hesabın var mı? giriş yap

  • - ne zaman evleneceksin?
    - zamani gelince.
    - zamani ne zaman gelecek?
    - ben evlenmek isteyince.
    - evlenmeyi dusunuyor musun?
    - zaman zaman.
    - ...
    - ...
    - ben torun sevemeyecegim anlasildi.
    - zaman gosterecek.

  • bugun bir kebapcıdan duydugum soz. yolsuzluk bu kadar sefilce ve salakca savunulamaz herhalde.
    sonra devam ediyor:" demirel, ozal, mesut yılmaz, ciller... hepsi yediler sanki onlar yemedi mi abi?"

    iyi de onları da siz sectiniz zaten be abim...

    ecevit yedi diyebiliyor musun??

  • aslında "askerde yaşanan yaran diyaloglar" başlığına yazılabilirdi aşağıdaki olay, ama yeni başlık açıp kirliliğe katkıda bulunmak istemedim.

    askerde kısa dönemlere türlü türlü iş verilmekteydi. hatta bazı arkadaşların yaşadığı rotasyon baş döndürmekteydi. takip edemiyorduk; bu kadar kısa dönem askeri ne yapacaklarına karar veremeyen komutanlar, bizimle adeta oyun oynamaktaydı. aramızda en talihsiz hukuk mezunu arkadaşı, adaletli davranır diye önce yemekhaneye yemek dağıtmaya, sonra nöbet yazmak için görevlendirdiler.

    hergün 70 kişinin nöbetini yazan arkadaş günlerini baskı altında geçirmekteydi; devamlı şunu bu saate yazma, bunu şunla yazma gibi türlü sorunla karşılaşıyordu. herkes şikayet ediyor; kimseye yaranamıyordu.

    artık kafası iyice karışan avukat, bir kişiyi aynı saatte iki nöbet yerine yazmıştır. bunu gören eleman hemen başçavuşa koşar.
    eleman: komutanım erdem hoca bana 2-4te iki yere nöbet yazmış.
    komutan: başlarım lan nöbetinize! bıktım nöbetizden de sizden de. o erdeme söyle seni sikip çoğaltsın her iki yere de git.

    eleman gelir erdem hocaya.. hepimiz oradayken şöyle bağırır:
    erdem hocaaa! erdem hocaaa! ahmet başçavuş dedi ki; beni sikip çoğaltacakmışsın.
    erdem hoca: ????
    bizler: ??? puhahahaha

  • olumlu yönden bakmak lazım artık direkt 4 ile çarpabileceğiz. küsürat yok. büyük resmi görün.

  • hala övülmeye devam edildiği için 2. kez yazma ihtiyacı hissettim başlığa.

    ilk olarak hafif çaplı bir spoiler vermek istiyorum diziyi izlemek isterseniz sürprizleri bozmayacak cinsten olacak ama yine de spoiler.

    --- spoiler ---

    şimdi insanların öldürüldüğü bir organizasyon düzenlenmiş, bu organizasyonda görev alanların bile yüzleri gizli. hatta yüzünün görünmesi demek ölmen demek. bu organizasyon için ıssız bir adada kocaman bir tesis kurulmuş, tesisin açılır kapanır dev gibi bir tavanı bile var, tavan kapanınca yukarıdan bakan kimse fark edemiyor orada olduğunu, kamufle edilmiş. güvenlik çok çok çok önemli yani.

    peki bu kadar sıkı güvenlik önlemleri alınmış bir organizasyona polisimiz nasıl sızıyor? önce araç takibi ile. araç ıssız bir yerdeki gemiye gidiyor ama ne hikmetse gece vakti o gemiye gidilen yolda arkadan gelen araç fark edilmiyor. hadi burasına tamam dedik. polisin gemiye girdiği sahnede bitti dizi benim için sonrasında sardıra sardıra izledim sırf başladık bari bitsin diye.

    adam arabanın altına giriyor kimse görmüyor arabanın altından çıkıp içine giriyor kimse görmüyor. içeride sürücüyle kapışıp etkisiz hale getiriyor kimse görmüyor duymuyor. araçtan ceset çıkarıp denize atıyor kimse görmüyor. organizasyona sızıyor ne yapacağı belli değil, işi belli değil vs vs ama içeride de varlığını devam ettirebiliyor sorunsuz. yüzleri belli yarışmacılar tekrar döndüklerinde barkot kontrolü yapılıyor ama çalışanlar için herhangi bir kontrol söz konusu değil. gizlice yarışmacı sızabilir ama çalışan sızamaz. o yüzden rahatlarsa demek.

    --- spoiler ---

    neyse lafı çok uzatmaya gerek yok, sonrasında mantık hataları bolca var. oyunlar desen ayrı sıkıcı. karakterler dersen ayrı sıkıcı ve saçma. kaybedenin öldüğü bir yarışmaya kendi rızanla geri dönüyorsun, tek bir kazanan olacak yani ya öldürecek ya öleceksin buraya geri dönüyorsan senin terminatöre dönmen lazım ama hala tuhaf tuhaf tripler.

    dizide işlenen konu da yeni değil öncesinde benzer ve daha başarılı yapım çok. hani orijinal bir fikir ile ortaya çıkmış olsa dizi insanlar mantık hatalarını görmezden geldi diyeceğim o da yok.

    izleyene beğenene afiyet olsun, ben uyarımı yaptım.

    vakit kaybı.

  • sanırım yaklaşık dört yaşlarında, bir gün kiliseye gider. çok güzel bir ilahi çalmaktadır.* mozart kilisedeki din görevlisine bu ilahinin notalarını istediğini söyler. kilise görevlisi veremeyeceğini, böyle bir şey yapamayacağını söyleyerek mozart'ı tersler. bunun üzerine mozart, ''peki aynı eseri bir daha ne zamn dinleyebilirim,'' diye sorar. papaz, ekşi bir yüz ifadesiyle ''önümüzdeki sene, bu gün...'' der. seneye aynı gün mozart elinde kağıt kalmle ilahiyi dinlemek için gelir... * * ilahi nihayet çalmaktadır... bittikten sonra din görevlisinin yanına gelir ve ''alın size ilahinin notaları'' der. çalan ilahinin notalarını gören din görevlisi şaşkınlık içinde bakakalır.

  • etmemiştir, ettirilmiş olabilir. şimdi elin kübalısı türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı'nın ''atasını'' sevmediğini, çekemediğini nereden bilsin?

    - atatürk'ün büstünü ziyaret etmek ister misiniz?
    + hmmf olr tmm yea.

    olay böyledir kesin.

  • takıntı.
    gerçekten. bende de var bu takıntıdan. flört ettiğiniz biri, ya da yeni tanıştığınız bir arkadaşınızı sırf -de, -da ekini ayırmadı diye, sırf üç nokta yerine iki nokta (..) kullandı diye silebiliyorsunuz kafanızdan. hatta ''bir şey yazsa da baksam'' diye düşünmeye kadar gidebiliyor bu durum. tabi bazen herkesin yanlış bildiği, yazdığı kelimeler olabilir. ama sürekli aynı şekilde yazanlardan bahsediyorum. bazen saçma mı düşünüyorum diye kendime kızsam da, bu kurallara uymayanlar bana çok salaklarmış gibi geliyor. bildiğin salak yani. itici. ne bileyim, garip.

    edit: de da ek değil, bağlaç bağlaç!

  • helal olsun,allah işini gücünü kolay etsin diye dua ettiğim teyzedir,aynı şekilde çok uzak olmayan osmanbey'de 65 yaşında çaycılık yapan tanıdığım tatlı bir teyze de var ve neden çalışıyorsun diye sorduğumda hayat çalışmamama müsaade etmiyor evladım diye cevabı tokat gibi yapıştırmıştır.