hesabın var mı? giriş yap

  • aynisi almanya ve japonya'da da olan gelenek. almanya'da kek vs, japonya'da da sunum sirasinda tuketmek icin cerez ve japon tatlisi bekliyorlar. almanya'da sunum sonrasindaki her seyi kendin hazirladigin kucuk partiye arkadaslar da davet ediliyor. japonya'da sunum sonrasi, en azindan benim labimda, lab uyeleri parti duzenliyor, ama sunum icin atistirmaliklar her sunumda olsa da sunum sonrasindaki partinin her labda oldugunu zannetmiyorum.

    bu iki ulkede universitelerde gordugum diger ikramlar:
    almanya icin, kendi dogum gununde kek, bir projenin bitisinde ya da hayatindaki diger mutlu olaylarda yine kek.
    japonya icin, baska bir yere ( tatil, konferans vs) gidince ofis arkadaslarina tatli vs getirmen gerekiyor.

  • ulan sırf hüloğcuların kulağına "eski" geliyor diye şurası hakkında külliye demiyorlar mı...

    okullara da medrese deyin anasını satayım.

    16. yy. daki osmanlı'yı özlüyorsunuz anladık da, o iş böyle olmaz. millet 21. yy'da, uyanın artık. (uyanamadı)

  • her iki çocuk da birbirlerinden farklı olduklarını bilmezler.
    akılları fikirleri oyundadır.
    dünyayı bir panayır yeri zannederler.

    sonra büyürler. bu başlığı açanın yaptığı gibi kin ve nefret tohumlarını atmaya başlar toplum onların üzerine.
    fırsat buldukça birbirlerini ezmeye başlar o iki çocuk sonra.

  • en beğendiğim üç videoyla başlatmak isterim.

    1. alison gopnik: what do babies think? (bebekler ne düşünür?)
    sonuçta bebekler konuşamaz ve üç yaşında bir çocuğa ne düşündüğü soracak olursanız sihirli atlar ve doğum günleri ve bunun gibi şeyler hakkında güzel bir anlamsız monolog deryasıyla karşılaşırsınız. yani bu soruyu onlara gerçekten nasıl sorarız?
    meğersem işin sırrı brokoliymiş. öğrencilerimden biri olan betty rapacholi ve benim yaptığımız şey aslında bebeklere iki kase yiyecek vermekti: bir kase çiğ brokoli ve bir kase lezzetli balık krakeri. şimdi bütün bebekler, berkley'dekiler bile krakeri sever ve çiğ brokoliyi sevmez. (gülüşmeler) ama sonra betty'nin yaptığı iki kasedekinin de tadına bakmaktı. ve sonra sevip sevmediğini göstermek. yani bazen, krakeri sevmiş brokoliyi sevmemiş gibi davrandı bir bebek ya da başka bir mantıklı insanın yapacağı gibi. ama bazen de yaptığı küçük bir parça brokoli alıyor "hmmm brokoli, brokoliyi beğendim. hmmm" diyordu. ve sonra biraz kraker alıyor ve "ıyy, bööğh, kraker krakeri denedim. ıyy, iğrenç" diyordu. yani bebeklerinin istediğinin tam aksini istiyor gibi yapıyordu. bunu 15 ve 18 aylık bebeklerle beraber uyguladık. ve sonra elini bebeğe doğru açıyor "biraz verir misin?" diyor.

    türkçe altyazılı link

    2. ken robinson: how schools kill creativity (okullar yaratıcılığı nasıl bitirir?)
    geçenlerde harika bir hikaye duydum -- anlatmaya bayılıyorum -- resim dersindeki küçük bir kız hakkında. altı yaşında, en arkada oturmuş, resim yapan bir kız. ve öğretmenine soracak olursanız bu küçük kız derse hemen hemen hiç ilgi göstermiyordu. o gün hariç. o gün nedense bütün ilgisi yaptığı resimdeydi. öğretmenin ağzı açık kalmış tabii bu durum karşısında. kızın yanına yaklaşmış, ve sormuş, "ne çiziyorsun?" "tanrı'nın resmini çiziyorum", demiş kız. "ama hiç kimse tanrı'nın nasıl göründüğünü bilmiyor.", demiş öğretmen. "problem değil, bir dakika içinde bilecekler", demiş kız.

    türkçe altyazılı linki

    3. thomas hellum: the world's most boring television ... and why it's hilariously addictive (bkz: slow tv)
    bu karl. dokuzuncu sınıfta. pankart, “yarın okula biraz geç gideceğim.” diyor. saat 8'de okulda olması gerekiyor. o saat 9’da okula gitti fakat öğretmeninden bir uyarı almadı. çünkü öğretmen de programı izledi.

    türkçe altyazılı linki

  • "kocam çok iyi biridir, onunla bir problemim yok" dediğin adamı 2 yıl aldatmandan problemin kimde olduğunu anladık biz zaten.

    tanım : ruh hastası beyanı.

  • yaz günü terleyip buram buram tşk kokmak istemeyen erkektir. normaldir. normal olmayan beyaz slip donlarını ortası sararana kadar giyen necislerdir.

  • bence en iğrençleri salçalı (''salça kaynatıyorum, salçalandım, taze salça aldık'' vb) ve kan ağlamalı (''anavatan kan ağlıyor, kıbrıs kan ağlıyor, her yer kan ağlıyor'' vb) olanlardır.
    kusucam bi gün birisinin suratına. böyle iğrenç tabirler olur mu allah aşkına...

    vampirli bir fıkra vardı, biz lisedeyken çok anlatılırdı. hatırladığım kadarıyla şöyleydi;
    vampirlerin takıldığı bir bar var. her giren vampir, barmene diyor ''barmen bana koca bir bardak kan'' barmen veriyor. herkesin keyfi yerinde.
    sonra vampirin birisi, ''barmen bana bir bardak sıcak su'' diyor. herkes şaşırıyor. vampir dediğin kan içer sonuçta. ''hayırdır?'' diyorlar. bizim vampir cebinden kullanılmış bir ped çıkarıyor ve ''ben sallama içeceğim'' diyor.
    böyle tabirleri ne zaman duysam, aklıma bu iğrenç ötesi fıkra gelir.

    ya bence insanlar regl olduklarını söylemek zorunda değiller. gerçekten yani. kimse bilmek zorunda değil. saklanması gerekiyor demiyorum. ama bilinmesi de gerekmiyor. mutlaka söyleyeceksen ve regl oldum diyemiyorsan, ''hasta oldum'' falan de bari en azından. insanı vatandan, salçadan soğutmayın gözünüzü seveyim ya. içim kalktı yine.