hesabın var mı? giriş yap

  • şaka gibi. enkazdan çıkan bir kıza mikrofon uzattı. kız kardeşim annem babam enkaz altında ama gelen giden ekip kimse yok dediği an mikrofonu kızdan çekerek oradan uzaklaştı. sen hayrola, oraya insanların dramını göstermeye mi gittin yoksa şikayet gelince iktidara yaranmak için kaçmaya mı? bu konuyu güncel tutalım. utanmaz kadın

  • "siyasetinizi ulkenizde yapin, bize bulasmayin" demektir. buna turk dusmanligi deyip kendisini dunyanin merkezinde gorenler yalnizca ve yalnizca siyaseti okumayi bilmeyenlerdir.

  • söğüşleyip sömürecek yiyici bir hatunu haketmiştir, o paranın piyasaya geçip ekonomiye renk katması için hadi ablalar....

  • '' bilinçli bir zihin, bilerek ve özenle bir bütünün parçası olmalıdır. tıpkı bir kayanın bilinçsiz olarak bütünün bir parçası olması gibi.'' cümlesi ile, şahsına duyduğum saygıyı, ölçülendirmekte zorlandığım yazar.

  • (bkz: fırsat maliyeti)

    aslında bu yaklaşım, söz konusu başlığın lafzıyla değil, ruhuyla değerlendirilmeli. konu içeriği spesifik anlamda "kitap" olarak belirlenince gündeme oturuyor. fakat temelde "hayatın nasıl yaşanması gerektiği," konusu besleyici kaynak.

    "kitap okumak" gibi kimlik inşası ve kişisel isnada vücut veren konularda, aykırı yaklaşımların en azından "değerlendirilebilir" olması, son dönemlerin yükselen anlayışı alanında oscar ödülüne aday olmasını sağlıyor.

    sosyal medyanın da etkisiyle zihinlerdeki rekabet ve farkındalık algısınının artmasıyla, her anı dolu dolu gelişimle geçirmenin yanında, "en yüksek verimi nasıl alırım," düşüncesi bonus olarak geliyor. emek-sonuç ilişkisini en avantajlı hale getirmeye çalışmak, kişinin kendisini bir nevi kurumsal şirket gibi yönetmesine sebep oluyor.

    fırsat maliyeti konusunun hayat bazında kayda değer ölçüde önemsenmeye başladığı bir gerçek. zaten kişinin kendisi üzerinde kontrol çabasının artması, diken üstünde bir yaşam ve huzursuzluk getirebiliyor. bunun giderek yaygınlaşacağını düşünüyorum. o nedenle meditasyon tarzı yaklaşımlar da buna paralel olarak artacaktır. kişinin kendini yakalaması ve gerçekleştirmesinde uygulanacak metotların doğruluğundan ziyade, bu yöndeki eğilimlerin artması bu konuda yeterli. ne var ki bu tür eğilimler de, kişinin kendisini gerçek anlamda dinleyebilmesi ve keşfedebilmesi odaklı olmak yerine, yine somut hayattaki verimini artırmaya yönelik olarak uygulanıyor. gerçek anlamda tatminkar yaşam farkındalığı yine gelişmiyor.

    konu temelini farzladıktan sonra esas noktaya gelirsek, evrendeki güzellikler, yani kitap okuma dışında geri kalan her şey, yanıltıcı bir anlatım. çünkü "kitap okumak" gibi belirli bir eylemden sonra, belirsiz, sonsuz bir alternatifin üstünlüğü ima ediliyor. ancak aslında sunulan alternatif o kadar da belirsiz değil. zira tamamıyla yaşamın geri kalanına hakim ve süper güçleriyle tüm alternatiflere erişebilecek bir zaman ve mekan düzleminde değiliz. en önemlisi bir düzen ve sistem içerisinde yaşıyoruz.

    bunun da ötesinde, hayata nasıl yaklaşmalı? epikuros gibi haz odaklı bir yaklaşımı ön kabul alırsak (ki bana göre yanlış değil; başlığın amacıyla da uyuşuyor), öncelikle nitelikli hazların belirlenmesi lazım. mesela hedonist olacağım derken, illüzyona uğramış hayat beklentilerine ulaşma hırsıyla, tam performans fayda odaklı yaklaşımı benimseyen insanlar var. sözlük'te de var bunlardan. hafif sıyırmışlığı fark edebiliyorsun. tamamıyla rekabet havasında yaşıyorlar, bildiğin arenada gladyatör gibiler. sonradan sonraya bu işin kendisini motivasyon belliyorlar. inanılmaz bir ruh hali.

    örneğin son zamanlarda her gün 1-2 satranç maçı yapıyorum internetten. toplam 1 saate yakın vakit alabiliyor. şimdi bu satranca harcadığım vakit nasıl düşünülmeli? hayatın içindeki hedef-haz-amaç-anlam-fayda gibi etkenleriyle beraber topluca bir değerlendirmede nasıl bir konuma oturtulmalı? aslında kitap okumak konusu da aynı bağlamda. kitabın içeriği, öğrettikleri, sağladığı somut gelişim ve manevi tatminlik gibi boyutlara hiç girmedim dikkat edin. konunun asıl patlak verdiğini düşündüğüm nokta açısından değerlendirdim sadece.

    bütün bunların cevabını vermek zor. fakat hayatı ve tatminlikleri belirli düzlemlere indirgemek doğru değil. estetik bir vücudun olur, insanların bakışlarından haz alırsın. beraber saçmalayabildiğin arkadaşlarını eve çağırıp amuda kalkma yarışması yaparsın, haz alırsın. ekşi sözlük'teki kolektif ruh hoşuna gider, takılmaktan haz alırsın. odanda akademik çalışmalara gömülürsün, yine haz alırsın. kısacası fırsat maliyetini hayatın her alanında işletmeye çalışmak pek sağlıklı bir ruh hali değil.

    eylemin kendisine bakınca, kitap okumak, hafif sikletleri çıkarırsan içeriktir, öğrenmektir. hayatın geri kalanına göre daha derin olabilir. bunu gereksiz düzeyde kitap romantizmi yapmak için söyleyenler de var ama buradaki asıl kastım kitap değil, bir şeylerin etraflıca öğrenilmesi, keşfedilmesi, düşünsel farkındalığa kavuşulması. bir arkadaşınla da kitap okur gibi konuşabilirsin. belki daha fazla fayda ve haz alabilirsin. ama kitabı kitap yapan, "kitap" kalıbı olmamalı. "o yaprakların kokusu var ya," hiç olmamalı. düşünür bir yazar var, adam bunun içinde, ifade ettiği bir şeyler var," sadeliği ve akılcılığıyla yaklaşılmalı.

    kitap okuyunca hayatı kenara atıp triplere girmek, diğer güzellikleri ve farkındalıkları peşinen yok saymak, ne kadar romantik bir bağnazlıksa; hayatın tamamen somutuna, faydacılığına, fırsat maliyetine yüksek ölçüde odaklanmak, araba alırken fiyat-performans hesaplar gibi yaşamak da bir o kadar hastalıklı yaklaşım.

  • kotun ve taytın altına ne giydiğiniz pek önemli değil. tayt varsa o kadar aşağılara bakan olmuyor kızlar.

  • f35 nedir ne değildir :

    para vererek başkasının uçağını kullanmaktan farksızdır. ortalarda dolaşan f16 yazılımı artık yerli geyiklerine kesinlikle aldırış etmeyin. uçaklara kendi yapımımız bir bomba eklemek istediğimiz zaman bile abd'den izin almalıyız. abd olmaz derse, kız kaçıran bile takamıyorsun uçağa. aksi takdirde bütün mekanik desteği kesmekle tehdit ediyor. şöyle ki ; pakistan'dan f16 eğitmeni istedik. pakistan olur dediği halde abd karşı çıktığı için pakistan eğitmen gönderemedi. adam ona bile karışıyor. abd istemese, f16'ları geçit törenlerinde bile uçuramayız. bunun adına bağımsızlık diyemezsiniz. böyle bir durumda yapılan yatırım da ölü yatırımdır. ilk uçuşunu 45 sene önce yapmış f16'da bile böyle bir durum söz konusuyken f35 işine girmek tam bir saçmalıktı zaten. türkiye'ye karşı, işid de dahil bütün terör tehditlerinin arkasında abd var. bu saddam döneminde de böyleydi.

    osman pamukoğlu ne diyor ;

    pkk'nın yöneticilerinin olduğu bölgeyi tespit ettik. öcalan da dahil bütün üst düzey yöneticiler orada. tam operasyona başlayacağız, operasyon yapacağımız yere alakasız bir bölgede bm helikopteri düşürülüyor. abd'den bir telefon geliyor ve hava operasyonunu yapmayın deniyor. ne alaka? hiçbir mantıklı açıklaması yok. bu olay 25 yıl önce olan olay. şimdi durum farklı mı? hayır. sen bu adamdan f35 alsan ne olacak almasan ne olacak. alsan da onun malı, almasan da onun malı.

    pkk, işid militanı mı bombalayacaksın f35'le diyeceğim -ki artık f16 ile bile pkk'lı vuramıyorsun "bizim orada askeri danışmanlarımız var" diyerek engel oluyorlar. eee? f35 ile 19 mayıs geçit törenleri mi düzenleyeceğiz?

    s400 nedir ne değildir :

    açık ara en iyi savunma sistemidir. bu sistemi neden aldığımıza gelirsek, abd bize senelerdir patriot savunma sistemini vermiyor. böyle bir ülkenin savunma sistemi olmaması zaten başlı başına bir skandal. çin'den alacaktık ve abd "alma, ben vereceğim" dedi. anlaşmayı iptal ettik fakat yine yan çizdiler. rusya ile anlaştık, anlaşma bitti ve şimdi bize çok cömert bir teklif sunmuşlar. eğer rusya ile olan anlaşmayı da iptal edersek, emin olun yine bir çomak sokup vermeyecekler. bu sefer rusya'yı da çin gibi küstüreceğimiz için hiçbir alternatifimiz kalmayacak. bu kadar önemli bizim için s400. asıl önemli nokta ise, s400'ün bir bataryası da ülkede yapılacak. bu da gelecek için çok önemli bir adım.

    şunu sakın unutmayın ; bize kıçı kırık bir tabancayı bile göndermeyi reddeden bir ülke abd. bu ülkenin ipiyle bundan sonra asla suya inilmemeli. ne solcusuyla, ne sağcısıyla. ecevit döneminde de bize ambargoyu uygulayan bunardı, sağcıların döneminde de bunlar. sürekli kazık attığı halde vazgeçilemeyen kanka gibi anasını satayım. her fırsatta sizi satar ama siz mal olduğunuzdan hep sineye çekersiniz.