ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
geziciler dostoyevski'yi isviçre peyniri sanıyor
-
"sen ismini kola şişelerinde arama. seninki peynir reyonunda."
lev nikoliyeviç tolstoy
kahve bağımlılığı
-
gastrit,reflü gibi mide rahatsızlığı olanların hiç bulaşmaması gereken bağımlılık. kendime hakim olamadığım için her gün en az 2 kahve ve tabiki sonrasında gelen mide yanması için 1 talcid ile günü tamamlıyorum. önceden daha çok içiyordum şimdi günde 2ye düşürdüm. haftada 2-3 kereye düşürerek bağımlılık düzeyimi azaltmayı planlıyorum. ama bunu planlarken bile canım kahve istiyor. lanet olsun
yaran sevgili diyalogları
-
bizzat olmasa da yaşanmıştır.
esas oğlan:- benden önce kaç kişiyle birlikte oldun canım, doğru söyle ama? (öğrenmezse ölecek zira)
hanımkızımız:- söylemem bereketi kaçar. (öyle soruya böyle cevap)
brendan fraser
-
3 aralık 1968 doğumlu oyuncu. bugünlerde the whale filmi için aldığı kilolar ve iyi oyunculuğuyla gündeme gelse de kariyeri pek parlak değildir. bunun sebebi de tacize uğradığını itiraf edip, sektör tarafından dışlanması sanırım. şu entry'de detaylıca değinilmiş.
bu piyasada tacize uğradığını itiraf etmek, kendi ipini çekmek gibi bir şey. bir başka örneği corey feldman. her ne kadar metoo hareketiyle harvey weinstein 23 yıllık hapisle cezalandırılsa da sektör içerisindeki taciz gerçeği kapalı kapılar ardında devam ediyor ve bunu ifşa edenler sektörden dışlanıyor. hal böyle olunca kariyerini tehlikeye atmak istemeyen yıldızlar susmayı tercih ediyor. bu işin sadece hollywood boyutu olduğunu düşünmüyorum. avrupa ve ülkemizde de benzer vakalar vardır muhakkak. mesela kenan imirzalıoğlu, kıvanç tatlıtuğ, burak özçivit gibi isimlerin bile kariyerlerinin başlangıcında bu gerçekle yüzleştiklerini ve sustuklarını düşünüyorum. kanıtım yok elbette, sadece his.
neyse, konu çok dağıldı. dilerim the whale filmi brendan abimiz için bir sıçrama tahtası işlevi görür ve kendisini beyaz perdede daha sık görürüz. bahtı açık olsun.
türkçe siri ile girilen komik diyaloglar
-
ben: seni çok seviyorum
siri : eminim bunu bütün apple ürünlerine söylüyorsundur
ahahshs
11 ocak 2015 paris charlie hebdo yürüyüşü
-
ülkesinde basın özgürlüğü olmayan, yürüyüş özgürlüğü olmayan, bırak peygamberi siyasi liderleri bile karikatürize edenleri linç eden iktidar partisinin başbakan'ının katılacağı yürüyüştür.
bilin bakalım hangi ülke başbakan'ı!
sayın erdoğan asla sol el parmağına yüzük takmaz
berfu yenenler
-
yahu influencer’lar falan hadi yine neyse, iş insanı sayılırlar. bu kadına ne sorup neyin cevabını alacağız amk? eser’in geceleri horlayıp horlamadığını mı soracağız?
kardeşi şehit olan yarbaya linç kampanyası
-
akapelilerin klasik döngüsünü gösteren olaydır.
kendinden değil dindarsa parelel.
kendinden değil vatanseverse faşist.
kendinden değil çağdaşsa kemalist/başörtüsü düşmanı.
kendinden değil kürtse bölücü.
ayırmayın artık şu insanları yeter !
(bkz: he amk he)
ithal elektronik cihazlara ek vergi konması
-
koskoca devletin zorlu holdingin sözleriyle hareket ettiğinin göstergesi olan durumdur.
daha zorlu holding vestel çatısı altında yeni ürettiği, piyasa şartlarına göre ölü doğan telefonu satılsın diye ithal ürünlere ek vergi isteyeli bir kaç hafta olmamışken http://www.donanimhaber.com/…-onlemi-talep-etti.htm
devlet hemen iphone'a labtop'a ve led tv'lere anti damping uygulayacağını söyledi. http://www.ntv.com.tr/…liyor,m6fayj5dse-t8fxulug7lw
sonuç olarak kalitesiz ürünlere para bayılmaya devam edip, bu adamların kalitesiz ürün geliştirmesini destekleyeceğiz. neden çünkü milli değer. neyin milli değeriyse...
caprice gold maldives
-
öncelikle hahahahahahahahaahahahahaha!!!!
islamic kekoları avlama amaçlı hayal ürünü. tutmuş ya la...
az önce facebook caprice gold sayfasından yazılan yorumları okuyordum da... yağlarım eridi yaaa...
eğer yapılan yorumlar fake değilse ki hiç benzediği söylenemez bir çok hesap halen ve normal şekilde paylaşımını sürdürmekte, çok komik ve bir o kadar da hoşuma gitti.
herifler fadıl akgündüz'ü 28 şubat gerçek mağduru ve müslüman zannetmişler, geziciler ve paralelcilere para kazandırmak istememişler ve bammmmm...
ahahahah..
ya bu kafadaki insanlara var ya müstehak yemin ediyorum ya. heriflerin birey olarak düşünme şansı yok sanırım ya ne aptal insanlar anasını satayım hahahaha...
neyim var neyim yok bu projeye verdim demiş bide... zerre üzüldüysem şerefsiz evladıyım ya, aksine sevindim anasını satayım.
sizler gibi yobaz köpeklerin neyi var neyi yok almak lazım.
fadıl akgündüz'ü (nam-ı diğer jet fadıl) yürekten kutluyorum ya. gerçekten, içten söylüyorum bu tip projelerine devam eder umarım...
ahaha geziciymiş.. al gezici diye gördün mü ananın amını yobaz müslüm.
beşiktaş
-
stadyumu olmadığı ve maçlarını zannedersem 6 ayrı stadyumda göçebe şeklinde yaptığı bir sezonda, ekonomik olarak pek de iyi gitmezken ve hakemler tarafından 10 tane kırmızı kartla cezalandırılacak kadar örselendiği bir ligte,
55-65bin kişilik mükemmel stadyumlarında oynayan, biri 10 penaltı almış biri sıfır kırmızı kart görmüş yani kısaca önü pek fazla tıkanmayan, kurulu düzen tarafından sürekli el üstünde tutulan 2 büyük rakibinin önünde 29 uncu haftayı lider bitirmiştir.
daha da bir şey demiyroum. şampiyon olamasa da bu sene benim için çok büyük işler yaptı bu takım. feyenoord, tottenham, liverpool zaferlerini de ekliyorum bunlara.
yurt dışındaki domuz kokusu
-
avrupa'nın türkleri dışarıda tutmak için bulduğu çözümlerden birisidir. domuz yemeyen türkler ülkelerine giriş yapmasın diye sabah akşam her yeri domuzlu ürünlerle bir güzel kokutuyorlar. hatta teşvik amaçlı belediyeler evlere bedava domuz eti gönderiyor. yoksa yedikleri yok ha, sırf şekil olsun diye ürünlerini satın alıyorlar.
not: hatta bu sabah tren istasyonunda gördüm. temizlik görevlisi kılığına girmiş bir tip yerleri domuz yağı ile silip bir yandan da üstlerine "işlem tamam hans" diye onay veriyordu. "ooooh biraz da şuraya domuz süreyim", "hmmmmh şuraya da domuz koyayım".