hesabın var mı? giriş yap

  • sabunla yıkanıldığında gıcır gıcır olan vücudun, duş jeliyle vıcık vıcık olmasından kaynaklanan duygudur.

  • entelektüel, aydın ve münevver... acaba bu üç kavram bize aynı şeyi mi anlatıyor? ben öncelikle entelektüel kavramı üzerinde düşünmek istiyorum. bunun için burada farklı entelektüel tanımlarına işaret edeyeceğim.

    şimdi... "manuel/manual" kavramını bilirsiniz. kabaca "el işiyle ilgili" diyebiliriz manuel için. "intelellectuel" ise "kafa işiyle ilgili" olarak çevrilebilir. entelellektüel'in fransızca'dan gelen bir sözcük olduğunu söylüyor oğuz demiralp. saint-simon bu kavramı 1821'de, stendhal 1835'te, renan 1845'te kullanmış. genelde kastedilen ise "düşün ve sanat işçileri". kavramın kültür hayatına yerleşmesi ünlü dreyfus olayı ile olmuş. maurice barres; 14 ocak 1898'de davayı protesto eden bir bildiriye imza atanları kastederek, durumu "entelektüellerin protestosu" olarak nitelemiş.

    bir de "entelijansiya" kavramı var tabi. 19. yüzyılın ikinci yarısında rusya'da ortaya çıkan çarlık despotizmine, ortodoks kilisesine karşı duran okumuşlar sınıfı. entelektüel öznel tanımlara çok açık bir kategori ve hemen her tanım bizim için anlamlı ve önemli. bakalım:

    sartre'a göre entelektüel, onu ilgilendirmeyen işlere karışan kişidir. jacques le goff'a göre; entelektüel, kentlerin ürünüdür. gramsci'ye göre, herkes entelektüeldir. ama herkes toplumda entelektüelin gördüğü işlevi göremez.

    entelektüel, turhan ılgaz'ın tespitiyle, aklını kullanmayı meslek edinmiş kişidir. buradaki anlamıyla intellectus, ratio'dan farklı bir şeye işaret eder. intellectus; bir düşünümsellik içerir. ratio ise hesaplamaya ve bağlantı kurmaya yöneliktir sadece. yani rasyonel bir adam olmak, entelektüel olmak değildir.

    şunu da belirtmiş olayım: entelektüel kavramının, bizdeki aydın ve münevver kavramlarından farklı olduğunu düşünüyorum. bunu da söz konusu kavramlar temelinde tartışmayı umuyorum sonra...

    kaynaklar: turhan ılgaz, "heidegger entelektüel miydi?", s. 108-119, cogito: sayı 31, bahar 2002.

    oğuz demiralp, "entelektüeller ve aydınlar", s. 121-132., cogito: sayı 31, bahar 2002.

  • tezgahta yazan:
    - ayranın sırrını söylemem.

    diyalog:
    + ne var abi içinde.
    - biber, nane, kekik, limon, soda, reyhan.

  • 3- daha en baştan, bizim işcep şifremizi nasıl buldular? babam bu bilgilerini kimseyle paylaşmaz ve telefonunu herhangi bir yerde bırakmaz.

    kusura bakma ama baban banka ile 4 saat (sen durdurmasan) ve daha fazla konuşabilen bir insan. küçükken çaldığı erikleri bile söylemiştir diye düşünüyorum.

    tnm: bir garip hack olayı iddiası

  • en beklemediğim ülkenin soykırımı tanımasıdır. ayrıca diasporamızın ne kadar güçsüz olduğunu göstermektedir.

    sen hala yurt dışında en büyük nüfusunun bulunduğu yerde sözünü geçiremiyorsan bir problem var demektir.

  • birlikte çalıştığınız kişileri toplum içinde aşağılamanın ne gibi sonuçlar doğurabileceği açısından fikir veren, sizi böyle bir davranış sergilemeden önce iki kere düşünmeye itebilecek ders niteliğinde tarihi bir olay; aristagoras'ın büyük hatası. bu hatanın, bugün bildiğimiz "batı" kavramını ortaya çıkaran mekanizmayı harekete geçirdiği ileri sürülmektedir.

    aristagoras iyonya şehir devleti olan milet'in bir satrabı idi. bölge bir pers imparatorluğu olan ahameniş imparatorluğu kontrolünde olmakla birlikte şehirleri satrap adı verilen valiler yönetiyordu. dolayısıyla bu valiler, başkent babil'in dikkatini çekmek ve daha iyi görevlere gelebilmek için bazı hamleler yapıyorlardı.

    bu şehir devletlerinden ege açıklarında bulunan naxos'da bir isyan çıktı, şehrin ileri gelenleri satrapı idam edip bağımsızlıklarını açıkladı. aristagoras bu durumu pers imparatorunun gözüne girebilmek için bir fırsat olarak gördü. naxos'u iran adına geri alabilirse, bu ona darius nezdinde gerçek bir saygınlık kazandıracaktı. ancak aristagoras 'ın bir sorunu vardı. naxos bir adaydı ve aristagoras gemileri yoktu. bunun için lydia'nın satrapından filo kiralamak için bir anlaşma yaptı. lydia satrabı artaphernes aynı zamanda imparator darius'un da kardeşiydi. onun katılımı, aristagoras'ın davasını daha meşru kılıyordu. aynı zamanda dönemin en iyi amirallerinden biri olan megabates'i de(herodot'a göre büyük darius'un kuzeni) işe aldı. seçimleri mükemmeldi, ta ki bu amirale herkesin içinde hakaret edip aşağılayana kadar.

    o gece megabates, gemilerden birine nöbetçi yerleştirilmediğini keşfetti ve geminin kaptanı scylax'ı bir kürek deliğinden çekip oraya bağlayarak cezalandırdı. scylax, aristagoras'ın arkadaşıydı ve scylax'ın serbest bırakılmasını istedi. megabates reddedince aristagoras gidip scylax'ı kendisi çözdü ve aşağılamaya uzanan bir tartışma başladı.

    megabates intikam için naxos'u işgal konusunda uyardı. ada silahlandı, tüm savunma ihtiyaçlarını giderdi ve sonuç olarak dört ay süren işgal girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. aristagoras bu yenilgi sonrası orduyu milet'e geri çekilmek zorunda kaldı.

    darius'un kardeşinden kiraladığı filo için naxos'dan gelecek ganimetin büyük bir kısmını kendisine verecekti. ayrıca naxos'un fethinden sonra aynı orduyu euboea(eğriboz) şehri ve çevresindeki bölgenin lidya satraplığı için fethedilmesine yardımcı olmak için kullanacağını da kabul etmişti. ancak naxos yenilgisiyle bütün bu hayaller suya düştü. dahası söz verdiği kişi sıradan bir satrap değil imparator darius'un kardeşi olan artaphernes idi. büyük ihtimalle artık idam edilecekti.

    kellesinin derdine düşen aristogoras, satraplığını yaptığı miles halkını perslere karşı isyana teşvik etmeye başladı. yunan kolonilerinden bazılarını ikna edip kendisine katılmalarını sağladı. daha fazla müttefik arayışına girdi, sparta kendisini geri çevirdi ama atina ve efes isyanı desteklemeye karar verdi.

    iyonya, atina ve efes'in ortak ordusu, imparatorun kardeşi artaphernes tarafından yönetilen lidya'nın başkenti sardes'e yürüdü. evlerinin çatısı kamıştan ve kerpiçten oluşan şehri ele geçirip yaktılar. pers imparatorunun kardeşi, başkentinin yanmasını izlemekten başka hiçbir şey yapamadı. sardes yanıp kül olduktan sonra darius yardıma yetişti. yunan ordusunu yakalamayı başardı ve bozguna uğrattı. aristagoras da dahil olmak üzere isyancılar öldürüldü ve köleleştirildi. sadece atinalılar bu sondan kaçarak kurtulabildiler.

    pers imparatoru ve ailesi atinalıların yaptıklarını asla unutmadı. o zamana kadar yunan şehirleri fethedilemeyecek kadar fakir ve uzak görülüyordu. sardeis'in yakılması, yunanların pers imparatorluğuna yönelik bir tehdit olarak görülmesi gerektiğini dramatik bir şekilde göstermişti ve pers imparatorluğu bu tehditlere tahammül edemezdi.

    öldüğüyle kalan aristagoras amiraline hakaret etmese ve sonra da kendi kellesini kurtarmak için bir isyana öncülük etmeseydi, perslerin, sınırlarının ötesindeki nispeten fakir ve küçük yunan şehirlerine fazla ilgi göstermemesi oldukça muhtemeldi. aristagoras'ın amiraline hakaret etmekten, kendi çıkarına hizmet eden umutsuz bir isyan başlatmaya kadar yaptığı hatalar, 300 spartalının ünlü direnişi thermopylai savaşı'nı, maraton savaşı'nı ve sonunda büyük iskender'in pers'i fethini içeren yunan-pers savaşlarını başlattı. pers tehdidi olmasaydı, muhtemelen makedonyalı ikinci philippos yunanistan'ı asla birleştiremez, batıda bu denli bir doğu düşmanlığı-korkusu olmazdı. belki de dünya daha farklı olurdu. ancak olmadı çünkü imparatorluğun en ucundaki bir şehri yöneten yerel bir satrap fazla hırslıydı.

    kaynak
    kaynak2