hesabın var mı? giriş yap

  • bir önceki gün gelen misafir pasta getirmiştir. e koca pasta bu, haliyle artar. sabah erken kalkmışımdır, dolapta kaale alınır türden bir gıda bulamamışımdır. haliyle pasta keserim, yerim. meğerse gürültüye anne uyanmıştır, mutfağa girer:

    anne:
    - aa oğlum napıyosun sabah sabah?
    aklı sıra komik ben:
    - ekmek bulamadım pasta yiyorum, ıhı ıhı.
    anne:
    - iyi de oğlum makarnadır orda kastedilen pasta, yanlış çevrilmiş türkçeye.
    ben:
    - ...

    ben sözlükten böyle ayar almış değilim yau.

  • ilkokulda arkadaşım özcan, dayısının dükkanından beş tane imitasyon yüzük getirmiş ve sınıfa dağıtmak istemişti. sınıfın tüm kızları yüzüklere bayıldık. hepimiz atladık. kura çekilmek durumunda kaldı ve bakın allah'ın işine ki kura sonucunda o beş yüzük sınıfın en güzel beş kızına gitti. ben ise kuraya girememişim bile. listeden ismim silinmiş. ihtimal ki özcan silmiştir. siz tanımazsınız özcan'ı. iyi çocuktu. en azından benim yanımda silmedi ismimi.

    çalıştığım okuldaki 7 senelik zümre arkadaşım adımı hala bilmiyor. sürekli yanlış söylüyor. ancak sene başında gelen manolya hanımın ismini 34 dakika içinde ezberledi. öğretmenler odasında masanın bir ucundan öbür ucuna "manolya hanım! nasılsınız? simit ister misiniz?" diye bağırdı geçen. ben araya girdim. "ben isterim mehmet hocam" dedim. "aaaa tabii, buyrun arzu hocam" dedi. ismim arzu değil. ama yine de iyi hocadır mehmet hoca. siz tanımazsınız. bana simitini verdi.

    üniversitede hangi erkekten vize-final notu istediysem ya reddedildim ya da karşılığında yemek ısmarlamak zorunda bırakıldım. ben de en son baktım, son paramla da gidip adamlara pizza alır hale gelmişim, gittim notları hep efsun'dan istedim. sınıftaki erkeklerin hepsi istisnasız tüm notları efsun'a verirdi. efsun'un lacivert gözleri vardı. siz tanımazsınız. sayesinde çok not topladım. iyi kızdı.

    bavulumu her zaman kendim taşırım. toplu taşımada her zaman ayakta dururum, genelde yanımdaki hanımefendilere yer verilir. kızlı-erkekli ortamlarda her zaman benim değil etrafımdaki kızların anlattıkları dinlenir. öz be öz biyolojik annem, seneler önce: "anne ya şu resimdeki kız güzel mi sence" diye soru yönelttiğim zaman: "yok be. sen bile daha güzelsin" demiş biridir.

    ki siz annemi tanımazsınız. iyi kadındır annem. bana sevdiğim yemekleri yapıyor.

    düzeltme: harf hataları.

  • kucuk bir cocukken kendi muzik setim olsun die biriktirdigim kuponlar sonrasi bana yapilmis en kotu sey. seneler sonra bu basliga raslamam gercekten beni duygulandirdi. kucuk bir cocukken icimde kalan herseyi haykirmak istiyorum. bu nasil bir insanliktir arkadas! kucuk bir cocugun hayalleriyle boylemi oynanir? ben o kadar kupon biriktirdim sonra birkac defa da yaysat bayisine gidip urunu almak bi ton bekledim ama nafile. baktim olacak gibi degil babama soyledim alsin diye. ayni gun babam yuzunde bir tebehsum ile "aldim oglum" die eve geldi. "ee baba nerede peki koca muzik setim?" diye herecanla sordum ve babamin ise gidip gelirken icine gazete evrak koyupdugu i$ cantasinin icinde olgunu ogrendim. ve yikildim. hayatimda gordugum en kucuk muzik setiydi. birden reklamlarini anmsadim, yanip sonen isiklar icinde 20 30 kisnin bir arada dans ettigi reklam. olmazdi yapilmazdi boyle birsey ! allahsiz dolandiricilar !! daha fazla yazmak istemiyorum su an gozlerimden resmen yas geldi.

  • fatura ödenmediğinde yada modem koptuğunda "kabloda kalan interneti kullanan" mail servisi.

    edit: böyle kabloyu bir uçtan sıkıp bilgisayara doğru sıyırıyorsun o zaman hızlanıyor bile. upload yaparken ters yöne sıyırıyorsun haliyle.

  • selin: ali beni anladı.
    emre: anlatsaydın ben de anlardım.
    selin: anlatsaydım herkes anlardı...

    vay be... ne yazmış senaristler.

  • "halkım açı bilmiyordur, hem ben de bu fırsatla yalan söylememiş olayım" demiş olabilir kendileri.

  • gecen gun zincirlikuyu'da kapi onumde acilmasin diye dua ettim. kapi onumde acilmasin da sonradan yavas yavas, insan gibi bineyim, ayakta gideyim diye dua ettim, ama acildi... ben, evet ben hayatinda karincayi bile incitmemis yasar usta, hic gozumu kirpmadan butun gucumle yanimdaki kekolari iterek oturdum. yani oturmusum. o kadar hizli gelisti ki sonradan bi baktim oturuyorum.

    butun gucunuzu kullanarak yaninizdakileri ittirmek ne demek arkadas? valla isteyerek yapmadim ama kaburgalarim kiriliyordu aminim.

    gunde iki defa, cogunlukla yogun saatlerde kullaniyorum bunu. yemin ederim insanliktan ciktim iki senede.

  • yavaş yavaş lezzetlenmeye başlıyor namussuz. palamut güzeldir gençler. bol bol tüketin, tükettirin. ama akdeniz-ege civarı palamutları nispeten tatsız olur, onu belirteyim. şahsi kanaatim, çanakkale tarafına doğru lezzetini bulmaya başladığı yönünde. şu ara tanesini de 10 lira civarında satıyorlar ki, ben bunu fazla buluyorum. ederi 5 liradır (otoriteyim amk). bu fiyata aldığınız palamuta acımayın.

    gelelim lezzetli ve pratik bir tarife.

    bu arkadaşı alıyoruz. keyfinize göre ister balıkçıda, ister evde dilim haline getiriyoruz. ideal bir palamuttan kuyruk kısmı fileto halinde iki parça olmak üzere 4-5 parça çıkar. çıktı mı? güzeell..

    şimdi, bir baş soğanı rendeliyoruz. genişçe bir kaba bu rendelenmiş soğanı, yarım bardak zeytinyağı, yarım bardak limon suyu ve bir miktar tuzla birlikte koyup, palamut dilimlerini bu karışıma bir güzel buluyoruz. sonra da buzdolabına koyup 2 saat kadar bekletiyoruz.

    efendime söyliim, kızartma aşamasında da palamutlarımızı alıp, hafif tuzla karıştırılmış mısır ununa bulayarak önceden kızdırılmış zeytinyağında kızartıyoruz. bu işlem sırasında kendinizi kaybetmemeniz gerektiğini, az pişmiş palamutun, kıtır kıtır kızarmış halinden daha evla olduğunu hatırlatmak gerek. ama bilhassa kadın kısmı bunu anlamaz, anlamak istemez. illa çok pişsin ister. ısrar edip gerginlik yaratmayın. onlara iyice pişirin anasını satiim, tahta gibi palamutu yesinler. kendinizinkini rengi hafif sarardığı zaman tavadan alın, afiyetle tüketin.

    ha, bir de, adettendir. insanoğlu balık görünce hemen rakı şişesine saldırır. fekat, ben yukarıdaki tarifi buz gibi bira ile birlikte denemenizi hararetle öneriyorum.

  • mesai kavramı içinde yaşayanların tamamı, ayrıca kabaca evine 8-10 bin dolar girmeyenler için bir nevi kanserli yaşam formudur. farkına varmadan ince ince hasta eder adamı, bildiğin tıbbi hasta...

    sadece ciddi para kazanan ve bunu sabah 8 akşam 8 gibi bir mesai ile yapmak zorunda olmayanların şehridir istanbul. kalanı köledir. istersen 15.000 net maaş al, mesainin içindeysen, hayatın dışındasın usta.