ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları
-
misafir olunan evde büyük hacet giderdikten sonra tuvaletin sifonunun çalışmadığını ögrenmek.
edvard munch
-
hayatı boyunca aklının bir köşesinde ölüm düşüncesiyle yaşamış ressam. tabloları insanın hayat karşısındaki o büyük çaresizliğini anlatır hep. hasta çocuk tablosunda kayıp giden bir hayat için yas tutturur insana. ölü ya da en azından vazgeçmiş insanlardır resimlerinin konusu, hayattan çok ölüme yakın insanlar. hep erken söylenmekten korkulup, asla söylenemeyen sözler gibi. alain de botton kitabında bundan mı bahsetmişti bilmiyorum ama edvard munch'ün anımsattığı şeyler çok gerçek.
hayat ve varolmak karşısındaki çaresizlik, insanın bütün bu gerçekliğe karşın elinden hiçbir şey gelmemesi, çıldırmak, kendini yok etmek. karanlık, bir kez girildi mi bir daha geri dönülemeyecek o devasa yapının kapısında bekler edvard munch. ne de olsa orada herkese yer vardır.
''when you out of the blue
and into the black.''
http://www.germanexpressionist.com/…nch_madonna.jpg
http://www.hdwallpapersdesktop.com/…h wallpaper.jpg
http://www.wholesalechinaoilpainting.com/…69587.jpg (hasta çocuk)
http://www.paintingmania.com/…bed-fever-16_4107.jpg
ve tabii;
http://upload.wikimedia.org/…9082327!the_scream.jpg
bakamayacaksan doğurmayacaksın saçmalığı
-
her sözün söylenmesi gereken doğru yer vardır. otobüste ağlayan bebek için söylenmez "bakamayacaksan doğurmayacaksın" diye. diyen halt yemiş.
ama karın tokluğuna yaşayıp hala dördüncü beşinci çocuğu zorlayan, sonra da aç kalınca yardım dilenen yarım akıllılara denir. "bakamayacağın çocuğu niye doğuruyorsun biz bilmiyor muyuz çocuk yapmayı" da denir.
ibareleri doğru kullanmak önemlidir.
iz bırakan kitap cümleleri
-
aslında annem seni anlatır dururmuş çocukluğumda, meğer her masala seni anlatarak başlarmış. 'bir varmış, bir yokmuş'...
(bkz: cemal süreya)
tecavüzden hapse girenlerin tecavüze uğraması
-
günümüzde hapisteki insanların genellikle askerler, gazeteciler ve üniversite öğrencilerinden oluştuğunu, tecavüzcü ve şişçilerin dışarıda dolaştığını düşünürsek çok da doğru olmayan önermedir.
e-kitap okuyup kitap okuyorum diyen insan
-
e-kitap okuyucu kullanana kadar ben de böyle mal mal konuşuyordum. dolayısıyla kızmamak gerek. insan bazen mal mal konuşabiliyor.
babanın çocukluk fotoğrafı
-
bir tane var. oldugunde 69 yasindaydi, yasasaydi 79 yasinda olacakti. 10 sene olacak bu kasim. annemlerin evinin duvarinda, gicik bir mavi duvarin uzerinde duruyor resmi. sanirim tas catlasin 4-5 yasinda. sondan bir onceki cocugu ailesinin. dedem oturmus, kucuk amcam bir esbapla kucaginda. buyuk amcam omuzbaslarini tutmus. canakkale'de surgundeyken sacma bir hastaliktan 14 yasinda olen kucuk halam, dedemin ta o zamanlarda bile cekindigi buyuk halam. babasi ile aralarindaki sorun yuzunden once vermedikleri ve hatta baskasiyla evlendirdikleri, kocasinin vefatini duyar duymaz, kendi karisini birakip kosa kosa atinin terkisine atip kacirdigi babaannem. bacaklarinin arasina sikismis, sifir trasli, ayagindaki naylon ayakkabilari acele ile ters giyilmis babam.
insan ozluyor babasini. o sifir trasli, ters naylon ayakkabilari ile. o surgun sehrinde kendi babasinin bacaklari arasina sikismis cocugun, dunyadan ayrilisinin uzerinden 10 sene bile gecmis. dusununce, uzucu aslinda ama guzel ayni zamanda. babasinin cocukluguna soyle bir goz atabilmis sanslilardanim ayni zamanda.
annemin hic cocukluk fotografi yok mesela. o yuzden bana hic cocuk olmamis gibi gelir. annesiz buyuyen cocuklar, cocuk kalamiyorlar galiba. annemin de cocuk oldugunu dusluyorum simdi...
tam zamani...
osmangazi köprüsü'ndeki ikinci garanti skandalı
-
normal bir ülkede olsa hükümet düşürecek cinsten skandaldır. ama biz tabiki muz cumhuriyeti ile yönetilen şahsım devleti olduğumuz için hiçbir şey olmayı bırakın, birkaç bağımsız gazete dışında hiçbir yerde haber olmayacaktır. bağımsız olduğunu iddia eden youtuber gazetecileri de haber yapmayacaktır.
gelelim skandala... iktidarın “cebimizden kuruş çıkmadan yapıyoruz” diye pazarladığı osmangazi köprüsü’nde geçmeyen araçlar için verilen garantinin yanı sıra "güncel fiyat ile sözleşmede belirlenen fiyat arasındaki fark" da devlet tarafından karşılanıyor.
• osmangazi köprüsünün 1. sınıf araçlar için 2020 yılı tek yönlü güncellenmiş resmi ücreti kdv dahil 117,90, hariç ise 109,17 tl’dir.
• sözleşmeye göre 2020 yılında olması gereken ücret ise 247,80 tl’dir. bu durumda katkı payı 138,64 tl’dir. garanti edilen 40.000 araç için her halûkarda 138 tl tutarındaki katkı payı milli bütçeden işletmeciye ödenmektedir.
• ayrıca, geçmeyen her araç için de sözleşmeye göre güncellenen araç başı toplam ücret de (247,80 tl) işletmeciye ödenmektedir.
bunun nedeni ise, verilen geçiş garantisinin döviz cinsinden abd tüm kentsel tüketici fiyatları endeksine göre güncellenmesi. şimdi sorum ak yavşaklara: dolar kuru ile ilgili yorum yaptığımızda bu ülkede tl ile iş yapılıyor, dolarla hesap yapıp algı yapıyorsunuz diyorlardı ya; ne oldu lan şimdi? bu ülkenin para birimi tl değil mi? bu ülkede yapılan bir altyapı projesine geçiş garantisi veriyorsunuz, bir de bunu dolar üzerinden bir endekse göre yapıyorsunuz. yani dolar artarken, bir yandan da endeks artıyor. yemin ediyorum türev piyasası şu olayı görse diz çöker tövbe ister!
haberin devamı
ekşi itiraf
-
"babaların kız çocuklarına duydukları aşk" başlığındaki entrileri okuyunca farkına vardım da millet ne dert üstü murat üstü yetişmiş arkadaş. baba tarafından aşkla sevilmeler, el üstünde tutulmalar, pohpohlanmalar falan...
biz babamızdan böyle görmedik valla. sorumluluk, disiplin, çalışkanlık, mütevazilik, tutumluluk falan gibi şeyler gördük öğrendik sadece. yani biz aşkı babadan görmedik, aşkta hep babayı aldık.
osmanlıların fayton arkası yazıları
-
günümüzdeki araba arkası yazılarının retrospektif filtreden geçirilmiş halidir. muhtemel emsallerini neşretmek zor değildir:
• medreselim (entelektüel)
• o imdü yeniçeri (militarist)
• hatalıysam: tiz kellesi vurula (realist)
• tek rakibim hezarfen ahmet çelebi (postmodern)
• huzur islamda ( neo-klasik)
• padişahım çok yaşa (oportunist)
samsun'da şehre inen domuzu taşlayan insanlar
-
samsun'u düşman askeri işgal etse aynı tepkiyi vermez.
gs fb'yi kadıköy'de en son yendiğinde
-
uefa kupamız bile yoktu lan daha. *
karikatür dergisi alınan karanlık günler
-
yemin ediyorum gözlerim doldu. hayatımın en güzel günleri perşembe günlerini iple çekip penguen, uykusuz alıp aynı gün sabaha kadar okumaktı. yıllarca her sayısını biriktirdim. bazı yazılarda güldüm, bazılarında ağladım. karikatürist olmak umuduyla üniversite tercihimi istanbul'a yaptım. nafile. karikatürist olamadım ama bana çok şey kattı dergiler.
turhan selçuk'tan umut sarıkaya'ya hepsine hürmet ederim.