hesabın var mı? giriş yap

  • ucak yolculugu sirasinda degil de sonrasinda sinir eden olaylarin basinda, ucak yolculuklari ustunden fakir edebiyati yapilmasi geliyor.

    40 liraya yurtici, 20 euroya yurtdisi seyahat yapiyorsun, artik bu bir statu sembolu degil ki bunun muhabbetini yapanlar seni ezmeye calisiyor olsunlar.

    tis arkadaslarim ayda ortalama 15-20 kere ucuyorlar. yoneticilerim icin bu rakam muhtemelen 30'dur. george clooney'nin up in the air filmindeki gibi bir hayati yasayan milyonlarca insan var: her gittigim havaalaninda, otelde goruyorum; yanyana ama yalniz basimiza kahvalti eder, konusmak yerine laptoplarimiza bakariz. klon ordusu degil de drone ordusu.

    tabii bu kesim de yine gorece azinlik. ama kriteri, ne bileyim, senede en az bir kez ucmaya cektigin zaman bir anda yuz milyonlara ulasiyorsun.

    her gun avrupa havasahasindan 30 bin ucak geciyor. bunun mukemmel gorselini kacirmayin bu arada.

    bir yandan istanbul dunyanin en cok direkt baglantili hubi, bir yandan da hala bunu bir statu sembolu olarak gorecek kadar dunyadan kopuk vaziyetteyiz. gelir dagiliminin boktanligi ve agir calisma sartlari elbette bunda buyuk rol oynuyor. ama acliktan agzi kokacak kadar fakir olmayan herkes senede bir kere ucabilir.

    ***

    ucak yolculugu sirasinda sinir edenler:

    -ter kokusu. artik iyice bosverdim, ter kokanlara koktuklarini soyluyorum. milletin ortasinda rezil edercesine degil, sadece onlarin duyabilecekleri sekilde. boyle birseyi samimice birinden duymak insanlarin daha once tecrube ettikleri birsey olmuyor, sasiriyorlar. sadece o sasirmaya deger.

    -bebek aglamasi. yapacak birsey yok. kulaklari tikaniyor basinctan, acamiyorlar ve bu onlara aci veriyor. sakin aglamayi duymamak icin kulak tikaci filan kullanmayin buna karsi, sonra basinc degisikliginde kulaginiz tikali kalir, zar yirtilmasina kadar yolu var.

    -namaz sov yapanlar. bunlari iki uc kez uyarip, sona kargo bolumune kapamak lazim. ucak turbulansa girecek, pilot ikaz vermis, salak hala koridorda dua ediyor. hava bosluguna dussek, 80 kiloluk vucudu bir kalas gibi birinin boynunu kirabilir.

    -ucak iner inmez ayaga kalkanlarin nesli giderek tukeniyor. en son ne zaman gordugumu hatirlamiyorum bile. ama ucak taksi yapar yapmaz piston assagi indi moduna girenler hala onemli bir demografi. bunlara hitap eden bir parti kursak akpyi deviririz. kapinin acilmasina en az 5, yurumeye baslamana 10 dakika var. ecis bucus duracaksin oyle, agzinda onundekinin cantasi, kicinda arkandakinin gitari. ilk defa ucanlari tenzih ederim ama onlarin orani yuzde 5-10'tir tas catlasa, geri kalanlarin da birkaci baglantiya yetisecekler ve o kazanacaklari 10 saniyeye ihtiyaclari var desek, her ucusta duzinelerce insan dusunmeden davranan suru hayvanlari olduklarini kanitliyorlar.

    -elektronik aletlerin tum ucus boyunca, ucus modu dahil, kullanimini yasaklayan havayollari. ucakta calismak imkansiz oluyor.

    -arkasina bakmadan zart diye koltugu yatiranlar. bacagima vuruyor, elimde icecek olabilir, vs. bunlara bir iki saniye sure veriyorum, hani bazen koltuk kontrolsuzce yatiyor, belki donup geri alirlar diye. tinmiyorlarsa, direkt tekmeliyorum koltugu. sonra donup bana cemkiriyorlar. diyorum "ya ben otobuste senin kucagina otursam, sen de beni itince "ama efendi gibi derdinizi anlatsaniz, niye itiyorsunuz" desem?". o vakitten sonra insan gibi konusmaya basliyoruz. insan gibi diyalog olmazsa, bilin bakalim kim kazaniyor? toplu tasimanin altin kurali sudur: arkandakiyle arani bozarsan gotu kaybetmeye mahkumsun.

    -gecikmelerin nedenini aciklamayan pilotlar. psikoloji ogrenmiyorlar mi? tabii ki gecikmemizin suresini degistirmeyecek aciklamalari, ama havayolu acisindan asil sorun gercekte beklenilen sure degil, yolcunun algiladigi gecikme suresidir. ve sen birine gecikmesinin nedenini aciklamazsan, o algilanan gecikme suresi gercek sureden fazla olur. bunun hakkinda dunya kadar deney var. havayollari da dunya kadar parayi pazarlamaya harciyorlar. bir yerde bir kopukluk var.

  • milattan önce 3300'lu yıllara ait, mezopotamya uygarlıklarındaki işcilerin yevmiyelerinin bira karşlığında ödendiğini ortaya çıkaran tablettir.
    ırak civarlarında bulunan bu tablet, yazının icadından hemen ardından gelen dönemlere ışık tutabilecek en erken tarihli örneklerden bir tanesini teşkil ediyormuş. tabletteki şekiller bir kaseden yemek yiyen insan kafasını sembolize ediyor. buradaki kaseler ve diğer kaplar öğün ve birayı temsil ediyormuş. yani kısacası, bu tablet bir işçinin emeği karşısında alacağı bira miktarını gösteriyor. tabletteki kayıtlar sayesinde mezopotamya uygarlıkları kimin ödenip kimin ödenmediğini karmaşısını ortadan kaldıracak çözümü bulmuşlar.

    5000 yıl önce maaş bordrosunun kayıtlarını tutmayı akıl etmekten daha ilginç ve daha mükemmel olan başka bir durum daha mevcut; o da ekonominin henüz ilk gelişme dönemlerinde olduğu, herhangi bir para ve buna bağlı bir kurun olmadığı zamanlarda ödeme işinin herhangi bir likidite problemini ortaya çıkarmayacak türden yapılabilmesi.

    şu basit tablet bile mezopotamya uygarlıkları'nın zamanının ne kadar ötesinde uygarlıklar olduğunu kendi başına kanıtlıyor. kısacası;

    1- mezopotamya uygarlıklarının birinde (buradaki örnek muhtemelen sümerlilere ait, babillilerin de benzeri uygulamaları olduğuna dair kanıtlar mevcut) işçiyseniz emeğinizin karşılığınızı alamama gibi bir probleminiz olmaz. çünkü bira üzerinden alacağınız maaş kilden yapılmış bir tabletle belgelenir.
    2- emeğinin karşılığını alabilme gibi bir takıntısı olmayan işçiler daha düzgün işleyen uygarlıkların oluşmasına sebebiyet verir. işçilerin maaş alamama gibi bir derdi olmaz; dolayısıyla devlet yetkilileri işçi isyanları gibi problemlerle daha az uğraşır.
    3- bira üzerinden ödenilen maaş sürekli olarak değerini koruyan bir varlıktır. para birimleri gibi piyasaya fazlaca sürüldüğünde değerini yitirme veya alım gücünü kaybetme gibi özelliği yoktur. 5000 yıl önce yaşamış insanlar için bira her zaman arzulanan bir tüketim aracıydı. kontamine olmuş sulara nazaran bulaşıcı hastalık yayma ihtimali daha azdı biranın.
    4- maaşlar, karşılığı olan bir ödeme yöntemiyle yapılıyor; dolayısıyla ortaya herhangi bir enflasyon problemi çıkmıyor. maaşların ödenebilmesi için üretim sürekli olarak teşvik edilmek zorunda. bu da tarım devrimi demek, insanların beslenme sorunlarının yavaş yavaş çözülmesi demek, daha çok insanın beraberce yaşayıp daha sağlam uygarlıkları ortaya çıkarabilmesi demek.

    tablet british museum'da sergileniyor.

    debe editi: kampanya mesajı gelmedi. ben de salda gölü manzarası paylaşayım o zaman.

  • > şarap içen tek varlık insandır
    > hayvanlar şarap içmez
    > o zaman şarap içmeyenler hayvandır

    güzel oldu bu, namazcı amcaya iletin.

    edit: aradan uzun zaman geçince entry'de referans aldığım gündem konusu da uçup gitti tabi, şimdi şarap içmeyenlere hayvan dedi, namaz kılanlara hakaret etti bu diye polis kapıma dayanmasın.

    namaz kılmayan hayvandır

  • izmit'ten sakarya'ya giden minibüse ilk kez binen öğretmenimiz bu şoförlerin sürekli birbirini solladıklarından ve karasu'nun virajlı yollarında hız kesmeden akrobasi yaptıklarından habersizdir.

    tam gaz yoluna devam eden şoför: tırsan var mı?
    her şeyden habersiz öğretmenimiz: bennn!!

    p.s:tırsan karasu yolundaki kamyon fabrikasıdır

  • kendisiyle ilgili bir alıntı;

    "fikret orman fb, diego'ya bizden 7 milyon euro fazla verdi demiş. biz diego'yla 3,5 milyona anlaştığımıza göre demek ki bunlar 3,5 istemiş diego'dan!"

  • garipliğin travesti komşudan istemek değil, gece 2'de zeytinyağı istemek olduğu eylem.

  • sarık takıp, bıyık çizip, şalvar giyip, arabistanlı bir erkek kılığında bir geminin güvertesinde üst düzey ingiliz bir heyeti karşılayacak kadar da alaycılığını cesaretle bilemiş kadın (buradaki "kadın" sözcüğü vurguludur)..

  • desteklediğimiz rezalet. 18 yaşından küçüklere evlenmek, çalışmak, çocuk yapmak, namus cinayeti, dini ideoloji ezberi serbest, içki yasak mı olacak? yürü arap yürü.