ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
on yılda fark ortada
-
ayni kafayla yazacak olursak:
2001: 1 ekmek fiyati: 20 kurus
2011: 1 ekmek fiyati: 1 tl
2001: 1 litre benzin: 1 tl
2011: 1 litre benzin: 4 tl
2001: issizlik orani: %10.3
2011: issizlik orani: %11.0
2001: turkiye'den erisime engellenen web sitesi sayisi: 0
2011: turkiye'den erisime engellenen web sitesi sayisi: 8762
2001: diyanet butcesi: 302 milyon tl
2011: diyanet butcesi: 2 milyar 650 milyon tl (8 kat artmis, reklamda saglik ve egitim butcesinin 5 kat artmasiyla ovunuluyor)
2001: silah ruhsati yas siniri 21
2011: silah ruhsati yas siniri 18
2001: icki firmasi sponsorlu etkinliklerin yas siniri: 18
2011: icki firmasi sponsorlu etkinliklerin yas siniri: 24
2001: iktidar+cumhurbaskani tarafindan secilen anayasa mahkemesi uyeleri orani: %33
2011: iktidar+cumhurbaskani tarafindan secilen anayasa mahkemesi uyeleri orani: %68
2001: iktidar+cumhurbaskani tarafindan secilen hsyk uyeleri orani: %0
2011: iktidar+cumhurbaskani tarafindan secilen hsyk uyeleri orani: %28
leonardo dicaprio'nun oscar ödülünü unutması
-
o karambolde biri hacılamayıp tekrar kendisine geri geldiğine göre helal oscar'mış.
the wheel of time
-
ömrünüzün son demlerine kadar okumamanızı şiddetle önerdiğim fantastik seri. ömrünüzün son demlerine kadar bekleyin, çıkan diğer serileri okuyun, o serilere ait yeni çıkacak kitapları heyecanla bekleyin ve okuduklarınızdan zevk alın. bütün bu önerileri yapmamın nedeni bu seriyi sevmemem değil aksine böylesine mükemmel bir seri olduğu için nefret etmemdir. zira bu seriye başladıktan sonra diğer bütün seriler anlamsız, basit ve gereksiz gelecektir. diğer hiçbir seride aradığınızı bulamayacaksınız çünkü bir fantastik seriden beklentileriniz değişecektir. bu serinin azami 700 sayfalık kitaplarını okuduktan sonra 400-500 sayfalık kitaplar dişinizin kovuğuna yetmeyecektir malesef.
peki bu seriyi bu kadar iyi yapan nedir? ben herşeyden önce derinliği derim. yaratıcılık açısından bir tolkien olmuşmudur olmamıştır malesef fakat, bu söylediğime çok kızılacak belki ama anlatım, hikayenin işleyişi, karakter gelişimi bakımından tolkine'i duvardan duvara vurmuştur. bu seride adı geçen ülkelerin, toplumların geleneklerini, giyim tarzlarını, mizah anlayışlarını yönetim tarzlarını, sosyal yapılarını bilirsiniz. esas karakterlerin gelişimlerini en detaylı biçimde görürsünüz. bazı karakterler o kadar gerçekçidir ki onlardan nefret edersiniz. sokakta görseniz dövmek istersiniz. hatta o karakterlerin bölümlerini okumak istemezsiniz ama nedeni sıkıcılığından değil, tamamen o karakterleri tanımış olmanızdan ve bu tanışıklıktan kaynaklanan nefrettendir. yine de eninde sonunda okursunuz sinir olacağınızı bile bile. hatta bu nefret ettiğiniz karakterler sevdiğiniz karakterler tarafından ayar aldığında zevkten kaç köşe olacağınızı şaşırırsınız.
seriyi diğer serilerden ayıran bir diğer önemli özellik, ana hikayeyi sadece ana karakterler üzerinden yürütmemesidir. seride o kadar çok karakter var ki, hepsi aslında resmin bütününü oluştururlar. bu yüzden onlara yan karakterler diyemiyorum pek. kendinizi ana karakterleri bırakıp "ulan acaba ituralde ve bashere savaşsalar nasıl olurdu" diye düşünürken bulabilirsiniz.
bütün bu sebeplerden ve buraya yazmaya üşendiğim birçok sebepten ötürü bu seriye başladıktan sonra seri beğenmez olacaksınız. bu yüzden benim yaptığım hatayı yapmayıp, fantastik edebiyatta birçok seriyi zevk alarak ve beğenerek okumaya devam etmek istiyorsanız bu seriye 30-40 yıl daha başlamayın. ne zaman ki fantastik edebiyattan soğumaya başladınız işte o zaman bu seriye başlama vakti gelmiştir.
ilk maaşla yapılanlar
-
ağustos 1997, kaç lira aldığımı hatırlamıyorum ama bilgisayarımın belleğini 16 mb'den -o zamanlar ev bilgisayarlarında pek bulunmayan bir miktar olan- 64 mb'a çıkarmış, sonra da onlarca internet explorer penceresi açıp windows'un hâlâ düzgün çalıştığını görerek zevke gelmiştim (maldım evet).
abd ile savaşacağız yokum diyen ülkeyi terk etsin
-
amk sayenizde turistik vize bile vermiyolar artık. gidin demesi kolay. şöyle ne bileyim bir iskandinav ülkesi pasaportu verdiniz de biz mi gitmedik?
ali ağaoğlu'nun eski kız arkadaşının açıklamaları
-
her an gidebilecek olduğu düşüncesi olmasa o mala mülke kazık çakabilse ali ağaoğlu'na katlanmaya devam edecek demek. kadın pisliğin teki.
türkiye'nin en kebap üç mesleği
-
1. yetenek sizsiniz jüriliği
2. o ses türkiye jüriliği
3. alp kırşanlık
fatih terim'in rüştü reçber'e yazdığı mektup
-
rüştü'nün günlük hayatında kullandığı kelime sayısını ti'ye alan adamın konuşurken karşısındaki insanı kanser eden biri olması ironik. köşeyi başkalarının yazdığını ima eden bu mektubun da kendisinin elinden çıkmadığı oldukça aşikar, bu da ironinin katmerlisi.
alttan alta edilen tehditler, seni biliyoruzlar mektubu yazan kişinin terim'i iyi tanıdığının ve işini iyi yaptığının göstergesi.
yasal yollara başvuracakmış, birini istifaya çağırmak hangi yasada suçtur acep?
çocukken babanın işyerine gitmek
-
çok büyük bir olaydı bu...
babam sirkeci'de bir atölyede çalışıyordu. annem kardeşimle beni alır, trene binerdik, tren cankurtaranla sirkeci arasından geçerken kız kulesini görmeye çalışırdım her defasında. sirkeci desen ana baba günü. kaybolacağım diye ödüm kopar annemin elini sıkıca tutardım. mısır çarşına uğrar, kuşlara yem atardık. babam bizi çakmakçılar yokuşunda karşılardı. atölyede çorap yapıyorlar. her yer kutular, ayak şablonları, çorap ütüleri, kumaşlarla kaplı. kendine has bir kokusu var hanın. çay içilen markalara bayılır, bir tanesini mutlaka cebime atıp eve getirirdim. mavi ya da kırmızı fark etmezdi. bizde iş yapacağız diye tuttururduk, çorapları kopçalama ya da kutuları sayma gibi görevler verirlerdi başlarından savmak için. sonra öğlen oldu mu, şimdilerde asla aynı tadı bulamadığım dönerlerimizi yerdik. uykumuz gelirdi bir vakit sonra. yere karton kutular serip üzerlerine örtücek yumuşak yastıklardan bulurdu hep babam. o makine seslerinin arasında uyumanın verdiği huzuru unutamam.uyandığımızda da atölyedeki ablalar bez bebek yapmış olurlardı bize.içi kırpık dolu renkli küçük bebekler, eve gidince düğmelerden göz ve yünden saç yapardı annem...
güzeldi,çok güzeldi
hasan tahsin
-
1888 yılında selanik te doğan hasan tahsin eğitimini şemsi efendi okulundan sonra selanik feyziye mektebi nde bitirmişti. okulun o sıradaki müdürü gelecekte osmanlı maliye nazırı olacak cavid bey di. hasan tahsin daha sonra istanbul a gelecek kendisi gibi selanikli olan cavid bey den büyük yardım görecekti. hasan tahsin , 1908 yılında ittihat ve terakki tarafından öğrenim görmesi için paris e felsefe okumaya gönderilmiş dönüşünde parti içinde etkin rol almıştı. teşkilat-ı mahsusa da yani osmanlı istihbaratında çalıştı. onu teşkilata sokan yine hemşehrisi olan selanikli nazım bey di. istihbaratçılığı sırasında en önemli görevi biri türk düşmanı iki ingilizi ortadan kaldırmaktı. balkan komitesi başkanı edward buxton ile kardeşi leland balkan devletlerini ingiltere nin yanında savaşa gimek için razı etmeye çalışıyorlardu. bu komite daha önce balkan devletlerini osmanlı ya karşı kışkırtmıştı.hasan tahsin, bükreş te buxton lara ateş açtı. leland hafif yaralandı, edward yara almadan kurtuldu. 1917 yılında isviçre ye giden hasan tahsin ittihatçı karşıtı çevrelerle görüştüğü için dönüşünde teşkilat tarafından ticaret bahanesiyle izmir e sürgüne gönderildi. 11 kasım 1918 de hukuk-u beşer isimli gazeteyi yayınlamaya başladı. iki defa kapatılınca sulh ve selamat adlı gazeteyi çıkarttı. izmir de özelikle levantenler ve yabancı iş adamlarıyla oldukça yakın ilişkiler kuran hasan tahsin in geçmişi tam bir muamma olmakla birlikte hakkında net ve ciddi bir araştırma yapılmamıştır.
ido tatlıses
-
asıl adı ibrahimmiş. ido ise ibrahim ve deryanın birleşimiymiş. her şeyi anladık da sonundaki o harfini çözemedim.
edit. o da oğlu demekmiş. kızı olsa demek idk olacaktı.
bıyık modası
-
üniversite öğrencilerinde iyice patlak vermiş modadır.
kadir has üniversitesi'nde okuyorum gördüğüm erkekler ''iphonelu yeniçeri''ye evrilmiş durumda.