ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kız düşürmek için çukur kazmak
-
bunu yapanlar, mala vurmak için de sopa kullanır.
yaran fıkralar
-
temel akciğer kanseri olmus. doktorlar iki aydan daha fazla yaşaman mucize olur demisler ve ümitsiz oldugu icin tedaviye de son vermisler.
ölecegini anlayan temel , butun eşiyle dostuyla helalleşmeye karar vermis. fakat bizim temel gördüğü herkese kendisinin aids hastaligina yakalandigini ve iki ay içinde öleceğini anlatıyor ve haklarını helal etmerini istiyormuş. tabii bunu duyanlar temel'e helallik veriyorlarmiş ama bir yandan da elini bile son bir defa sıkıp, kucaklaşmaktan kaçınıyorlarmış.
temel'in en iyi arkadaşi dursun temel'in bu yaptığını duyunca sormuş:
- yav temel, anladık sen kanser oldun ölecen, neden millete aıds oldum diyon, bak herkesi bir korku sardı, demiş.
temel;
- yav tursun, öyle de ölecez böyle de ölecez, bari kariyi sağlama alalim dedim.
zen
-
taoculuk ve konfüçyüsçülük ile birlkte çin'in 3. sac ayağı olan budizm'in mahayana koluna mensup bir "yaşama sanatı". çin'in diğer sac ayakları ile de harmanlanarak, gittiği ülkelerdeki kültürlerle de etkileşerek bu günkü konumuna gelmiştir.
zihnin zorlamasızca kontrol altına alınması temeline dayanır. bundan sonrası da sözle anlatılamayan bir evren algısını beraberinde getirir.
zihnin kısır döngülerini parçalamak için mondo ve koan gibi paradoksal problemlerin çözümünün bulunması, tokat, sopa kullanımı gibi yöntemlere (!) başvurulur.
zen japonca olmasına karşılık isim çince'den devşirmedir (chán). değişik ülkelerde değişik isimlerle adlandırılır:
çince ismi
mandarin pinyin chán
mandarin wade-giles ch'an
kantonca jyutping sim
şanghayca (wu) zeu
korece ismi
romanizasyon seon
mccune-reischauer son
sanskritçe ismi
dhyana
vietnamca ismi
thien
zen düz yazı yerine mısralarla çok daha iyi ifade edilir, şöyle ki:
görmeden bak,
duymadan dinle,
öğrenmeden bil...
edit: gelen güzel bir soru üzerine dizelerin anlamını bir örnekle biraz açıklamaya çalıştım:
görmeden bak:
burada anlatılmak istenen şey, algılanan nesneyi inceleyerek tanıma oturtma çabasında bulunmamak geretiği aslında. bu şekilde de dışarıda neler oluyor diye bir merak da oluşmuyor. bu ne etki yapıyor? bu şekilde zihnin algılanan veriyi işlemesinin ve aktif konuma gelmesinin önü alınıyor. istemeden her şeyi algılıyoruz sürekli. ama bunlara "görerek", "yorumlayarak" tanım vermeye uğraşıyor zihnimiz. işte tam da bu otomatik aktiviteyi bitirerek arkada olan öz benliğin ve farkındalığın hissedilmesi sağlanıyor. sadece algılayarak bilincimizi aktif tutuyoruz. bu algıları kullanarak hafızadaki ön tanımlı referanslarla karşılaştırmak ya da ne oldukları hakkında düşünmek gibi "zihni dans ettirecek" bir işleme girişmiyoruz .
neden "bakmadan gör" değil?: herhangi bir uyaran/algılanan veri ortada yokken, dışarıda olanı algılama durumunu anlatıyor. bu durum, meselede bir şeyi bilmeye, neler olduğunu anlamaya çalışan bir "zihinsel aktiflik" durumunu tanımlıyor.
ithal elektronik cihazlara ek vergi konması
-
koskoca devletin zorlu holdingin sözleriyle hareket ettiğinin göstergesi olan durumdur.
daha zorlu holding vestel çatısı altında yeni ürettiği, piyasa şartlarına göre ölü doğan telefonu satılsın diye ithal ürünlere ek vergi isteyeli bir kaç hafta olmamışken http://www.donanimhaber.com/…-onlemi-talep-etti.htm
devlet hemen iphone'a labtop'a ve led tv'lere anti damping uygulayacağını söyledi. http://www.ntv.com.tr/…liyor,m6fayj5dse-t8fxulug7lw
sonuç olarak kalitesiz ürünlere para bayılmaya devam edip, bu adamların kalitesiz ürün geliştirmesini destekleyeceğiz. neden çünkü milli değer. neyin milli değeriyse...
doktorların nöbetlerde uyuması
-
evet uyuyoruz. yapıyoruz bu terbiyesizliği. elimizden gelse daha da uyuruz. 2 saat yapabildiysek 4 saate, 4 saat yapabildiysek 6 saate hasretiz. çünkü ertesi gün ruh gibi olabiliyor insan. karşısındaki hastanın dediğini anlamayabiliyor, derdini dinleyemeyebiliyor. buna kızanlara da kızardım eskiden ama geçen akşam "gece 12de mi gideceksin eve?" dedi bir hasta ninem. "hayır" dedim. "sabah mı gideceksin?" dedi. "hayır teyzecim" dedim, "yarın akşam 5te.." "oy kuzum, uyusan bari biraz" dedi. bisssürü de dua etti. bunu nefes alamayan koahlı bir hasta yaptı. o teyze onu dedi ya, ipimde değilsiniz ibişler. ne siz ne uykusuzluk, yorgunluk.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25419697/
yılbaşı için hiçbir planı olmayan insan
-
sizi başından savmaya çalışıyor olabilir.
misal:
- yılbaşı gecesi için bir planın var mı?
- yoo... bi planım yok, kafama göre takılacağım.
- :)) iyi o zaman sana bir teklifim v...
- yok ben erkenden yatacam!
- ...
(bkz: based on a true story)
not: sonra bir de insana öğüt verirler "biraz sosyal ol, hayattan zevk almaya bak, arkadaşlarınla daha sık vakit geçir..." bilmem ne...
e denedik yüzde yüz çalışmıyor!!?
plansızlık, yalnızlık her zaman bir seçim olmuyor... itinayla seçtiriyorlar adama... (bkz: seçtirilmiş yalnızlık)
e. imamoğlu'nun öğrencilere kadın pedi dağıtması
-
imamoğlu'nu sevmeyen biri olarak herhangi bir gariplik görmediğim olay.
kadınlar ayda bir adet görüyorlar ve bu pedleri kullanmaları gerekiyor arkadaşlar, bu saklanması ya da utanılması gereken bir sır değil.
25 haziran 2018 muharrem ince'nin trt'yi kovması
-
işini doğru yapmayanın orada yeri nedir?
yerinde bir davranış olmuştur.
elif şafak'ın et yemeye başlaması
-
(bkz: bu da benim beynim hüsnü)
yaran diyaloglar
-
ön bilgi: 22 yaşındaki kisaltma kablosu, 51 yaşında, yılların tecrübesi, baba kisaltma kablosu'nun yaşıyla dalga geçerek aşık atmaya çalışır.
(kablo ps3'ün başında hunharca top spin 4 oynamaktadır.)
baba - ne oynuyorsun lan yine?
ben - tenis baba.
baba - ver bakayım ben de oynıycam.
ben - dur baba çok kritik.
baba - olm ver bi deniycem, heves ettik.
ben - ya baba ne ps3'ü geldin 51 yaşına, emekli oldun, play station'a saracağına, hıyar yetiştirsene.
baba - 22 senedir yapıyorum o işi ben.
ben - saygılar...
beni pek yarmadı ama, sizi yarar diye düşünüyorum.
iskandinav kızları vs slav kızları
-
aradaki vs olabilmek için bir saniye bile düşünmeden ruhumu satacağım karşılaşmadır.