hesabın var mı? giriş yap

  • dedi bordo klavyeli ak-kefenli! gazze'ye gönüllü savaşçı göndereceğiz deseler anasının eteğinin altına saklanacak ilk kişi kendisi olacağından şüphem yok.

  • babam bir kaç gün önce vefat etti. acına mı yanarsın, ne oldu diye soranlara bilmem kaçıncı kere anlatmak zorunda kalışına mı, haber verilmesi gereken yüzlerce insana nasıl ulaşacağına mı derken en azından işin bu kadarını whatsapp'ın çözebileceğini düşündük, babamın, annemin, kardeşimin ve kendimin whatsapp hesabından durum mesajı olarak vefat haberini, cenazenin nereden kaldırılıp nereye defnedileceğini paylaştık.

    çok işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordum, çünkü ilk defa whatsapp durum mesajı paylaşmış oldum, işe yaradı. babamın yıllardır görmediğim arkadaşları, izmir'den, ankara'dan çıkıp geldiler, onlarca insanla, o sıkıntılı halde iken konuşmak zorunda kalmadık.

    kalitesiz insan olduk ama olsun yükümüz bir nebze hafifledi.

  • her sabah içinde bulunduğum durum.

    müthiş bir alışkanlık, öneririm.
    her sabah 5.30'da alarm kurmadan uyanabilen bir bünyeye sahibim.

    yüzümü yıkamamla beraber brezilya'dan getirilmiş, türk artisanlarca işlenmiş ristretto kokusu 5.35'e ayarlı espresso makinemden yükselip tüm evimi sarıyor. (nerede işlendiğini sormak isteyenler mesaj atabilir)

    hızlıca kahvemi içip koşu kıyafetlerimi giyip oturduğum özel güvenlikli sitenin yüksek duvarları arasında koşumu yaparken, bir yandan bloomberg'deki son haberleri dinliyorum kulaklığımda.

    35 dk civarı süren bu koşu esnasında gece piyasalarda ne olmuş bitmiş, kendimi update ediyorum.

    deneyin, siz de müptelası olacaksınız bu alışkanlığın.
    her şey kafada bitiyor, insanın biraz motivasyonunu yüksesdlsldakgkads..

    şaka şaka, gıpta ile baktığım insandır kendisi.

    bana gelecek olursak, ben sabah alarmı 18 defa snooze etmeden güne başlayamayan insanım :)

  • deney ve gözlemlere dayalı bilimsel bir cevap vermek gerekirse; bilmiyoruz.
    eldeki bilgiler ışığında muhtemel bir tahminde bulunmak gerekirse; ne yuttuysa o.

    karadelik dediğimiz şey sanki karşısına çıkan her şeyi yuttuğu halde asla dolmayan bir delikmiş gibi anlatılıyor ya da insanlarda böyle bir algı var. karadelik bir gök cismidir, yıldızlar, gezegenler gibi... yıldızlardan farkı ise kütle çekiminin inanılmaz derecede büyük olmasıdır. ortada akıl almaz bir durum yok, sadece doğanın önümüze çektiği bir set var.

    dünya üzerindeki bir cismin dünyanın kütle çekiminden kurtulabilmesi için gereken bir hız vardır. bu hıza kurtulma ya da kaçış hızı denir. yani bilimde ne kadar ilerde olursak olalım eğer ki teknolojimiz bir uydu kütlesini kaçış hızına ulaştıracak itme gücünü oluşturamasaydı yörüngeye uydu gönderemezdik.

    gelelim gözlemleme olayına; bir olayı gözlemlemek, takip etmek için farklı yollar var. en temeli bakmak. ama eğer göremiyorsanız bakmanın anlamı yoktur. görmek için gerekli olan temel koşul ise görmek istenilen cisimden gözlemciye ışık gelmesidir.

    şimdi işin esas noktasına geliyorum; bir karadeliğin kütle çekim kuvveti o kadar büyüktür ki belli bir yakınlığa geldikten sonra kaçış hızı ışık hızından daha büyük olur. bu yakınlığa olay ufku denir. yani olay ufkuna ulaşan hiçbir foton geri dönemez. bu da olay ufkunun gerisini hiçbir şekilde göremeyiz demektir. bu yüzden bilimsel yönteme dayalı beyanat veren herkes bu konu hakkında "bilmiyoruz." demek zorundadır. aksini söyleyen gözlem yapabildiğini kanıtlamalıdır.

    peki sırf biz gözlemleyemediğimiz için fizik kuralları çalışmayı bırakır mı? sırf biz göremediğimiz için karadelik tarafından yutulan maddelerin yok olduğu ya da başka bir evrene geçtiği fikri, hem de bilimsel yönteme göre kesinlikle bilemeyeceğimiz bir durumda, biraz fazla hayalperestlik gibi durmuyor mu?
    karadeliklerin varlıklarının tartışmalı oldukları dönemde, bir karadeliğin bir sistemi tamamen yutabileceği ve dışarıyla kesinlikle bağlantısı olmadığı için yutulan sistemin entropisinin yok olacağı, evrendeki toplam entropinin azalacağı yani termodinamiğin ikinci yasası olan ds/dt>=0 formülünü çiğneyeceği gerekçesiyle bilim adamlarının bir bölümü karadeliklerin varlıklarını inkar ettiler. sonrasında bu yasanın çiğnenmediği bulundu; hawking radyasyonu. buradan yapacağım çıkarım şu; insanlığın şimdiye kadar topladığı bilgiler, varlığının farkında olduğu yasalar ile çalışılmaya devam edildiği takdirde, her konuda, küçük adımlarla da olsa ilerleme kaydedilir. yok karadeliğin içinden girip evrenin başka bir köşesinden fırlandığı düşünülürse boş muhabbetten öteye gidilmez.

  • stefan zweig'ın harika kitabı. uzunluğu bakımından öykü dersek de sırıtmaz sanırım. tür olarak değil gerçi. biraz uzun tutulabilirdi illa ki, ancak aynı tadı o durumda verir miydi sorgulanır, bilinemez. bence vermezdi. bünyede direkt olarak satrancı profesyonel derecesinde iyi bilme ihtiyacı da hissettirir.

    bir de insanın gerçekten yalnızken, çaresizken, beyninin işleyişiyle ilgili olarak ne derece psikopatlaşabileceğini az biraz hayal edebiliriz bu eserle.

  • izlediğim en iyi romantik komedilerden biri. başından belli olsa bile hatunun kiminle olacağı tadı harikaydı filmin. keyifli bi seyirdi. zırlatıyor bide azıcık haberiniz ola.

  • yavrum z kuşağı zaten konuşarak iletişim kurmayı becerebilen bir kuşak değil ki. muhatabının yaşıyla alakası yok olayın.

    baştan sona anlamlı, özne-yüklem uyumu olan ve an az 10 kelime içeren bir cümleyi tek seferde kurabilen z kuşağı mensubu sayısı toplam 15 falandır.
    yormayın kendinizi böyle şeylerle kuzum.

    haydi tiktok'a, youtube'a falan devam edin siz.

    not: yspor

  • pastel boyandaki renk sayisi. sen kirmiziyla beyazi karistirip pembe yapmaya calisirken pembenin 3 tonu vardir bazilarinda. adil mi lan bu.