hesabın var mı? giriş yap

  • sabah kalkilir dolaba bakilir..

    -aaa kinder bidi bidi sutlu balli, bu ne bu ne?
    +onlar benim dokunursan kafani kirarim..
    -ama ama, 2 tane var burda, biri benim degil mi? bohu
    +hayir! bir tanesini denemek icin aldim, oburunu de deneyince begenirsem diye aldim..
    -hm...

  • ekşisözlük de hamamböceği gibi mk. ne radrasyon, ne darbe, ne saldırı hiçbir şeyden zarar görmüyor. ekşi hariç hiçbir yere giremiyorum şu an

  • ağzının tadını bilen insandır. ambalaj üzerinde son kullanma tarihinin önünde büyük puntolarla üç harfli kod var. bunlar ürününüzün hangi fabrikadan çıktığını belirtiyor.

    ank - ankara
    elz - elazığ
    mrs - mersin
    brs - bursa
    crl - çorlu
    kmp - izmir

    denediklerim arasında en güzeli elazığ fabrikasından çıkan kolalardı. asit/aroma güzel oluyor. ankara fabrikası da bazen güzel denk getiriyor fakat tatlandırıcı tadı hissediyorum.

    arkadaşlarla kola alırken elz olmasına dikkat ediyoruz. daha iyisini bulana kadar en iyisi bu

    not : inşaatçı mısın, pamuk tarlasında ırgat mısın ne kolası içiyorsun diyeceklere peşinen not düşelim. evet rezalet zararlı bir içecek biliyorum. arada bir kaçamak yapıyorum sadece. eskiden çok içerdim…

  • altunizade capitol d&r'da, kitap rafları arasında, 15-18 yaş arası olduğunu düşündüğüm bir hanım kızımız tarafından dile getirilen hayret ve sevinç cümlesi. muhtemelen son 2 yıldır ilk defa kitap okumasına neden olacak bu kutlu olayı giyim kuşam ve prozodi açısından kendisinden ve birbirlerinden ayırt etmenin mümkün olmadığı arkadaşları ile paylaşırken kulak misafiri olduğum kutlu haber.

    aslında bir nevi yardım çığlığı olarak da algılamak mümkün. şu birkaç kelimelik kısacık cümleden bile son 20 yıldır yaşadığımız yadsınamaz mallıklar ile ilgili fikir edinmek mümkün değil mi a dostlar?

    halid ziya uşaklıgil'i tanımıyor veya bu sıradan dizinin bir uyarlama olduğunu bilmiyor olması değil bence mesele. kanımca, çok daha ciddi bir mesele var bu cümlede!

    kitap kavramı, "çıkan", zamanı gelince yeşeren veya düzenli servis edilen bir obje olarak algılanmaya ne zamandan beri başladı?

    turfanda hıyar mı lan bu?

    tamam gazetelerdeki boy boy ilanlardan, marketlerdeki cikletlerin kenarına koyularak satılanına; her televizyonu açtığımızda son yazdığı kitabını kameralara tutarak röportaj veren yazarlardan, dergilerin yanında eşantiyon verilenine, "kitap" ön planda sanki endüstriyel bir ürünmüş gibi algılanmaya başlanmış olabilir. ama bu kadar da mı koptuk gerçeklikten artık?

    bir kitap, bir beste, bir heykel veya resim ne zamandan beri ısmarlama mobilya, kesilmiş çelik veya banttan üretilen buzdolabı muamelesi görmeye başladı arkadaş!

    hani bu ülkenin çocukları manevi değerlere bağlı ve muhafazakar kişiler olacaklardı. hani şanlı tarihimiz ve asil milletimizle gurur duyacaktık. gavur ve gomonist propagandalarından koruyacaktık yavrularımızı. bu yüzden asmadık mı lan sağdan soldan 50 kişiyi. bu yüzen işkence görmedi mi binlerce genç aydın.

    ne oldu gladio'nun pezemenkleri? daha bıkmadınız mı yalan söylemekten? "yanılmışız, her şeyi istediğimiz gibi uyguladık ama sonuç bklediğimiz gibi olmadı. özür dileriz" de demediğinize göre, o söylemlerinizin de hiçbiri sikinizde değilmiş demek ki!

    manevi değeriniz ana akım` :mainstreammedya, milli değerinizwall street` borsası olunca, yine de şükredin bizim gençliğe hıyar ağaları. delikanlılar birbirini dürtüp "kalem ve klavye icat olmuş olum biz de yazabilecekmişiz" diye geyik de çevirebilirlerdi. size kalsa bu ülkeye bilgisayar ekipmanı olarak sadece mouse sokardınız ya...

  • ogrencilerle yaptigi konusmalardan bir tanesinde, sayisiz odul ve basaridan sonra bile hayatinin en mutlu yillarinin zorunlu hizmetle mardin'de ve köyünde doktorluk yaptigi zaman oldugunu soylemistir.

  • "beşinci günün şafağında beni bekleyin. şafakta doğuya bakın." diyerek gandalf'ın unutulmaz bir katkıda bulunduğu repliklerdir.