hesabın var mı? giriş yap

  • satın almak istemeyenlerin araması için yazılmıştır.

    - iyi günler, numaranızı "satılık değildir" ilanınızda gördüm.
    + haa anladım. satılık olmadığı için fiyat veremiyorum.
    - tamam. ben de almak istemediğimi söyleyecektim zaten.
    + peki, anlaştık o zaman.
    - almamak için ne zaman gelmeyeyim? bugün uygun mu?
    + yok, bugün müsait değilim. yarın öğleden sonra gelmeyin.
    - oldu, görüşmeyiz.

  • kirli sakal bırakırdım. boxerla evin içinde dolanırdım. yazın şort-tişört, kışın da kot-sweatshirt giyerdim. alışveriş yapmak zorunda olmamak negzel lan.
    bir de durduk yere adamın birine ''hayırdır birader bi sorun mu var? niye baktın'' der kafa atardım.

  • geç uyuduğum bazı gecelerde çok afedersiniz amsalak bir arkadaşımı gizli numaradan arayıp sesini dinleyip kapatıyorum.

    diyeceksiniz ki ne keyif alıyorsun bundan?

    aga çocuk beni kız sanıyor. 1 tek gün bile ters bir şey söylemedi. ulan sabah 05.00'te arıyorum, herif uykudan uyanıyor, yavşaklar gibi "hehe kimsin canım sen yaaa" diyor. sonra kapatıyor.

    benim la ben hayvan...

  • - birşey mi var beyefendi??
    - pardon?
    - neden bakıyorsunuz sürekli??
    - pardon çok özür dilerim, birine benzettim sizi...
    - ...
    - ve ben onu çok özledim...
    - ...
    - sizin gibi renkli kocaman bakan gözleri vardı onun da... saçları sarıydı, teni beyazdı... gerçi son gördüğümde saatlerce kucağımda uyuttuğum için onu, doyamadığım için oynamaya onlarla, dağınıktı biraz saçları mesela, ama her zaman bakımlıydı...

    gülünce dişleri kocaman görünürdü, ve hiç sevmezdi bunu; çok düşkündü güzelliğine... oysa ben de tam tersine, en doğal zamanlarında, gerçekten içten güldüğü anlarda aşık olurdum ona... şimdi düşünüyorum da, hep ima etmişim, hiç söylememişim onu "çirkinken" daha çok sevdiğimi... inanmazdı muhtemelen, ama söyleseydim keşke...

    gülünce tombullaşırdı yanakları, işte tam da o anda avuçlarımın içine alırdım güzelim yüzünü; gözlerimi gözlerine dikerdim, kırpmadan bakardım ona... gözlerimiz dalarken koyu sohbete, biz susardık... sahi, ne kadar da "bir"mişiz aslında...

    gizli saklı haberleşirdik, kimselere belli etmezdik... telefonu açtığımda "naapıyosun sen bakiim" derdim çocukça, "sen yaapıyosun" derdi... havadan sudan konuşurduk, hep kaçak oynardık, ertelerdik asıl söylenmesi gerekenleri, söylemek istediklerimizi...
    bir sessizlik olurdu konuşma arasında tam yeri geldiğini belli eden... "özledim seni" derdi, "burnumda tütüyorsun" derdim... inanırdım, inanırdı...

    yanyana geldiğimizde iki yabancı gibi bakardık birbirimize... yasaktık sanki nedense... mesafeli kalırdık başka insanların yanında, heyecanla yalnız kalacağımız anı beklerdik... ilk fırsatta dokunurdu dudaklarımız... öyle ateşli öpüşmeler değil, eşsiz dokunuşlardı bizimkisi, benzeri olmayan...

    günler birktirirdim ona, anlatılması gereken hikayelerle geçen günler... hepsini anlatmaya vaktimiz olmazdı hiç, çoğunlukla onu dinlerken, onu izlerken öldürürdüm zamanı... vazgeçmek ne kolaydı, ucunda o olunca... hep anlatan ben, hep ketum oluverirdim onun yanında...
    yanıbaşında...
    ne güzeldi hep onunla olmak, yanıbaşında... nefesini kıskandıracak kadar yakınında, omuzlarımız birbirine dokunacak kadar dipdibe... parmaklarını parmaklarıma dolayabileceğim kadarlık mesafede...

    "senden de, senin sevginden de vazgeçemiyorum, ne olur sen de vazgeçme benden" demişti son defasında... vazgeçtiğimi söyleyecek cesareti toplayamamıştım ona, yapamamıştım;
    meğer ne kadar zordu sadece onun için herşeyden vazgeçmeyi göze aldığımı söyleyebilmek...
    hep yazdıklarımı, ancak yazarken anlatabildiklerimi kulağına fısıldayabilmek isterdim, yapamadım...
    "seni seviyorum" diyordu," özledim" diyordu... "eskiden olduğu gibi günün bilmemkaç saatini birlikte geçirebilmek için neler vermezdim" diyordu...
    ama sadece "geliyorum" dese yeterdi bana;
    demedi, diyemedi...

    hani siz az önce telefonla konuşurken gülümsüyordunuz, gözleriniz kısılıyordu ya, ne bileyim, ona benzettim sizi birden fena halde... ne kadar canlıymış anılarım, ne kadar tazeymiş yaralarım, ne kadar kırıkmış hayallerim meğerse...

    * * *
    - birşey mi var beyefendi??
    - pardon?
    - neden bakıyorsunuz sürekli??
    - pardon çok özür dilerim, birine benzettim de sizi, dalmışım biraz... çok özür dilerim...
    - herneyse, önemli değil...
    - tekrar özür dilerim, iyi günler...

  • sandığa gitmeyen şu an memnun olmadığı adaya oy vermiş sayılır kimse kıvırmasın, git istemediğin adayın karşısındaki en güçlü adaya oy ver. seçim sonrası yine eskisine ağlayacağına alternatifi görmüş olursun.