsın dedi.

    arabaya bindik. uzaktı evi; tarif etti. evin önünde durdum. el sıkıştık. arıycam dedi. ara dedim.

    -------

    edit : soran arkadaşlar için-bir daha görüşmedim..

  • gece gece kan beynime sıçradı, olay nedir kim haklıdır bilmiyorum ama 7-8 polisin arasındaki kadına sürtünmek nedir yahu nasıl bir hayvanlıktir nasıl bi acizliktir. ne oldu tatmin mi oldun... nasıl bi kafa var amaç ne sürtünurken... ilkel herif, adi, aşağılık...

  • hep bu kadınları dileyip zeytine kurdele bağlayan kadınlarla evleniyorsunuz.
    hayır hayır kezban değilim.

  • alışkanlıklar sizin otomatik olarak yani hiçbir çaba sarf etmeden yaptığınız şeylerdir, herkes için bir alışkanlık olarak uyuyup uyanmak gösterilebilir. alışkanlıkların gücü ve atomik alışkanlıklar kitaplarından yola çıkarsak iyi alışkanlıklar kazanılabileceği gibi kötü alışkanlıklar değiştirilebilir. alışkanlıkların temel bileşenleri şunlardır:

    iyi alışkanlıkları görünür ve cazip kılın, kolaylaştırın, tatmin edici kılın: yanınızda kitap taşıyorsanız veya uyumadan önce yatağın yanında duruyorsa kitap okursunuz. spor malzemeleri evinizde gözünüzün önündeyse veya gittiğiniz spor salonu yakındaysa spor yaparsınız. cazip kılmak ise kişinin nasıl bir insan olmak istediğiyle alakalıdır. müzik aleti öğrenmeye çalışıyorum yerine ben müzisyenim, spor yapmaya çalışıyorum yerine ben sporcuyum diyip karakterinizin bir parçası haline getirmek gerekiyor.

    kötü alışkanlıkları görünmez ve itici kılın, zorlaştırın, tatmin edici olmaktan çıkarın: alışveriş merkezine gidip fast food yiyorsanız gitmezseniz yemezsiniz, yemeksepetinden çok sipariş veriyorsanız programı silerseniz sipariş vermezsiniz. sürekli harcama yapıyorsanız kredi kartınızı internet alışverişine kapatırsanız harcamanız azalır vs. kötü alışkanlıkları itici kılmak adına bu alışkanlıkların size verdiği zararları düzenli aralıklarla yazabilirsiniz.

    uygulama
    iyi alışkanlıklar geliştirmek ve kötü alışkanlıklardan uzak durmak zor bir süreç ama bunu kolaylaştıran bir takım teknikler de mevcut.

    alışkanlık istifleme: kötü alışkanlıkları ekarte etmek adına alışkanlıklar arasında bir öncelik sonralık zinciri bir nevi ritüel oluşturmaktır. örneğin sabah uyanınca cep telefonunda sosyal medyaya girip vakit kaybediyorsanız uyandıktan sonra bir bardak su içeceğim, bir bardak su içtikten sonra evdeki bütün perdeleri açacağım bütün perdeleri açtıktan sonra 5 dk meditasyon yapacağım diyebilirsiniz. yani cep telefonunu işe gidene kadar hiç açmayıp işe giderken cebinize atıp gitmek için bir sabah ritüeli oluşturabilirsiniz.

    ortam tasarımı: ortamınızı alışkanlıklarınıza uygun hale getirip hayatınızın mimarı olabilirsiniz. bunun için çevreyi alışkanlığa özgülemek gerekir. mutfakta yalnızca yemek yiyin, yatakta yalnızca uyuyun, kitap okuduğunuz koltukta yalnızca kitap okuyun. hatta bunları mümkünse aynı veya yakın saatlerde yapmak alışkanlık kazanımı konusunda gerçekten etkili olacaktır.

    gruplandırma: birbiriyle uyumlu alışkanlıklarınızı gruplandırırsanız yapması kolaylaşır. örneğin uyandıktan sonra dişlerinizi fırçalamak, giyinmek, parfüm sıkmak, deodarant kullanmak genel tabiriyle hazırlanmak birbiriyle uyumludur. bu şekilde mevcut alışkanlıklarınızı yazarak gruplandırıp zamandan tasarruf yapılabilir. yeni alışkanlıklar da bu gruplar içine dahil edilip yapması kolaylaştırılabilir.

    aradan çıkarmak: sevdiğiniz bir işle sevmediğiniz bir işi aynı anda yapabilirsiniz. bunu sürekli uygulamak elbette dopamini dengesizleştirebiliyor. örneğin sevdiğiniz müzikleri dinlerken işinizi yapabilirsiniz. film-dizi seyrederken evde spor yapabilirsiniz. böylelikle normalinize dahil ettiğiniz alışkanlık bir süreden sonra kazanım olacaktır.

    zamana bölmek: alışkanlıklarınızı edinirken hangi saatlerde neyi daha iyi yaptığınızı gözlemleyin. genel olarak uyandıktan sonra ilk 8 saat yeni alışkanlıklar kazanmak ve zor işlerinizi yapmak için idealdir. ikinci 8 saat halihazırda edindiğiniz alışkanlıklarınızı sürdürmek ve çok zahmet istemeyen-sizi rahatlatan işler için idealdir.

    21 gün kuralı: 21 gün boyunca 6 yeni alışkanlık yapmayı deneyin. sonrasında bunları yapmayı kasıtlı olarak bırakın. bu 6 alışkanlığı otomatikleştirdiğinizi gördüğünüzde yeni alışkanlıklar kazanmak adına 21 günlük yeni programlara başlayabilirsiniz.

  • benim kaynımın kayınpederi bu. aydın abi.

    dükkana raf yapılacak, ne yaptı ne etti marangozu saf dışı bırakıp sabah ezanıyla dükkanın önüne, elinde alet çantası, su terazisiyle damladı. raflar sik gibi oldu.

    çanakkale'den yazlık alacağız, aydın abi ekspertiz kesildi başımıza. 2 yıl oldu hala bir yazlık alamadık.

    rakı sofrasındayız, aydın abi hancı. rakıya buz atılmaması gerektiğini anlatıyor. rakı şalgamla içilmez, onunla içilmez, bununla içilmez. arsenikle içebilir miyiz aydın abi?

    balık yiyeceğiz, aydın abi atlıyor hemen, yılların balık pişiricisi.

    bir arkadaşımız araba alacak, nereden duyum aldıysa aydın abi ışık hızıyla araba pazarında ortaya çıkıyor. çocuk vw isterken bunun gazıyla fiat albea aldı. ağlıyo şimdi köşelere çömelip.

    aydın abi çıkan omzu yerine oturtur, et terbiye eder, mangal yakar, mangalı söndürür, avize monte eder, mobilya cilalar, balkonda yasemin yetiştirir, gül budar, ütü yapar, mantının yapımını bilir, şarap eksperidir, boğa güreşcisidir, astronottur, tuvaldeki kadındır. hiç susmaz, herşeyi bilir, ölümüne tartışır.

    yaşıtları hacıya gidiyor. keşke bu da gitse biraz.

  • "...
    benim bu çektiklerimi bir çocuk var ki anlıyor
    kendimi yerden yere vuruşumu içimdeki zehiri
    bir çocuk var ki anlıyor benim gibi kahroluyor
    odasında şiirlerim fukara mumlar gibi yanıyorlar
    sen o çocuk değilsin sen artık çocuk değilsin
    dudakların eskisi gibi beyaz değiller biliyorsun..." attila ilhan