hesabın var mı? giriş yap

  • benim gibi kurumsal firmada çalışanlar ve devlet memurlarının tuzu kuru, maaşlarımızı çatır çatır alacağız. özel sektörde çalışıp patronun insafına kalanların ne halleri varsa görsün, sunta kemirsin denmiştir.

  • “hakkari’ye özerklik getireceğim.” dememiş.

    “hakkari’de, “(avrupa) yerel yönetim(ler) özerklik şartını getireceğiz” dedim” demiş.

    avrupa yerel yönetimler özerklik şartı, sanıldığı gibi federatif bir yapı önermiyor.

    ülkenin anayasasında yerel yönetimlerin özerkliği adına ne varsa onu garanti altına alıyor. keyfi davranışları kısıtlıyor. (örneğin türkiye’de belediye başkanlarının seçimle gelmesi, belediye meclisleri, belediyelerin topladıkları ayrı vergiler gibi özerklik öğeleri var)

    türkiye’de yerel yönetimler zaten özerktir ve türkiye bu anlaşmayı bazı maddeleri tercih ederek daha 1989 yılında zaten onaylamıştır.

    ancak anlaşmanın tümünü bile tercih etseniz yerel yönetimlere daha fazla özerklik vermeniz gerekmez. sadece belediye seçimlerini, meclisini ve bütçesini daha güçlü güvence altına almış olursunuz. (ki kılıçdaroğlu sanırım bunu vaat ediyor.)

  • başka yerlerde verilmiş burada verilmemiştir umarım.

    u2 trabzon'da konser vermeye gider. bono , bir şarkı arasında ellerini kaldırabileceği kadar yukarı kaldırıp birbirine tekrar tekrar vurur ve izleyenlere şöyle der:

    "elimi her çırptığımda afrika'da bir çocuk ölüyor"

    bizim temel hemen atılır

    "çırpma lan o zaman amuna goduğum!"

  • kendilerini bu ulvi amaca öyle kaptırmışlardır ki gözleri başka bir şey görmez..

    - neriman teyze hadi halay başladı
    + ben oynayamam, siz takılın
    - e hadi ama bütün gece oturdun orda öylece
    + görevimi bırakamam necmi ısrar etme
    - [gelin] ben tutarım biraz, git neriman abla eğlen biraz
    + konuşma be, işine bak sen!
    - ?!

  • karşıda araç varken yakmayı normal karşılayanların olduğunu da gördük. adam bir de utanmadan rahatsız olanlara düşük iq demiş. sanırım şoför olan herkes kimin düşük iqlu olduğunu tahmin eder.

  • aile hekimliğinin zorluklarından biridir gezici hizmet. mesleki jargonu mobildir.

    evet ortada bir hizmet vardır ama devletçe içeriği belli değildir. türk işi yani. her ilde farklı şekilde uygulanır. kimi köye gider ilaç yazar, kimi aşı yapar, kimi yatan hastalara bakar, kimi de hiç gitmez gitmiş gibi yapar.

    yıllar önce bulunduğum doğu ili genelinde, ailelerin maddi ve coğrafi imkansızlıktan hastaneye ulaşması zor olduğundan, aşı-izlem gibi uygulamalar yapılıyordu mobilde. biz de giydik önlüğümüzü, gittik aşı ve izlem yapmaya. tabi köyde bir korku havası, beyaz önlüğü gören çocuklar kendini oradan oraya atıyor.

    bir evin kapı girişinde aşı yaparken, arkadan birinin yaklaştığını hissettim, sırtıma dokundu. dönüp baktığımda önünü ilikliyordu yaşlıca bir amca. doğu şivesi ile "hocam çok yaşlı bir babam var, ölüm döşeğinde ama rica etsem bir tansiyon bakar mısın, çok üzülüyorum." dedi.

    zaten hayır demezdim ama bu nezaket karşısında bekletemedim bile. aile sağlığı çalışanı aşıları yaparken ben de gittim dedeye bakmaya. yürürken oğlu, dedenin ne kadar dindar olduğunu anlatıp durdu. 10 yıldır yatıyormuş kısmı felçli ve 10 yıldır sürekli tesbih çekip dua ediyormuş. geldiğimizde ben dedenin olduğu odaya girince, oğlu da terlik getirmeye yandaki evine gitti.

    köyde yaşayanlar bilir, evin dışında ufacık bir odada yatıyor dede. giriş kapısı 170 cm. penceresi yok. her taraf yeşile boyanmış, kapı bile. köşede hafif bir yükselti kenarında delik, hem tuvalet hem banyo. duvarda dedenin, siyah beyaz flu askerlik fotoğrafı ama tavana sıfır :) bir de üzerinde bilmem ne ticaret yazan, kenarları iğrenç kırmızı plastikten kare şeklinde ve çok ses çıkaran saat, tabi o da tavana sıfır. sanırım bir de kuran var başucunda asılı. yerler plastikten yapılmış ahşap desenli örtü (bkz: marley) ama zemin düz olmadığı için taşlar batıyor ayağa. ve yaz günü bile soğuk yerler.

    aklımda soru işareti. 10 yıldır televizyon olmayan odada ölmeyi bekleyen dede. sıkılmadan bunalmadan. sürekli yorgan altından tesbih çekerek 10 koca yıl.

    yer yatağına uzanmış, arkası dönük, üstünde 5 kat yorgan.

    yatağa yaklaşıp dedeyi uyandırmak adına silkeledim. "dede, dedee, deeeeddeeee"

    hafiften hareketlenir gibi olunca, ben de arkamı döndüm çantadan tansiyon aletini almak adına.

    o sırada bir hızlı hareket oldu dededen. ne olduğunu anlamadım. birden doğruldu, ben de hızlıca anlamak için ona doğru dönünce göz göze geldik. gözlerini sonuna kadar açmıştı. ve susuz kalıp çatallaşmış sesine rağmen bağırdı bana.

    dinim islam, kitabım kuran, peygemberim muhammed aleyhisselam.

    olayı anladım ama gülmekten konuşamıyordum. dede sınavına çok iyi çalışmıştı ama muhtemelen beyaz önlük yüzünden kafası karışıp, cevapları yanlış zamana denk getirmişti. hani yetkim olsa alırdım cennete. o kadar kesin, kararlı, inanmış söyledi. sonra bende beklediği azraili mi bulamadı yoksa farkına mı vardı bilmiyorum arkasını dönüp yine yattı.

    bir iki ay sonra da zaten defin raporu için geldi oğlu.

    dedem umarım cevapların doğrudur. ne güzel şey değil mi, böylesine inanmak :)

  • covid-19 nedeniyle getirilmiş sanırım yasak. binlerce kişi ayasofya'da, avlusunda içi içe namaz kılarken zarar vermeyen virüs, zafer bayramı kutlamalarında zarar verebilir! yersen!

    hedef 2023!

    sen bak öyle mal mal kemal efendi! böyle bir şey olabilir mi de geç!

  • ankara savaşı ile osmanlı devleti'ni parçalayan timur, anadolu'dan ayrılmadan bütün beylikleri yeniden canlandırıp osmanlılar dahil hepsini kendine tabi kılmıştı. timur darbesiyle osmanlılar anadolu'da 1.murad devri başlarındaki sınırlarına çekilmiş, buna karşılık kuvvetli uç beyleri sayesinde devletin rumeli'deki bütünlüğü korunmuştu. bundan sonra osmanlı devleti'nin ağırlık merkezi rumeli'ye intikal etti.

    yıldırım bayezid'in büyük oğlu süleyman çelebi devlet hazinesini ve arşivlerini alarak ankara savaşından sonra edirne'ye geçmişti. diğer kardeşler isa, musa ve mehmed çelebiler balıkesir, bursa, amasya, tokat, sivas havalisinde hüküm sürüyorlardı. bunların hepsi timur'un hükümdarlığını tanıdılar. sivas, tokat ve amasya bölgesinde hakim bulunan mehmed çelebi, timur'un anadolu'dan çekilmesinden sonra bursa'yı musa çelebi'den alan isa'ya müracat edip anadolu'nun aralarında taksimini teklif etti. isa, büyük kardeş olduğunu ileri sürüp bu teklifi reddetti. yapılan savaşta isa çelebi'yi yenen çelebi mehmed bursa'ya girip hükümdarlığını ilan ederek timur ile müşterek sikke kestirdi (1404). kardeşi mehmed'e mağlup olan isa, önce bizans imparatoruna, sonra ağabeyi emir süleyman'ın yanına gitti. süleyman, isa'yı büyük bir kuvvetle mehmed'in üzerine gönderdiyse de isa başarılı olamadı. bu arada çelebi mehmed komşularıyla iyi geçinmeye çalışıyordu. isa yine boş durmayıp batı anadolu'da aydınoğlu cüneyd bey, saruhanoğulları ve menteşeoğulları ile anlaşarak harekete geçtiyse de yine başarılı olamayıp karamanoğulları beyliği'ne iltica etti (1405). isa'ya yardım eden aydın, saruhan ve menteşeoğulları beylikleri bir müddet sonra çelebi mehmed'in hakimiyetini tanımak zorunda kaldılar. germiyanoğlu yakup bey, osmanlı hakimiyetini kabul ettiği gibi karamanoğulları da osmanlılar ile dost geçinmeyi tercih edip isa'yı memleketlerinden çıkardılar. isa, eskişehir yakınlarında yakalanıp ortadan kaldırıldı.

    bu suretle anadolu'nun tek hakimi durumuna gelen çelebi mehmed edirne'de bulunan emir süleyman'ı endişelendirdi. bu sebeple emir süleyman anadolu'ya geçti. çelebi mehmed karşı koymayarak amasya'ya çekildi. yıldırım bayezid'in küçük oğlu isa'ya mağlup olduktan sonra karamanoğlunun yanına giden musa çelebi de emir süleyman için bir endişe kaynağı oldu. bunu da bir anlaşma ile halleden süleyman bursa'ya dönüp zevk ve eğlenceye daldı. bu durumdan istifade edip bursa'ya bir baskın yapmayı düşünen çelebi mehmed, bu teşebbüsün haber alınmasından sonra vazgeçti. bu arada emir süleyman ile karamanoğlunun arası açılmıştı. bunun üzerine süleyman'a karşı celebi mehmed ile karamanlılar arasında kırşehir civarında 1409'da bir görüşme yapıldı. bu görüşmede süleyman çelebi'nin anadolu'dan uzaklaştırılması için bazı kararlar alındı.

    bundan sonra çelebi mehmed, 4 yıldan beri anadolu'da bulunan emir süleyman'ı rumeli'ye geçmeye zorlamak için karamanoğlunun yanında bulunan küçük kardeşi musa'yı rumeli'ye geçirmeye karar verdi. musa, muvaffak olursa çelebi mehmed'e bağlı kalacağına, onun adına para kestirip hutbe okutacağına dair yeminli teminat verdikten sonra sinop'tan bir gemiyle eflak'a geçirildi (1409).

    bu hareketin neticesi kisa zamanda alındı. musa'nın rumeli'de faaliyete basladığını duyan emir süleyman aydınoğlu cüneyd bey'i beraberine alarak süratle rumeli'ye geçti. çelebi mehmed de bursa'ya girdi. musa çelebi birinci defa emir süleyman'ın kuvvetlerine mağlup olduysa da ağabeyinin gafletinden istifade edip ona yüz çeviren bazı ümeranın el altından yaptığı yardımlarla bir baskınla edirne'yi işgal etti. bizans'a kaçmaya çalışan emir süleyman yakalanarak katledildi.

    bu suretle rumeli kıtasına hakim olan musa çelebi edirne'de hükümdarlığını ilan edip adına para bastırdı ve çelebi mehmed'e verdiği sözü tutmadı (1410). musa çelebi, babası gibi sert mizaçlı ve enerjik bir yapıya sahipti. emir süleyman'ın komutanlarına güvenemeyerek çoğunu değiştirdi. hemen harekete geçip emir süleyman'a yardımcı olan sırp prensinden intikam aldı. vidin'de isyan eden bulgar prensini yola getirdi. süleyman çelebi'nin rumeli'ye geçerken bizans'tan fethettiği yerlerden bir kısmını geri aldı. bizans imparatorunun 3 senelik vergisini almak üzere istanbul'a adam yolladı. daha sonra saltanat müddeisi süleyman çelebi'nin oğlu orhan'ı ortaya çıkaran bizans'ı kuşattı (1411).

    musa'nın bizans için teşkil ettiği tehlikeden korkan imparator, çelebi mehmed'i rumeli'ye geçmek için davet etti. bunu uygun bulan çelebi mehmed, başarılı olursa musa çelebi tarafından geri alınan yerleri imparator manuel'e geri iade etmeyi taahhüt etti. şayet muvaffak olamazsa imparator kendisini şehre almayı taahhüt ediyordu.

    çelebi mehmed, istanbul'dan ayrılıp 1411'de musa ile yaptığı ilk savaşı kaybetti. bizans gemileriyle bursa'ya döndü. musa çelebi, muvaffak olmasına rağmen ümerasına çok sert davrandığı için onlar musa'yı terketmek istiyorlardı. çelebi mehmed 1412'de giriştiği ikinci tesebbüste de muvaffak olamadı. fakat musa'nın beyleri mehmed ile anlaştılar. bunun üzerine mehmed üçüncü defa rumeli'ye geçip sofya yakınlarında kardeşi musa'yı mağlup ederek yakalayıp öldürttü (10 temmuz 1413). bu arada imparatorun yanında olan emir süleyman'ın oğlu orhan çelebi yapılan anlaşma gereği hudut dışı edildi.

    kardeşi musa'yı berteraf eden çelebi mehmed artık osmanlı devleti'nin birliğini sağlamıştı. fakat onun bu hareketi timur'un oğlu şahruh tarafından hoş karşılanmadı. şahruh 1416 şubatında gönderdiği bir mektupta çelebi mehmed'i tehdit ediyordu. o zamanlar osmanlılar timurluların yüksek hakimiyetini tanıyorlardı. çelebi mehmed, şahruh'a yazdığı mektubunda hükümdarlığın ortak kabul etmeyeceğini, bu halin düşmana fırsat verdiğini, bu sebeple bir çok ülkelerinin ellerinden çıktığını söyledi.

    çelebi mehmed edirne'de bütün devletin hükümdarı olduğunu ilan etti. kendisini tebrike gelen imparator ve prenslerle venedik elçilerini kabul edip onlarla barış içinde yaşayacağına söz verdi.

    fetret devrinden 1453'e kadar olan devrede osmanlı devleti, bu devrin ortaya çıkardığı bazı meselelerle karşı karşıya kaldı. osmanlı devleti'ni zaman zaman uçurumun kenarına kadar getirmiş olan bu çetin meseleler ancak fatih'in saltanat devresinde ortadan kalkmıştır.