hesabın var mı? giriş yap

  • iskoçya'nın en ünlü köpeği.
    john gray, 1855* yılında edinburg’a yerleşir. asıl mesleği olan bahçıvanlıkla ilgili bir iş bulamaz ve gece bekçisi olur. zamanın yönetmeliklerine göre bir bekçi köpeğiyle birlikte dolaşmak zorundadır. o da kendisine bir bekçi köpeği için fazlasıyla ufak tefek olan skye terrier cinsi 1 yaşındaki* bobby’yi seçer. 3 sene boyunca yaz kış her türlü havada edinburg sokaklarında dolaşırlar. 1858 yılında john veremden ölür ve greyfriars kilisesinin bahçesine gömülür. bobby cenaze töreninden sonra mezarın başından ayrılmaz. defalarca kovulmasına rağmen, bir yolunu bulup tekrar mezarın başına gelir. en sonunda pes eden mezarlık bekçisi james brown, masa şeklinde bir taşın altına çuval sererek bobby’ye kalacak yer sağlar. yemek de verir. bobby o günden sonra sahibinin mezarının başından hiç ayrılmaz. sadece her öğlen saat 1’de kaleden atılan top sesini duyduğunda, mezarlıktan çıkıp, sahibinin sağlığında her gün yaptıkları gibi traills coffee house’a öğle yemeğine gider. tabiî ki orada da kendisine gereken ilgi gösterilir. bu sadakat 14 yıl sonra 1872’de 16 yaşında ölünceye kadar devam eder. ölümünden sonra, edinburg’lular anısına bir heykel dikerler. bu heykel edinburg’un sembollerindendir. her turist fotoğrafını çeker; tişörtleri, mugları filan satılır. disney filmini bile çekti.

    ana fikirler/sorular/yorumlar(yapmazsam çatlarım):
    1. iskoçya, efsanelerin turizm alanında çok kullanıldığı sevimli bir ülkedir.
    (bkz: loch ness canavarı), ayrıca google’da ara "greyfriars bobby"
    2. efsanelerde köpekler 16 sene yaşayabilir.
    3. efsanelerde 1+3+14=16 eder.
    4. ateş olmayan yerden duman çıkmaz. 14 olmasın da 10 yıl olsun ne değişir? insanların bu köpekten ders alması gerekir.
    5. bu kadar sadakat iyi bir şey midir?
    6. tamam, ilk günler sadakatinden dolayı mezarlıktan ayrılmamış olabilir ama daha sonra yiyecek ve barınak sağlanmış. mezarlıkta yaşayıp, öğle yemeğinde kafeye gitmek hayat tarzı olmuş. sadakatle ne alakası var? bırak 14 seneyi, bir sene sonra mezardan sahibi yerine babası çıksa tanır mıydı acaba?
    7. skye terrier’de ne kadar sevimli bir köpekmiş.
    http://www.greyfriarsbobby.co.uk/

  • iki ihtimal var:

    1- sabah duş alıp çıkmak
    2- akşamdan duş alıp sabah darmadağın olmuş saçları düzeltmek için saçları yıkayıp çıkmak.

  • beş dakika önce;

    -abi bana biraz avans ateşlesene.
    +geç kaldın birader, dağıttım bütün parayı.
    (sesini değiştirerek)
    -kısa kuyruk bu avdan da evine aç dönüyor.

    belgesel tadında şirket amk.

  • ruşen çakır'la olan polemiğinde, zıvanadan çıkmış yönetmen.

    ruşen beyin tüm yayınlarını izliyorum, flu tv'de ise oöst ve boş modern sohbetleri izliyorum.

    bugün ruşen bey'in dile getirdiği eleştiriler zaten günlerdir söylenen şeylerdi, içeriğinizde bariz bir hata var bunu kaldırın. üslup olarak da sert bir yayın değildi, biz olsak yanlış bilgi bulunan bu videomuzun yayılmasına izin vermezdik gibi yaklaşımı var.
    (flu tv videonun altına not düşmüş, burada söylenen çözüm (tuzlu gargara) geçerli değildir diye.)

    ilker canikligil'in buna savunması sansür ve otoriterlik üzerine. sansür ve otorite konusunda laf söylenecek en son kişi sanırım ruşen çakır'dır. adamın yaptığı iki yayından birisi sansür ve erdoğan'ın otoriterliği üzerine.

    ama iş bir anda ilker canıklıgil'in "ne oldum" delirmesine dönüşmüş. ne ruşen çakır'ın adam olmadığı kalmış, ne yaptığı yayınların az izlenmesi.

    her şeye tamamım da, senin zaten yaptığın iş, az izlenmenden belli oluyor gibi zavallıca bir yaklaşım ve savunma nedir arkadaş ya? elinde oytun'un başka videoları da varmış da onları da koysa milyon izlenirmiş de.

    ilker bey size tavsiyem, yalın alpay'la modern insan yönelimleri, tüketim toplumu, vasat insan ve ortalamayı aramak gibi konularda bir kaç program yapın. ama kurguları bırakın başkası yapsın siz son çıkan ürünü, öğrenmek ve anlamak isteyen bir insan olarak izleyin. belki o zaman "aa sen 30 bin izleniyorsun, seni ezik youtuber" gibi sığ yorumlar yapmaktan sıyrılırsınız.

    hozoma not: şu arkadaşınız iyice sefahate düşkün katoliğe dönüşmüş, biraz kendisine çekidüzen verseniz de bogomil ahlakına geri dönse.

  • günlerden birgün italyan büyükelçisi ata ile görüşmek ister ve huzura kabul edilir. o zamanın muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında konuşulduktan sonra, büyükelçi "ekselans, dün roma ile yapmış oldugum bir görüşmede hükümetimizin hatay'ı almak istediği kararını size iletmem söylendi" der. odada buz gibi bir hava eser. ata, büyükelçiye birşeyler daha ikram eder ve iki akikalığına odadan ayrılır.

    döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde mareşal üniforması, belinde tabancası vardır. doğruca masasına gider, manyetolu telefondan mareşal fevzi çakmak'ın bağlanmasını ister ve çakmak'a: " paşa, italyan dostlarımız hatay'a gelmek istiyorlarmış. hazır mıyız" der. fevzi çakmak durmu anlar ve "biz hazırız paşam" diye yanıtlar. ata büyükelçiye döner ve: "biz hazırmışız. hükümetinize söyleyin, isterlerse gelip hatay'ı alabilirler" der...

    karizmatik cevap budur...