hesabın var mı? giriş yap

  • tercümesi "esirleri kurtarmaya gittik, kurtaramadık. üstüne rütbeli personel kaybettik ama başarılı olduk." olan açıklamadır.

    gerçekten çok başarılı olmuşsunuz, tebrikler. keşke bu büyük başarıyı çarşamba günü müjdeleseydiniz.

  • rakıya ilk başladığım zamanlarda, izmir'de pasaport'taki gemideki balık restoranlarına gitmiştik.. ferdi abi bizden çok önce gelmişti mekana, ve etrafindakileri eğlendiriyordu.. biz daha 20li yaşların başında tıfıl gençler olarak "aa ferdi özbegen mi bu" "yok o degildir" "yoo" derken, "evet yakışıklılar ferdi abinizim ben" diye muhabbetim ortasına dalmıştı ferdi abi.

    biz o zamanlar rakıyı eğlencesine içerdik.. içine su katar, buza yer ayirirdik 2 parmak.

    ama şimdi büyüdükçe, rakıyı beraber içtiğimiz insanlar bir bir gidince, neşet ertaş bırakınca en başta, rakı bardağı içinde görünmez bir kederle geliyor.. arkada biriktirdiğimiz seneler artınca, buz için ayrilan iki parmak yer, özlemle doluyor.. ferdi özbegen, neşet ertaş, karşı komşu orhan amca, anneannem, mehmet amca derken, gidim gidim suya ve buza yer azaliyor sirf özlemle beyazlaşıyor rakı..

    ve radyoda ince bir saz çalmaya başlıyor.. efkarim birikti sığmaz içime, bir sitem etsem de azdir kadere..

  • (bkz: forrest gump)
    jenny: - çok korktun mu?

    forrest: - bilmiyorum.ama bazen yağmur diner gökyüzü açılırdı.gökyüzü milyonlarca yıldızla dolardı.ya da dağdaki gölde gökyüzü iki katmış gibi görünürdü.çölde güneş doğarken yeryüzünün nerde başlayıp nerde bittiğini anlayamazdım

    jenny: - keşke ben de orada olsaydım

    forrest: - oradaydın ...

    depe edit: (bkz: geri dönülesi yaşam kesiti) yeniden yaşama şansınız olsa nerden başlardınız?

  • başımdan geçen bu olay sizler için bi mistik gizemli doğaüstü olay olarak gözükmeyebilir buna katılıyorum ama benim için gerçekten doğaüstü olan bir olaydır.

    sene 1996 kars/kağızman

    peder emekli astsubay. 96 da görevi sebebiyle kars ın kağızman ilçesinde oturuyoruz ve ilkokul 2 ye gidiyorum. oturduğumuz askeri lojmanın içerisinde ufak bir karakol var 8-10 tane asker mevcut. lojmanın bahçesi yani oyun alanımız aynı zamanda askerlerin eğitim alanı. askerlerle birlikte koşar onlarla şınav çekmeye çalışır yemekhanede yemek filan yerdik.

    nese yine eğitim günlerinden birinde bende kenarda oturmuş izliyordum asker abilerimizi. uzman çavuş sordu askere olum doğru nişan nedir söyle bakalım diye. asker başı önde susuyordu. bilmediğini gören uzman çavuş cumartesiye kadar ezberliyorsun dedi bende atladım bende ezberleyim mi komutanım diye uzman çavuş bana dönerek tamam sende ezberle. eğer ezberlersen sana gofret alacam dedi ve elime askerin el kitapcığını tutuşturdu.

    kitapta doğru nişan için aynen şunlar yazılıydı: "gözden,gezden,arpacığın silme tepesinden,hedefin alt kenarı orta noktasından alınan nişana doğru nişan denir".

    bu cümleyi yemeden içmeden cumartesine kadar ezberledim. nese cumartesi geldi çok heyecanlıyım. uzman çavuş geldiğinde komutanım doğru nişanı ezberleyecektik diyerek aynı ortaokulda en önde oturan kız gibi hocaaam ödev vardııı diye olayı hatırlattım komutana. doğru diyon ezberledin mi lan diye askere sordu asker cevap veremeyince bana doğru döndü ve sen ezberledin mi diye sordu. gururla ve göğsümü gere gere ezberledim komutanım diyerek sanki ilkokulda andımızı anırarak okuyan çocuk edasıyla "gözdenn gezdeen arpacığın silme tepesinden,hedefin alt kenarı ortaa noktasındann alınan nişanaa doğruu nişaan denir diye okudum. afferin diyerek gofreti hakettin demişti. sonraki günlerde getirmişti de gofretimi.
    nese kağızmandan taşınmış mersine yerleşmiştik ortaokulu ve liseyi doğru nişanı hafızamdan yer edinerek bitirdim.beynimin bir köşesinde duruyordu.

    üniversiteye gittim arkadaş ortamında ehiehi doğru nişan nedir biliyormusunuz diyerek hızlı bi şekilde doğru nişanı okuyordum. tabi onlarda ne anlatıyor bu mal diye bakıyolardı.

    üni bitti kpss ye hazırlandım beynimi yüzbinlerce gereksiz bilgi ile doldururken bile doğru nişan nedir aklımdan çıkmadı. çıkmıyordu.

    bakın ben balık hafızalı biriyim 5 kere karşılaştığım birine isim neydi hocam diye sorarım. geçen 5 yıldır değişmeyen apartman kapısının şifresini unuttum eşimi aradım da yavv bu kapının şifresi neydi diye sordum. ama bu salak bilgi hala aklımda. gözden gezden...allah ım her boku unuturken en büyük korkum alzaymır olup herşeyi unutmak iken nasıl nasıl olurda bu salak bilgi beynimi meşgul eder beynimden çıkmaz diye kafa patlatır dururdum.

    nese vatani görevimi yapmak amacıyla istanbul çatalca da bulunan sancaktepe kışlasına bakım onbaşı olarak teslim oldum. eğitim sürecindeyiz bir uzman çavuş var başımızda size yemin ederim lakabı kurşun asker. adam emekliliğine çok yakın olsa bile 0 lakayıtlık askeri bilgileri üst düzey tam bir terminatör adam. örn montun kapşonunu çıkardığımda kapşooon - 3 dereceedee bölük komutanı emriyle çıkarılır teyyareee diye uyarır, 22 yaşında ki astsubay çavuşa bile tekmil verip bişeyler soran bir adam bu. gerçekten şahsına münhasır bir adam. onun kadar iyi asker gerçekten görmemiştim asker çocuğu olmama rağmen.

    birgün eğitimdeyiz kurşun asker ortamızda 150-200 tane kısa dönemin eğitimini veriyor ve adam puştluğuna verilmemiş tüm bilgileri bizlere soruyor. seeen teyyaree söyle lan g3 ün özelliklerini. seen teyyare söyle kırmızı 2 ne ? haaa aval aval ne bakıyon laaaan teyyaree diye bizimle hafif eğlenmekte idi.

    aynı rehin aldığı amerikalı askerlerle eğlenen kamboçyalı komutan gibi parmağıyla 150 200 kişi arasında dolaştırdı ve beni işaret etti.

    söyle laaaan teyyare doğru nişan nedir?

    tanrının bana verdiği ulvi görev son bulmuştu. bu hayata geliş amacım buydu. yıllarca beynime kazınmış şey bir anlam ifade etmişti. tekmil verdim hayvan gibi bağırarak bu boktan bilginin birgün işe yaradığını görmenin mutluluğuyla okuyordum doğru nişanı.

    debe edit: öncelikle teşekkürler arkadaşlar bi çok arkadaş mesaj atmış sonrasında ne oldu diye. arkadaşlar sonrasında aslına bakarsanız çok enteresan. ben doğru nişanı okuyunca alanda herkes şok oldu. kimseden çıt çıkmamıştı. komutanımız sadece suratıma baktı. dinlenmeye çekildiğimizde yanına gittim çok heyecanlıydım. komutanım bu sorduğunuz soruyu ben ilkokul 2 den beri ezbere bilirim dedim. inanırmısınız hiçbir şey demedi ne mimiği oynadı ne aferin lan dedi. sanki onun ulvi görevi de bana o soruyu sormaktı sadece yüzüme bakıp gitti.

  • performans geliştirme konusunda oldukça kuntiz yollar izlemiş ve yönetim biliminde ipneliğin sınırlarının gökyüzüne kadar çıkarılabileceğini; yani günümüz iş dünyasındaki seviyesine çok rahat bir şekilde erişebileceğini bundan 80 sene önce kanıtlamış kişidir.

    mayo boş adam değildir, kafası cayır cayır çalışan bir psikologtur. yönetimin tarihçesinde kendisinden önce denenen ve başarılı olan motivasyon ve verimlilik artırım çalışmalarında kullanılan çalışma koşullarının**** iyileştirilmesi ya da ücret artırımı gibi işletmeye direk maliyeti olan araçlara ihtiyaç olmadan da çalışan performansının artırılabileceğini hatta ve hatta bunun neredeyse sıfır maliyet ile gerçekleştirilebileceğini savunur.

    mayo, bunun için çalışanlarla belirli aralıklarla mülakatlar yapmaya başlar. mülakatlarda çalışanlardan dertleri, sıkıntıları ve diğer düşünceleri hakkında görüş belirtmelerini talep eder. malum işçi dertli; paradan, puldan tut, iş güvencesinin olmayışından, evdeki karısıyla geçirdiği tartışmalara kadar içini döker mayoya. bir süre sonra mülakata alınan çalışanlarda belirgin bir verimlilik artışı gözlemlenir. mayo görüşmelerde öyle manupüle eder ki çalışanları, görüşme bitiminde çalışan hem iş ve sosyal hayatındaki dertlerini kusmuş, hem de kendisinin dinlendiği, daha da güzeli önemsendiği* hissine kapılmış, işletme içerisinde bir yeri olduğunu düşünmüş ve bu gazla mutlu ve mesut bir şekilde iş yaparken bulmuştur kendini.

    mayo ise, ne çalışanların sıkıntıları yönetime bildirir, ne de bu sıkıntılara herhangi bir çözüm önerisi getirir. onları sadece dinler ve önemsendikleri hissini uyandırır, gazı verir ve çok daha verimli iş yapmalarını sağlar. bu sayede gerçekten de minimum maliyetle çalışan performansının artırılabileceğini kanıtlamış olur.