hesabın var mı? giriş yap

  • black mirror'ın 3. sezon 2. bölümünün ismidir.

    kurt russell’ın oğu wyatt russell ve hannah john kamen‘in başrolde yer aldığı sezonu ikinci bölümü “platest”in senaryosu charlie brooker tarafından yazılmıştır. dan trachtenberg’in yönetmenlik koltuğunda oturduğu bölüm, arttırılmış gerçeklik teknolojisinin gelecekte alabileceği boyut ve bunun sonuçları üzerine kurulu.

    evden habersiz bir şekilde çıkan ve dünyanın çeşitli yerlerini gezen cooper, gittiği yerlerde hayatın tadını çıkaran ve parası bittiğinde ise geçici işlerde çalışarak yolculuğuna devam eden bir gezgindir. teknolojiyle arası bir hayli iyi olan ve kısa süreli işlerini sanal ortamdan bulan maceraperest ruhlu karakterimiz londra’dayken yine aynı sorunla karşılaşır ve büyük bir oyun firmasının piyasaya sürmeden önce insanlar üzerinde test edilmesini amaçladığı bir oyunda kobay olmayı kabul eder.

    bir anda kendini gereğinden fazla “arttırılmış” bir gerçekliğin hakim olduğu oyunun içinde bulan cooper, kendi iç dünyası ve bilinçaltından beslenerek korku öğeleri yaratan, oynayan insanın sınırlarını zorlayacak korku gelirim türündeki oyuna ne kadar süre tahammül edebilecektir?

    günümüzde dahi oyun sektöründe büyük bir hızla yer etmeye başlayan sanal gerçeklik ve arttırılmış gerçeklik teknolojilerini düşündüğümüzde, dizide karşımıza çıkan böylesine korkutucu olayları ilerleyen zamanlarda görmemiz işten bile değil. ınceptionvari bir finale sahip olan playtest’in zaten en vurucu kısmı da son bölümünde yer alıyor.

    ayrıca bölümün bir sahnesinde 2. sezon 2. bölüm “white bear”a ufak bir gönderme yapmayı da ihmal etmemiş brooker. buna ek olarak, edgar allan poe’nun “kuzgun”unu görmek de güzel bir olay olarak hafızalarımızda kalıyor.

  • ortamda ses ya da görüntü kaydedici bir cihaz olması durumunda doğuracağı sonuçlarla, ortamda ses ya da görüntü kaydedici bir cihaz olmaması durumunda doğuracağı sonuçlar apayrıdır.

    memurların kameralar ve mikrofonlar önündeki sükunetlerine güvenen aldanır.

  • ristretto ile değil cortissimo ile yapılan, espresso bazlı, sütlü, kahve tarifidir. ortalama bir barista, capuccino ve latte gibi köpük ve kremanın baskın olduğu ürünlerde espresso kalitesini maskeleyebilir. "otomatik, standart çekimi yap, sütü 85-100 derece arasında (ikisine de gider) köpükleyip dök, müşteriye daya gitsin. zaten insanlar art fotoğrafı çekmek için içiyorlar kahveyi." düsturuyla durumu çok kolay kurtarabilirsiniz. flat white da o açıdan, lattenin az köpüklü hali şeklinde sunulabilir, starbucks ezgi'leri ve tayanç'ları anlamayacaktır.

    flat white, cortado gibi düşük tekstürlü bir ürün olduğu ve teoride sütün ve kahvenin tadlarının iyi şekilde ayrıştırılmış şekilde sunulması gerektiği için, en iyi espresso ile yapılmalı. tek silo, tek kalibrasyon ve tek değirmen ile kotaramazsınız. bu iki ürün için özel bir blend ve değirmen kullanmanız gerekir, ki bu konfigürasyondan çok iyi americano'lar da çıkar. daha yüksek derecelerde kavrulmuş, iyi dinlenmiş, asiditenin dengeli, tadın güçlü olduğu blendler kullanılmalı, specialty ya da fine sayılabilecek derecelerde öğütülmeli ve ekstraksiyon, yine dengeli olmalı. over olursa, aromayı kremaya kaçırırsınız; under olursa, aromayı hiç veremezsiniz. tıpkı kremasında olduğu gibi espressosunda da 'yeteri kadar' köpük olmalı. az miktarda, micro-foam köpük oluşturacak şekilde ısıtılan ve çekilen sütten yapılan krema, latte'de olduğu gibi ortadan, yavaşça dökülmeli. geniş ve derinliği az fincanlar tercih edilirse iyi olur, böylece espresso ve krema tam olarak kaynaştırılmadan, espresso'nun yeniden fincanın altında kendine yer bulacağı şekilde dökülme yapılmış olur. flat white'a art yapılmasında sakınca yoktur zira ideal şekilde hazırlanan espresso ve krema art'a elverişlidir, ürünün kalitesi için bir gösterge olabilir.

  • 10 gün önce 5300 tl fiyatlı bir bilgisayar sipariş ettim buradan. normal fiyatı 6500-7000 arası. araya hafta sonu da girince 3 gün içinde elime ulaştı. akşam verdiğim sipariş akşam kargolandı zaten. o derece hızlılar maşaallah. ürün geldikten 2 gün sonra açtım ve kurdum. hem kutunun altındaki deformasyon hem de ürünün markasının resmi sitesindeki garanti süresi ( garantisi 3 ay önce başlamış ) bu bilgisayarın daha önce kullanılmış olduğunu düşündürttü bana ama bilgisayar canavar gibi.

    hemen e mail ile iletişime geçtim ve bana iade alacaklarını belirterek bir kod gönderdiler. yani eveleme geveleme yok, efenim servise gönderelim yok, siz açıp kurmuşsunuz iade alamayız yok. adamlar koşulsuz iadeyi kabul ettiler. ama burada benim mağduriyetim var tabii. bilgisayar indirimleri bitmiş ve malın fiyatı 7200 tl olmuş. diğer sitelerde en ucuz olanı 6800 tl. yani en az 1500 tl zararım var.

    sabah olunca telefon ile iletişime geçtim. durumu anlattım müşteri temsilcisine. iadeniz kabul edildi dedi. ben de iade etmek istemediğimi, indirimleri kaçırdığımı ve benim açımdan bir mağduriyet oluştuğunu belirttim. ''yetkililerle görüşüp sizinle bir saat içinde iletişime geçeceğim mutlaka'' dedi.

    yaklaşık bir saat sonra benimle aynı hanımefendi irtibata geçti. talebimin olumlu karşılandığını ve istersem ürünü iade ederek fiyat eşitlemesi ile aynı ürünü aynı fiyattan tekrar satın alabileceğimi belirtti. istersem ürünü göndermeyip kredi kartıma ürünün fiyatının yüzde 20'sini iade edebileceklerini belirtti.

    yani adamların açılmış ve kurulmuş bir bilgisayarı iade alması bile benim için çok iyiyken, yaşadığım ülkedeki alışveriş şartlarını unuttururcasına tüm mağduriyetimi farklı seçeneklerle gidermek için ellerinden geleni yaptılar.

    başka bir e ticaret sitesinden alsaydım bu ürünü, muhtemelen başıma ağrılar girene kadar sıkıntı yaşayacaktım ve çok çok büyük ihtimalle benim adıma olumsuz sonuçlanacaktı. en iyi şartlar altında hakem heyeti falan uğraşıp iade edebilecektim. geçenlerde başka ve büyük bir türk e ticaret sitesinde indirimden aldığım ürün iptal edildi ve bana tedarik sebebiyle göndermedikleri ürünü yüksek fiyattan satmaya devam ettiler . ( adı lazım değil hepsiburada )

    amazon, bana resmen müşteri memnuniyetinin zirvesini yaşattı. ben şimdiye kadar (internet alışverişini çok sık yapan birisiyim) genelde diğer sitelerden yapıyordum alışverişi. ama bu olay ve diğer sitelerdeki ufak tefek olumsuzlukları düşününce kesinlikle ilk tercihim amazon olacak. hatta ürünün fiyatı daha pahalı olsa bile ( çok ciddi fiyat farklar olmadığı müddetçe ) tercihim mutlaka amazon olacaktır.

  • günümüzde tek eliyle araba kullanırken diğer eliyle cep telefonundan mesaj atabilen türklerin atalarıdır...

  • bir sözlü sınav: cumhuriyetle demokrasi aynı şey midir?
    - yok hocam diildir, mesela adında cumhuriyet olduğu halde çin halk cumhuriyetinin yönetimi demokrasi diildir
    -aferin, nasıldır peki yönetim orda?
    -bilindiği gibi çin, imparatorlukla yönetilmektedir
    (o sıralar son imparator filmi oynamaktadır)

  • bir şehit ailesinin yalandan baygınlık geçirdiğini düşünebilenler olduğunu bize göstermiş ailelerdir.

    kendimden örnek vermek istemiyorum, istemem hiç.
    yalnız allah evlat acısıyla terbiye etmesin be hacı.
    sen gel vazgeç bu yalandan bayılma teorinden. ayıp oluyor bak.
    hele bugün yapma şu trollüğü, ne olur?
    olmaz mı?

    zorunlu ekleme: böyle utanç verici bir başlığın ilk entrysi değildi elbette yazdığım. ama ilk entrynin bir şekilde silinmiş olması söylediklerimi geçersiz kılmıyor. öyle.

  • 2.5 yılda açık cezaevine alınmış. nasıl bir adalet mekanizmamız var, nasıl bir infaz yapımız var anlamakta zorlanıyorum. adam katil arkadaşlar. alkollü araç kullanıyor, önüne 3 kişi atlıyor da frene asılamıyor değil.

    konuyu unutmuş olabilirsiniz; hatırlamak istiyorum. 1. alkollü araç kullanma var. 2. aşırı hız var. 3. olay yerinden kaçma var. 4. suçu başkasının üzerine atmak ve yalan beyanda bulunmak var.

    lan bu adamı nasıl savunabiliyorsunuz siz? değil edebiyatını sevmek, anası babası olsan savunamazsınız, katil amk adam katil.

  • (bkz: yıllar geçse de üstünden bu kalp seni unutur mu)

    kaderin cilvesi olsa gerek, profesyonel kariyerindeki son golünü, ankaragücü formasıyla inönü'ye çıktığı ilk maç olan 30 ekim 2005 beşiktaş ankaragücü maçı'nda beşiktaş'a atmıştır. golü atınca boynu bükük, başı düşük şekilde santraya yürüyen bu tatar oğlanı bütün stadyum ayakta alkışlamıştır (kadir gecesine gelen o maç koy ateiste koy sataniste koy putpereste tezahüratının ilk kez yapıldığı maçtı ayrıca. hemen ardından o dönem gündemin en önemli konusu olan islami terör örgütü el kaide'ye gönderme yapılarak "ateizm onuru kaideyi yenecek" diye bağırmıştı bütün taraftarlar).

    attığı golleri, gollerden sonra gidip korner direğini tekmelemesi, dövmesi, sempatik ama çekingen duruşu... ne güzel adamdın sen be ilhan. adın her geçtiğinde yalçın çetin'in sevinç nidalarını duyuyorum ben hala, kep atma törenine gitmeyip evde seyrettiğim o maçı ve bize yaşattığın o sevinci ve sesleri unutmuyorum:

    "ilhan… ilhan… ve goool… yarı finaldeyiz! dünya’nın 4 büyük takımının arasındayız…"

  • oldukça basit bir sistem. devlet büyük ilaç otomatları oluşturacak, reçete barkodunu okutunca ilaçlar alttaki hazneye düşecek, bir de kullanım fişi çıkacak, oldu bitti işte. nöbet işi de olmaz 24 saat hizmet verir.

    böylelikle ilacın son kullanıcıya maliyeti de minimize edilmiş olur.

    troll diyip geçmeyin, ciddi ciddi düşündüm, bunun olmaması için eczacılar odasının göstereceği direncin dışında ne engel var? ne gibi bir eksiklik veya sorun olabilir inanın bulamadım. en fazla yaşlılara biraz zor gelir.