hesabın var mı? giriş yap

  • bu serzeniş sonrasında şunu okuyacağız yorum olarak muhtemelen: "canım tedavi artık çok kolay. deneyebilirsiniz". buradaki "canım"ı anladınız siz. akıl verme canım'ı. yani "ben doğurdum çok güzel. senden daha üstün ve bilgiliyim. allah herkese versin"
    iğrençsiniz. rezilsiniz. topunuzun canı cehenneme.

  • istanbul boğazı üzerinden marmara denizine, oradan da çanakkale boğazı yoluyla ege ve akdenize bağlı bir iç denizdir. kuzeyinde azak denizi bulunur ve bu denizden kerç boğazı ile ayrılır. son süper kıta pangeada bulunan tetis denizinin, aral ve hazar gölüyle beraber bugünkü kalıntısını oluşturur.

    azak denizi dahil (36.875 km²) toplam 461.000 km² alan kaplar (hazar denizi 371.000 km²). ortalama derinliği -1300 metre olup, en derin yeri inebolunun 30-40 km açıklarında -2258 metredir. sinop ile yalta arası en dar yeri 250 km, doğu-batı uzantısında ise en geniş yeri 1200 km kadardır. ülkemizin bulunduğu güney kıyılarında kıta sahanlığı genişliği azdır. kuzey kıyılarında kıta sahanlığı yer şekillerinden dolayı daha geniştir. özellikle azak denizi ve denizin kuzeybatı uzantısı tamamen sığdır.

    tuna, don gibi birçok nehrin dökülmesi ve yağış oranının fazla olması sebebiyle tuzluluk oranı yüzeyde ortalama %o 18-19 dolayındadır. azak denizinde bu %o 10'a kadar düşer. derinlerde ise ortalama %o 21-22 seviyesindedir. yüzey suyu ve derinlik suyu arasında yoğunluk farkının tuzluluk farkından dolayı az olması ise bu iki su kütlesi arasında döngü oluşmasını engellemiştir. bu sebeple derinlik suları oksijensiz kalır ve kükürtlü hidrojen gazı oluşur. bu da -150 200 metreden sonra canlı yaşamını bazı bakteriler dışında oldukça kısıtlar. bu sürece karadenizin mediterranizasyonu ya da akdenizleşmesi denir.

  • istanbul cihangir'de aç olduğu için bir pastaneden 2 poğaça, 2 meyve suyu çalıp parkta bunları yerken yakalanan işsiz gencin işlediği suçun cezası. işin garip yanı, kasadan tek kuruş çalınmamış. televizyona melevizyona dokunulmamış. sadece 2 poğaça ve 2 meyve suyu. o da aç olduğu için. ulan senelerdir, yok "komşusu aç kendisi tok yatan bizden değildir" falan filan diye geyikler söylenirdi. nerede şimdi o insanlar? nerdesiniz amk? kim suçlu? siz suçlusunuz şerefsiz komşular. bir ekmek arası köfte patates veremediniz mi?

    ulan eleman da ne kadar delikanlı bir adamsa 2 tane poğaça 2 meyvesuyu çalmış. allah bilir. 2 tane meyve suyuna da gerek yok diyip ikincisini çaldığı için utanç duymuştur garip. evet suçunun cezasını çekecek. ama onu bu suça iten çevresindeki insanlara yazıklar olsun. puh amınıza koyuyım sizin.

    http://www.haberturk.com/…7-2-pogaca-12-5-yil-hapis

    edit: bence savcıyı suçlamanın gereği olmayan durum. çünkü savcı görevini yapmaktadır. asıl suçlu, o mahallede mutlu mesut yaşayan, tok uyuyup tok uyanan halktır.

  • -beşiktaşta, kimsenin tencere tava çalmadığı bir sokakta tek başına bir çocuğun pencereye tüneyip bir elinde cezve bir elinde kaşık "sık bakalım sık bakalım biber gazı sık bakalım" ritmini tutması.

    -çarşı'nın açıklamasını dinlerken parkın karşısındaki bir evin balkonundaki tencere çalan yaşlı teyzeyi fark etmem, herkese gösterip teyzeye "beyaz" çektirmemiz.

    -binlerce kişi yürürken, balkondan tencere tava çalan bir dedenin gaza gelip tencereyi kafasına koyup öyle çalması.

    -aynı yolda kafamızın üstünden peçete koleksiyonunu döken küçük kız. maske, gözlük, limon, karbonatlı su atan amca.

    -arkadaşımın gaza gelip "tayyip yeter titriyorum bana biber gazı yolla müptezel oldum" diye çığlık atması. aynı arkadaşımın biber gazı kokuları gelince "komşular uyumayın maske atacağınıza parfüm sıkın şu sokağa" diye bağırması.

    -yolun sonunda çevik ve tomalarla karşılaştığımızda "çevik kuvvet beyaz desene" sloganları atmamız, "kırmızı" diye bağırdığımızda, "beyaaz" cevabını alamamızın üstüne "amirim izin ver beyaz desinler" diye bağırmak değil höykürmemiz.

    gülümseten, gurura gark eden, unutulmaması gereken detaylardır.

  • evvela işid'in allah belasını versin. lakin gazetedeki haberde şöyle bir şey dikkatimi çekti. "geçtiğimiz günlerde meydana gelen patlamada çok sayıda kişinin ölmesi üzerine petrol çıkarma işini profesyonellere devretme kararı alan..."

    lan, biz de o kadar maden çöktü, yüzlerce insan öldü. kimse en ufak bir karar almadı be. işid kadar yok muyuz amk?

  • sadece muhteşem iskoçya görüntüleri için bile izlenebilecek olan romantik komedi. fragmanıni izledikten sonra çok klişe bulup izlememeye karar vermiştim ama filmi izleyince öyle olmadığına karar verdim.eminim film sadece amerika'da geçse son derece bayık bir modda devam edebilirdi film ama işin içine iskoçlar ve adetleri girince coşmamak elde değil. en çok da colin'in ağır iskoç aksanıyla konuşan teyzesine hasta oldum. velhasıl tavsiye edebilirim bu filmi. 7.5/10

  • türkiye’nin görüp göreceği en iyi komedi dizilerinden biridir. ama asıl üzücü olan farkında olmadan eski türkiye’nin son anlarını yaşadıklarımızdan, türkiye’nin biraz da olsa yaşanılabilir olduğu zamanlardan olması. dizinin karakterleri ve hikayeleri de hep bu yönde gelişmiştir o yüzden.

    mesela tahsin bey son derece ataerkil, taşralı bir zengindir. kızının akşam çıkmalarına, oğlunun/yeğeninin içip eve gelmelerine karşı çıkar. ramazan’da oruç tutar. ama milli bayram kutlamalarında şampanya içer. bu arada doğum günü 29 ekim’dir.

    bülent onaran ortalama bir türk profiline göre oldukça aykırı, elitist, avrupai, zamanın şartlarına göre fazla özgürlükçü bir karakterdir. ama fransa’nın ermeni soykırımını tanıdığı zaman “fransızlara kızıyorum azizim” diyerek tepkisini göstermiştir. çakma solcu değil gerçek bir aydındır.

    burhan dizinin en sahtekar, çıkarcı, paragöz, güvenilmez karakteridir. izzet’in makbule’yi dövdüğü sahneden sonra makbule “dağlısın sen, o beğenmediğin burhan bey saçımın teline bile dokunmaz” der. sonrasında evdekilere morarmış suratıyla yakalanmamak için burhan’ın evine gider. hatta burhan ortalık karışmasın diye makbule’yi dövdüğünü iddia edip sacit’ten dayak yemeyi göze alır.

    sacit demişken, kumarbazın tekidir. sertaç ve tacettin ile arkadaş olduğu sahnede sokaktan geçen iki adam fatoş’a açık giyindiği için laf eder, onlara size ne oluyor deyip kavga ederler.

    kubilay dünyadaki gelişmelerden son derece uzak, aileden varlıklı bir iş adamıdır. apolitiktir. o bile sacit ve osman’ın kara çarşaflı kadın kılığına girip sokak röportajı yaptıkları sahnede fatoş bir kadın olarak buna karşı çıktığını söylerken, kubilay, yuh artık, pes dedirten yakışıklılık, “belki o da kendini öyle rahat hissediyor, niye karışıyoruz ki” der.

    avrupa yakası’nda ramazanda eğlenceler düzenlenir, bayram ziyaretleri son derece önemlidir ama bir yandan yılbaşılarında dansöz çıkartılır, 29 ekim kutlanır. bizim çocukluğumuzdan beri gördüğümüz türk kültürünün televizyondaki son örneklerindendir. kapıcı ailesinden sütçüoğlu rezidansına, taşralı burhan’dan iş adamı kubilay’ına kadar bugün tamamen kutuplaştırılmış laik-müslüman kültürünü bir potada eritmiştir.

    oyuncuların performansı, senaryonun mükemmelliği bir yana, şu an içinde bulunulan toplum şartlarından dolayı bir benzerinin gelmesi imkansızdır. bugün “bizimkiler” den nasıl bahsediliyorsa bir 20 sene sonra da ondan benzer şekilde bahsedilecektir.

  • eğlenen bi hatunun şarkısı. hayır kız eğleniyor, am müptezelleri de gelip "zaten vermişsin", "vites topuzuna oturur birazdan", "senin verdiklerin ölene kadar idare eder" vsvs. lan ne meraklısınız oturduğunuz yerden aptal aptal konuşmaya.

  • saatlerce oyun oynamaktan hastanelik olan veya psikolojik hastalıklara yakalanan çocuk haberleri artık sıradanlaştı.

    çocuğunuzu korumak için aşağıda belirteceğim hususlara lütfen dikkat edin.

    1) altı yaş beyin gelişimi ve bağımlı olmak için kritiktir. bu yaştan önce mümkün olduğunca çocuğu oyunlardan uzak tutun.

    2) gerçek dünyada sorun yaşayan çocuk bunları çözmek yerine oyun dünyasına kaçmak ister. çocuk sürekli oyuna kaçıyorsa gerçek dünyada baş edemediği bir sorunu olabilir. konuşun ve gözlemleyin.

    3) kendisinden utanan ve beğenmeyen çocuk oyun dünyasında sahte bir kimlik üretir. sahte kimlikle zaman geçirdikçe gerçek kimliğinden uzaklaşır.kişilik sorunları yaşama tehlikesi olabilir. çocuklarınızı eleştirirken dozu kaçırmayın.

    4) oyun çocuğa ödüller verir ve alıştırdıktan sonra onları edinmesini zorlaştırır. karşılığında vaktini ve bazen parasını ister. bu ödüllere ulaşamayan çocuk madde bağımlılarına benzer yoksunluk semptomları gösterebilir.

    5) oyunun sporu olmaz. e-spor terimi oyun firmaları tarafından üretilmiştir. böylece bağımlılar kendilerini “sporcu” adı altında gizleyebilir.

    6) oyun bağımlılığın ilacı sosyalleşmedir. spor, müzik, tiyatro gibi etkinliklere yönlendirin ve çocuğunuzla mutlaka gün içinde kaliteli zaman geçirin.