hesabın var mı? giriş yap

  • büyükşehirlerden birinin ilçesinde filyasyon yapan bir sağlık çalışanıyım. umreden gelen zorunlu karantinaya alınmayan sadece karantina formu imzalatılıp eve gönderilen umreden gelen vatandaşlar pozitifleşmeye başladı. pozitifleşmesi sıkıntı değil ama malesef çoğu yalan söylüyor. kim kaldı evinizde diyorsun kimseyi söylemiyor, harfi harfine uyduk diyorlar kurallara. sonra bi öğreniyorsun 40 kişi gelmiş öpüşülmüş koklaşılmış beraber aynı evde kalınmış. biz bunu nasıl öğreniyoruz. temas ettiği kişilerin testleri pozitif çıkıyor ve temaslıları umreden dönen şunu ziyarete gitmiştik diyorlar. velhasıl yalan söylemeyin ey müslümanlar bir başkası sizin yüzünüzden hasta olur ve ölürse katil olursunuz. artık alıştık umreden dönenlerin yakınlarını çapraz sorguya çekiyoruz. misal umreden dönen kaynanaysa geline odaklanıyoruz. taktik geliştirmek zorunda kaldık yahu.

  • karacıların komutanı tatbikat sırasında bir asker çağırmış. asker:
    - "emret komutanım" diyerek yanına gitmiş.
    komutanı yere yatmasını istemiş. daha sonra da bir tanka askerin üzerinden geçmesi için emir vermiş. asker kılını bile kıpırdatmadan yattığı yerde beklemiş ve malumunuz ezilmiş. komutan diğerlerine dönerek:
    - "işte cesaret" demiş.

    havacıların komutanı bir asker çağırmış. asker:
    - "emret komutanım" diyerek komutanının yanına gitmiş.
    komutanı helikoptere binmesini emretmiş. asker helikoptere binmiş ve havalanmış. daha sonra komutanı askere aşağıya paraşütsüz atlamasını emretmiş, asker de emre itaat etmiş ve atlamış. yere çakılmış ve can vermiş. komutan da diğerlerine dönerek:
    -"işte cesaret" demiş.

    sıra gelmiş denizci komutana. denizci komutan askerini çağırmış. asker çakı gibi hazır ola geçmiş ve;
    -"emret komutanım" demiş. komutan;
    -"derhal denize atla ve 10 dakika yüzeye çıkma" demiş.
    asker;
    -"hadi len" demiş. komutan diğer komutanlara dönerek:
    -"işte asıl cesaret bu" demiş.

    ....................

    asıl cesaret ülkede yaşananlara, zulümlere, zamlara, yolsuzluklara, haksızlıklara katlanarak yavaş yavaş ölüp yok olmak değil; halkın düzenini bozup kendi düzenini sağlayanlara "hadi len" diyebilmektir.

  • belki de bir insanin hayatindaki en guzel yillardir.

    -belli bir olgunluga erismissinizdir.

    -is hayatinda belli bir tecrube kazandiginiz icin itilip kakilma ihtimaliniz dusuktur.

    -artik insanlara "hayir" demeyi ogrenmissinizdir, sizden her istenen seyi yapmak zorunda olmadiginizi kavramissinizdir.

    -bazi deneyimler yasadiginiz icin hayattan ne istediginizi az cok kavramissinizdir. onlu ve yirmili yaslarda yasanan arayislar buyuk olcude son bulmustur.

    -yillardir calisiyor oldugunuzdan dolayi gelir duzeyiniz belli bir seviyeye gelmistir ve artik "fakir" degilsinizdir. istisnalar olsa da hayat standardiniz onlu ve yirmili yaslara gore daha iyidir.

    -iliskileriniz daha oturaklidir. hayatinizda tutmak istediklerinizi tutar, hayatinizdan cikartmak istediklerinizi cikartirsiniz. onceki yaslardaki sosyal endiseler azalmistir.

    -hayatin getirdigi belli bir umursamazlik oldugu icin "insanlar ne der" seklinde endiseleriniz minimal duzeye inmistir. hayatinizi nasil yasamak istiyorsaniz oyle yasarsiniz.

    -ask hayatinda da yasadiginiz tecrubelerden dolayi ne istediginizi biliyorsunuzdur ve drama onceki yaslara gore daha eksiktir.

    -deneme yanilmalar surecinden sonra hayatta aldiginiz zevkler daha rafine hale gelmistir.

    -futbol, siyaset gibi konularda fanatikliginiz ortadan kalmistir veya buyuk olcude azalmistir. bunlari eskisi kadar umursamamaya baslarsiniz.

    -sagliginiz henuz dususe gecmemistir ve hala enerjiniz devam etmektedir. zaten yukarida saydigim maddelerin cogu otuzlu yaslarin onlu ve yirmili yaslara gore olan avantajiydi ama bu madde otuzlularin kirkli, ellili ve atmislilara olan avantaji.

    otuzlu yillar hayati toplumun degil de kendinizin istedigi gibi yasamak icin belki de en buyuk ve en son sanstir. sagliginizi, enerjinizi, gencliginizi tam anlamda kaybetmediginiz, ama ayni zamanda ne istediginizi bildiginiz, daha stabil bir hayata sahip oldugunuz, kariyerinizin ve para durumunuzun daha iyi oldugu yillardir. bundan iyisi ne olabilir ki? oregon olabilir ama onun yeri ayri.

    not: tabi ki her sey gibi bunun da istisnalari olabilir. mesela bir insan otuzunda sagligini kaybetmis olabilir veya hayatinda isler tepetakla olmus olabilir. burada bahsettigim ortalamaya vurunca ortaya cikan genel sonuc.

  • takımın trabzonspor hakkında tek bir entrym yokken beni bu başlığa yazmaya iten şey nedir bilmiyorum.

    ersun hoca takımın başına geçmiş, takım ligde ve avrupada iyi sonuçlar alıyoruz, iki maç kazanınca tüm trabzonsporlularda olduğu gibi erken gelen "lan acaba bu sene şampiyon olur muyuz?" düşüncesi, sırada beşiktaş maçı, hakederek kaybediyoruz, "en azından beşiktaşa yenildik" tesellisi hakim oluyor. biz olamazsak siz olun şampiyon, daha şimdiden hakettiniz. ruhunuz güzel, takımınız güzel, kaleciniz forvetiniz güzel, teknik direktörünüz şahane, bi tek başkanı çözemedim ama diğerlerinden iyidir kanaatimce.

    ruşen amcanın oğlu sedat'ın güzel ve başarılı nişanlısı gibisin beşiktaş, herkes taktir ediyor, ben sedat'ı kıskanıyorum..

  • içinde izmir, ankara gibi fen liselerini göremeyince pençelerini göstermiş sayısalcıları görmemizi sağlayan liste. noooldu bebiş, 4 sene boyunca gömüldüğün kitaplar ağırına mı gitti?

    hayatında ders çalışmak ve bitirme projesinden bir ihtimal tübitak'a gitmek ve daha da düşük bir ihtimal bilim olimpiyatlarına katılmak dışında hiçbir, altını çiziyorum, hiçbir bok yapmayan eğitim kurumları olan fen liseleri listeye girmeyince hemen ağlamalar başlamış. neye göre 'en iyi' liste? öss başarısı mı? okay o zaman, yazın, izmir fen ankara fen bilmemne fen... öss başarısı bir iyilik göstergesi midir peki? tek bir örnek vereceğim, sonra sonsuza kadar susacaksınız.

    robert koleji, amerikan sistemi temelli bir okuldur. hiç bir fen lisesinin yapamadığı ingilzce eğitimi zaten hazırlıktan halleder. bu güne kadar ingilizce eğitimini beğendiğim iki okul var zaten ülkede, biri robert, diğeri de kadıköy anadolu. diğerleri what is your name çünkü. neyse devam edelim, bu amerikan sisteminde şöyle bir güzellik var, 'free market' aga. muazzam bir seçmeli ders yelpazesi var. hani fen liselerinde resim ve müzik hocası dahi olmadığı için size zorla seçtirilen astronomi dersi ve akabinde fizik hocasının gelip fizik anlatması gibi dramatik ötesi öss mantığı var ya, hah, adamlar sanat tarihi görüyor abi. hem de öyle böyle değil, baya derinlemesine görüyor. hani sen tarih öncesi devirlerle ilgilis adece 'dimir çiği tinç çiği brinz çiği' diyosun ya, adam derste neolitik işliyor neolitik, sen neolitiğin ne olduğunu bile bilmiyor olabilirsin zira öss'de çıkmıyor.

    her şeyi geçtim, bakın her ama her şeyi geçtim, bu okulda mezun olabilmek için 50 saatlik gönüllü bir faaliyet yapmanız gerekiyor ve okul maddi olarak size tam destek. neden? sorumlu vatandaş olabilmeniz için yapmışlar böyle bir programı. ister ilk seneniz ister son seneniz olsun, bir grup öğrenci bir araya gelip ister kendisi bir proje başlatıyor, örneği doğuda bir okula kütüphane kurmak gibi, isterlerse de bir stk'da gönüllülük yapıyorlar. 50 saat. bir fen lisesi öğrencisi hayatı boyunca kaç saat gönüllülük yapmıştır sizce? 'ama onlar da bilim adamı olup topluma katkı sağlıyorlar' demeyin, saç diplerimle gülerim.

    ısrarla ve ısrarla (bkz: #34129936)

    hala gelmiş izmir fen, ankara fen diyen var. yahu yurdunda tesbihli şalvarlı adamların baskıyla namaz kıldırdığı okula türkiye'nin en iyi okullarından biri diyorsunuz ya, nasıl dramsınız size anlatamam =)

    şiştim, yemin ederim şiştim sizin bu öss beyinlerinizden be.

  • ekmegin yagli kisminin yere bakarak dusme olasiligi yerdeki halinin degeriyle dogru orantilidir

  • simdi kendisinin cikip özür dilemesi filan cidden güzel bir davranis da, bence hicbir degeri yok. neden? cünkü serdar ortac o zaman da konjonktüre ayak uyduran bi insanmis, simdi de öyle. herkes kürt acilimi, kimlikler kardesligi derken buna karsi bir söz söylemesi beklenemez heralde. yine duruma ayak uydurur, rüzgar ne yöne esiyorsa o yönde hareket eder.

    ayrica kendisi 90larin ikinci yarisi sonrasinda türk gencliginin zeka gerilemesinden birinci dereceden sorumlu tutulmali bence. bir düsündüm de etiler eglence kültürünün yayginlasmasi (eller havaya?) -ki röportajda bu serdar ortac'a dayandiriliyor- ve televolelerin, magazinlerin patlamasi da es zamanli hadiseler.

  • "hanedanın erkek üyelerine ülkeye dönüş yasağı 1974'te kalkmasına rağmen türkiye'yi ilk kez annesinin ısrarıyla 1985'te ziyaret eden osmanoğlu, sonrasında her yıl düzenli olarak türkiye'ye geldiğini ancak yerleşmeyi hiç düşünmediğini ifade etmişti"

    ulan hale bak, atasının torunu bile atasının topraklarında yaşamak istemiyor, sonra biz gidelim deyince vatan haini oluyoruz.