hesabın var mı? giriş yap

  • cevap kağıdına ismen "avarel dalton" yazdıydım da dersane müdürü sonuç kağıdını evimize kadar getirmişti.
    tabi dersane müdürünün babam olması bu eve getiriş sürecinde daha etkili olabilir.

  • baştan sona etkileyici manzaralarla dolu eğlenceli bir film. kaykay sahnesi olağanüstüydü. izledikten sonra sırt çantanızı takıp kendinizi yollara vurma isteğiyle doluyorsunuz. sean penn'de rolüne acayip oturmuş.

  • lan tipsizliğimden midir, beceriksizliğimden mi bilmiyorum ama sadece bir kez denemedim. hani yanlış anlaşılmasın o da, bizim grubumuzda olan kız. ama arkadaşın kız arkadaşının arkadaşı, ilk defa görüyorum yani.

    bir gece kulübüne gittik, bir elimde bira var, arkadaşlardan biri de elime patlamış mısır tutuşturdu, "kıza ikram et, muhabbete gir" diyor. aldım mısırı elime, birayı bıraktım. boş elimle kıza dokundum, dönünce "mısır yer misin?" dedim ama kız müziğin etkisiyle duymadı, kulağına yaklaşıp tekrarladım, kız "istemiyorum sağol" diye haykırdı. mala bağladım sonra, elimdeki mısır paketini kıza doğru uzatıp kızı dürttüm paketle. kız yine "istemiyorum" dedi, bu sefer elini kolunu da sallıyordu. yüzündeki gülümseme de yitip gitmişti. dans ederken kıza sinsice yaklaşmaya çalıştım sonra, kız bir ceylan edasıyla kaçtı her seferinde ama.

    gecenin sonunda başka bir erkekle yiyişiyordu. beşiktaş evine yine puansız dönüyordu...

  • hiç beklenmedik şekilde karşılaşınca daha çok gülümseten detaylardır.

    haftalık dergilerimi almak için gittiğim gazete bayisinde dergilerimden birini raflarda bulmaya çalışırken bayinin küçük kızının dükkanın göz önünde olmayan bir yerinden dergiyi çıkartıp gülümseyerek getirmesi ve arkasından babasının yaptığı açıklama;

    -dergiler bu hafta erken geldi ve hemen satıldı, son bir tane kalınca "abi gelirse bulamaz" dedi arkaya sakladı.

    aynı adamın kardeşi de daha önce "siz sürekli alıyorsunuz bu dergiyi, belli ki seviyorsunuz" diyerek uykusuz cildi hediye etmişti. mahallede insanları gülümsetmeye odaklı, sempatik ve güleryüzlü bir ailenin dükkan sahibi olması da ayrıca güzel bir detay.

  • ekşi itiraf:

    1998 yılıydı galiba. internet yeni yayılıyordu. kaan ertem de email adresini paylaşmıştı. muhtemelen türkiye'de bunu yapan ilk karikatürist, tüm basın aleminde de üçüncü, dördüncü yazar filandır.

    neyse, ben de internet erişimi olan toy bir kekoydum. email'nin şifre hatırlatma butonuna tıkladım. galiba yahoo idi. şifre hatırlatma sorusu çıktı:

    - what is your favourite book?

    ben de cevap olarak leman yazdım ve tuttu. o zamanlar şifre hatırlatılınca yeni bir şifre verilmiyordu. mevcut şifre söyleniyordu. onu da gördüm ama neyse ki özel bir şeyi değildi. hesabına girdim. sadece birkaç email'e baktım. insanlar onu beüendiklerini yazmışlar. birkaç kişi de karikatür esprisi yollamış.

    ne yapıyorum lan ben diye pişman oldum tabii. hemen kendisine bir email yazıp şifre hatırlatma sorusundaki bu açığı, daha güvenli şifre için ne yapması gerektiğini falan yazdım ve "sizi çok seviyorum" diye bitirdim.

    hatta email gitmiş mi diye açıp bir daha adamın gelen kutusuna bakmış olabilirim. allah belamı versin.

    sonra ondan cevap geldi. bu açıkları bilmediğini, öğrendiğinin iyi olduğunu yazıp bana teşekkür etmiş.

    çok sevdiğim bir insandı ve bire bir biliyorum ki çok iyi bir insandı. allah ona rahmet eylesin. benim de taksiratımı affettsin.

  • merkel'in bir röportajı vardı; "evinizde yardımcınız var mı, kaç kişi" diye bir soru sordular.
    çok net hatırlıyorum "yardımcım yok, bütün işlerimizi eşimle birlikte yapıyoruz" diye cevap vermişti.
    "bu ceketi daha önce giymiştiniz" denildi, "ben devlet görevlisiyim, modacı değilim" dedi.
    bazı ülkelerin oldukları, geldikleri yeri anlamak adına inanılmaz bir röportajdı.
    bu da onun gibi, elbisenin fiyatı zerre anlam ifade etmez kendini bilen insanlar için.
    "itibarın tasarrufu olmaz" gibi sözler, lüks yaşam sevdası vs tamamen geri kalmış ülkelerde oluyor.

  • sadece insanlarda görülmüş bir hastalıktır. hemen her hayvanda yapılan incelemelerde, iltihaba rastlanmamıştır. hatta bunu insanın doğaya aykırı olarak iki ayak üzerine kalkmasına da bağlayanlar yok değil.

    edit: 7 yıl önce iltihap yazmasını bilmiyormuşum meğer...

    edit2: 2004 ten 2008 çıkınca 7 kalmadığını da yeni öğrendim.

    edit3 : 2004 ten 2008 çıkmaz.

  • çocukların karnı acıkmış, oyun oynamak istemişler. ne vardı biraz müsade etselerdi de kadını yeseydiler.

  • o değil de basketbolcularla beraber laylalooooooo diye sıçrayan ntv spikeri* bir şey alamayacak. yazık lan.