hesabın var mı? giriş yap

  • öyle insanlar, öyle davranışlar görüyorum ki burada, lan diyorum ülke olarak bu beyinlerle bu noktaya iyi gelmişiz. yeminle...

  • süperkritik akışkanlar geleceğimiz için muazzam imkanlara kavuşmamızda büyük bir öncülük edecekler. geleceğin gıdaları, kompakt gıdalar diye bir kategori oluşturacak olursak bunların hepsi süperkritik akışkan ekstraksiyon sayesinde elde edilecek. özellikle öyle uygulamaları var ki çöp diye nitelendirilen pek çok atık bu sistem ile bir başka değere dönüşebiliyor. bu sistem de yine döngüsel ekonominin çarklarını çevirmede oldukça etkili. bir prosesin atık çıktısı diğer prosesin ürünü olarak sisteme dahil olabiliyor. gerçek anlamda sıfır atıklı prosesler elde etmek mümkün hale geliyor.

    süperkritik akışkan ekstraksiyon sisteminde genel olarak co2 gazı kullanılmaktadır. nadirende olsa n2o gazının da kullanıldığı uygulamalar mevcuttur. ekstraksiyon işleminde co2 öyle bir faza gelir ki onun fazını ayrı bir noktada nitelendirmek zorundayız. çünkü katı, sıvı, gaz fazlarından çok ayrı bir noktada incelenmektedir. işlem sırasında co2'e uygulanan sıcaklık ve basınç ile süperkritik akışkan fazı elde edilir. bu aşamada süperkritik akışkanlar sıkıştırılmış gaz olarak görünür. yüksek yoğunluklu ve düşük sıkıştırılabilirliğe sahip bir sıvıya benzerler ve aynı zamanda yüksek difüzyona ve düşük viskoziteye sahip bir gaza benzerler. her iki fazın arasında kalarak bitki materyalleri içerisine yüksek nüfuz güçleri ve çözücü güçleri sayesinde, kimyasal uyumluluğu olan çözünenler için iyi bir çözücü haline gelir.

    bu sistem ile aklımıza gelen her bitkiden, meyve ve sebze atıklarından, kuruyemişlerden birçok öz elde edilebilmektedir. yahut herhangi bir üründen istenmeyen maddelerin çıkarımı gerçekleştirilebilir. örneğin kahve çekirdeklerindeki akrilamid süperkritik ekstraksiyon ile %79 oranında arındırılmıştır. esasen bu proses en yoğun olarak kahvenin kafeinden arındırılması işlemi için kullanılmaktadır. ancak bu prosesin yapacakları o kadar kapsamlı ki sadece bu işlem için kullanılması oldukça kısıtlayıcı olurdu.

    türkiye'de bu prosesin yaygınlaşması için öncülük eden kişi ise can kayacılar'dır. özellikle son zamanlarda yaptığı denemelerde gerçekten geleceğe dair umut verici sonuçlar elde edilmektedir. örneğin; salça fabrikalarının atığı olan domates kabuklarını süperkritik ekstraksiyon prosesinden geçirerek antioksidan olan likopeni saflaştırmışlardır. domates kabuklarından alınan likopen sonrasında oluşan renksiz kabuklardan da yine aynı işlem uygulanarak %80 oranında bitkisel protein elde edilebilmiştir. bu sayede biyoyararlanımı çok yüksek bir ürün elde edilmiş olmaktadır.

    süperkrik eksraksiyon sayesinde; gıdalar içerisinde ihtiyacımız olan pek çok ürünü salt hali ile elde etmemiz oldukça mümkün. özellikle bitkilerden elde edilen uçucu yağlar ve içerisinde bulunan moleküller ve fitokompleksler sayesinde daha yoğun içerikler elde edilebilecektir. kozmetik, farmasötik gibi alanlarda direkt en organik olanı saflaştırarak tüketmek ve fayda sağlama noktasında kesinlikle geleceğin kurtarıcı prosesi halini almaktadır.

    kaynaklar: 1, 2, 3

  • heidi'nin dedesiyle bir ağaç dalını peynire saplayıp ateşte kızartması. ben buna o kadar özenmiştim ki babama yaptırmaya kalkmıştım. babamın dükkanına gittiğim günler* öğlenleri yemeği babam hazırlardı. heidi'de okuyunca "ateşte peynir kızartalım" demiştim. "oğlum yanar öyle peynir bişeye benzemez" dediyse de ikna olmadım. "kitapta yazıyor baba" deyip ısrar etmiştim. onun üzerine bildiğin kalıp beyaz peyniri piknik tüpünde eritip ne olacağını göstermişti. büyük hayal kırıklığına uğramıştım. "istersen artık bunu yumurtaya katalım peynirli yumurta olsun" demişti. üzüntüyle kabul etmiştim. peynirli yumurta da çok güzel olmuştu.

    ama o peynir meselesi johanna spyri'nin okurlarına çaktığı en büyük kazıktır. kimi yiyosun ya. nasıl kızartıyosun peyniri. hislerimle oynadı adi kadın. kesin kendini "alplerde özel bir peynir var" diye savunuyordur. pis yalancı.

    edit: beşyüz tane mesaj geldi "hellim kızartılıyor" diye. johanna açık açık belirtseymiş "dedesinin kıbrıs kökenlerinden dolayı" diye. nice çocuğun hayallerini yıktı pis.

    edit 2: kusmuk dedi ki gerçekten o yöreye özel kızartmalık peynir varmış. kitapta o özelliğinden bahsedilmiyordu. paramı geri istiyorum.

    edit 3: max zorin yardımıyla ne olduğunu bulduk. sözkonusu peynir raclette'miş. 1980'lerde eskişehir'de bulmamız zaten imkansızmış.

    edit 4: komplo teorisi büyüyor. heidi'deki bu kısım zaten isviçre peynir lobisinin bir ürünüymüş. propagandaymış. http://www.npr.org/…isode-575-the-fondue-conspiracy

    edit 5: kusmuk dedi ki o peynir raclette değilmiş. raclette şişe sokunca akar gidermiş. esas grillkäse diye satılan beş altı çeşidi olan bir peynirmiş. ateşte ısıtmalıkmış.

    edit 6: bunu tek merak eden ben değilmişim! https://www.chowhound.com/…se-featured-heidi-873259 yabancı forumda raclette demişler. ama ikna olmadım zira oradakilerin peynir dağarcığı konusunda emin değilim.

  • allah her iktidara böyle halk nasip etsin. ne güzel lan ne terörden sorumlusun,ne ekonomik krizden. şehit geldi mi cehape de, dolar uçunca dış güçler de ama ne dersen de halk sana oy versin. yemin ederim adamlar bu halk sayesinde dünyada cenneti yaşıyor.
    tanım: yanlış bir hareket.
    edit: imla
    büdüt: “yüzünden” kelimesi,”sayesinde” ile değiştirildi. uyaran arkadaşlara teşekkürler.

  • eğer cüzdanınız, çantanız, vs. çalınır da polise giderseniz, resmi işlem yapılmasını sağlamak için yapmanız gereken şey. keza polis, param çalındı dediğinizde seri numarası var mı diye size soracaktır. zaten para öyle sık el değiştiren bir şey olmadığı için herkes devamlı cebindeki paranın seri numarasını bilir. hem de ezbere.