hesabın var mı? giriş yap

  • farklı bir detay yazayım ben de.
    1992 ye kadar sigara paketlerinin üzerinde fiyat etiketi olurdu. zam gelmiş olsa bile bandrol üzerinde yazan fiyat neyse o paradan satılmaya devam ederdi. bu da zamlı fiyata geçişi en az üç ay ertelemiş olurdu. ki bazı yerlerde bu neredeyse yeni zamma kadar bile devam ederdi. bakkalların ve küçük marketlerin vitrinlerinde eski fiyattan sigara bulunur levhaları vardı.
    daha da önemlisi bu yöntemle stokçuluk yapılamazdı.
    süleyman demirel bu sistemi değiştirdi.

  • gelecekte sıkça yaşanacak bir sorunun bugünkü tezahürü.

    çocuklukta ve ergenlikte hepimiz salaklıklar yaptık ama hafızalardan silindi. şimdiki çocuk ve ergenlerin tüm salaklıkları internette. kendileri bulup silmedikçe de öyle kalacak. 30 yıl sonranın başbakanı şuanda eski sevgilisine twitter'da laf sokmalı twit atıyor olabilir mesela.

  • "sabaha karşı dörtte acı acı çalan telefon geceyi böldü, karayiplerde nobel bariş ödülü için teşekkür konuşmasini hazirlarken uyumuş olan nanofizik uzmani jason flecthdong bir an için yerinde zıpladı... yine de, derin meditasyon günlerinden kalan bir alişkanlikla, tam anlamiyla uyanik olmasi ve içsel dengesini kurmasi için gereken süre .002 saniyeden fazla değildi... çevresinde mozart'la yarisabilen i.q.'sü sebebiyle 'düşüne taşina duvarin arkasini görebilecek bir adam' olarak anilan fletchdong o telefonu açmamasi gerektiğini, yoksa langdon'un başina gelenlerin ona da olacağini biliyordu... ama lanet romanin 500 sayfa olmasi gerekiyordu..."

  • gezegene çarpan devasa boyutlardaki bir göktaşıdır.*

    meksika'nın yucatan yarımadasına çarpan bu göktaşı yaklaşık 10 km çapındaydı. yani everest dağı'ndan biraz daha büyüktü. dünya'nın kabuğuna çarptığında tepesi bugün uçakların uçtuğu seviyedeydi. yaklaşık 108 bin km hızla (uçaklardan 100 kat daha hızlı) gezegene çarptığında en az 100 trilyon ton tnt'nin kuvvetiyle vurdu. böyle bir çarpışma 1 milyar civarı nükleer bombanın enerjisine denktir. göktaşı, kabuğu 40 km kadar yararak mantoya girdi ve 180 km çapında devasa bir krater yarattı.*

    bu göktaşı tıpkı halley kuyruklu yıldızı gibi çarpmadan günler önce gökyüzünde gittikçe büyüyen ışıltılı bir küre gibi görülebilirdi. çarptığı gün gökyüzünde ikinci bir güneş gibi kocaman görünürdü. dünya atmosferine ilk çarptığında önündeki havayı şiddetle sıkıştırıp bir ışık parlaması yarattı. güneşin 4-5 katı sıcaklığına ulaşıp alev aldı. kabuğa çarptığında ikinci bir ışık parlaması yarattı. bu parlama hayvanların retinalarını yakacak düzeydeydi. ses ışıktan daha yavaş olduğundan çarpmanın sesi dünyanın diğer bölgelerine saatler sonra ulaştı. göktaşı dünya'yı vurduğunda ortaya çıkan enerji yeryüzünün tramplen gibi sallanmasına yol açan korkunç bir şok dalgası yarattı. dünyanın hemen her bölgesinde devasa büyüklükte (en az 10 şiddetinde) depremler, sarsıntılar meydana geldi. öyle ki ilk şok dalgalarında çarpma bölgesine yakın coğrafyalardaki hayvanların (devasa dinozorların bile) metrelerce yukarı yükselip ardından yere düşüp öldükleri, yaralandıkları varsayılır. depremler atlas okyanusu'nda empire state binası yüksekliğinde (400 m) dev dalgalar, tsunamiler oluşturdu. hint yanardağları depremler yüzünden daha da aktifleşti. bu yanardağlar devam eden binlerce yıl boyunca püskürüp durarak atmosferi zehirledi.

    göktaşının çarptığı yüzlerce km'lik yerden gökyüzüne toz, toprak ve kayalar fırladı. bunlardan bazıları atmosferi aşıp uzaya saçıldı. kaçış hızına ulaşamayanlar yeryüzüne korkunç bir sıcaklık ve hızla geri döndü. yağmur gibi düşen bu küçük cam ve kaya öbekleri binlerce km ötedeki (orta ve kuzey amerika'daki) hayvanların derilerini yaktı. bu kayalar yere düşerken ısılarını atmosfere aktardılar ve tüm dünyada sıcaklıklar aniden korkunç düzeylere ulaştı. ormanlar kendiliğinden alev aldı. hayvanların birçoğu bu orman yangınlarında yandı. gökyüzü bir iki saat içinde önce radyoaktif kırmızıya döndü, ardından yangınlardan gelen isle karardı. olan bitenler yüzünden hava akımları alt üst oldu. saatte 1000 km ye yakın hızla esen, kulakları sağır eden kasırgalar meydana geldi. ilk iki ışık parlaması ile birlikte meydana gelip sonra ulaşan ses patlamaları hayvanların kulak zarlarını yırttı.

    dinozorların belki de çoğunluğu bu çarpma gününde öldü. geriye kalanlar atmosferde asılı kalan is ve yıllar süren güneşsiz karanlık hava yüzünden oluşan soğuğa, nükleer kışa maruz kaldı. karanlık yüzünden fotosentez yapamayan bitkiler, ağaçlar yok oldu. besin zinciri domino etkisiyle çöktü. o korkunç çarpma gününü atlatan dinozorların çoğu da devam eden yıllarda yok oldu...

    bütün bu olanlar steve brusatte'in dinozorların yükselişi ve çöküşü adlı kitabında daha etkileyici, detaylı bir anlatımla okunabilir.

  • konulara - tek bir konuya odaklanmazdı- bir gözlemci edasıyla yaklaşması ve bu şekilde belgelemesi en büyük özelliğiydi bence. bunu da bresson'un ortaya attığı decisive moment kavramını reddetmesiyle sağladı diyebiliriz. esas kullandığı kamera bir leica'ydı, fakat o değişik formatlarla deneyler de yaptı. örneğin cape code fotoğrafları large format ile kaydedilirken, 9/11'de ground zero'da çektiği fotoğraflar hem büyük format hem de orta format dijital kareler içeriyor.

    bana sorarsanız, kendisi fotoğraflarında estetikten çok içerik, anlam ve gözleme önem vermişti. farklı bir mizah anlayışı var, ne ingiliz fotorğafçıalr gibi direkt ve belirgin, daha çok detaylarda gizli. fotoğraflarını detaylı incelersiniz ve oz aman farkedersiniz bu mizahı, misal; pariste çektiği yere düşmüş adam , burdaki mizah bir insanın yere düşmesi değil, burdaki miza, o düşen adamın çevresinde olanlar, kimsenin aldırmayışı ve hatta üzerinden atlayıp günlük hayatlarına devam etmeleri, ya da vitrindeki kaplan fotoğrafındaki vitrindeki kaplan, sırtında levha olan evsiz adam ve hemen yanında duran arkası dönük iyi giyimli köpek... görsel katmanlar kadar anlamsal katmanlar üzerine de çalışması bence en önemli özelliği.

    genel fotoğraflarını incelediğinizde belki görsel olarak diğer fotoğrafçıların gerisinde kalabiliyor ilk bakışta, ama anlatmak istediği şeyi yakaladığınız noktada ne kadar büyük bir fotoğrafçı olduğunu anlayacaksınız. bu bağlamda bütün incelediğim fotoğrafçılar arasında en iyi gözlemci diyebilirim kendisi için.

    fotoğrafı, özellikle de sokak fotoğrafçılığını anlatması, o şirrsel ses tonu ve sözcükleri. bu nedenle de modern fotoğrafçılığı anlatan her belgeselde kendisi geçiyor, kendisi anlatıyor fotoğrafın anlamını. ve onun kadar da iyi anlatan başka birisi yok diyebilirim. kendisi için fotoğraf filozofu tanımı yapsam çok da abartmış olmam.

    kendisiyle tanıştıktan sonra fotoğrafa bakışım büyük ölçüde değişmişti. o güne kadar "if your pictures are not good enough, you're not close enough" yaklaşımını benimsemişken, aslında güzel karelerin yaklaşmadan da hatta daha da geriye giderek bile çekilebileceğini anladım.

    kendisi eki bir grafik ta sarımcısı, hatta işini gücünü bırakıp fotoğrafı seçmesi enteresan ve bana sorucak olursanız abartılmış bir hikaye, fakat grafik tasarım altyapsını, bir çok büyük format fotoğrafında görebiliyorsunuz. açıkçası bu fotoğraflar bana çok bir şey ifade etmiyorlar ama gene de bakış açısını daha net algılamam konusunda net bir tablo koyuyorlar ortaya.

    sokak, belgesel ve portre fotoğrafçılığı ile ilgilenen herkesin kesinlikle takip etmesi gereken bir isim. fotoğrafa gerçek anlamda büyük katkıları olmuş...

  • içinde bulunduğum nesil. hem de biz bu kitabı derste işlemiştik o ızdırap haftalarca sürmüştü. artık üzüntüden derbeder olup kendimi meyve suyuna vermiştim. hatta bir tenefüs cinnet geçirip "kaç para ulan bi kaşağı!" diye sıraları yumruklayıp dağıtmıştım. üzüntüden ben de kuşpalazı olacaktım nerdeyse. bunun üstüne bir de şeker kız candy izlerken anthony'nin attan düştüğü bölümü izleyince ruhsal yönden büyük hasar almıştım o zamanlar. psikoloğa gidip çocukluğuma insek bu ikisi kabak gibi görünür. ah ulan ah bi at tarağı için değer miydi :(

  • prof. dr. nuray ekşi'nin habertürk yayınında yaptığı açıklama

    yaz aylarında afganistan'ı terk etmesi beklenen 20 milyon insandan söz ediliyor, izleyecekleri rotayı ve nihai hedeflerini tahmin etmek zor değil. eğer durdurulmazsa türkiye için 15 mayıs 1919 tarihi kadar vahim bir olay olur.

    not: themarbler uyardı, geçen yıldan şöyle bir haber var. konuyla ilgilenenler bunun neden yapıldığını az çok tahmin edebilir belki.