hesabın var mı? giriş yap

  • belçika girişi / 2015

    polis: (ing.) nereden geldiniz?
    önümüzdeki türk teyzeler: jolly tur :)

    p: neden geldiniz? turist misiniz?
    ött: jolly tur :/

    p: ingilizce bilmiyor musunuz? neden buradasınız?
    ött: jolly tur :(

    bu 2 teyzeyi göz altına almışlar, normalde yapmayacakları iş...
    4 saat sonra tur rehberi gidip çıkartmış.

  • 65 yaş üzeri kullanıcılar için getirmesi bedava ve “getirevlat” kodlu %10 indirim

    sağlık personeli için de aynı şekilde getirmesi bedava ve “minnettar” kodlu %10 indirim

    yapan uygulama. böyle ufak jestlerle mutlu oluyor insan.

  • - sosyomat üyesi olmak
    - deviantart sayfası sahibi olmak
    - bir oturuşta 15 kedi sevebilmek [default]
    - last fm sayfası sahibi olmak
    - teoman'a gıcık olup şebnem ferah'ı sevmek
    - badilere abartılı methiyeler düzebilmek
    - toplumsal her türlü olaya genel bir huzursuzlukla yaklaşabilmek
    - eski sevgilinin herdaim hastası olmak [upper intermediate]
    - kedi sevgisinden ülser olmak [advanced]
    - kedi idrarı içmek [expert]

  • osmanlı'nın paraları ne kadar boş beleş işlere harcadığının kanıtları olan haritalar. elin alman'ı geliyor senin yüzlerce yıl yapmadığın detaylı haritalandırmayı yapıyor.

    orhun kitabelerini gidiyor danimarkalılar buluyor, rus türkologlar okuyor.

    şu an karadeniz'de çayın yetişmesinin bile kredisi ingilizlere ait. adamlar işgale gelmeden nerede ne yetişir diye araştırmış. 600 senelik impartorluksa inek gibi sağmayı tercih etmiş bizleri, ne acı.

    anadolu'yla, türklükle alakalı bizi yapmamız gerekn fakat yabancılara ait araştırmalar beni cidden delirtiyor.

  • işçi alımında tarih aralıkları boş olan istifa dilekçesi doldurtup imzalatan *gg firma. aklı sıra "istediğimiz zaman kovarız hiç bir hak da talep edemezsin" diyorlar.

    evet zorla imzalatıyor. çünkü imzalamazsanız almıyor. allah belanızı versin.

  • sürekli filmin uzunluğuna vurgu yapıp, vay be, o kadar da sıkıcı değilmiş, diyen sinemaseverler sanırım hep kısa metraj izliyorlardı.

    birçok sinefilin yere göğe koyamadığı the godfather 175, devam filmi 200, once upon a time in america'nın director's cut versiyonu ise 229 dakikadır. daha tonla örnek verebilirim!

    demek ki neymiş, uzun filmler de çekiliyormuş! artık papağan gibi aynı şeyi tekrarlamayın da filmi okuyun, iki orijinal bir şey söyleyin!

    edit: imla

  • hakkinda kamyon dolusu yalan soylenen, okudugu bir cumlenin sonunu basini bilmeden yazan gerzekler nedeniyle devamli suclanan nefis insan, efsane billy shears.

    bir kere, john lennon'in "beatles'taki en iyi davulcu bile degil" lafinin saka oldugunu anlamayanlara sesleniyorum. yahu madem bu kadar kotu davulcu, ringo white album kaydedilirken grup ici gerilimden kavgadan bikip, tasi taragi toplayip cekip gittiginde, neden davula o grup icindeki en iyi davulcu gecmedi de, herif geri gelsin diye haftalarca yunanistan'da peter sellers'le tatile cikmis adama onlarca telgraf yollandi. hatta geri geldigi gun george butun studyoyu welcome home yazan ciceklerle donatmis, ne kotu davulcuymus yav.

    pete best'ten kotu davulcu oldugunu soyleyenler var o daha fena. george martin'in pete best'li beatles demo icin geldiginde ilk dusundugu davulcunun degismesi olmus. gitmis bunu da brian epstein'a soylemis. cevredeki en yetenekli davulcu olarak da ringo alinmis gruba. ancak ringo'ya ilk basta deli diye bakmis george martin orasi da gercek, ilk please please me calarken tek eliyle davul calarken diger eliyle perkusyon calmaya calisirken goruldugu icin akli konusunda supheler olusmus.

    bu adamdan once davulcular hicbir zaman televizyonda gozukmezken, sahnede en arkada karanlikta calarken, ed sullivan show'da ringo ayisi 1 metrelik platform kurdurtup tepesine yerleştirmistir setini. al sana davulcu diye.

    neredeyse mukemmel tempoya sahiptir bu kotu davulcu denilen insan. beatles 1960'larin sonunda sarkilarla deney yapmaya basladiginda sarkilari kesip, belli yerlerini bir daha kaydediyor bu yolla bazi sarkilari 50 kere yeniden soyluyordu. ringo hicbir zaman ritm kacirmamistir.

    bu sansli yeteneksiz adam tek davul solosunu abbey road'in sonunda the end'de atar. sevmez cunku davul solosunu. ancak o attigi tek soloda koyun bakalim yanina bir metronom, gorun bu kulaksiz yeteneksiz adamin ritm duygusunu.

    ringo'dan daha yetenekli oldugu soylenen ve yakisikli oldugu icin kiskanilarak gruptan atildigi yalani dolasan pete best 4/4'lükten baska ritm bilmezken ringo beatles kariyeri boyunca ne kadar alisilmadik ritm varsa calmis ve grubun yaraticiligini ucsuz bucaksiz yerlere goturmustur. here comes the sun orneginde oldugu uzere, tek sarkida 3 ayri ritm calar bu hayvan adam.

    bir de bazi sarkilari calamadigi icin davulu baskalarinin caldigi yalani var. oha diyorum. butun beatles sarkilarinin sadece 4'ünde bu adam yoktur. hemen sayalim; white album sirasinda kavgadan gurultuden biktigi icin dellenmis ayrilmis gruptan, back in the ussr ve dear prudence'ta davullari paul calmistir, bakmislar ringosuz olmuyor adama yalvarmislardir donsun diye. the balad of john and yoko'da davullari yine paul calmistir cunku ringo film cekimlerine gitmistir. son olarak 1962'de love me do'da andy white tek sarkilik davulun basina gecmistir, ringo perkusyn calmistir, o da george martin'in istegiyle olmustur. sonrasinda grup itiraz edince ringo yine butun kayitlara katilmistir.

    herseyi gectim, o kadar kotu davulcudur ve lanet bir adamdir ki, john lennon cogu solo calismasinda yine ringo'yu cagirir, 1964'te ringo tonsilit olup turneye gelemedigi zaman george harrison sahneye cikmayi reddeder. paul mccartney, unlu apple corp catisinda verdikleri konserin ertesi gununde kart atar ringo'ya "you are the greatest drummer in the world. really." der.

    cok seviyorum, oyle boyle degil.

  • an itibarıyla yarışan kız, kndisine "nerede çalışıyorsunuz istanbul'da mı?" sorusu sorulduğunda, nefes dahi almadan:

    "dunyanın en büyük demir çelik firmasında muhasebe yapıyorum." dedi.
    beklediği soru buymuş demek ki.
    cevabına da çalışmış kızcağız, hazirlanmis.

    egona saglık bebeyim.

  • sene 2008, uluslararası bir bankada çalışıyorum. bizim bölümde kullanmak için küçük bir programa ihtiyaç oldu. bu gibi durumlarda bt'ye talep açıyoruz, projelendiriliyor, bütçe çıkıyor ve onaylanırsa sıraya alınıp bir kaç sene içinde yapılıyor.

    basit bir db uygulaması için 450 bin dolar maliyet çektiler. elbette bütçe olmadığı için gmy de projeyi onaylamadı. ama programa deli gibi ihtiyacımız var.

    birkaç saat oturup programı visual basic'de yaptım. çok da güzel oldu. bölüme dağıtıldı. herkes manyaklar gibi benim programı kullanıyor. her şey çok güzel gidiyordu ki, bilgi güvenliği departmanında aradılar...

    burası gidenin gelmediği, yemen'deki muş gibi bir yer. daha da işe yeni girmiştim, herhalde dedim şimdi kovacaklar. neyse kovmadılar ama bayağı bir fırça kaydıktan sonra dediler ki bölümlerin kendi programlarını yazmaları yasak, ancak excel makroları yapabilirsiniz ona izin var. ben de bari program işe yarıyor şunu excel makrosu olarak yapayım dedim. makroları da pek bilmiyorum ama biraz karıştırır bulurum diye düşündüm.

    o gün, excel açıkken alt+ f11'e ilk defa bastım. karşıma visual basic ana ekranı çıkınca o kadar şaşırdım ki anlatamam. yani visual basic'in arayüzünü neredeyse birebir excel'in içine koymak nedir arkadaş? kodları diğer projeden excel'e yapıştırdım, referansları falan ekledim, 1 dakika'da işim bitti.

    sonuç: excel sadece bir ofis programı değildir. kendi içinde bir programlama platformu da barındırır. excel ile yapılamayacak şey sınırlıdır.