hesabın var mı? giriş yap

  • ilkokulda yapmayı seven arkadaşlarım vardı ama ben sıkıcı bulurdum. roman ya da çizgi roman okumak çok daha cazip gelirdi. bu konuda iki tane istisna olmuştu. bunlardan ilki bilgisayar ansiklopedisi. ilkokulda bilgisayarımın olmadığı dönem ilaç gibi gelmişti (bkz: bilgisayar ansiklopedisi/@ssg). diğeri ise ismini doğru mu hatırlıyorum bilmiyorum ama "resimli dünya ansiklopedisi" diye bir şeydi. kapağında profilden zenci kız silüeti gibi bir şeyler vardı. bu ansiklopedide yazıdan çok fotoğraf vardı dünyanın her ülkesinden çekilmiş. işte bu ansiklopedinin fotoğraflarına hayrandım. internet gibi imkanların yokluğunda dünyanın bilmediğim yerlerinde bilmediğim hayatları görebiliyor olmak şahane bir tecrübeydi. tv'de gördüklerimizden daha gerçek hayatları resmediyor gibiydi.

    insan hatırlamaya çalışınca kendiyle ilgili ne kadar çok şey öğreniyor. başta sadece ansiklopedi okumayı sıkıcı bulduğumu yazacaktım istisnaları sonradan hatırladım.

  • bütün yandaşların vergisini affet, halkın tüketimlerine fahiş vergiler koyup milletin kaçağa yönelmesine sebep ol.. sonra da ağla. ne ala dünya birader.

    not: kahveci muhalif bi de yani.

  • 8 kelimeden oluşur.

    erdoğan'ın "mısır olaylarının arkasında israil var" açıklaması ap tarafından israil dışişleri bakanlığı basın sözcüsüne soruluyor, verilen cevap şu: "bu üzerine yorum yapmaya değmeyecek o açıklamalardan biri". off anam off. ortadoğunun liderine bak sen hele..

    http://www.hurriyet.com.tr/planet/24556467.asp

    edit: genç şakirtler rahatsız! gg diye ispiklemişler lan.

  • recep tayyip erdoğan 23 mayıs 2014 tarihli ak parti genişletilmiş il başkanları toplantısı’nda "polis eli kolu bağlı mı kalacak, bir şey yapmayacak mı? nasıl sabrediyorlar anlayamıyorum." diyerek vuran ve vuracak polislerin yanında olduğunu bir kez daha gösterdi. resmi bir vur emri de denilebilir.

  • hiç bir zaman hiç kimsenin sonsuz aşkı olamayacağını anlamak kadar koymaz adama...

    evlenmek kolay. sevmek de zor değil. ama sevilmek... işte onu bilemezsin.

  • babamın anneme verdiği hediyedir.

    annem sürpriz yumurta delisi bir kadın. özellikle araba falan çıkınca çok seviniyor ve yapıp ounamaya başlıyor. hevesi geçince de bir süre oraya buraya koyup teşhir ediyor.
    babam evlilik yıldönümlerinde anneme sürpriz yumurta aldı. üzerindeki jelatini usulca açtı, yumurtayı zedelemeden ayırdı kutusunun içindeki oyuncağı çıkartıp içine birbirine sarılmış dişi erkek kolye koydu.
    akşam yemeğinde anneme bir çiçek ve sürpriz yumurtayı verdi*
    annem önce yumurtayı her zaman yaptığı gibi salladı, oyuncak araba mıydı acaba? telaşla içini açtı, (bir yandan da çikolatasını yiyyor) sürprizi görünce:

    - aaaaayyyy kemaaaaaalll!!! *

    edit: babam vefat etti dostlar.
    annem o hediyeyi aldığı günden beri boynundan hiç çıkartmadı.
    bu entry'i 5 yıl önce yazmışım. hay allah... hay allah...

  • mükemmel bir bilim adamı olmasına karşın oldukça da kindar birisiymiş. yaşantısı boyunca atıştığı bilim adamlarına kin besleyerek ve bir çocuk gibi küserek geçirmiş. kendisiyle en çok kapışanların arasında şüphesiz ki (bkz: robert hooke) gelir. (bkz: gottfried wilhelm von leibniz) ile türev inegral konusunda kapışmış ve newton çevresini de kullanarak leibniz'i madara etmiş hatta nerdeyse leibniz'in yalancı damgası yemesine neden olmuştur. (bkz: johann bernoulli) de matematikte newton'un zekasına meydan okumuş, sorulardan birisinin önceden leibniz tarafından çözülen fakat açıklanmayan ve bir tane de kimsenin çözemediği iki matematik sorusu göndermiştir. bu iki sorunun cevabı yaklaşık üç ay sonra bir bilim makalesinde isimsiz olarak yayınlanmış bunun üzerine bernoulli; newton çözmeyi başardı, aslanı pençe izinden tanırım demek zorunda kalmıştır. fakat newton'un gazabından en çok etkilenen bilim adamları değil yine çok zeki bir adam olan fakat bu zekasını kalpazanlıkta kullanan (bkz: william chaloner) olmuştur. newton darphane müdür yardımcısı olduğu sıralarda kalpazanlığı zevk ve zeka gösterisi için yapan bu adam paraların iyileştirilmesi için meclise fikir önermesine bulunması bardağı taşıran son damla olmuştur. newton kendisinin bir numaralı düşmanı olarak belirtmiş, bunun üzerine chaloner "şu yaşlı köpek" diyerek newton'u alaya almış, aşağılamıştır. bunun üzerine newton bu adamı astırmaya yemin etmiştir. aylarca hafiyeler tutmuş, yan kesiciler, dolandırıcılarla konuşmuş hatta bizzat kılık değiştirerek chaloner'in açığını aramıştır. akıllı rakibine karşı pek bişey bulamayınca yasaları kendine biraz yontmuş, chaloner'i nedensiz yere tutuklatıp hapse attırmıştır. hapse üç tane anlaştığı suçluyu yerleştirerek chaloner'in ağzından bilgiler aldırmıştır ve bu üç suçlunun tanıklığında chaloner'i astırma kararı çıkmıştır. kaderin işine bakın ki chaloner'in tek kurtuluş ümidi newton'dan geçmektedir. bu nedenle chaloner newton'a bir mektup yazarak kendisinden af dilemiştir. fakat cevap asılana kadar gelmemiştir. konu hakkında son sözü newton söylemiştir: "suçlular da, köpekler gibi, daima kusmuklarına geri dönerler"

    sözün özü newton keskin zekasını bilim dünyasını aydınlatırken aynı zamanda rakiplerini mahvetmek için çekinmeden kullanmıştır.

    kaynak: gale e. christianson-isaac newton