hesabın var mı? giriş yap

  • abi onüç yaş büyüktür. kızkardeş dört yaşlarındadır.
    baba ölür. ağabey küçük kızın gözünde dev gibi kocaman görünmektedir.
    küçük kız
    -abiiii
    -he güzelim
    -abiiiiiiiiiiiiiii
    -he bir tanem
    -babam öldü ya , ben artık sana baba desem olur dimiii ?
    -olmaz ben senin abinim bana baba diyemezsin..

    küçük kız gider arka odada saatlerce ağlar. babasız kaldığını o anda anlamıştır çünkü.
    yıllar sonra öğrenir ki ağabey de tuvalete gidip gizli gizli ağlamıştır.
    birbirlerine o günü anlattıkları zaman herşey yeniden yaşanır. o zaman yapmaları gereken şeyi bu kez yaparlar. birbirlerine sarılıp ağlarlar...

  • yabancı uyruklu nedir ya? sanki norveçli alman falan, düpedüz şuna mülteci desenize. anahaberlerde de durum aynı, mülteci suriler diyemiyorlar

  • merhaba, yine bir askerlik anısı ile karşınızdayım. bu satırları fethullahçı, sorosçu, sırp dölü ve yobaz olduğum için yazıyorum, arz ederim. kuş gribi ile tsk arasında nasıl bir bağlantı var demeyiniz, vardır. bunu aslında çifte standart, padişahlık gibi başlıklara da yazabilirdim. her yere uyar.

    bu kuş gribi hastalığı beni tavuktan daha doğrusu beyaz etten soğutmuştur. askerden geldikten sonra uzun süre tavuk ve yumurta yemedim. şöyle ki: aralık 2005-mayıs 2006 tarihleri arasında 307. kısa dönem olarak askerliğimi yaptım. sanırım 2005'in ekim kasım aylarında bu kuş gribi yine nüksetmişti. hal böyle olunca tavuk fiyatları dibe vurmuştu. üreticilerin elinde aşırı miktarda işlenmiş tavuk birikmişti. bunlar çöpe gidecekti ki üreticinin kara gün dostu tsk toplu alım yaparak depoları tavukla doldurmuştu. 26 günlük acemiliği saymıyorum, hava kuvvetleri karargahı'nda 130 gün askerlik yaptım. 130 kahvaltı boyunca yumurta çıktı. 130x2=260 öğün öğle ve akşam yemeği yedik. bu 260 öğünün ortalama 250'sinde tavuk ve hindi vardı.

    rütbeliler bizi rahatlatmak için bile bir açıklama yapmıyordu, ara ara mutfakta çalışanlar, temiz canım, pişince mikrop kalmaz, askere bir şey olmaz gibi önlemleri bizimle paylaşıyordu.

    peki sorun nerede? aynı dönemde ben karargah restoranında çalıştığım için biliyordum, yazılı bir emirle komuta mutfağına tavuk ve yumurta girmesi yasaktı. ikinci emre kadar. komutanlar bu süre içinde tavuklu hiçbir şey yemediler, tatlıları yumurtasız olanlardan yapıldı.

    madem kuş gribi tehlikesi komutanlar için vardı, mehmetçik için neden yoktu? mehmetçik tavuk yumurta yiyorsa komutanlar neden yemiyordu?

    bu sorunun cevabı türkiye'de tsk'nın konumunu, askerî vesayetin vatandaşa bakış açısını açık etmektedir:

    çünkü tsk mensupları hanedan mensubudur, vatandaşlar ise canları ile hanedanı yaşatan reaya. bu rejime tüm dünyada feodalite türkiye'de cumhuriyet denmektedir.

    afiyet olsun.

  • ulan şu dizinin çekildiği zamanlar o kadar güzeldi ki... her şey eskiden çok güzeldi be. ne sikindirik bir döneme denk geldik. 2014-2020 arası felaket amk. kepazelik.

  • nick bulmam lazim adlı troll'ün muharrem ince'nin miting başlıklarını ilk açan yazar olması durumudur.

    kendisi de bir troll olarak çoğu kişinin engelli listesinde olduğunu bildiği için, miting başlıklarını kendisi açarak sözlük ortamında muharrem ince'nin mitinglerine daha az entry girilmesini amaçlamaktadır.

    nick bulmam lazim adlı tipin başlıklarını engellerseniz muharrem ince'nin mitinginin başlığını da görmemiş oluyorsunuz.

    iyi düşünülmüş bir maaşlı yazar fikri ancak yemezler.

    (bkz: kekimi ye beni yeme)

    edit: nick bulmam lazim'ın engelini kaldırmak için buraya gidebilirsiniz. bunu belirtmemi isteyen eksi was here adlı susera teşekkürler.

  • 7.ay
    -zooooort zort zort zort haahahahahahahahaha
    -pıııııırttt pıt pıtı pıııııııııırrrrrrrrttttt ihihihihhii ay haldun yapma ahaha
    -zoborooooorrrkk bozooooooorrrrtttt ehehe bak ben sana demistim elenceli diye eheh yap yap
    -pırpırprırprırprırıttttt pıtıpıtııırıııırıırırırıttt ihihi ay ay ölücem pırrtt fıjjkkk plob. haldun?
    -ehehehahaahahah noldu canim?
    -altima sictim galiva.

  • sanırım üniversitenin amacını henüz kavrayamamıştır. boşa derse girdiğini söyleme sebebi, profesörün yoklama almamasıydı.

    türkiye'nin gelişmeme sebebi işte ne yazık ki bu zihniyet. gençliğin derse boşuna geldiğini düşünmesi çok acı.

    not: derse asistan olarak katıldım. konuyu benim mesleğim olarak algılamayın. sadece örnek vermek için söyledim yukarıdakileri. sabahın köründe başlayan bir ders değildi. 11.30'da başladı. hoca prensip gereği yoklama almıyor, dersine katılımı da inanılmaz fazla. sınıfta 110 öğrenci varsa, 90'ı kesinlikle dersine geliyor. öyle yorgun, argın, yaşlı birisi de değil. 45 yaşında profesör olmayı becermiş, mesleğini seven, sevdirmeye çalışan birisi. konu akademisyen değil. zaten yoklama almasa o sınıfı dolduramayacak kapasitedeyse, kürsüyü bırakması gerekiyor her görevlinin.

    gelelim üniversite öğrencisine, son 4 yılda yaptığım bir gözlem var. yeni öğrencilerin hepsi çok zeki ama tembel. üniversite öğrencisinin başarısızlık nedenleri başlığına da yazmıştım. akademik istekten yoksunlar. bu istek olmayınca haliyle akademisyenler rahatlıyor.

    azerbaycanlı bir öğrencinin türkiye'deki üniversite ve akademisyenlerle ilgili acımasız bir eleştirisi vardı, "türk öğrencilerinin bilimden anladığı isim yapmış 3-4 üniversiteden birisine gidip hiçbir şey öğrenmeden, ancak dersleri geçmek uğruna konuları ezberlemektir."

    bu söylediğim öğrenci zihin olarak üniversiteyi kavrayamadıysa, sıraları eskitmekten başka ne iş yapıyor?

    mustafa inan'ın hayat hikayesi bir bilim adamının romanında bu durum çok güzel açıklanmış oğuz atay bu durumu.

    "...efendim, bir bahçıvanın oğlu olan gauss, daha ilkokulda okurken kendini göstermiş. birg ün öğretmenleri yaramazlık yapan sınıfa bir ceza vermiş: birden yüze kadar sayıları toplayıp getirin bana, demiş. herkes hesap yapmış, sayfalar doldurmuş. gauss bir kaç dakika düşündükten sonra defterine bir satır yazıp hocaya uzatmış. 'nasıl olur canım' demiş öğretmen, 'senden akıllısı yok mu?' herhalde yokmuş. öğretmen bile bu kadar akıllı değilmiş. 'çok kolay öğretmenim,' demiş gauss, birden yüze kadar sayıları düşündüm: ilk sayı bir, son sayı yüz. toplamları 101 ediyor. sonra, baştan ve sondan iki sayıyı düşündüm: 2 ve 99. onların toplamı 101. sonra 3 ve 98, sonra 4 ve 97... hepsinin toplamı 101. bu 101'lerden ne kadar var? yüzün yarısı kadar. öyleyse 100/2 ile 101'i çarparım. istediğiniz toplam 5050 olmalı'. öğretmen şaşırdı; çünkü bu metod matematik dünyasında bilinmiyordu henüz. küçük gauss'un bulduğu yeni bir formüldü. 100 rakamıyerine 'n' sayısı konulursa, 1'den 'n'e kadar sayıların toplam formülü çıkıyordu ortaya n(n+1)/2. öğretmen ertesi gün gauss'a, bulabildiği en iyi matematik kitabını satın alarak hediye etti..."

    bu hikayenin adı ülkemizde eksik olan sistem diye devam ediyor kitapta. sonra ekliyor oğuz atay,

    "sistemi anlamak için" dedi profesör, "daha doğrusu, sistemin gerisindeki matematik düzeni anlamak için, formüllerin gerisindeki matematikçiyi, onun nasıl düşündüğünü sezmek gerekiyor. bunu öğretmiyorlar size; belki liseden sonra da öğretmiyorlar, hiç öğretmiyorlar. matematikçinin neden ve nasıl düşündüğünü hiçbir zaman bilmiyorsunuz belki. matematiği bir takım uzun ve yorucu işlemlerden ibaret gördüğünüz için de bilim çekici gelmiyor size. sayıların ve eski yunanca harflerin gerisinde canlı ilişkiler olduğunu sezemezseniz, sayılarla hayatın arasındaki ilişkiyi göremezseniz, matematik ve dolayısıyla fizik çalışmanın tek amacı sınıf geçmek olur"

  • her duş alışımda yaptığım iştir.
    bazen işi abartıp bilimsel tartışmalar yaptığım oluyor kendimi ne sanıyorsam artık. anlaşılan sıcak suyun verdiği rahatlık alkolün çeneye vurması ile aynı etkiye sahip.
    bu nedenle hiç 5 dk içinde duştan çıkmışlığım yok her seferinde karşımdaki hayali ikna etmek için uğraşıp dururken en az 15-20 dk duşta kalıyorum.

  • edit: yazdıklarımın yalan ve asılsız olduğunu söyleyenler var buyurun size kaynak
    ayrıca asılsız olduğunu söyleyen arkadaşlara da hodri meydan buyursunlar neye göre asılsız diyorlar kaynağını göstersinler.

    devlet tarafından hariri ailesine peşkeş çekilmiş milletin hakkıdır.
    1.kıyak:6.5 milyar dolara satıldı ama parası ödenmedi vade yapıldı.
    2.kıyak: satıldığında kasasında 2 milyar dolar vardı bu para hortumlandı. göz yumuldu
    3. kıyak: devlete özelleştirme bedelini ödemesi için özel bankalardan kredi kullandırıldı. devlet kefil oldu.
    4. kıyak: aldığı kredi ile devlete olan borcunu ödemedi parayı hortumladı göz yumuldu.
    5. kıyak. danıştay taşınmazların satışına yasak koymasına rağmen satılmasına göz yumuldu
    6.kıyak: 10 yılda 7 milyar dolar kar elde etti bu paradan borcu ödenmedi devlet göz yumdu.

    işte size telekomun kısa bir özeti.
    padişah'ım çok yaşa