hesabın var mı? giriş yap

  • belki askerlik yerine sosyal hizmet seçeneğini getirebilecek karardır. tabi insanların sosyal hizmetten ne anladığı da önemli, çünkü "askerlik yapmayan şerefsizler iki katı süreyle lağım kazsınlar da görelim" mantığı ülkemize hiç birşey getirmeyecektir.

    şu soruyu sormak lazım:
    "bir doktorun, avukatın, mühendisin, sanatçının mesleğini yapması millete hizmet değildir de, ordu evinde subaylara garsonluk yapması mı millete hizmettir?"

  • orantılı zekaya muhteşem bir örnektir.

    http://webtv.radikal.com.tr/…de-piknikli-eylem.aspx

    helal olsun çocuklara. madem orası halkın sarayı, istersem gider piknik yaparım, istersem içini gezer tozarım (limitler dahilinde) kimse de bana karışamaz. ama sen en doğal hakkını kullanmaya çalışan çocukları yaka paça göz altına almaya çalışıyorsan sadece zavallısın demektir.

    yıkılacaksın erdoğan, korkunun ecele faydası yok!

    edit: videonun girişindeki atletli abinin polise karşı hala rol kesmesi, polisin önünde karpuzlu topla oynamaya çalışmaları muazzam ya. bugün polis canlarını yakmış olabilir ama dirençleri ve soğuk kanlılıkları ile polisleri mala bağlatmışlar, acınacak duruma sokmuşlar. bunun zevkini yaşayıp mutlu olsunlar.

    edit 2: bu video daha güzel bir çekime sahip ve daha detaylı; https://m.youtube.com/watch?v=sfqks-d_wfc

  • http://video.haber7.com/…niyeyi-calmaya-calisti-ama

    babamın dükkanının önünde birkaç tane sokak köpeğine bakıyoruz. cadde işlek bir cadde olsa da bu köpekler sadece köpeklerini gezdirmek için dışarı çıkanların köpeğine havlıyorlar. o kadar. o da bölgeyi koruma içgüdüsü ile yapılan bir şeydir herhalde. bunun dışında hiçbir zararları yok.

    havalar çok soğuduğunda üstlerini örtüyoruz yorganla. sağ olsun çevredeki duyarlı vatandaşlar da onlara bakma konusunda bize yardımcı oluyorlar. sahipsiz olsalar da, sokaklarda yatsalar da başıboş sokak köpeği olmaktan uzaklar yani.

    neyse bir gün dükkandayken 40-45 yaşlarında bir kadın ve oğlu köpeğe yaklaştılar. oğlunun elinde telefon vardı. ben de dükkanın içinden onları izliyorum. dükkanda dış mekanı gösteren kameradan onları izliyorum. herhalde foto çekecekler dedim. köpeklerin üstünü örttüğümüz için çok foto çeken oluyordu. onlardandır sanıyordum ama kadın sinsi sinsi yanaşıp, bir hamle ile köpeğin üstüne örttüğüm yorganı çekti. sonra katlayıp uzaklaşmaya başlarken çıktım dışarı ve aldım yorganı elinden. yolun ortasında da kadına bayağı bir söylendim.

    bu olay 2 ay önce yaşandı. bu konuyu buraya açma gibi bir düşüncem yoktu çünkü gerek yoktu. ama bugün buradaki köpeksiz sokaklar istiyoruz başlığını ve içeriğini görünce bunu isteyenlere bir örnek göstermek istedim.

    tabii ki başıboş, saldırgan köpeklerin yetkililer tarafından kontrol altına alınması gerekir. onlara bakmaları gerekir. ama türkiye'de yaşıyoruz. birbirimizi kandırmayalım. daha geçen gün elinde alman kurdu olan bir sığıra bizim köpekler havlayınca, kurdu salıyordu üstüne. gittim elemanı durdurdum. çünkü ona havlayan bizim köpekler yerlerine geçip uyuma pozisyonu almıştı. ama bu sığır buna rağmen zincirini bırakacaktı köpeğin. neden diye sordum. verdiği cevap şuydu: "benim köpeğime havladılar. cevap vermesin mi bu. korkak mı yetişsin". bana aynen bunu dedi. sanki pedagoji okumuş pezevenk.

    kısacası (bu kadar yazdıktan sonra nasıl kısaca olur bilmiyorum ama) olay sadece hayvanlarda bitmiyor. sen insan olan hayvanları bir eğitmeye çalış, ondan sonra yap ne yapıyorsan.

    not: yorgana hallenenlerin bir yorgana muhtaç olacak tiplere benzemediklerinin altını çizeyim. hadi diyelim muhtaçlar, hayvanın dili yok sonuçta. onun üstündeki yorganı almaya çalışmalarını hafifletmez muhtaç olmaları. biz de yokluk çektik ama elimizde olmayanı hırsızlıkla var etmenin peşine düşmedik. ve o kadının elinden yorganı alırken "neden aldın" diye sorduğumda en ufak bir utanma belirtisi göstermedi. böyle bir işe kalkışan utanır herhalde. zaten utanmaya dair bir şey görmediğim için yolun ortasında baya laf söyledim. yanındaki çocuğunun sikinde bile olmadı bu arada olay. telefonda vatzapta mesajlaşmaya devam ediyordu muhtemelen.

    not 2: bazıları kadını "bunu yapacak kadar muhtaç biri" olarak görüyor ama bunu yapacak kadar muhtaç birinin yüzsüz olmaması gerekir değil mi? ben de başlangıçta kadına çok mu yüklendim acaba diye düşünmüştüm ama aklıma utanmadan arınmış yüzü geldiğinde bu düşüncem hemen kayboldu. 3. mesajdaki trolle atarlanmayın ayrıca. ota boka elitist diyor o hıyarzan.

    not 3: insanlığını unutmuş hayvanseverlerden değilim ama hayvanları çoğu insandan daha çok sevdiğimi söyleyebilirim.

    edit: link güncellendi.

  • ulan bir memleketin "hacker"ı bile vizyonsuz olur mu arkadaş.

    elin gavuru ülkenin istihbarat servislerini, devletin stratejik kurumlarını altüst eder, ne kadar bilgi, belge varsa ortaya döker, bizimki de gider iett'yi hekler.

    bu ekber kesin knight serverlarında aga party pls diye geziyordur ha.

  • günümüzde 57. alayın sancağının melbourne müzesinde olduğuna dair bilgiler vardır internette. bu da kahramanlık adına yayılmıstır. "sancağı tutacak kimse kalmadı" seklinde ama işin doğrusu o şekilde değildir.

    57. alayın hepsi canakkale'de sehit olmamıs, daha sonra birçok cephede savasmıslardır. "57’nci alay, çanakkale cephesi’nden sonra, önce galiçya cephesi’nde savaşmış, ardından bağlı olduğu 19. tümen ile birlikte filistin cephesi’ne intikal etmiştir. 19. tümen 23 eylül 1918 tarihinde ingilizler’e esir düşmüştür. 57. alay’ın da 29 temmuz 1917 - 23 eylül 1918 tarihleri arasında filistin cephesi’nde birçok muharebeye katıldığı, son olarak nablus meydan muharebesi’nde mevcudunun hemen hemen dörtte üçünden fazlasını kaybettiği ve daha sonra muharebe gücünü yitirerek ingilizlere esir düştüğü tespit edilmiştir." bunun üzerine 57 alay böylece ordu bünyesinden çıkarılmış, aziz hatırasına saygı nedeniyle bir daha da kurulmamıştır. bugün türk ordusunda 57. alay yoktur. ancak bazı kaynaklarda 57. alayın ege’de kurulan 57. tümen ile karıştırıldığı görülmüştür.

    genelkurmay baskanlığı'nın sancak ile alakalı acıklaması söyledir:
    “57. alay çanakkale muharebelerinden sonra 30 kasım 1915’te sultan v. reşat’ın iradesiyle altın gümüş imtiyaz ve harp madalyaları verilmiştir. bu madalyalar 25 nisan 1916 tarihinde istanbul-şile arasında bulunan çelebi köyü’nün kuzeydoğusunda toplanan alayın sancağına törenle takılmıştır. dolayısıyla alay sancağının çanakkale muharebeleri sırasında avustralyalıların eline geçtiği iddiası doğru değildir. bazı yayınlarda bu sancağın bugün melbourne müzesinde sergilendiği iddia edilmektedir. bu iddialarla ilgili melbourne müzesinin de içinde bulunduğu dört müze adına victoria eyalet müzesi tarafından gönderilen cevabi yazıda ellerinde 57. alaya ait bir sancak bulunmadığı bilgisine ulaşılmıştır.

    57. alay çanakkale cephesinden sonra önce galiçya cephesi’nde savaşmış, ardından bağlı olduğu 19. tümen ile birlikte filistin cephesine intikal etmiştir. 19. tümen 23 eylül 1918 tarihinde ingilizlere esir düşmüştür. 57. alayın da 29 temmuz 1917- 23 eylül 1918 tarihleri arasında filistin cephesinde birçok muharebeye katıldığı, son olarak nablus meydan muharebesinde mevcudunun hemen hemen dörtte üçünden fazlasını kaybettiği ve daha sonra muharebe gücünü yitirerek ingilizlere esir düştüğü tespit edilmiştir.

    günümüze dek geçen sürede 57. alay sancağına ilişkin herhangi bir bilgi aydınlığa kavuşamamıştır. ancak türk ordu geleneği göz önüne alındığında alayın ingilizler tarafından esir alınırken sancağını teslim etmeyerek imha edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.”

    genelkurmay baskanlığı

  • acun medya'da çalışan çok yakın bir arkadaşımdan aldığım bilgiye göre bundan sonra konseyde isim yazdıktan sonra çömleğe atış yapılacakmış, eğer isim yazılan kağıt çömleğe girmezse o oy geçersiz olacakmış :(

  • babamdir, dar gelirli babamin zenginligi ben ve ablamdi... onun yapamadiklarini biz yapabilelim diye hic harcamadan cok calisti babam... ben olmasaydim belki daha rahat ederdi ama simdiki kadar mutlu olamazdi...
    turkiyede enflasyonun neredeyse 3 haneli oldugu yillarda insaata gidip amelelik yapmisligi bile var aslan babamin... aldigi parada 4 kilo dometes parasiymis... yil 1990 felan...
    simdi yine o koca adam 1400tl emekli maasi ile bana paran var dimi oglum diye soruyor... zorla anneme verdigim paralarla yine bana birseyler aliyorlar...
    yani aile, sorumluluk, babalik duygularini sonuna kadar hisseden mangal yurekli babalardir..
    cocuklariniz degil bu memleket size cok seyler borcludu...

  • "küçükken evine atari oynamak için gittiğim arkadaşım vardı.
    5 dk oynatıp adaptör isındı diye kapatırdı. geçen arabaya aldım motor isındı deyip indirdim hıyarı"

  • diğer büyük kedilerle karıştırıldığı için yaptığı iş büyük şaşkınlıkla karşılanan jaguar.

    jaguarlar dört büyük kediden biridir ancak karakteristik özellikleri ile diğer kedilerden çok farklıdır. öncelikle avını uzun veya kısa mesafeden kovalamaz. çok sık yağmur ormanlarında yaşamasından ve üstün kamuflaj yeteneğinden ötürü pusuya yatar ve tek sıçramayla avını yakalar. zaten jaguar kelime anlamı itibariyle avını tek sıçramayla yakalayan demektir.

    ayrıca büyük küçük fark etmeksizin diğer kedilerin hiçbiri gibi avının boğazına da sarılmaz. jaguar tüm hayvanlar arasında, kafatası büyüklüğüne oranla en yüksek güç uygulayabilen ikinci hayvandır.(birincisi benekli sırtlandır) bu yeteneğinden faydalanarak avının kulaklarının hemen üzerinden ısırarak kafa tasını kırar.

    son olarak, o gördüğünüz timsah, belgesellerde izlediğiniz nil timsahı değildir. zaten nil timsahı jaguarın yaşadığı coğrafya olan amerika'da da bulunmaz. o gördüğünüz caimandir. ağırlığı ortalama 70 kg olup, ağırlığı 140 kg'ye çıkabilen jaguar için standart avlardan biridir.

    avlanma sahnesi değerli ve ender görülen bir sahnedir çünkü jaguar çok iyi kamufle olan bir kedi olduğundan ve yaşadığı ormanlarda çok sık bir bitki örtüsü olduğundan, jaguar avına ender rastlanmaktadır. bu yüzden aslanlar, çitalar veya leoparlar gibi yüzlerce belgeseli bulunmaz. ana konusu jaguar olan zannedersem 4 belgesel var. bu da o belgesellerden biri olan 'der jaguar - das phantom des dschungels' belgeselinden bir kesittir.

  • 24 temmuz 2020 cuma günü tekrar ibadete açılacak olan ayasofya'da ilk namaz cuma namazı olarak kılınacak ve namazı diyanet işleri başkanı ali erbaş kıldıracak.

    buraya kadar her şey normal; (müze-cami dönüşüm tartışmasına girmiyorum mevzu başka burada)

    namaza katılacak 500 kişilik cemaate davetiye yollanmış. buyrun davetiye
    (yoğun tepki üzerine özışık bu twitini silmek zorunda kaldı)

    1. 18 yıllık akp döneminde vip müslümanlık (very imanlı person) diye bir müessese kurdunuz da bizim mi haberimiz yok?

    2. davetiye gönderilenler kimler? neye göre seçildi? işte ayasofya davetiyesi

    3. haydi namaza, haydi felaha diye günde beş vakit tekrarlanan ezan namaza çağrı/davet değil midir? allah'ın dinine yeni yorum getirdiniz de bizim mi haberimiz yok?

    4. davetiye gönderilmeyenler namaza iştirak edemeyecek mi? bu namaza katılmak isteyen onlarca inançlı/mümin insanın vebalini diyanet işleri başkanlığı üzerine almış mıdır?

    5. cami içerisinde saflar protokol derecesine göre mi belirlenecek? davetiye alanlar yada vip müslümanlar hangi bölümde namaz kılacak?

    6. vip davetiye alabilmek için müslümanlar hangi hatrı sayılır kişileri devreye sokmalıdır? diyanette çalışan akraba falan yeterli olmakta mıdır? yoksa bakanlık, cumhurbaşkanlığı seviyesinde mi adam sokmak gerek araya?

    7. vip müslümanlık kapsamında başka hangi icraatlarınız var? önümüzdeki günlerde gerçekleşecek olan kurban bayramında da vip listesi oluşturacak mısınız? kurban kesecekler-kurban kesemeyecekler diye?

    8. vip davetiye uygulaması ile olayın tüm maneviyatını silip süpürdüğünüzün farkında mısınız?

    9. türkiye'de ehl-i islam başka adam kalmadı da gazetecilere davetiye gönderiyorsunuz? başka kimler var davetiye listesinde buna benzer?

    10. davetiye gönderirken bir iman ölçer mi kullanıyorsunuz? yoksa sadakat/biat ölçer yeterli mi?

    özetle: ayasofya içinde namaz kılabilmek için gerekli şartlar nelerdir?

    not: bana böyle bir davetiye gelse utancımdan yerin dibine girerdim o ayrı.

    dipçe-1.: davetiye caminin açılı töreni için, namaz için davetiyeye gerek yok diyenler buyurun

    dipçe-2: davettiye tören için namaz için davetiye yok diyen çomarlar, bu soytarıların boynunda ne yazıyor?

    dipçe-3: yavuz bahadıroğlu kim amk

    dipçe-4: diyanet işlerinin davetiye arkasına yazdığı ayet (tevbe 9/18)

    keşke davetiye arkasına tevbe 107-108 ayetini yazsaydınız