hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: ellerine sağlık) keşke yine bu tarz program yapıp, tatlı su kurnazlarına ayar verseydi. çocukluğumuzda onun gezdiği mutfaklardaki hamam böceği avını gözlerimiz kocaman izlerdim, bu topluma çok katkısı olan adamın yumruğudur.

  • zamanda yolculugun gunumuzde de mumkun oldugunu gosteren hadise. amsterdam'da bir kahve icip havaalanindan bu olayin oldugu sirada bati afrika'ya gidildigi takdirde 21. yuzyildan 11. yuzyila seyahat etmis oluruz.

  • bugün benim için özel bir gün.

    üniversite yıllarından tanıdığım biri ile çok uzaklardan görüşme fırsatım oldu. çocuk 20'li yaşlarının başlarında.

    "cf" oldum, "cf'yim" tarzı bir şey dedi. dikkat bile etmedim. sonra baktım google'dan, cystic fiberosis(sp) diye bir şeymiş.

    "akciğer nakli yaptılar bana" dedi. "geçen sene tam bugün saat 15:xx'te".

    bir an şaşırdım, fotoğraflarını gördüm. çocuğun göğsünün altından boydan boya kesmişler. ameliyattan ~bir hafta sonra hastanede her tarafına borular bağlı iken çekilmiş fotoğrafları vardı. gülüyordu.

    sormadım bile neden "bir yılı kutluyorsun" diye. dinledim sadece. ve sonra baktım google'a...

    akciğer nakillerinden sonra 1 sene yaşama oranı %80, 5 sene yaşama oranı ise %25'lerde imiş.

    çocuk nasıl derseniz, içi içine sığmıyor. nasıl tutunuyor hayata, nasıl değer veriyor her geçen saniyesine. ilk işini de kapmış, nasıl mutlu....allah değil 30'unu, 90'ını, 100'ünü göstersin diye dua ettim...

    ve düşündüm, ulan iki gün öncesine kadar ufak ufak sorunlar yüzünden kendimi dünyalar şanssızı ilan eden ben değil miydim?

    şehir fırsatını kaçırdı diye bütün gün ağlayan iş arkadaşım değil miydi?

    şu an sol frame'de dikkat çeken başlıklardan biri sevgiliden ayrıldıktan sonraki ilk gece değil mi?

    bazı şeyler beynimin içimde dolanıp durdu. hayatı sorguladım, hepimizin elinde olan ve dönüp bakmaya bile tenezzül etmediğimiz rutin "şanslar", "fırsatlar" o çocukta olsaydı neler yapardı diye sordum kendime.

    utandım.

    siz siz olun, kıymetini bilin sahip olduklarınızın. aşk acısıymış, şuymuş buymuş...değmez. insan böyle anlarda anlıyor işte.

    ders dolu bir gün geçirdim.

  • türkçesi yüz körlüğü olan hastalık. kabaca yüzleri akılda tutamama hastalığı da diyebiliriz.

    bu hastalığa sahip çocuklar kalabalıktan ve yabancılarla bir araya gelmekten hoşlanmazlar, göz temasından kaçınırlar. çünkü bu hastalık onlara herkesi yabancı yapmıştır, saçlarını farklı toplasa annelerini bile tanımayabilirler ve korkarlar. insanların tanınmadıkları için gösterdikleri tepkiler de işin tuzu biberi olur ve bu çocuklar gittikçe asosyalleşmeye başlarlar. bu sebeplerle bu çocuklara çoğu zaman yanlışlıkla otizm teşhisi konur, oysa sadece prosopagnosia hastasıdırlar.

    bu hastalıkta genetik yatkınlık sözkonusudur. ailede prosopagnosia teşhisi konmuş birileri varsa o kişiye yakın akraba çocuklarda da benzer tepkiler dikkate alınmalıdır. çocuk yaşta prosopagnosia teşhisi çok nadiren konur çünkü çocukların her zaman çok iyi gözlenmesi mümkün olmadığı gibi belirtiler çoğu zaman başka sebeplere yorulur ya da aile bu tepkileri ciddiye almayabilir. oysa çocukken prosopagnosia teşhisi konmuş hastalarda beyin halen gelişmesini sürdürdüğü için hastalığı terapi ile tedavi etme olasılığı vardır. bu hastalığın en bariz teşhis yöntemlerinden biri hastanın bir yüze bakarken gözlerini nerelerde gezdirdiğinin izlenmesidir. bu hastalar, göz ve ağız gibi kilit noktalara odaklamak yerine gelişigüzel ve dağınık bir şekilde yüzün her yerine bakışlar atarlar. bu yüzden de kafalarında o yüzü tanımlayacak ufak parçalar elde edemezler. terapi gören çocuklarda zamanla odaklanmada ciddi ilerlemeler kaydedilmiştir.

  • bu kız büyüyünce manyak taş olucak. harry potter and the philosopher's stone filminde hermione granger'ı oynadı. yazar j. k. rowling açıkça söylemiş hayalindeki hermione'nin bu kadar güzel olmadığını. henüz 11 yaşında, 90 doğumlu yani.